Yaratılış 22:2

“Oğlunu, tek sevdiğini – Yitshak’ı – al ve Moriya bölgesine git. Onu Bana, [oradaki] dağlardan sana söyleyeceğim birinin üzerinde, tamamen yakılan korban olarak getir”.

Tanrı, Avraam’a kelimesi kelimesine, “Lütfen oğlunu al” dedi. Bunu bir emir olarak değil, bir ricayla ifade etti.


Avraam’ın sınavı şu duruma benzetilebilir: Bir kralın, savaşta hiç yenilmemiş parlak bir generali vardı. Düşmanları onun karşısında zafer kazanamayacaklarını görünce, generalin yenemeyeceğine emin oldukları büyük bir ordu topladılar. Kral, devasa orduyu görünce generaline, “Bu senin belirleyici savaşın olacak. Eğer en ufak bir tereddüt veya korku gösterirsen, şöhretin mahvolur. Tüm önceki zaferlerin boşa gitmiş olur,” dedi.


Tanrı da benzer şekilde Avraam’a, “Karşına koyduğum ilk dokuz sınavı başarıyla geçtin; kutsal niteliklerini açıkça ortaya koydun. Ama bu, belirleyici sınavdır. Şimdi başarısız olursan, insanlar önceki sınavların hiçbir şey kanıtlamadığını söyleyecek,” dedi.⁴⁰

Sonra Tanrı, Avraam’a, “Oğlunu al,” dedi.
“İki oğlum var,” dedi Avraam. “Hangisini alayım?”
“Senin tek olanını.”
“Ama her biri annesine göre tek oğuldur.”
“Sevdiğin olanı.”
“Bir adamın kalbinde sınırlar mı var? Bir adam tüm çocuklarını eşit sever. Onları nasıl ayırt edebilirim?”
“Yitshak’ı al! Moriya ülkesine git. Onu sana göstereceğim dağlardan birinde yakmalık sunu olarak çıkar.”⁴¹
“Evrenin Efendisi, kâhin olmadan kurban nasıl sunulur?”
“Sen kendin kâhin olacaksın. Dört kralı yendikten sonra Şem seni karşılamaya geldiğinde önce seni kutsadı, ancak ondan sonra Beni kutsadı. Sen de ona bir köleyi Efendisinden önce övmenin yakışık almadığını söyledin. O gün başkâhinliği ondan aldım ve sana verdim.”⁴²

Burada akla gelen açık soru şudur: Tanrı neden Avraam’a doğrudan “Yitshak’ı al” demedi ve yeri hemen belirtmedi? Neden tüm bu diyalog gerekliydi?


Tanrı sevgisinin bir işareti olarak, niyetlerini azizlerine hemen açıklamaz. Onlara ima ve alegorilerle haber verir ki, O’nun isteğini yerine getirme arzuları artsın. Ne yapmaları gerektiğini bilmeden önce sormalı ve araştırmalıdırlar. Bunun sonucu olarak, attıkları her adım ve söyledikleri her kelime için sevap kazanırlar. Talmud buna “adımlar için ödül” (s’khar pesioth) der.⁴³

Avraam’ın ilk düşüncesi şuydu: “Bunu Sara’ya nasıl söyleyeceğim? Açıkça söylersem, beni engellemeye çalışabilir. Haber vermeden gidersem, sevdiği oğlunun gittiğini öğrenince üzüntüden ölebilir.” Bu sorunu uzun uzun düşündü ve sonunda bir plan yaptı.


“Bir şölen hazırla,” dedi, “Birlikte yiyelim ve sevinelim.”
“Neden şölen?” diye sordu Sara. “Bu şölenin sebebi nedir?”
“Bizim için her gün özel bir gündür,” dedi Avraam. “Yaşlıyız ama harika bir oğlumuz var. Her gün şölen yapmalıyız!”


Biraz şaşkın olan Sara, özel bir yemek hazırladı. Tatlı servis edildiğinde, Avraam düşüncelere daldı: “Ben üç yaşındayken Tanrı’yı tanımaya başladım. Küçücük bir çocukken bile O’nun isteğini anlamaya çalıştım. Oysa burada Yitshak gibi bir oğlumuz var; 37 yaşında ve Tanrı’nın emirlerini derinlemesine öğrenmedi. Sevgili oğlumuzun eğitiminin bu kadar önemli bir yönünü nasıl göz ardı edebiliriz? Çok uzak olmayan bir yerde, Tanrı’nın emirlerinin öğretildiği bir akademi olduğunu biliyorum. Yitshak’ı oraya öğrenci olarak yazdırmak istiyorum. Kendi yaşıtlarının Tanrı’nın sözünü nasıl öğrendiklerini, derin tartışmalarla akıllarını nasıl keskinleştirdiklerini görsün. Ben de onunla kalıp derslerini takip edeceğim.”


“Fikir çok iyi,” dedi Sara. “Yitshak’ı götür – Tanrı onu muvaffak etsin. Ama gitmeden önce bana bir şey söz ver: Ondan gözünü ayırma. Onu yıllarca eve gelmeden bırakma; bu bana büyük acı verir. Yitshak bu dünyada sahip olduğum tek şey ve tek umudum.”

Sara tüm gece boyunca ağladı. Yitshak’ı kucakladı, öptü ve “Gözümün nurunu nasıl bırakabilirim?” dedi. Bütün gece boyunca Avraam’a, Yitshak’ın zamanında yemesini, üşümemesi için iyi giyinmesini, oğluna dikkat etmesini tembih etti. “Oğluma iyi bak,” dedi. “Kendisini yormasına izin verme. Yanlış bir şey söyler veya yaparsa ona çok sert davranma – ona bağırma.”⁴⁴

Sandığından, Avimeleh’in sarayından ayrılırken ona verdiği en değerli kaftanı çıkardı. Yitshak’a onu giydirerek onu bir prens gibi süsledi. Gözleri yaşlarla dolu halde, oğlunun sevdiği yemekleri pişirdi, onları yolculuk için özenle paketledi.

Gözyaşları yanaklarından süzülerek Yitshak’a, “Tek dileğim seni tekrar, sağ salim görebilmek,” dedi. Sara’nın Yitshak’ı uğurlarken yaşadığı acıyı gören Avraam ve 318 adamı da oturup ağladılar. Bu hüzünlü sahne, Sara yorgunluktan ve üzüntüden uyuyakalıncaya kadar devam etti.⁴⁵