Yaratılış 1:28

Tanrı onları mübarek kıldı. Tanrı onlara “Verimli olun ve çoğalın. Yeryüzünü doldurun ve onu ele geçirin. Denizin balıklarına, gökyüzünün kuşlarına ve yeryüzü üzerinde hareket eden tüm hayvanlara hükmedin” dedi.

 

Tora, şimdi bize evlenme ve çocuk sahibi olma emrini vermektedir. Bir kişi Tanrı’dan korkuyorsa ve kendi ruhu ile ilgiliyse şimdi bahsedeceğimiz her şeye büyük dikkat gösterecektir, çünkü; bu Yahudiliğin temelidir. Bu buyruğu ve bununla ilgili diğer buyrukları kusursuz biçimde yerine getirmek için çabalayacaktır.

 

Bir çift, bu bölümü yılda en az üç kez okumalıdır. Nida yasağını ihlal etmelerine yol açabilecek konuları bilmemeleri çok olasıdır. Bu bölümü her okuduğunuzda yeni bir şeyi keşfedeceğinize güvence veriyorum. Oğlunuz ve kızınız evlendiğinde bu bölüm onlarla birlikte okunmalıdır.

 

Evlilik ve Çocuklar

 

Bir erkek, onsekiz yaşına geldiğinde evlenmeye çabalamalıdır.72

 

Bu buyruğun nedeni, Tanrı’nın bu dünyayı yaratmak ve onu doldurmak istemesidir, böylece tümü O’nun büyüklüğünü tanıyacak ve O’nun buyruklarını yerine getirecektir.73 Bu buyruğunu yerine getirmeyen ve tüm hayatı boyunca bekar kalan kişi Tanrı’nın buyruklarından birini yerine getirmeyi reddettiği için ciddi biçimde cezalandırılacaktır. Bir erkek bir eşe sahip olmadan iyi bir hayata sahip olmaz [veya tersi].

 

Her kişi, arkasında Tanrı’nın buyruklarını yerine getirecek, O’nun ismini hatırlayacak, gökte evreni yöneten bir Tanrı olduğunu bilen çocuklar bırakmaya gayret etmelidir.74  

 

Bir kişinin onüçüncü doğum gününden itibaren Tanrı’nın tüm buyruklarını yerine getirmesi gerekirken, bilginlerimiz bize evlenme ve çocuk sahibi olma buyruğunun onsekiz yaşından önce başlamadığını öğretir. Yoğun Talmud çalışma zamanı normalde onbeş yaşına kadar başlamaz; bir kişi evlendiğinde yoğun çalışması artık mümkün değildir. Bu nedenle, evlenme zamanı onsekizinci yıldır.75

 

Kişinin, onsekizinci doğum gününe ulaşır ulaşmaz evlenmesi tercih edilir. O yılın evlenmeden geçmesine izin vermemelidir.76

 

Tora’da bu yaşa bir işaret vardır. [Koen Gadol ile ilgili olarak] Tora şöyle der, “Ve o (ve-hu) bakire bir kadınla evlenir.” (Levililer 21:13). (Ve-hu) kelimesinin (והוא) sayısal değeri onsekizdir.77

 

Mümkünse, bir erkeğin onüç yaşında evlenmesi en iyisidir. Böylece hiç sperm akıntısı yaşamaz. O zamandan sonra, Kötü Dürtü onu günah işlemesi için ayartmaya başlar. Talmud’da, Rav Hişda, “Ben meslekdaşlarımdan daha iyiyim, çünkü; evlendiğimde onaltı yaşındaydım. Eğer ondört yaşında evlenseydim, O’ndan hiç korkum olmazdı ve ‘Şeytan’ın gözünde bir ok’ diyebilirdim” demiştir.78

 

Bilginlerimiz, evlenip çocuk sahibi olmanın Kutsal Tapınak’ı inşa etmekten daha önemli olduğunu öğretirler.79

 

Onsekiz yaşından önce, bir erkek evlenmemelidir. Henüz çocuklara babalık yapmayacağı için, ahlaka aykırı kabul edilir.80

 

Bir erkek yirminci doğum gününden önce evlenmeye çabalamalıdır. Eğer bu yaşta hala bekarsa, dışlanmayı hak eder. Eski zamanlarda, bir kişi yirmi yaşına gelmiş ve hala evlenmemişse, mahkemeler onun evlenmesini mecbur kılardı.81 Artık insanlar, Yahudi mahkemelerine saygı göstermediği için, bu kurala zorlayamamaktadırlar. Yine de, ahlaklı ve Tanrı’dan korkan bir kişi Tora’nın bu buyruğunu yerine getirmeye çabalamalıdır.

 

Eğer bir erkek evlenmeyi ertelerse, spermin boşa akıntısını engellemesi mümkün değildir. Bunu cezası çok ileridir ve İlahi Mevcudiyet’in ışımasını algılamasına engel olur. Bu günah, kişinin küçük çocuklarının ölmesine neden olabilir.82 Bundan, uygun yerde ayrıntılı biçimde bahsedilecektir.83

 

Erken yaşta evlenmenin başka bir nedeni, insanın gençken çocuklarını yetiştirmek için daha donanımlı olmasıdır.84 Kişi yaşlanana kadar beklerse, çocukları uygun biçimde yetiştirilmeden ölme olasılığı her zaman vardır. Ayrıca, yaşlı bir kişinin çocukları yetiştirme sabrı yoktur.

 

Evlenme buyruğu o kadar önemlidir ki, bilginlerimiz bu amaçla bir Tora tomarı satılmasına dahi izin verirler.85 Normalde, böyle bir satış yasaktır ama evlilik bu yasağın iki istisnasından biridir.

 

Bir kişi çocuk sahibi olmaya çalışmazsa, bu durum İlahi Mevcudiyet’in İsrail’den ayrılmasına yol açar. İlahi Mevcudiyet’in İsrail’de kalması için, [yirmi yaşın üzerinde] altıyüzbin erkeğin bulunması gerekir. Eğer bir tane eksilirse, İlahi Mevcudiyet ayrılır.86 Bir kişi sinagoga girdiğinde, sinagog insanlarla dolu olsa bile, kendisinin on kişilik yeter sayıyı tamamladığını düşünmelidir. Benzer şekilde, doğacak olan oğlunun da altıyüzbin kişiyi tamamlayan kişi olduğunu düşünmelidir.

 

Bir erkek, eş sahibi olmadan kalırsa, İlahi Mevcudiyet onu terkeder.87 Bekar bir erkek Tanrı’ya onu kötüden kurtarması için yalvarmalıdır, çünkü; her türlü tehlikeli ruh kendilerini ona bağlar.

 

Bir erkek hiç evlenmezse, hiç doğmamış olması onun için daha iyidir.88 Bu dünyadan ayrılırken, arkasında kendi soyundan kimse bırakmamakla cezalandırılır.

 

Bir eş ararken, çeyizlere ve hediyelere dikkat göstermemelidir, bunlar anlamsızdır.89 Bir erkek, kendisine uygun bir eş aramaz da para için evlenirse, bu evlilik kutsanmayacaktır.90 Yazıklar olsun ona ve yazıklar olsun onun ruhuna. Soyundan üç kuşağı bozulmuş olabileceği gibi, onlardan doğan çocuklar da kötü olacaktır. Bir kişi, evlenerek akraba olduğu kişilerden az veya çok gelecek olanları kabul etmeli ve doğru olanı yaparsa neyi eksikse Tanrı’nın telafi edeceğine güvenmelidir.

 

Bir erkek, Yahudiliğin doğru gelenekleri içinde yetişmiş, bir bilginin kızı ile evlenebilmek için elinden geleni yapmalıdır. Bu mümkün değilse, iyi bir Yahudi aileden bir eş aramalıdır. Hiçbir şekilde Yahudilik konusunda bilgisiz bir ailenin kızı ile evlenmemelidir. Böyle bir kızın yetiştirilme biçimi uygun değildir, Yahudilik konusunda az bilgiye sahiptir ve buyrukları yerine getirme konusunda dikkatli değildir. [Böyle bir kızla evlenen bir kişi hakkında] Tora, “Bir hayvanla yatana lanet olsun” (Yasanın Tekrarı 27:21) demektedir.91 [Çevirmen’in notu: Bu, dindar olmayıp ancak Yahudiliği öğrenmeye çalışan ve Tora’yı kendince yerine getirmeye çalışanlar hakkında değildir. Böyle bir kız, bir bilginin kızı statüsüne erişebilir.]

 

Bir kişi evlendiğinde, tüm günahları kapatılır. Bekar olduğu sürece, buyrukları yerine getirmesi zordur. Gündüz çalışması, eviyle ilgilenmesi, akşam yemek hazırlaması gerekiyorsa, Tora çalışmak için az zaman bulabilir. Ayrıca diğer kötülükler tarafından, örneğin sperm akıntısı gibi kuşatılmıştır. Ama evlendiği gün, tüm bu günahlar başka bir yere taşınır ve gökteki Suçlayıcılar onu suçlayamazlar.

 

Sonra, gelecekteki yapacağı davranışlara göre ödüllendirilir. O zamandan sonra, hazırlanmış bir yemeğe ve düzenli bir eve gelebilir. Eğer boş vakitlerinde Tora çalışırsa, bu onun daha önce Tora çalışmamasının nedeninin yemek hazırlamak gibi işlerle ilgilenmek zorunda kalması olduğunu gösterir. Bunun üzerine tüm günahları affedilir.

 

Böyle bir evlilik ile ilgili olarak, “İyi bir eş bulan iyilik bulur” (Özdeyişler 18:22) yazılmıştır. Eşi sayesinde artık Tora çalışabilir. Ama, bir erkek evlendikten sonra Tora çalışmaya başlamazsa, Tanrı günahları alır ve eski yerlerine getirir. Bunun üzerinde daha önceki tüm günahları için cezalandırılır.

 

Evlenme buyruğunun amacı dünyayı insanlarla doldurmaktır. Buyruk, bir erkeğin hem bir oğula hem de bir kıza babalık yapmasını gerektirir.92 Birçok oğula sahip olsa bile, bir kıza sahip olana dek buyruk yerine getirilmiş olmaz.

 

[Hem oğlunun hem de kızının da çocuk sahibi olması gerekir.] Eğer bunlardan biri kısırsa, buyruk yerine gelmez. Bu durum, çocuklardan birinin kısır olması durumunda geçerlidir; eğer kısır bir eş ile evlenirlerse, oğlu ve kızı çocuk sahibi olabilecek olduğu sürece baba artık sorumlu değildir.

 

Bir adamın oğlu ve kızı varsa [eğer biri ölürse, buyruk yerine gelmez]. Eğer geride çocuklar bırakırlarsa, babaları soyunu devam ettirme buyruğunu yerine getirmiştir. Tek koşul, her çocuğundan bir torunun kalmasıdır. Erkek torunun kızından olması ya da kız torunun oğlundan olmasının bir farkı yoktur. Gerekli olan, ölmeden önce çocuklarının geride kendi çocuklarını bırakmasıdır.

 

Bazıları, yaşayan iki erkek torunu veya iki kız torunu olsa bile, biri oğlundan ve biri kızından olmak üzere, yükümlülüğünün yerine getildiğini söyler.

 

Ancak, bir oğlu veya kızı olsa ve sadece biri geride çocuklar bıraksa, bunlar erkekler veya kızlar olsa bile, yükümlülüğü yerine getirilmiş olmaz. Aynısı, iki oğlu olsa ve bunlar ölse, geride bir erkek ve bir kız torun bıraksa da geçerlidir. Bir oğlu ve bir kızı olsa ve kızı geride bir erkek torun bırakarak ölse, torunu yaşıyor olsa bile, buyruk yerine gelmiş olmaz.

 

Yahudi olmayan bir kişinin çocukları olsa ve bu kişi sonradan Yahudiliğe geçse, Yahudiliğe geçtikten sonra çocuğu olmasa bile, yükümlülüğünü yerine getirmiş olur. Bu durum, çocukları da Yahudiliğe gerçerse geçerlidir. Başka bir görüşe göre, çocukları Yahudiliğe geçmese de, yükümlülüğü yerine gelmiş olur.

 

Bir çocuk din değiştirse de, babası yükümlülüğünü yerine getirmiştir. Ancak, Yahudi olmayan bir kişi, çocuklarıyla birlikte Yahudiliğe geçse fakat daha sonra çocukları tekrar eski dinlerine dönse, otoriteler arasında o babanın yükümlülüğünü yerine getirmiş olup olmadığı ile ilgili belirsizlik vardır.

 

Bir kişi çocuklara sahip olma buyruğunu tamamen yerine getirdikten sonra bile, bir eşe sahip olmaya devam etmelidir ki şehvete düşkün düşünecelere sahip olmasın. Yazıldığı gibi, “Adamın yalnız olması iyi değil” (Yaratılış 2:18). Bu, bekar bir erkekten iyinin gelmeyeceği anlamına gelir. Bu durumda bile, evlenmek için bir Tora tomarının satılmasına izin verilir. Başka bir görüşe göre, eğer çocuklara sahip olma buyruğunu yerine getirmişse, sadece evlenmek için bir Tora tomarını satamaz.

 

Bir erkeğin çocuk sahibi olamayacağı kesin olsa bile, bekar kalması yasaktır. Açıklanacak olduğu gibi, büyük bir günah olan spermin boşuna akıtılması tehlikesi her zaman vardır.93

 

Çocuklarını büyütmüş olan bir adam daha genç bir kadınla evlenip çocuk sahibi olmayı istemeyebilir. Çünkü ilk çocukları ile yeni çocukları arasında tartışma olabilir. Böyle bir durumda, daha yaşlı bir kadınla evlenebilir ve çatışmadan kaçınabilir. Ama daha yaşlı bir kadın bulamazsa, uygun olan herhangi bir kadınla evlenmelidir.

 

Bir adamın tekrar evlenip, münkün olduğunca çok çocuk sahibi olması gerektiğinin başka bir nedeni vardır. Hiç kimse çocuklarından hangisinin en iyi olacağını bilemez.94

 

Ayrıca kimse, “Yaşlıyım. Evlenip çocuk sahibi olmama gerek yok” dememelidir. Gelecek Dünya’da, bir adamı cehennemden koruyacak olan sahip olduğu asıl hazırlık, babalık yaptığı çocuklarıdır.

 

“Verimli olun ve çoğalın” buyruğu bize çocuk sahibi olma yükümlülüğü verdiği gibi, Tora çalışmamızda da bize “Verimli olup ve çoğalma” yükümlülüğü verir. Önce kişi, anlamak ve özümsemek için olduğu kadar buyrukları doğru biçimde yerine getirmeyi öğrenmek için iyi çalışmalıdır. Sonra, her gün Tora’da yeni bir fikir ortaya koymalıdır.95 Bir kişi Tora çalışır, fakat orijinal fikirlere sahip olamazsa, bu; o kişinin yeni fikirler ortaya koymaya layık olmadığının bir işaretidir. Meyve vermeyen kısır ağaç gibidir.

 

Ayrıca bir kişi her gün yeni bir şeyi çalışmalıdır, daha önce bilmediği yeni bir şeyi öğrenmelidir. Hevesle öğrendiği her şeyi, yeni anlayışları keşfetmek amacıyla yeniden gözden geçirmelidir.

 

Bilginlerimiz, “Bir dersi yüz defa çalışan ile yüzbir defa çalışan kişi aynı değildir” der.96 Bu fazladan bir kez çok önemlidir. Bu fazladan bir kez bile o dersi unutmamasını sağlayacaktır. Bir kişi öğrenmiş olduğu şeyleri unutursa, Tanrı o kişinin yeni anlayışları keşfetmesine izin vermez.

 

Nasıl ki bir insan çocuklarını kaybettiğinde ıstırap çekerse, derslerini unuttuğunda da aynı şekilde ıstırap çekmelidir. Gelecek Dünya’da Tora çalışıp çalışmadığı ve günlerini nasıl geçirdiği sorulacaktır. Eğer uygun biçimde hazırlanmamışsa, kesinlikle ölümden daha kötü olan utanç duygusunu deneyimleyecektir.

 

Eğer bir kişi kendisi çalışamıyorsa, en azından Tora derslerini dinleyebileceği bir yere gitmelidir. Kulaklarını açık tutmalı, yükümlülüğünü yerine getirebilmek için yeni anlayışları duymaya çalışmalıdır.

 

Bu, özellikle Şabat’ta doğrudur. Her Yahudi Şabat’ta, Şabat’ın hatrına gelen “fazladan ruha” sahip olur ve Şabat bitince bu ruh gider. Sonrasında göğe yükselir ve Tanrı ona sorar, “Fiziksel dünyada hangi yeni anlayışı öğrendin?” Eğer insan, böyle yeni bir anlayışı öğrenmeye gayret göstermişse, bir cevabı olacaktır.97

 

Eğer ruh, Tora’da yeni bir anlayışı tekrar ederse, Tanrı “Bu ruhtan bir anlayış duydum” diye ilan eder. Bu, yükseklerdeki tüm ordulara büyük sevinç verir. Tanrı, hepsini bir araya getirir ve “Bu ruhun bize getirdiği yeni fikri dinleyin” der. Sonra, melekler bu ruhun önüne gelir ve kanatlarının ışınımının keyfini çıkarmasına izin verirler. Ama ruh yeni bir şey duymadığı için sessiz kalırsa, büyük keder duyar.

 

Bu nedenle her kişi, Tora’da yeni anlayışlar aramak konusunda dikkatli olmalıdır. Şu buyruk içerisine bu dahil edilmiştir, “Verimli olun ve çoğalın.”

 

Nida

 

Bir çift, ne zaman isterlerse ilişkiye giremezler. Onları bundan alıkoyacak birçok etken vardır ve “çoğalın” gibi büyük emir bile günah işleyerek yerine getirilmez.98

 

Belirlenmesi gereken ilk şey kadının saflığa sahip olup olmadığıdır. [Bir kadın regl döneminin başlangıcından mikveye girinceye kadar nida durumundadır. Tora bu nedenle, “Akıntısı olan bir kadın – ki akıntısı, bedeninde [her türlü] kan [şeklinde] olabilir – yedi gün boyunca ayrılık halinde olacaktır”(Levililer 15:19) der. Nida (נדה) kelimesi “ayrılmış” anlamındaki nadad (נדד) kelime kökünden gelir. Bu kelime, kadının kocası ile her türlü fiziksel ilişkiden uzak durması anlamına gelir. Kadın nida durumundayken, kadın ile kocasının cinsel ilişkiye girmesi çok ciddi bir günahtır, Tora’nın belirttiği gibi, “Adet halindeki kadınla yatarak cinsel suç işleyen adam, [kadının] membaını açığa çıkarmıştır. …ikisi de halklarının arasından kesilip atılacaklardır.” (Levililer 20:18).

 

Nida yasaları aslında bu bölüme ait değildir. Ama tüm amacım Yahudiliğin yasalarını açıklamaktır ve bu yasalar da tüm evli çiftler için başlıca öneme sahiptir. Bu yasalar hakkında bilgi sahibi olmayan çiftlerin, Tora’daki en ciddi ihlallerden bazılarını işlemeleri kuvvetle muhtemeldir. Bu nedenle, bunları yazmaya karar verdim.

 

Buraya yazdıklarımın sadece gelenek veya gereksiz katılık olduğunu düşünmek yanlıştır. Bir çiftin “verimli olun ve çoğalın” kavramını yerine getimelerini aşırı sıkılık ile engel olmaya hakkımız yoktur. Yeoşua, kadınların kocaları ile sadece bir gece bir araya gelmelerine engel olması nedeniyle cezalandırılmıştır. Koen Gadol Eli’nin oğulları benzer bir nedenle cezalandırılmıştır. Bu nedenle, burada açıklayacaklarım gerçek Tora yasasıdır.

 

Tanrı, dünyayı insanlarla doldurmak istediği için, kadını içinde bir bebeğin büyüyebileceği biçimde yaratmıştır. Döllenmiş olan yumurtayı beslemek için kan açısından zengin bir yatak yaratmıştır. Dönem sonunda yumurta döllenmemiş olursa, bu kan dışarı atılır.

 

Bir kadının menstrüasyon döngüsüne o kadının dönemi, İbranice’de veset denir. Bu dönem mutlak biçimde sabit değildir, bireyin bünyesine bağlı olarak, bazı kadınların otuz, bazılarının yirmi veya yirmibeş günlük dönemleri vardır. Ortalama döngü otuz gündür.99

 

Bazı kadınlar menstrüasyonun başlangıcını günleri saymaktansa fiziksel değişikliklerden anlayabilir. Bazı durumlarda, bu belirtiler kendilerini ağrılar, başın ağır olması, esnemek, hapşırmak veya karın sancıları olarak gösterir. Bu belirtiler menstrüasyon öncesinde sırası ile üç kez kendini gösterirse, bunlar güvenilir işaret kabul edilir.100

 

Her koşulda, kadın döneminin yaklaştığını biliyorsa, kendisini kocasından ayırmalıdır.

 

Bir kadın hamile ise veya emzirme döneminde ise normal döneme sahip değildir. Bir miktar kanasa bile, döneminin yeniden başladığını düşünmeyiz, başka bir nedenden gerçekleşmiş olduğunu düşünürüz. Bir miktar kan dışarı atıldıktan sonra, kocasından ayrı kalması gerekir, fakat suya daldıktan sonra, döneminin tekrar başlaması endişesini duymadan kocasına yaklaşabilir.101

 

Bir kadın sabit menstrüasyon dönemine sahipse, dönemi yaklaştığı zaman, kocası kadına sözlü olarak nida olup olmadığını sorana dek, kocası kadına yaklaşmayabilir. Böyle bir zamanda, kocası eşinin döneminin gelip gelmediği ile ilgili olmalıdır.102

 

Bir adam, karısından nida zamanında ayrılırsa, kadının suya dalması için yeterli zaman geçse bile, kadına suya dalıp dalmadığını sorana dek, kadına yaklaşamaz. Kadın olumlu yanıt verirse, kadına inanılır. Arınması için yeterli zaman geçmişse, giysilerinin üzerinde kan lekeleri varsa bile bu geçerlidir. Kocası, kanın başka bir kaynaktan geldiğini ve menstruasyon sonucu olmadığını kabul eder.103

 

Kadın kocasına nida olduğunu söyler ve sonra temizlendiğini söylerse, arınması için yeterli zaman geçmemiş ise kadına inanılmaz. İlk söylediğinin sadece bir şaka olduğunu söylese bile inanılmaz. Nida olduğunu söylerse, sözlerini geri alamaz.104

 

Mantıklı bir özrü varsa, kocası ona inanabilir. Kadın sadece hasta olduğu için veya kocasının erkek kardeşi veya annesi geldiği için nida olduğunu söylediğini belirtebilir. Bu son durumda, görebilirler diye kocasının akrabalarının yanında kocası ile birlikte olmaktan utandığını söyleyebilir. Bu gibi durumlarda kadına inanılır.

 

Bu durumda bile, nida olduğunu söylemesinin gerçek nedeninin bu olduğundan emin olmak için kocası karısına sormalıdır. Kocası nedenin bu olduğunu sadece varsayamaz. Kadına sormalıdır ve kadın o ifadeyi kullanmasının nedeninin bu olduğunu söylemelidir.105

 

Tüm bu bahis, kadının kocasına nida olduğunu özel olarak söylemesi durumda geçerlidir. Kadın, başkalarının yanında bunu söylerse, geçerli bir sebebi olsa bile, sözlerini geri alması kabul edilmez.106

 

Hamileliğinin sekizinci ayında üç kez düşük yapan bir kadın vardı. Bunun kötü göz sebebiyle olduğunu düşünerek, dördüncü hamileliğini ailesinden saklamaya karar verdi. Bu nedenle komşusuna ve kocasına döneminde olduğunu söyledi. Bununla birlikte, bilginler kadının kocası ile yakınlaşmasına izin verdi. Kocası, kadının planından haberdar olmasa bile, kadın bunun sebebi olarak kötü gözden korkması olduğunu söylediğinde, kadına inanabilir.107

 

Eğer bir şahit, kadının döneminde olduğunu söylerse, hiçbir mazeret kalmaz. Aynı durum, kocası kadına “Döneminde değil misin?” diye sorup, kadının olumlu yanıt vermesi durumunda da geçerlidir.108

 

Genel olarak, bu kadının sebebine bağlıdır. Kocası kadının yalan söylediğini anlarsa, kadın en geçerli mazereti de söylese, kocası ona inanamaz. Ama, kadının doğru söylediğini anlarsa ve kadının mazereti geçerli ise, ona inanabilir.109

 

Bazı kadınlar, dönemlerinde özel kıyafet giyerler. Bir kadın bu kıyafeti giyiyorsa, döneminin geldiğinin açık bir işaretidir. Bir mazeret söylese bile inanılmaz. Böyle bir kıyafeti giyiyor olması, sözlü ifadeden daha belirgin bir işaret kabul edilir ve sözünden dönmesi kabul edilmez.110

 

Çoğu kadının sabit sayılı bir dönemi olsa da, bu kesin değildir ve dönemi daha erken veya geç gelebilir. Her gece kendini kontrol eden evli bir kadın bu nedenle övgüye layıktır, çünkü; Tanrı korkusu vardır, yanlışlıkla bile olsa hata yapmak istememektedir.111

 

Bir kadından küçük bir damla kan gelmesi ve bunu hissetmemesi her zaman mümkündür. O zamandan sonra, nida durumundadır. Bu kelimenin anlamı “ayrılmış” demektir, çünkü; karısı suya dalıncaya dek kocasının karısından ayrılması gereklidir.

 

Kadın, kendini kontrol ederken bunu özel olrak yapmalıdır, kocasının farkında olacağı bir yerde yapmamalıdır. Aksi halde, kocası, “Kendini kontrol ettiğine göre, bir şey hissetmiş olmalı” diye düşünebilir.112

 

Rambam (Maimonides), bir kadının belirli bir dönemi varsa bile, hem kocası hem de karısı ilişkiden sonra kendilerini beyaz kıyafetle silmelidir ki olası bir kanama tespit edilebilsin diye yazar. Ancak, ilişkiden önce kadının kendni kontrol etmesi daha iyidir. [Yaygın gelenek bu değildir (Çeviren’in notu)]

 

Bazı kadınların sabit dönemi yoktur, bazen dönemleri erken veya geç olur. Kadın kocası ile ilişkiye girdiği ilk seferlerde, hem kocası hem de kadın, hem ilişkiden önce hem de ilişkiden sonra kendilerini kontrol etmelidir ki, ilişki nedeniyle kadında bir kanama olup olmadığını anlasınlar. İlk üç seferde kan bulunmazsa, ilişkinin kadında kanamaya yol açmadığı ve diğer kadınlar gibi olduğu anlaşılır.113

 

Burada yine Rambam’ın başka bir fikri vardır. Kadının sabit bir dönemi yoksa, üç kontrolün yeterli olmadığını savunmaktadır. O’na göre, kadının tüm hayatı boyunca, hem ilişki öncesinde hem de sonrasında kadın ve kocası kendilerini kontrol etmelidir.

 

İlişki sonucunda kanaması olan kadının durumu çok ciddi bir konudur. Ardarda üç kez ilişki sonrasında böyle bir kanama tespit edilirse, bunun ilişki nedeniyle olduğu kabul edilmelidir. Kadının, ilişki öncesinde kan bulunmadığından emin olması gerekir ve kanın kadının kıyafetinin üzerinde bulunması veya kocasının kendisini sildiği giysi üzerinde bulunmasının bir farkı yoktur.

 

Böyle bir kanama oluyorsa, kocası ve karısı birlikte yaşayamazlar ve boşanmaları gereklidir. Onların bir daha ilişkiye girmesi ciddi bir günahtır.114

 

Bu çift boşandıktan sonra, kadının durumu iyileşse bile birbirleri ile tekrar evlenemezler. Boşanma nihai ve koşulsuz olmalıdır. Eğer çiftin tekrar birleşmesi olasılığı varsa, adamın bunu karısı ile ayrı oldukları dönemde düşünebilir ve böylece boşanmayı iptal eder.

 

Çift boşanmayı istemiyorsa, aynı muhitte kalabilirler. Ancak, kadın kocası ile asla yalnız kalamayacak biçimde başka bir evde kalmalıdır. Kadının ayrı odası bile olsa, aynı evde kalamazlar. Birbirlerine kalıcı olarak yasak oldukları için, arzularının onları ele geçirmesi olasılığına karşılık ve bu yasağın ciddiliği nedeniyle bu konuda müsamaha olamaz.115

 

Eğer kadın ilk kocasından boşanırsa, tekrar evlenebilir. Eğer ikinci kocası ile ilişkilerinde de, ilişkiye girmeleri sebebiyle üç kez ardarda kanama olursa, ikinci kocasından da boşanmalıdır ve üçüncü kez tekrar evlenebilir. Üçüncü kocası ile aynı nedenle kanama olursa tekrar evlenemez. [Genel kural olarak, bir şey üç kez ardarda gerçekleşirse, onun tekrar olacağı farz edilmelidir.]

 

Bir çiftin normal cinsel hayatı varken, daha sonra cinsel ilişki nedeniyle kadında kanama başlarsa, bu rahatsızlığın evleninceye kadar başlamadığı kabul edilmelidir. Bu durumda, adam karısına evlilik anlaşmasında (ketuba) belirtilen her şeyi ödemelidir.116 Kadının bu bedeli kaybetmesi için bir neden yoktur.

 

Bu kanama evliliğin hemen başlangıcında başlarsa, kadın evlilik anlaşmasında belirtilen bedeli alamaz. İki tarafın yakinen birlikte yaşayacağı bir dönem olmadığı için, kocanın bu olayı bilmesi halinde bu anlaşmayı kabul etmeyeceği düşünülmelidir. Kadın, elbette ki kendi getirmiş olduğu ve ailesinin vermiş olduğu her şeyi alır.

 

Çiftin ilişkiye girdikleri ilk zamanlarda kanama olursa, kadın evlendiğinde bakire değilse, bu kanamanın cinsel ilişki kaynaklı olduğu varsayılır. Bu varsayım, kadın dul ve boşanmış ise yapılır. Eğer bakire bir kadında, ilk üç ilişkide kanama olursa, bunun menstrüasyon veya cinsel ilişki kaynaklı olduğu varsayılmaz.117

 

Bakire bir kadında kanama olması durumunda, bu kanamanın kızlık zarının yırtılmasından kaynaklandığı varsayılır. Cinsel ilişki sırasında kaç defa kanama olursa olsun, sadece bir kez kanama olmadan cinsel ikişkinin gerçekleşmiş olması durumunda, bunun bakirelikten kaynaklanan kan olduğu varsayılır. Bu durum artık kızlık zarının artık kanamadığının kanıtıdır, ancak; kadında kanama devam ederse, bu durumda ilişki sonucunda üç kez ardarda kanama yaşayan kadından bir farkı yoktur.

 

Eğer bir bakire kadın, kanama olmadan daha önce hiç tam cinsel ilişki yaşamadıysa bile, hiç canı yanmamasının başlaması ile birlikte diğer kadınlar gibi sayılır. Eğer kadın hiç canı yanmadan ardarda üç cinsel ilişkiye girer ve hala kanama yaşarsa, bunun menstrüasyon kanı olduğu varsayılmalıdır ve çift bir daha asla ilişkiye giremez.118

 

Bununla birlikte, bu durumda bile, kadının bu rahatsızlığının evlilik zamanında oluştuğu varsayılmaz ve kadın evlilik anlaşmasının sağladıklarını tahsil edemez. İlk kanamanın kızlık zarından kaynaklanıyor olması ve bu rahatsızlığın evlilik döneminde olmuş olmama olasılığı her zaman vardır. İlk kanamanın bakirelik nedeniyle olmadığını kanıtlayamadığımız sürece, kadın evlilik anlaşmasındaki şartları kaybetmez. Ancak, bununla ilgili olarak bazı farklı görüşler vardır [ve uygun rabbinik otoritelere başvurmak gerekir. (Çeviren’in notu)]

 

Her durumda, kadında cinsel ilişki nedeniyle bir kanama oluyorsa, kadının kendini kontrol etmesi ile bu düzeltilebilir. Kadın, bu kontrol için , kurşundan veya kalaydan yapılmış bir tüp alır. Bu tüp ağaçtan, kamıştan veya demirden olmamalıdır, çünkü; kadına zarar verip, bu nedenle kanamaya yol açabilir. [Tübün iki ucu yumuşatılmış olmalı ve içeri doğru bükülmelidir.(Çeviren’in notu)] Küçük bir pamuk topu tübün içindeki ince kamışın ucuna yerleştirilmelidir.119

 

Böylece cinsel ilişki sırasında niçin kanama olduğunu anlamak için muayene yapılabilir. Tüp, rahim ağzına temas edinceye dek vajina içine yerleştirilir ve orada bir süre kalır. Eğer pamuğun üzerinde kan bulunursa, bu durumda kanın döl yatağından geldiği kabul edilir ve cinsel ilişki yasaktır. Eğer pamukta kan bulunmazsa, bu durumda kanamanın vajina duvarlarından kaynaklandığı kabul edilir ve cinsel ilişkiye izin verilir. [Çeviren’in notu: Bugünlerde, jinekologlar tarafından yapılan muayene bu işlemin yerine geçmiştir.]

 

Böyle bir muayene mümkünse, o halde neden çiftin boşanması gerektiğinin yazıldığı sorulabilir. Doğrusu, kadın boşanmak yerine bu muayeneyi tercih ediyorsa, bunu yapabilir. Eğer pamuk temizse, beraber yaşayabilirler ve normal cinsel ilişkiye girebilirler.

 

Aslında bununla birlikte, boşanma kadın için en iyi alternatiftir. Eğer muayene olduğu takdirde risk almaktadır, çünkü; eğer pamukta kan bulunursa, başka bir seçeneği yoktur. Böyle bir durumda sadece boşanmak zorunda kalmaz, aynı zamanda, başka bir erkekle cinsel ilişkisinin de kadında mestrüal akıntıya yol açacağı kabul edilir. Bu durumda, bir daha evlenmesi yasaktır.120 [Çeviren’in notu: Eğer bu durum iyileştirilebilirse, bir rabbiye danışılmalıdır.]

 

Eğer bu muayeneye girmezse, yukarıda belirtildiği gibi, kadının ikinci kez veya üçüncü kez evlenmesine izin verilir. İlk kocası ile ilişkisi sırasında kanama yaşamasının nedeni olarak, kocasının ilişki sırasında bilhassa hareketli olması olduğu varsayılır.

 

Başka bir görüşe göre, kadın ilk kocası ile olan cinsel ilişkisi sırasında üç kez kanama yaşarsa, bu çiftin bir daha cinsel ilişkiye girmeleri yasaktır [ve bu tür bir muayene bu durumda yararsızdır.] Yeniden evlenmesi durumunda bu ikinci kocası için de geçerlidir. Bu muayeneye başvurabileceği tek durum üçüncü kez evlenmesidir. Hala kanaması devam ederse, bunun kronik bir rahatsızlık olduğu kabul edilir ve üçüncü kocası kendisinden boşanırsa bir daha evlenmesine izin verilmez. Kadının hayatının geri kalanında böyle mutsuz bir durumda kalmasındansa, bilginler çare olarak böyle bir muayeneye izin vermişlerdir.

Kadın ilişki sırasında canının yandığını hissederse, ilk kocası ile evliyken bile bu muayeneyi yapabildiği konusunda tüm bilginler hemfikirdir. Canı yandığı için kanamanın nedeninin bir doku zedelenmesi olduğu düşünülebilir ve cinsel ilişki de acı verebilir. Eğer kanama döl yatağından geliyorsa, cinsel ilişki acı vermeyecektir.121

 

Bir kadın rahim ağzının dış yüzeyinde bir doku bozulması nedeniyle kanaması olduğunu söylerse, ona inanılır, [ve kanamanın kaynağının bu olduğu kabul edilir]. Aynı durum, kadın kanın döl yatağından kaynaklanmadığı konusunda eminse de geçerlidir.122

 

Genel olarak, kadınların bu konularda yalan söylemediği muhakkak kabul edilir. Yalan söyledikleri takdirde bunun ölümcül günah olduğunun bilincindedirler ve bu konuda çok dikkatlidirler. Böyle bir günah için af olmaz, çünkü; başka bir kişinin günah işlemesine sebep olmak kişinin kendisinin günah işlemesi ile aynı değildir. Kadın yalan söylerse, kocası yanlış bir davranışta bulunduğunu bilmeyecektir ve tövbe etmeyeceği için bundan dolayı Gelecek Dünya’da cezalandırılır. [Yalan söylemesi nedeniyle sorumluluk kadınındır.]

 

Kocanın cinsel organında bir kanaması varsa, cinsel ilişki sonrasında da erkeğin cinsel organında kan bulunursa, bu kanın erkeğin kanı olduğu kabul edilir.123 [Bu tür kanama, sonraki cinsel ilişkiler için engel oluşturmaz.]

 

Kadının su değmemesi gereken bir yarası veya deri rahatsızlığı varsa [vücudunun herhangi bir yerinde]  ve bu rahatsızlık kadının suya uygun biçimde dalmasına engel oluyorsa, çiftin boşanması gereklidir. “Verimli olun ve çoğalın” emrinden yoksun kalmaması için [kocası yeniden evlenmelidir.]124

 

[Çeviren’in notu: Bu yasalar son derece karmaşıktır ve bir rabbiye bu konuları danışmadan bir çift hiçbir suretle boşanmamalıdır.]

 

Menstrual kan birçok renkte olabilir. Döl yatağından gelen kan ister kırmızı, siyah veya benzer renkte olsun, bu kan menstrüal akıntı kabul edilir. Eğer akıntı beyaz, balmumu ve altın gibi açık sarı veya yeşil renkte ise menstrüal akıntı kabul edilmez.125 [Bu durumdaki herhangi bir soru için, yetkin bir rabbiye danışılmalıdır. (Çeviren’in notu)]

 

Bir akıntı ister akıcı ister kuru olsun, kadına nida durumu verir.126

 

Kadından akıntı olarak bir kırmızı madde gelirse, ister embriyo, arpa tanesi,127 zar veya kurtçuk biçiminde olsun, bu maddenin çözünür olup olmadığı belirlenmelidir. Eğer ılık su içerisinde yirmidört saat içerisinde çözünürse, bu maddenin kan pıhtıları içerdiği kabul edilmelidir ve kadın nida durumundadır. Eğer çözünmüyorsa, kadın temiz durumdadır, çünkü; kanın döl yatağından gelmediği veya bir iç doku bozulması olduğu varsayılır.128

 

Ancak bu, tahliye edilen maddede gerçekten sıvı yoksa geçerlidir. Atılan maddede en küçük damla bile kan varsa, bu madde suda çözünmese bile, kadın nida durumundadır. Atılan maddenin bir kısmı bile çözünse aynısı geçerlidir.129

 

Böyle bir test yapılırken, pıhtının daldırıldığı su vücut ısısında olmalıdır ve pıhtı suyun içinde yirmidört saat bırakılmalıdır.

 

Bu pıhtı aynı zamanda el tırnağı ile parçalayarak muayene edilebilir. Eğer ezilemezse, temiz demektir ve suya bırakılmasına gerek yoktur. El tırnağı ile ezilemediğine göre suda da çözünmeyeceği varsayılır. Ancak eğer tırnak ile ezilebilirse o halde kadın nida durumundadır.

 

Eğer bu pıhtı, bu yollardan herhangi birinde üç kez muayene edildiğinde çözünmediyse, bu pıhtının bir doku bozulmasından kaynaklandığı kabul edilir. O zamandan sonra, kadından böyle bir maddenin akıntısı olursa, maddenin muayene edilmesine gerek yoktur ve kadın temiz kabul edilir.

 

Eğer kadın bir akıntı olduğunu hissetmez ve kadının bedeninde ve kıyafetinde bir kan izi bulunursa, kadın nida durumundadır.130 O zamandan itibaren kadın günlük olarak kendini hiç iz bulunmayıncaya dek kontrol etmelidir. Kan izinin bulunduğu gün haricinde, temiz yedi gün saymalıdır. Daha sonra açıklanacak olduğu biçimde suya girmelidir.

 

Burada çift belirsizlik olduğu için, kadının niçin nida durumunda olduğu sorulabilir [böyle bir çift belirsizlik durumunda, genellikle hoşgörü kuralı uygulanır]. Öncelikle, ilk belirsizlik bu lekenin kadından mı yoksa başka bir kaynaktan mı geldiği sorusudur. İkincisi, bu lekenin kadının kanı olduğu varsayılsa bile bir doku bozulmasından kaynaklanıyor olabilir.

 

Bunun yanıtı, çoğu durumda kadında bir kanama varsa, bu kanamanın menstrüal kanama oluşudur. İkinci belirsizlik, vakaların çoğunluğu esasına dayanarak çözülebildiği için, hesaba katılmaz.131

 

Eğer bir kadın, rahminin açıldığını ve kan akıntısı olduğunu hisseder ancak; daha sonra kendisini kontrol edip hiçbir şey bulamasa bile, nida durumundadır. Akıntı olduğunu hissettiği için, çok küçük bir kanın kaçtığı ve tespit edilemediği varsayılmalıdır.132

 

Kadın rahminin açıldığından emin olmasa bile, bir akıntı hissettiği için, daha sonra kendini kontrol ettiğinde hiçbir şey bulamasa bile, nida durumundadır.133

 

Eğer genç bir kız daha önce hiç menstrüasyon yaşamamışsa bile, vücudunda ve giysilerinde kan lekesi bulursa, nida durumundadır.134

 

Eğer dini ritüel açısından lekelenebilir olmayan bir şey üzerinde küçük bir leke bulunursa, kadın temizdir. Örneğin, bir kadın temiz olduğunu bildiği bir sıra üzerine oturur, daha sonra ayağa kalktığında bir kan lekesi bulursa, kadın temiz kabul edilir.135

 

Benzer şekilde, renkli bir giysi üzerinde bir leke bulunursa bu ihmal edilebilir. Bu nedenle, evli bir kadının küçük lekelerle meşgul olmamak için beyaz kıyafet giymemesi iyidir.136

 

Lekenin vajinal bir akıntı olduğunu düşünmek mümkün olmadığı sürece bir kadın nida kabul edilmez. Eğer topuğunda, bacaklarının iç kısmında veya ayağında hatta ayak tabanında kan bulunursa, bu kanın menstrüal kan olduğu varsayılır. Kan, kadın oturduğunda ya da çömeldiğinde o bölgelere erişebilir. Benzer şekilde, elinde kan bulunursa, parmaklarının arkasında bile olsa, kadın nida durumundadır. Eller hiç boş durmaz ve eliyle menstrüal akıntının olduğu bir yere dokunmuş olabilir.

 

Ancak, bir kan lekesi bacağının dış kısmında veya jenital bölgesinin üstünde bulunursa, kadın temiz durumdadır. Menstrüal kanın normalde akamayacağı bölgelerde kan bulunursa bu konuda kuşku duyulmaz. Ancak kadının düştüğü, ayaklarının yukarı kalktığı biliniyorsa, kadının vücudunda bulunan kanın menstrüal kan olduğu varsayılır. Bulunan kan belinin üzerinde, önde veya arkada bulunursa da bu geçerlidir.137

 

Bir kadın kasaba gider veya bir tavuğun tüylerini yolarsa [ve giysilerinde kan bulunursa, kanın bu kaynaklardan geldiği düşünülebilir ve kadın temizdir]. Ancak, eğer kan sadece kadının vücudunda bulunursa, kadın nida durumundadır. Kan başka bir kaynaktan gelmiş olsaydı, kıyafetlerinde de olması gerekirdi varsayımı yapılmıştır. O halde bu kanın menstrüal kan olması gereklidir.

 

Bu nedenle, bir kadın kasaba gider veya bir tavuğun tüylerini yolarsa ve kıyafetinde kan bulunursa  veya hem kıyafetinde hem vücudunda bulunursa, kadın temizdir. Aynı durum, kadın bir kan lekesine neden olabilecek bir kaynak ile temasta bulunmuşsa geçerlidir. Bu, kan lekesinin bel hizasından altında bulunması durumunda da doğrudur.138

 

Eğer kan lekesinin kocasından veya çocuklarından kaynaklanma şüphesi varsa, kadının kasaba gitmesi veya bir tavuğun tüylerini yolması ile aynı durum geçerlidir. Bu kan lekesinin onların kanı olması mümkündür, böyle bir kabul yapılabilir ve kadın temiz durumdadır. Aynı durum, menstrüasyon döneminde olan kızları ile uyursa da geçerlidir. Bu durumda da kan lekesinin kaynağı anne değil, kızı olabilir.

 

Eğer kadının kesik bir yeri varsa, kan lekesinin kaynağının bu olduğu kabul edilebilir ve kan lekesi vücudunda bile bulunsa kadın temizdir. Ancak kan lekesi kesikten uzakta bulunursa, örneğin; kesik omuzlarındayken kan lekesi bacaklarında bulunursa kadın nida durumundadır. Böyle bir durumda kanın kesik yerden gelmesi mümkün değildir.139

 

Kadının düştüğü biliniyorsa bile ve kan lekesi elbisesinin üzerinde veya belinden aşağıda bulunursa, kadın nida durumundadır.[Leke jenital bölgenin yukarısında bulunsa bile bu geçerlidir,] çünkü bir elbise kolayca kayabilir. Ama, kadın kasap dükkanına gitmişse ve kanlı bir şey ile çalıştıysa, kan lekesinin kaynağının bu olduğu düşünülebilir ve kadın temizdir. Bu durum, kan lekesinin elbisesinin iç kısmında veya bedeninde bulunması durumunda da geçerlidir.140

 

Eğer leke, kadının elbisesinin bel hizasından üstte bulunduysa, kadın temizdir. Bu durum, kadın düştüyse ve kanın bulunabileceği bir yerde bulunmamış olsa da geçerlidir. Kan, kadının bedeninin üzerinde bulunmadığı için, kan lekesinin kaynağının menstrüal kan olmadığı kesinlikle varsayılabilir.

 

Eğer bir kan lekesi, kadının vücudunda bulunur, kadının düşmediği ve kasap dükkanına veya kanın genellikle bulunduğu bir yere gitmediği kesin olarak biliniyorsa, bu durumda kadın nida durumundadır. Bu durum, kanın elbisesinin üzerinde de bulunması halinde de geçerlidir. Başka bir varsayım yapılamayacağı için, bunun bir menstrüal kan olduğu varsayılmalıdır.

 

Eğer iki kadın aynı yorganın altında uyursa ve yorganda bir kan lekesi bulunursa, iki kadın da nida durumundadır.141 Bu durum, kanın iki kadından birinden geldiği kesin olarak biliniyor ama hangisinden geldiği bilinmiyorsa geçerlidir.

 

Başka bir vaka, bir kadının gece yorgan olarak kullandığı kıyafetin hem söz konusu kadın hem de başka bir kadın tarafından kullanılmış olması durumudur. Eğer kan lekesi elbisenin bel hizasından yukarıda bulunursa, elbiseyi iki kadın giymiş olsa da, sadece o elbiseyi yorgan olarak kullanan kadın nida durumundadır. Kan lekesi elbsenin giyilmiş olduğu sırada menstrüal kandan kaynaklanmış olamaz, ancak; gece örtü olarak kullanılan elbise sık sık yerinden kayabilir. Bu nedenle, lekenin kaynağının onunla uyuyan kadından gelen menstrüal kan olduğu konusunda kuşkulanabiliriz. Bu kuşku, o elbiseyi giymiş olan diğer kadına uzamaz, çünkü; leke bel hizasının üzerindedir.

 

Başka uygun bir vaka ise, iki kadının küçük bir kuşun tüylerini yolması ve her iki kadının da kendi üzerinde kan lekesi bulmasıdır. Eğer her iki leke de kuşun kanının tamamını alacak kadarsa her iki kadın da nida durumundadır. Bir lekenin kuştan gelmediği kesindir ve kuştan kaynaklanmayan lekenin hangisi olduğu bilinmediği için her iki lekenin de menstrüal kaynaklı olduğu kabul edilir.142

 

Kıyafet üzerindeki bir kan lekesi, ancak giyilmeden önce [temiz olduğu] kontrol edilmişse kadını nida durumuna sokabilir. Ama, kadın sokaktan bir kıyafet alır veya komşudan ödünç alır ve kıyafetin üzerinde kan lekesi bulursa, kadın temizdir. Kimden ödünç aldığını biliyor olsa da, daha önce bu lekenin var olup olmadığını sormasına gerek yoktur.143

 

Adam, kadından döneminin başlayacağı beklenen günden bir süre önce ayrılmalıdır.144 Örneğin, dönemi yirminci günde bekleniyorsa, bir gece önceden kadından ayrılmalıdır. Dönemi bir sonraki günden önce başlayamayacak olsa bile ayrılmalıdır. Kadının o gece menstrüasyon olmayacağını, bir sonraki gece olacağını biliyor olsa da, döneminin erken gelme olasılığı önemli bir olasılıktır.

 

Kadının mükemmel düzenli dönemi bile olsa, kocası başka bir seçeneğe yönelemez. Kadının kendini kontrol etmesi yeterli değildir, çünkü; ilişki sırasında kadının menstrüasyonun başlama olasılığı her zaman vardır. Bu sık gerçekleştiği için, Tora bizi önlem almamız için uyarmaktadır.

 

Kadın dönemi yaklaştığı zaman kendini kontrol etmelidir. Düzenli dönemi gelip gittikten sonra, hiçbir şey hissetmediyse bile, kendini kontrol etmedikçe kocası ile birlikte olması yasaktır. Düzenli döneme sahip olduğu için, zamanında döneminin geleceği varsayılmalıdır.

 

Kadının döneminin beklendiği günden bir süre önce kocanın kadından ayrılması gerektiği halde, eğer kocası yolculuğa çıkacaksa, bir gece önce karısı ile birlikte olabilir.145 Bilginler, kocanın ayrılmadan önce tatmin olması için bu istisnayı yapmışlardır. Kocasının güzel görünümlü kadınları gördüğünde kötü düşüncelere sahip olması veya sperm akıntısı olması uygun olmayacağı için, adamın şehir dışındayken isteğini azaltmak için bir istisna yapılmıştır.

 

Aynı nedenle, koca ne zaman yolculuğa çıkacaksa, gitmeden önce karısı ile birlikte olması erkek için  iyidir. Bu hem erkek hem de kadının ayartılarını önleyebilir.

 

Bu erdemli bir davranış olarak düşünüldüğü için, kadının dönemini beklemesinden hemen önce bunun gerçekleşmesine bilginler izin vermiştir. Kadın döneminin sabah başlamasını bekliyorsa bile, önceki gece beraber olabilirler.

 

Bazıları, kocanın yolculuğa çıkması gerekiyorsa, nida durumunda olan karısı da suya yirmidört saat içerisinde girecekse, kocanın yirmidört saat bekleyip, kadınla birlikte olması gerektiğini söyler. Bu durum, adamın iş yolculuğuna çıkıyor olması durumunda geçerlidir. Eğer yolculuğu Tora’nın gerektirdiği bir görevi içeriyorsa, bu durumda beklemesi uygun değildir, aksi halde geç olabilir.

 

İlişki esnasında kadının menstrüasyon olacağını hissetmesi çok ciddi bir durumdur. Hemen kocasını, “Az önce bir kan akıntısı hissettim” diyerek uyarmalıdır. Kocası ereksiyon halindeyken geri çekilemez, çünkü; o durumda nida olan bir kadınla ilişkiye girme cezasına maruz kalır. Yapması gereken, ayak parmaklarını yatağa bastırmak, [ereksiyonu gidinceye kadar hareketsiz kalmak ve daha sonra geri çekilmektir].146

 

Eğer koca, yanlışlıkla [ereksiyon halindeyken geri çekilirse] kırk gün oruç tutmalıdır. Bu orucun ardarda günlerde olması gerekli değildir, [toplamda kırk günü tamamlayana dek] Pazartesi ve Perşembe günleri oruç tutmalıdır.

 

Bir kişi, gün batımından gün batımına, kırksekiz saat oruç tutarsa, bunun kırk gün oruç tutmak gibi sayıldığını söyleyen bir görüş vardır.147 Ancak bu güçsüz bir kişi için geçerlidir. Eğer kişi güçlüyse, kırk gün orucun yerine geçmesi için yetmişiki saat oruç tutması gereklidir.

 

Ancak, en iyisi gerçekten kırk gün oruç tutmaktır, çünkü bu; pişman olan kişiyi samimi pişmanlık ve tövbeye getirir. Oruç tutacağı her günden önceki gece, et yememeli ve şarap içmemelidir.148

 

Bir kişinin oruç tutması tamamen imkansız ise, o zaman para verip her günü fidye ile kurtarmalıdır. Oruç tutması gereken her gün için elinden geldiği miktarda hayır vermeli, böylece her günü fidye vererek kurtarmalıdır. Böyle bir günden önceki her akşam, et ve şaraptan sakınmalıdır. Bu oruç günlerinin yerine verdiği bu hayırlarda tasarruf etmeye çalışmamalıdır, çünkü; ruhunu iyileştirmesi gerekmektedir ve bu basit bir mesele değildir.149

 

Arınma

 

Şimdi, kadının menstrüasyon dönemi bitince yapılacak olan arınma düzeninden bahsedeceğiz.

 

Kadın, dönemi süresince akıntının ne zaman durduğunu tespit etmek için kendini kontrol etmelidir. Çünkü farklı kadınlar farklı menstrüasyon süresine sahiptir.150

 

Dönemi Pazar günü başlayan bir kadını örnek alalım. Akıntısı Pazartesi ve Salı devam eder ve Çarşamba günün ortasında sona erer. O günde kendini etraflıca kontrol etmelidir. Kanamanın durduğunu hissetse bile, menstrüasyonun tamamen durduğunu kesinlikle tespit etmelidir.

 

Gün batımından önce, bu muayeneyi tamamlamak için tüm çaba gösterilmelidir. Kocanın, karısına bu muayeneyi gün içerisinde tamamlamasını tavsiye etme sorumluluğu vardır. Çok erken veya gün batımından sonra yapılmamalıdır.

 

Etraflıca bir muayene yapıldıktan sonra, kadın vajinasına küçük bir parça pamuk [veya tampon] yerleştirir ve gün batımından sonraya dek oarada bırakır. Eğer çıkarttığında tamamen temizse, bu menstrüasyonun tamamen bittiğinin bir işaretidir.

[Çeviren’in notu: Yazar, burada Sefarad geleneğini anlatmaktadır. Aşkenaz uygulamasından daha sonra bahsedilecektir.]

 

Yukarıdaki örneğe dönersek, kadın yedi “temiz günü” Perşembe gününden itibaren saymaya başlar. Bu günler herhangi menstrüal kanamadan yoksun olmalıdır.

 

Çarşamba günü, menstrüal kanamanın durmasından sonra kadın, dikkatlice incelenmiş, üzerinde kan izi olmayan temiz bir giysi giyer. Aynı zamanda mümkün olduğunca eksiksiz biçimde banyo yapmalıdır. Çarşamba gecesi, artık damlama olmadığını tespit edebilmek için yatağa temiz beyaz bir çarşaf sermelidir.

 

Yedi temiz günü saymaya başladıktan sonra bir kan lekesi bulursa, o güne kadar nida sayılır. Bu nedenle, o günden itibaren yedi temiz gün saymaya başlamalıdır. Son günde son bir kez kendini kontrol etmeden bu yedi temiz gün tamamlanmaz.

 

Bu hafta boyunca kadın en küçük bir damla gelip gelmediğini anlamak için temiz giysiler giyer. Tora’ya göre, bu yedi gün içerisinde her türlü menstrüal akıntının kesinlikle olmaması gerekmektedir. En küçük bir damla bile bulsa, yeniden yedi temiz gün saymaya başlamalıdır.

 

Perşembe günü, yedi temiz günün başladığı bu günde, kadın kendini biri sabah biri de günbatımından önce olmak üzere iki kez muayene etmelidir. Bu muayene gün ışığından yapılmalıdır, bir lamba ışığında yapılmamalıdır. Yapay ışık altında, küçük bir leke görünmeyebilir.

 

Kadın dönemi bittiği gün Çarşamba günü kendini muayene ettiyse, Perşembe gününden itibaren kendini muayene etmeden yedi gün saymışsa, kadın hala nida durumundadır. Bu durum, kadın sekizinci gün ve kendini kusursuz biçimde temiz bulsa bile geçerlidir. Önceki yedi gün hesaba katılmaz, çünkü; Tora iki farklı gereklilik belirtir: kadın yedi gün sayar ve kadın kendini günde iki kez kontrol etmelidir. Bu nedenle, sekizinci günden itibaren yeni bir yedi gün saymalıdır. Bu günün yanında, [kadının kendini muayene ettiği için temiz sayıldığı gün] başka altı gün daha saymalıdır.

 

Eğer kadın yedi temiz günün ilk altı günü kendini kontrol eder ve bir şey bulamazsa, ama yedinci gün bir leke bulursa, önceki günler artık hesaba katılmaz. Yeniden yedi temiz gün saymaya başlamalıdır.

 

Çarşamba günü yapılan kontrol, yedi temiz günde olduğu gibi, siyah, kırmızı veya başka bir renk kumaş ile yapılmaz. Kanın kolayca görülebileceği beyaz bir şeyle yapılmalıdır.

 

Kontrol, son derece temiz de olsa, yeni bir kumaş ile de yapılamaz. Yeni bir kumaş olması nedeniyle biraz pürüze sahiptir ve hassas dokuyu aşındırabilir, kanamaya neden olabilir, bu nedenle bu amaç için uygun değildir. Muayene ya yumuşak, eski bir keten kumaş ile veya temiz pamuk ile yapılmalıdır.

 

Kumaş, vajina içerisine mümkün olduğunca ileriye yerleştirilmelidir. Tüm kenarlarını yapabildiği kadar sıkı sıkıştırmalıdır. Onu çıkarıp, dikkatlice kontrol ettiğinde bir renk değişikliği varsa kadın hala nida durumundadır. Eğer hiç leke yoksa temiz durumdadır, çünkü; bu hiç kan izinin kalmamış olduğunun bir işaretidir.

 

Kör bir kadın da kendi muayenesini kendisi yapabilir, fakat kumaşı başka bir kadına göstermelidir. Akıl sağlığı yerinde olmayan bir kadının uygun biçimde kontrol ettiğinden emin olunamyacağı için, başka bir kadın onu kontrol etmeli ve onu yönlendirmelidir.

 

Daha önce kan lekesinin başka kaynaklardan gelmiş olabileceğini söylemiş olsak da, yedi temiz günün ilk üç günü bir leke bulunursa, nida durumu devam eder. Menstrüasyon başladıktan sonra, üç temiz gün geçmedikçe durmadığı kabul edilir. Bu durumda kadın, kanın tüylerini yolmuş olduğu kuştan ya da benzer harici bir kaynaktan geldiğini varsayamaz.

 

Böyle bir harici kaynak biraz olası dışıdır. Kadının nida durumunda olduğu düşünüldüğü için, olasılık dışı bir varsayım yapılamaz. Lekenin kesinlikle menstrüasyon kanı olduğu kabul edilir ve sayıma baştan başlaması gerekir.

 

Eğer leke, üçüncü günden sonra bulunursa, bu lekenin harici bir kaynaktan geldiği kabul edilir ve daha önce bahsedilen kurallar uygulanır.[Şüphe durumunda yetkin bir rabbiye danışılır. (Çeviren’in notu)]

 

Eğer kadında bir kesik varsa ve kanadığını kesinlikle biliyorsa, bir kan lekesi bulursa, bunun bu kesikten kaynakladığını kabul edebilir. Bu durum, söz konusu lekenin ilk üç gün içerisinde bulunması durumunda da geçerlidir.

 

İnsan spermi, bir ölü beden gibi ritüel açısından kirli yapma (tuma) özelliğini taşır. Buradaki gizem, bir spermin bir embriyo yapma amacı taşıması ve embriyonun da ilahi ruhu kabul edebilir olmasıdır. Temiz olmayan kuvvetler bu nedenle embriyoya bağlanmak isterler, çünkü; Diğer Taraf’ın besini sadece Kutsal taraftan gelir.

 

Bilginlerimiz, Tanrı katında hüküm verilmişse, ilişkiden sonra üç gün boyunca kadının içindeki spermin kadını hamile bırakma gücüne sahip olduğunu belirtirler. Üç günün sonunda, sperm dağılır ve artık etkin değildir. İlişkiden sonraki üç gün içerisinde kadın hamile kalmadıysa, kadın artık o spermden hamile kalmayacaktır.

 

Eğer kaderinde hamile olmak yoksa, kadın spermi tutmaz ve onu ilişkiden sonraki üç gün içerisinde dışarı atar. Bazen bu dışarı atma, üç günden sonra gerçekleşir.

 

Kadın, söz konusu spermi dışarı attıktan sonra, spermi boşaltmış olan erkek ile aynı durumda olur ve artık temiz değildir. Ancak bu, spermin dışarı atılmasının ilişkiden sonraki ilk üç gün içerisinde olması durumunda geçerlidir. Üç günden sonra sperm bozulmuş olduğu için , artık kirletme gücü de yoktur.

 

Şimdi, varsayıma dayalı ancak son derece uygun bir vakayı inceleyelim: Kadın, kocasıyla ilişkiye girer, sonra menstrüal kanaması olur ve bu kanama hemen durur. Normalde bir sonraki gün yedi temiz günü saymaya başlaması gerekir. Ancak burada yeni bir sorun vardır. Kadın, ilişkiden sonraki ilk üç gün içinde spermi dışarı atarsa, saymış olduğu temiz günler artık geçerli değildir. Kadın, temiz günleri içerisinde [cinsel kirlilikten muaf olmalıdır] ve spermin dışarı atılması kadını ritüel açısından kirli yapmıştır.

 

[Bu varsayıma dayalı bir vaka da olsa, nadir gerçekleşen bir olay değildir ve dikkate alınması gereklidir.]

 

Somut bir örneği ele alalım: Kadın, Cuma akşamı cinsel ilişkide bulundu ve ertesi gün küçük bir damlama oldu. Sadece küçük bir damla gelmiş ve daha fazla kanama olmamış olsa da hemen yedi temiz günü saymaya başlayamaz. Sayıma başlamak için Çarşamba gününe kadar beklemelidir, çünkü; ilişkiden sonra en az yetmişiki saat geçmelidir.

 

Bunun nedeni, bu süre içerisinde spermi dışarı atma ihtimalinin oluşudur. Eğer bu zamandan önce yedi temiz günü saymaya başlarsa ve sonra sperm dışarı atılırsa, kadın ritüelik açıdan kirli olur [yeniden saymaya başlaması gerekir]. Spermin dışarı atıldığını bilmeden, kendinin temiz olduğunu düşünebilir.Yedi günün sonunda suya girip, kocası ile ilişkiye girerse, her ikisi de nida yasağını ihlal etmiş olurlar.

 

Yasa bu nedenle, ilişkiden sonra kadının, temiz günleri saymaya başlaması için yetmişiki saat beklemesini gerektirir. Bu süreden sonra, sperm dışarı atılsa bile kadını kirletmez, çünkü; sperm bozulmuştur ve artık ritüel açısından kirli değildir.

 

Mantıksal olarak şu sorulabilir, eğer kadın Cuma akşamı ilişkiye girmişse, niçin yetmişiki saat sonra yani Pazartesi akşamı saymaya başlayamıyor? Bununla birlikte, bazen ilişkiye tam olarak ne zaman girildiğini bilmek mümkün değildir. İlişkiden sonra yetmişiki saat tamamlanmalıdır ve bir dakika bile eksik olmamalıdır. Bu nedenle ne Cuma akşamı ne de Şabat günü dahil edilir ve yetmişiki saatin sayılmasına Cumartesi akşamı başlanır. Sonra, Salı akşamı kadın kendini kontrol etmelidir ve Çarşamba sabahı yedi temiz günü saymaya başlayabilir.

 

Aşkenazi Yahudileri içerisindeki gelenek, yedi temiz günün sayımına beşinci günün tamamlanmasından önce başlamamaktır. Eğer bir kan damlası gelirse, tam beş gün beklemeli ve yedi temiz günün sayımına altıncı günden önce başlamamalıdır.

 

Eğer kadın yanlış sayar, yanlışlıkla yedinci gece suya girer ve sonra kocası ile ilişkiye girerse, tam yetmişiki saat beklemelidir. Sonra bir gün saymalı, temiz olduğundan emin olmak için kendini kontrol etmelidir ve sonra suya girebilir.

 

Bunların tümü, mutlak yükümlülüktür. İhmalci olan bir kişi ile ilgili olarak bilginlerimiz şu ayeti belirtir, “Çitte delik açan, yılan tarafından ısırılacaktır” (Vaiz 10:8). Bunun anlamı, lanetleri “akrep sokması” 151 gibi olan bilginlerin lanetleri ile lanetlendiğidir.

 

Suya Girme

 

Şimdi, suya girme kavramını ayrıntıları ile açıklayacağız.

 

Bir kadından, bir damla bile menstrüal kan gelse, uygun bir mikveye girinceye kadar kadın hayatı boyunca nida durumundadır. Bu gerçekleşmeden, uzun bir süre beklese, kadın yine de nida durumundadır ve cinsel ilişkiye girerse, her iki taraf da kesip atma (karet) cezasına uğrar [Tora’nın belirttiği gibi, “Adet halindeki kadınla yatarak cinsel suç işleyen adam, [kadının] membaını açığa çıkarmıştır… ikisi de halklarının arasından kesilip atılacaklardır.” (Levililer 20:18).]152 Karet cezasının anlamı, hayatlarının en güzel zamanında ölecekleri [veya Gelecek Dünya’daki ruhsal kaynaklarından “kesilecekleridir” (Çeviren’in notu)].

 

Bir kadının nida durumundan çıkmasının, burada bahsedeceğimiz yasaları uygulayarak mikveye girmek dışında bir yolu yoktur.

 

Suya girmeden önce, kadın tüm vücüdunu dikkatlice yıkamalıdır. Koltukaltlarını ve özel bölgelerini etraflıca ovmalıdır. Saçını şampuanlamalı, güzel bir tarakla taramalıdır ki, saçları birbirine karışık biçimde kalmasın. Tüm vücudunu, üzerinde ona yapışmış bir şey kalmaması için kontrol etmelidir. Eğer suyun vücudunun tamamına ulaşmasına engel olacak bir şey ile suya girerse, bu suya girme geçerli değildir.153

 

Kendini yıkadığı su tamamen temiz olmalıdır. Su dışında başka bir sıvı kullanılmamalıdır, çünkü hem güzel temizlemezler hem de bazen vücudu pisletirler. Eğer bir kadın, tıbbi nedenlerle bitkili bir suya giriyorsa, suya girmeden önce bunu yapmamalıdır.154

 

Baş, soğuk su ile şampuanlanmamalıdır, çünkü; bu saçlarını karmakarışık yapar. Şampuanlama sadece ılık su ile yapılmalıdır.

 

Eğer hekimler, kadının ılık su ile şampuanlama yapamayacağını, çünkü; bunun kadına zarar vereceğini söylerse, hekimlere şarapla [veya başka sıvılarla (Çeviren)] yıkayıp yıkayamayacağını ve saçını karmakarışık yapıp yapmayacağını sormalıdır.155 Eğer hekim, bunun saçını karmakarışık yapmayacağını söylerse, ona inanılır. Hekim, Yahudi olmasa da bu geçerlidir, çünkü; kimse kontrol edilebilecek bir konuda yalan söylemez.

 

Eğer bu konularda uzman bir hekim yoksa, kendi kendine kontrol etmedikçe şarapla yıkayamaz ve mikveye giremez. Saçını karıştırıp karıştırmadığını görmek için iki veya üç kez şarapla saçını yıkamalıdır. Kadının kendisinin bu kontrolü yapmasına izin verilir.

 

Öte yandan, bir kadın başka bir kadın için bu kontrolü yapamaz.156 Tüm saçlar aynı değildir, bir kadın iki veya üç kez saçını şarapla yıkayıp hiç karışıklık bulmazken, başka bir kadın bir kez yıkayıp, saçında ciddi karmaşıklık olabilir. Her kadın böyle bir denemeyi üç kez kendi kendine yapmalıdır ve sonra şarabı kullanabilir.

 

Suya girmeden hemen önce saçını taramalıdır ve bu ikisi arasında bir saatten fazla zaman geçmemelidir. Nida durumundaki kadın geceye kadar mikveye giremeyeceği için, açıklanacak olduğu gibi, mikveye gidinceye kadar beklemesi iyi değildir. Eve dönmek için acele edeceği için, saçını düzgün biçimde taramayacaktır.

 

Benzer biçimde, eğer saçını çok erken şampuanlarsa, suya girmeden önce yeniden karışabilir. Bu nedenle, güneşin batışından hemen önce saçını şampuanlaması en iyisidir ve hemen güneş batımından sonra mikveye girebilir. [Çeviren’in notu: Aşkenazi geleneği, karanlık basana dek mikveye girmemektir.]

 

Eğer kadının Cuma gecesi mikveye girmesi gerekiyorsa, Şabat’ı istemeyerek ihlal etmemek için saçını biraz daha erken şampuanlayabilir.

 

Cumartesi gecesi mikveye girerse, Cuma günü yıkanması ve şampuanlanması tercih edilir. Cumartesi gecesi, mikveye girmeden önce kendini biraz ovalayarak yıkayabilir ve ılık suyla şampuanlayabilir.

 

Eğer kadının Cumartesi gecesi mikveye girmesi gerekiyorsa ve o gün bayramsa, kadının o gece şampuanlanması imkansızdır [bayram nedeniyle] ve daha erken şampuanlanması da Şabat olması nedeniyle imkansızdır. Bilginlerimiz, kadının mikveye girmeyi bırakmaması için böyle bir durumda Cuma günü şampuanlamasına izin vermişlerdir.

 

Aynı durum, Perşembe veya Cuma gününde bayram olması ve kadının Cuma gecesi mikveye girmesi gerektiğinde de geçerlidir. [Kadın, bayram başlamadan önce, Çarşamba günü şampuanlayabilir.] Eğer bayram Pazar ve Pazartesi gününe denk gelirse, bayramdan önceki gün mikveye girmelidir, [Cuma günü öğleden sonra şampuanlayabilir]. Başka seçenek yoktur, izin verilen budur.

 

Her durumda, şampuanlandıktan hemen sonra mikveye giremiyorsa, saçını çok dikkatlice taramalıdır, böylece hiç bir saç teli diğeri ile karmaşık halde olmamalıdır. Mikveye girmeden önce hem vücudunu hem de saçını kontrol etmeli, suyun ulaşmasını engelleyecek herhangi bir şeyin olmadığından emin olmalıdır.

 

Suya girmeden önce, dişlerini dikkatlice fırçalamalıdır. Suya girdiğinde dişlerinin arasında yiyecek parçası kalmamış olduğundan emin olmalıdır.

 

Eğer suya girmeden önce yıkanmaz ve dikkatlice şampuanlanmazsa, suya girmesi geçerli değildir. Sudan çıktıktan sonra kendini kontrol edip, kendini tamamen temiz bulsa ve saçlarında hiç karışıklık olmadığını görse de bu durum geçerlidir. Kendini uygun biçimde hazırlamadığı için, saçının karmaşık olduğu, suya girince açıldığı, vücudunda bir şey olduğu ve suya girince çıktığı farz edilmelidir. Bu nedenle, yasanın gerektirdiği gibi önce yıkanıp şampuanlanmadan mikveye uygun biçimde girmek mümkün değildir.157

 

Ancak, kadın dikkatlice yıkanır, şampuanlanır ve saçını tararsa, suya girmesi geçerli kabul edilir. Suya girdiğinde vücüdunda bir şey bulsa bile, suya girmeden hemen önce yıkanmış, şampuanlanmış ve taranmış olduğu için, geçerli suya girme tamamlanana dek, onun kadının vücüdunda olmadığı kabul edilir.158

 

Bu, kadının hazırlanmasının ve suya girmesinin ikisinin de ya gündüz ya da gece olması durumunda geçerlidir. Eğer şampuanlanması ve saçını taramasını gündüz yapmışsa ve gece suya girmişse, suya girmesi geçerli değildir. Aynı şekilde, saçını alacakaranlıkta taramışsa, suya girmeden önce bir saat bile geçmemişse de suya girmesi geçerli değildir.

 

Maimonides’e (Rambam) göre, her iki durumda da kadının ikinci kez mikveye girmesi gerekmektedir. Tek fark, eğer [şampuanlanması ve suya girmesi] aynı zaman aralığında (ikisi de gündüz veya ikisi de gece) gerçekleşmişse, saçını tekrar taramasına gerek yoktur. Ancak, bunlar iki farklı zaman diliminde gerçekleşmişse, (örneğin gündüz hazırlanmış, gece suya girmişse) bu durumda önce saçını taramalı, şampuanlamalı ve tüm vücudunu dikkatlice kontrol etmelidir. Ancak bundan sonra, ikinci kez suya girebilir.

 

Kadın yıkandıktan ve şampuanlandıktan sonra, kollarında bebek tutmamaya dikkat etmelidir, çünkü; bu kadının vücudunu pisletebilir. Kadın bu durumdan haberdar olmayabilir, suya girebilir ve kendinin temiz olduğunu düşünebilir. Bu nedenle gelenek, sudan çıkıncaya dek, çocuklardan uzak durmaktır.159

 

Bir kadın, yedi temiz günü tamamlamadan mikveye giremez. Mikveye gündüz giremez, sadece gece girebilir.160

 

Bir önceki, kadının döneminin Pazar günü başladığı örneğimize bakalım. Çarşamba günü, akıntısının kesildiğini görür ve kendisini yukarıda anlatılan biçimde kendini kontrol eder. Perşembe gününden başlayarak yedi temiz günü saymaya başlar. [Çeviren’in notu: Yazar, Sefaradlar için yazmaktadır. Aşkenazlar ilave bir gün bekler.]

 

Bir sonraki Çarşamba günü, kadın yıkanmalı ve kendini hazırlamalıdır. Eğer sıralama yukarıda belirtildiği gibiyse, sekizinci gece olan Çarşamba gecesi mikveye girer. Çarşamba günü hiçbir şekilde gün batımından önce suya giremez, çünkü; yasa, yedi temiz günün tamamlanmasını gerektirir, bir saniye bile eksik olmaz.

 

Eğer, uygun zamanda suya giremez ve iki veya üç ilave gün geçerse, yine de gündüz mikveye giremez. Sadece gece suya girilebilir.

 

Sadece gelinler düğünden önce gündüz suya girebilir.Bunun dışında, çok acil durumlar haricinde gündüz suya girilemez.

 

Eğer mikve şehir dışındaysa ve gece şehrin kapıları kapatıldığı için gece mikveye girmek imkansızsa, hırsızlardan korku duyuluyorsa veya gece soğuk suya girmeye korkuyorsa, sekizinci gün erken saatte suya girmesine izin verilir. Bununla birlikte, yedinci günde suya girmesi yasaktır.

 

Gündüz suya girmesi yasaktır dediğimizde, bu sadece yedinci veya daha sonraki bir gün için ve mikve evinin yakındaysa geçerlidir. Ama İstanbul gibi bir şehirde yaşıyosa, mikve Yahudi bölgesinden uzaktaysa, o halde sekizinci gün mikveye girebilir. Aynı durum, mikveye gitmek için karşı kıyıya geçmesi gerekiyor veya şehir kapılarının dışında yaşıyor ve mikve de şehrin içindeyse geçerlidir. Bu durumlarda, sekizinci güne kadar beklemeli ve daha önce mikveye girmemelidir.

 

İstanbul için yazmış olduğumuz genel bir ruhsat değildir. Eğer evinin yakınlarında bir mikve varsa veya varlıklı kişilerin olduğu gibi, evinde bir mikve varsa, bu durumda gündüz ve sekizinci gün suya girmesi yasaktır. Olumsuz koşullar olmadığı sürece İstanbul’un diğer hiçbir şehirlerden farkı yoktur. Eğer bir kişi bu kuralı ihlal ederse, Gelecek Dünya’da hesap verecektir.

 

Bazı kadınlar, eve [Şabat’tan] önce dönmek için Cuma günü öğleden sonra suya girerler. Eğer bu, yedinci güne denk geliyorsa, yapılmamalıdır. Eğer sekizinci güne denk geliyosa bile, Şabat olmasına rağmen, Cuma gecesi yapılması çok daha tercih edilmelidir. Kadınlar uyarılmalı ve güneş batımından sonra suya girebilmeleri için işlerini ayarlamaları söylenmelidir.161

 

Eğer kadın yanlışlıkla yedinci gün suya girerse, [suya girmesi geçerlidir]. Bu durumda kadın kocasını uyarmalı ve gece yarısına dek ayrı kalmaya devam etmelilerdir.

 

Bir kadın dikkatlice yıkanmış olsa da, suya girmeden önce kendini kontrol etmelidir. Suya girmesini geçersiz yapabilecek, karmaşık saçlar, dişlerinin arasında yemek parçacıkları veya göz çevresinde rimel gibi hiçbir şeyin kalmamasına emin olmalıdır.162

 

Eğer kadının bir kesiği varsa, yara kabuğunu çıkarmak için dikkatlice ovalamalıdır.Küçük bir kıymık  bile çıkarılmalıdır. El ve ayak parmaklarının tırnaklarını dikkatlice kesmelidir ki altlarında kir kalmasın. Aksi halde geçerli değildir.

 

[Kabalistler şöyle öğretir], kadın nida durumundayken uzayan tırnaklarına bağlanan binden fazla türde temiz olmayan kuvvetler vardır.163 Eğer bir kişi bu tırnakların üzerine basarsa [kesildikten sonra], ayakkabı giyiyor olsa bile ciddi biçimde yaralanabilir. Bu nedenle, kesmiş olduğu tırnakları özel bir yere koymalı ve sudan çıktıktan sonra onları yakmalıdır. Bu temiz olmayan kuvvetlere karşı tek yapılabilecek olan, bu tırnakları yakmaktır.

 

Eğer kadın parmağındaki yara nedeniyle tırnağını kesemez veya tırnağının altını temizleyemezse, durum koşula göre değişir. Çok şişmiş olduğu için, tırnağının altında ne olduğu görünmüyorsa, suya girmesi geçerlidir. Eğer şişmemişse, suya uygun biçimde giremez [tırnağının altını dikkatlice temizlemediği sürece].164

 

Kadın, bir tırnağını bile kesmeyi unutsa, tekrar suya girmelidir.

 

Suya girmeden önce, parmağındaki tüm yüzükleri, kulaklarındaki ve boynundaki kolyeleri, bunlar çok gevşek olsalar da çıkarmalıdır. Bedeninde olabilecek her ipliği, ayak parmakları arasındaki veya ayağına yapışmış olabilecek saman çöpünü çıkarmak konusunda dikkatli olmalıdır. Burun delikleri de temizlenmelidir.

 

Ayrıca, mikvenin zemininde çamur olmamasına dikkat etmelidir, çünkü; bu çamur ayaklarına yapışabilir ve suyun oraya ulaşmasını engelleyebilir. Ayrıca, suya girdiği sırada kendisini tutması uygun olmadığı için, suya girmeden önce, tuvalete girmek zorunda kalmayacağına emin olmalıdır.

 

Eğer kadın, saçını ağzına alır, dudaklarını kapatır ve ellerini sıkıca kapatırsa, suya girmesi geçerli değildir. Aynı durum, kendisine eşlik eden kişinin elini, gevşek bile olsa tutuyor olması halinde de geçerlidir. [Eğer, kadın birinin elini tutmadan suya girmeye korkuyorsa, bir rabbiye danışılmalıdır (Çeviren)]. Eğer mikvenin zemini mermer veya karo döşemesi ise, ayağı ile zemin arasında çamur olmamasına dikkat etmelidir.

 

Bir kadın, yeterli mahremiyet olmayan bir yerde suya girmemelidir. Böyle bir durumda, acele edecektir ve ihtiyatlı davranmayacaktır.

 

Suya girdiğinde, bedeninin kıvrımlarına su ulaşmayacak biçimde eğilmemelidir. Ayrıca, bedeninin bir kısmının diğer kısmına değmesine izin vermemelidir. Koltukaltlarını gösterecek şekilde kollarını kaldırmalı, sağ kolu sol kolundan yukarıda olmalı ve bacaklarını bir miktar açmalıdır.

 

Mikvedeki su, kadın ayağa kalktığında en az bel seviyesinde olmalıdır ki, kadının çok fazla eğilmesine gerek kalmasın.

 

Suyun girmesi için ağzı açmaya gerek yoktur ama dudaklar sımsıkı kapalı olmamalıdır. Gözler açık olmamalı, hafifçe kapatılmalıdır.

 

Başka bir kadın, suya giren kadının saçlarının suyun üzerinde yüzmediğinden emin olmak için dikkatlice izlemelidir. İzleyen kişi, Yahudi olmayan bir kadın olamaz, çünkü; bu konuda ona güvenilemez. Aynısı, oniki yaşından küçük Yahudi kızlar için de geçerlidir. Eğer izleyecek kimse yoksa, yün bir iplikle saçını başının çevresine gevşek biçimde bağlamalıdır.

 

Tüm bunların nedeni, suyun kadının tüm vücuduna aynı anda temas etmesidir. Sıra ile önce bir kısmını, daha sonra bir kısmını suya sokamaz. Bu nedenle, su ile vücudu arasında giren hiçbir şeyin olmamasına dikkat etmelidir. Eğer, suya girdiktan sonra, suyun temas etmesini engelleyen en küçük bir şey bulursa, daha önce bahsedildiği gibi, tekrar suya girmelidir. Bu durum, normalde onu rahatsız etmeyecek bir engel bulması halinde de geçerlidir.

 

Suya girmeyi izleyen kadın dindar ve Tanrı’dan korkan bir kişi olmalıdır. Kadın suya girdiğinde başının tamamen su ile kaplanması konusunda çok dikkatli olmalıdır. Bir saç teli bile suyun dışında kalırsa, suya girmesi geçerli değildir. Saçın daha sonra suya sokulması geçerli değildir, çünkü; tüm vücut aynı anda suya girmelidir. Eğildiğinde, vücudunun her kısmı, tüm saçları dahil olmak üzere, suyun içine girmelidir.

 

Suya girme Tora’nın emirlerinden biri olduğu için, kadın suya girerken bir beraha söylemelidir. Bu beraha çıplakken veya başka çıplak bir kişi kadının önündeyken söylenemez. Suya girmeli, göğüslerini bir havlu ile örtmeli ve berahayı söylemelidir.165 [Yaygın gelenek, göğüslerini elle kapatması ve bir havluyu başının üzerine koymaktır. (Çeviren)]

 

Beraha şu şekildedir:

 

Kutsalsın Sen Tanrı’mız, Evrenin Kralı, bizi emirleriyle kutsayan ve bize Tevila yapmayı emreden.

 

Eğer kadın bu berahayı İbranice söyleyemiyorsa, kendi dilinde söyleyebilir, “Kutsalsın Sen Adonay, Tanrımız, Evrenin Kralı, bizi emirleriyle kutsayan ve bize suya girmemizi emreden.”166

 

[Berahayı söylemeden önce suya girmelidir.] Berahayı söyledikten sonra, ikinci kez suya girmelidir ve bu en önemlisidir.167 [Aşkenazi geleneği, suya üç kez girmektir, Sefaradlar ve bazı Hasidim ise yedi kez suya girer. Diğerleri dört kez suya girer. (Çeviren)]

 

Suya girdikten sonra, kadının küvette yıkanması yasaktır. Eğer, kendini ısıtmak için küvette oturmak isterse, buna izin verilir.168

 

Kocası şehirdeyse, zamanı geldiyse, kocasını buyruğunu yerine getirmekten alıkoymamak için kadın suya girmek için çaba göstermelidir. Eğer suya girmeye gitmezse, cezayı hakeder.169 Bu nedenle, Yeoşua’nın İsrail’in “verimli olun ve çoğalın” buyruğunu yerine getirmesini sadece bir gece için engellediği için cezalandırıldığını görürüz.

 

Bir kadın suya özel olarak girmelidir. Eğer insanların bulunduğu ortamda girerse, onun hakkında şöyle yazılmıştır, “Bir hayvanla yatana lanet olsun” (Yasanın Tekrarı 27:21).170

 

Burada yazdıklarımızın yanında, yasa kitabında yazılmış olan başka birçok yasalar vardır. Evli çiftler tarafından çoğunlukla bilinmeyen en genel yasaları dahil ettik. Bu yasaları bilmedikleri için, her ilişkiye girdiklerinde günah girmeleri olasıdır. Tüm o zaman boyunca buyruğu yerine getirdiklerini düşünüyor olabilirler.

 

Bu günah, bu çiftin çocuklarını çocuk yaşta kaybetmelerine neden olabilir ve bunun nedenini anlamayacaklardır.

 

Bu nedenle tüm bu yasaları özet biçimde yazdım. Bu durum, hayvan kesimcisinin (şohet) ilgili yasaları ezbere bilse de bunları sürekli tekrar etmesinden pek farklı değildir. Bu durum, nida yasaları ile olarak da kesinlikle geçerli olmalıdır.

 

Nida, diğer her türlü dini kirlilikten çok daha ciddidir. Nida durumundaki bir kadının kocasına yaklaşması onu öldürmesi gibidir.171 Bu durumda gerçekleşen bir ilişkiden doğan bir çocukta, onu asla terk etmeyen kirli bir ruh bulunur.

 

Kadının kocasına nispet yapmak için veya kendisine yeni elbise alması vb. için suya girmekten kaçınması büyük bir günahtır. Önceki metinlerde bu konudan uzunca bahsedilmiştir.172

 

Bazı bilginler, kadın mikveden çıktığında kediye veya fareye gibi temiz olmayan bir şeye rastlarsa tekrar suya girmesi gerektiğini söyler.173

 

Cinsel İlişkiler

 

Kadın ve kocası arasındaki ilişki ile ilgili, şimdi bahsedilmesi gereken birçok nokta vardır. Bu tercih edilen zamanları ve ilişkiden kaçınılması gereken zamanları içerir.

 

Bir çift ilişkiye girdiğinde, niyetlerinin sadece kendi arzularını tatmin etmek değil, Yaratıcı’nın buyruğunu yerine getirmek olması en iyisidir.174

 

İlişki sırasında bir çift yersiz sohbette bulunmamalıdır. Kişi, Gelecek Dünya’da, böyle bir konuşma için bile hesap vermek zorunda kalacaktır.175 Birkaç gevşek söz de olsa bunlar kaydedilmektedir ve hakikat dünyasında kişiye gösterilecektir.

 

Bir çift, ilişki sırasında kendilerini günahtan arındırırsa, ödülleri Kötü Dürtü’nün üzerinde güç sahibi olmadığı iyi Yahudiler olacak çocuklar sahibi olmaktır.176 Bir çift, sadece kendi arzularını tatmin etmek için bunu yaparsa, utanmazca davranır ve gerekli kuralları yerine getirmezse, böyle bir ilişkiden doğan çocuk da utanmaz ve kötü olacaktır. Tek amacı kendi arzularını tatmin etmek olan dinsiz bir kişi gibi olacaktır.177

 

Talmud bilginlerinden Rabbi Yosi ben Pazi bir keresinde yolculuğa çıkmıştı ve geceyi insanların mutlu ve kendi paylarına düşenden memnun olduğu bir köyde geçirdi.178 Gece, ev sahibi kadın ve adamın beraber kalmadığını, ikisinin farkli köşelerde olduklarını ve Tanrı’ya dualar ettiğini farketti. Onlara ne yaptıklarını sorduğunda, “Biz, hafta bir birbirimize yakınlaşırız. Haftanın diğer günlerinde Tanrı’ya bu birliktelikten doğan çocuğun iyi ve Tanrı’dan korkan, Tora çalışma isteği taşıyan ve Tanrı’nın buyruklarını ihlal etmeyen biri olması için dua ederiz” dediler.

 

Rabbi Yosi onlara,” Tanrı’nın isteği bu olsun ki isteğiniz yerine gelsin, çünkü; niyetiniz göklere yöneliktir” dedi.

 

Rabbi Yosi, “Bu erdemli davranış aracılığıyla, İlahi Mevcudiyet’in ışımasının farkına varmaya layık oldum” dedi. Şu hikayeyi aktardı:

 

“Daha sonra aynı şehirden geçtim ve söz konusu çiftin bir çocuğu olduğunu ve yedi yaşında olduğunu gördüm. Ama, çocuğu beni gördüğünde evine koştu ve benimle konuşmak istemedi. Babası dedi ki, “Oğlum, ziyaretçiye git, çünkü O bir bilgindir ve büyük bir adamdır” dedi. Çocuk şöyle dedi, “O’nun yanına gitmekten ve konuşmaktan korkuyorum, çünkü; O’nun kutsal bir ruha sahip olup olmadığını bilmiyorum. Bugün öğretmenim bana, bir kişi kutsal bir ruha sahip değilse onunla konuşmak ve hatta onun yakınına gitmek bile yasaktır dedi.”

 

Babası, “Tanrı korusun, böyle konuşma! Sana bir bilgin ve büyük bir adam olduğunu söyledim. Zamanımızın en büyük adamlarından biri olduğu kabul edilir” dedi.

 

Bundan sonra çocuk bana yaklaştı ama yine benimle konuşmadı. Daha sonra bana şöyle dedi, “Şimdi senin kutsal bir ruha sahip olduğunu görüyorum, ama bu sana son birkaç günde gelmiş. Bu ruh, seninle doğan ruh değil” dedi.

 

Onun bilgeliğine hayret ederek, şöyle cevapladım, “Bana söylediğin doğrudur. Bu ruh, Tora’yı derinlemesine araştırdıktan sonra bana geldi.”

 

Çocuk sözlerini açıkladı ve dedi ki, “Bu öğretmenimin bana öğretmiş olduğudur. Yeryüzünden kaynaklanan bir canlılık ruhu vardır ve bedenin hareket edebilmesini sağlayan bu dirimsel ruhtur. Hayvanlarda da bu ruh bulunur, fakat onların zekaları yoktur ve anlayışa sahip değillerdir. Aynı durum insan için de geçerlidir. Tora’yı derinlemesine incelemediği sürece, sadece hayvansal ruha sahip olur, İlahi bir ruha sahip olamaz. Ancak, bir insan Tanrı’nın buyruklarını bilmek ve günahtan sakınmak için Tora çalışırsa, İlahi ruh o kişiye gelir. Bir kişi bilge ise, biri ile diğeri arasındaki farkı bilir.”

 

Bu çocuğu dinlemekten çok keyif aldım ve çok genç olmasına rağmen, Tora’nın sırlarını beraber çalıştık. Babası ve annesinin niyeti bu kadar iyi olduğu için, mükemmel aydınlanmış bir çocuğa sahip olmaya layık olmuşlardı. Her şey, çiftin yakınlaştıkları zamandaki düşüncelerine bağlıdır.

 

İskenderiyeliler’in Rabbi Yeoşua ben Hananya’ya oniki soru sorduğunu görürüz. Bu soruların üç tanesinden burada bahsedilecek, diğerlerinden uygun yerde bahsedilecektir.179

 

Bu soruların birincisi şuydu, “Bir insan bilge olabilmek için ne yapmalıdır?” Şöyle cevapladı, “Çok çalışsın ve işinde daha az zaman geçirsin.” Şöyle cevapladılar, “Birçok kişi bunu yaptı ve başarılı olmadı. Bu sadece çalışmanın yeterli olmadığını, aynı zamanda tüm bilgeliğin Efendisi’nin merhametinin de peşinde koşması gerektiğini gösterir.” Bu şu ayet ile de belirtilir, “Çünkü bilgeliğin kaynağı Tanrı’dır, O’nun ağzından bilgi ve anlayış çıkar” (Süleyman’ın Özdeyişleri 2:6).

 

Talmud bir kıssa anlatır: Bir Kral, hizmetkarları için bir ziyafet, her biri için bir masa hazırlamış. Her birinin kendi masası olduğu halde, Kral kendi masasını ve tabaklarını en sevdiği hizmetkarlarına göndermiş. Benzer şekilde Tanrı, Kendi en değerli göksel bilgeliğinden bir payı Kendi doğru kişilerine gönderir.

 

Üç çeşit insan vardır. Tanrı’ya çok az yakınlığa sahip olanlar çok az bilgeliğe sahiptir. Tanrı’ya daha fazla yakınlığa sahip olanlar, saha fazla bilgeliğe sahiptir. Bazı kişiler öyle kutsal ve Tanrı korkusu olan kişilerdir ki, peygamber olurlar ve Tanrı meleklerine Tora’nın sırlarını onlara açıklamalarını emreder.180

 

Elbette, sadece dua yeterli değildir, çünkü; insan Tora’yı elinden gelenin en iyisi olacak biçimde derinlemesine incelemelidir. Bir olmadan diğeri yeterli değildir.

 

İskenderiyeliler tarafından sorulan ikinci soru şuydu; “Bir insan kendini varlıklı yapmak için ne yapmalıdır?” Rabbi Yeoşua şöyle cevapladı, “Çok iş yapsın ve işlerini dürüstçe yönetsin.”

 

Cevap, insanların diğer insanları aldatmaması gerektiğine işaret eder. Hasarlı ürünleri kusursuz, az kaliteli malları en üst kalite diye satmamalıdır. İnsanların paralarını ve mallarını alı, satın aldıkları mallarını almak için birçok kez yeniden gelmelerini sağlamamalıdır. Bir kişi bu konuda çok dikkatli olursa, Tanrı ona tüm işlerinde başarı ve kutsama verecektir ve varlıklı bir kişi olacaktır.

 

[Burada da, İskenderiyeliler itiraz ettiler, “Birçok kişi bunu yaptı fakat yardımcı olmadı. Kişi aynı zamanda tüm varlıkların sahibi olan Tanrı’dan merhamet istemelidir.”] İnsan aynı zamanda açık elinden kendisine varlık lütfetmesi için Tanrı’ya dua etmelidir.

 

Üçüncü soru şuydu, “İnsan, iyi çocuklara sahip olmak için ne yapmalıdır?” Rabbi Yeoşua şöyle cevapladı, “İyi bir kadınla evlensin ve ilişki sırasında kendini günahtan arındırsın.” [İskenderiyeliler tekrar şöyle dedi, “Birçok kişi bunu yaptı fakat başarılı olamadı. İnsan aynı zamanda tüm çocukların sahibi olan Tanrı’dan merhamet dilemelidir.”)

 

Rabbi Yeoşua’nın cevabı, bir kişinin ilişki sırasında hafiflik ile meşgul olmaması gerektiği anlamına gelir. İnsan aynı zamanda Tanrı’nın merhametini dilemelidir, çünkü; her şey Tanrı’nın elindedir.

 

Bir çiftin düşünceleri Tanrı’ya yönelik ise [yakınlaştıkları zamanda], İlahi Mevcudiyet onlarla birliktedir. Eğer sadece kendi arzularını tatmin etmeyi düşünürlerse, onların çocuklarında Tanrı’nın payı yoktur. Onların yaptığı bu iş, putperest amaçlarla buzağı yetiştirmeye benzer ve spermi boşa akıtmaktan çok az daha iyidir.181

 

İlişki sırasında çiftin aklında tutması gereken birkaç niyet vardır:182

 

  1. Tanrı’nın “verimli olun ve çoğalın” buyruğunu yerine getirmektedirler ve bu eylem, Tora’yı tutacak ve buyruklarını yerine getirecek çocuklar ile sonuçlanacaktır.
  2. Hamilelik sırasında bile, niyetleri bu eylemin fetus için yararlı olduğu olmalıdır.
  3. Onların günah işlemesine çabalayan Kötü Dürtü ile mücadelelerinde yardımcı olduğunu akıllarında tutmaları gerekir. Bu eylem ile günah arzuları azalmaktadır. Bu itici güç ilki kadar güçlü değildir, çünkü; bir kişi Kötü Dürtü ile yemeden içmeden uzak durarak mücadele edebilir. Yine de bu kabul edilebilir bir itici güçtür. Bu, birinin tövbesi nedeniyle lezzetli bir yemekten vazgeçmesine

 

Ancak, bir kişide güçlü ve etkili bir cinsel ilişkiye girme arzusu yokken, arzusunu artırabilmek amacıyla çok çeşitli yiyecekler yiyip, alkollü içkiler içerse, bu hazırlık kendi karısı için bile olsa, günah bir eylem kabul edilir. Kendini günah için hazırlıyor gibidir.183

 

Ayrıca, kendini cinsel ilişkiye fazla kaptırmak bedenin de bozulmasına olmasına neden olur. Cinsellikle ilgili sıvılar bedenin gücü ve itici faktörüdür. Bu sıvılar harcanırsa beden bozulur ve gücünü kaybeder. Bu nedenle, bir kişi sadece ihtiyaç duyduğunda cinsel ilişkiye girmelidir.184

 

Spermde vücuttaki damıtılmış en saf öz bulunur ve döllenmeyi sağlayan da budur. Bu sıvı, insandaki tüm 248 uzvun potansiyelini taşır. Bu nedenle, bir kişi gücünü korumak amacıyla, yakınlaşmak için uygun zamanı beklemelidir.185

 

Bilginlerimiz, ilişkiye girmenin uygun olmadığı dokuz durumu öğretir.186 Bu durumlarda, söz konusu çift “verimli olun ve çoğalın” buyruğunu yerine getirmemekle kalmaz, aynı zamanda cezayı hakeder. Bu dokuz durum şunlardır:

 

  1. Koca, karısını cinsel ilişki için zorlar ve tecavüz ederse. Bir çift kavga ederse, öncelikle barışmalıdır. Aksi halde bu kötülük kabul edilir. Bir kavganın ortasındaki cinsel ilişki hakkında şöyle yazılmıştır, “Babanın çıplaklığını ve annenin çıplaklığını açma” (Levililer 18:7).187 [“Çıplaklık” kelimesinin tekrar edilmesi, erkek ve kadının aynı zihniyete sahip olmadığını ve bu zamanda cinsel ilişkiye girmenin yasak olduğuna işaret eder.]
  2. Bir erkek, karısına karşı nefret hissederse, o zamanda karısı ile ilişkiye girmemelidir.
  3. Taraflardan biri yas veya dışlanma dönemindeyse cinsel ilişkiye girilmemelidir. Kadın, nida kurallarının tümüne dikkatlice uymadıysa, ilişkiye girilmemelidir.
  4. İlişki sırasında, partnerlerden hiç biri eşi dışında bir kişiyi hayal etmemelidir.
  5. Eğer kadın ve erkek birbirine saygı gösteremiyorsa, ilişkiye girilmemelidir.
  6. Taraflardan biri sarhoş ise, ilişkiye girilmemelidir. Bu zamanda girilen ilişkiden doğan bir çocukta Diğer (kötü) Taraf’ın bir payı olacaktır.
  7. Eğer taraflardan biri boşanmak için dava açıp, karar verdiyse, aralarında nefret olmasa bile, ilişkiye girilmemelidir.
  8. Eğer kocanın iki karısı varsa (çok eşliliğe izin verilen dönemde), diğer karısını düşünürken biri ile ilişkiye girmesi yasaktır. Bununla ilgili olarak şöyle yazılmıştır, “Sizi yoldan çıkaran kalbinizin ve  peşinden arayışta bulunmayacaksınız.” (Çölde Sayım 15:39).
  9. Eğer kadın sözlü olarak ilişkiye girmeyi teklif ederse, kocasının o kadın ile yaşaması yasaktır.

 

Ağır bir yemek yedikten sonra ilişkiye girmek çok zararlıdır, çünkü; üreme sistemi ile ilgili sıvılar yiyecek sindirildikten sonra serbestçe akar. Açken de ilişkiye girilmemelidir, çünkü; bu durumda gücünde eksiklik olur. En uygun zaman, akşam yemeğinin güzelce sindirilmiş olduğu geceyarısı civarıdır.188

 

Bir çift, gecenin başlangıcında ya da sonunda ilişkiye girmemelidir veya duyma mesafesindeki kişiler hala uyanık iken ilişkiye girmemelidir. Bu onlarda şehvet verici düşüncelerin oluşmasına ve bu zamanda gerçekleşen ilişkiden doğacak çocukta Diğer Taraf’tan bir pay verilmesine ve çocuğun neredeyse bir gayrimeşru çocuk olmasına yol açabilir.

 

[Zohar şöyle aktarır] Rabbi Şimon bar Yohai, bir keresinde öğrencileriyle konuşurken, yanlarından bir kadın geçince, bakışlarını aşağıya indirdi. Öğrencilerine şöyle dedi; “Bir kadına gözünü dikip bakmamaya dikkat edilmelidir. Gündüz bir kadına bakarsa, geceleyin karısı ile yakınlaştığında, bu ilişkiden doğan çocukta kötülükten bir pay olur.” Bununla ilgili olarak şöyle yazılmıştır, “Sahte tanrılara dikkatinizi vermeyin ve kendinize dökme [metalden] putlar yapmayın” (Levililer 19:4).189 [Bu ayetteki “put” yabancı bir kadındır ve “dökme putlar” yukarıdaki biçimde girilen ilişkide hamile kalınan çocuklardır.]

 

Çift, gece ilişkiye girmelidir ve oda karanlık olsa bile gündüz ilişkiye girmemelidir. Geceleyin bile, odada ışık olmamalıdır. Çift en yakınlaştıkları anları paylaşırken, ay ışığı da odaya girmemelidir.190

 

Birçok yerde, yaz mevsiminde kapı dışında, çatıda uyuma alışkanlığı vardır. Açıkta ilişkiye girmek uygun olmadığı için, yatağın üzerine battaniyeler gerilerek küçük bir çadır yapılmalıdır. Şabat’ta bu tür bir çadırı yapmak yasaktır, bu nedenle gerekli ise önceden yapılmalıdır.191

 

Şabat’ta veya bir bayram gününde, çiftin odasında yanan bir lamba varsa ve ilişkiye girmek istiyorlarsa, lambayı bir kap veya vazo ile kapatmaya izin verilir. Lambanın üzerine kapatılan kap, yeterince büyük olmalıdır ki lambanın ışığını söndürmesin. Ancak, üç veya dört saat sonra kendiliğinden sönecek küçük bir mum yakmak daha iyidir.192

. . .

 

Genel bir kural olarak, bir çift en yakın oldukları anlarında bile, alçak gönüllülükle, sadelikle davranmalıdır.

 

Dünya’da ıstırap varsa, bir çift ilişkiye girmemelidir.193 Örneğin, açlık, salgın hastalık veya yangın varsa, uzak bölgelerde bile olsa, bir çift yakınlaşmamalıdır. Dünya’da ıstırap varken, bir çiftin fiziksel zevk isteklerini yerine getirmesi olması uygun değildir. Ancak, eğer çocuk sahibi olma buyruğunu yerine getirmemişlerse, buna izin verilir.

 

Aynı oda içerisinde kutsal kitaplar varken, bir çift ilişkiye girmemelidir.194 Bu kitaplar, Kutsal Kitap, Talmud, Midraş veya diğer dini metinler ise geçerlidir. Eğer odada tefilin varsa, tefilin çift kese içinde olsa bile, o oda içerisinde ilişkiye girmek yasaktır. Çiftin, kitaplar ve eşyalardan en az on el genişliği yüksekliğinde (yaklaşık üç fit) engel ile ayrılmış olması veya kutsal eşyaların sıkıca kapatılmış bir dolap veya gömme dolap içine yerleştirilmiş olması gerekir.195 Eğer bu eşyaların yerleştirilebileceği bir başka oda varsa, bu eşyaları yatak odasında bırakmamak gerekir [çiftin cinsel ilişkiye girmeyi istediği gecede]. Oda çok büyük olsa bile bu eşyaları odanın karşı kenarında bırakmak yasaktır. Kitapların elle yazılmış olması veya basılmış olması hatta Yahudi olmayan biri tarafından yazılmış olması fark oluşturmaz.196 Eğer odada mezuza varsa, mezuzanın üzeri örtülmelidir.

 

İki gecede ilişkiye girmek yasaktır.

 

Birincisi Yom Kippur’dur. Bu gecede kadın nida durumundaymış gibi, tüm temaslardan sakınılmalıdır.197 Bazı yerlerde, kadın ve erkeğin birbirini görememesi için evi karanlık tutmak gelenektir. Diğer yerlerde, yakınlaşmadan uzak durmaları gerektiğini hatırlatmak için yatak odasında bir mum yakmak gelenektir. Her iki durumda da gerekçe, çifti yakınlaşmadan uzak tutmaktır ve bir kişi yaygın olan geleneği izlemelidir.

 

İkincisi Tişa BeAv’dır (Av ayının dokuzu). Çiftin bu gecede ayrı durması gerekir.198 Eğer Tişa BeAv, Şabat gününe denk gelirse yakınlaşmaya izin verilir. Aşkenaz Yahudileri ise, Şabat gününe denk gelse bile yakınlaşmayı yasaklar. Ancak, eğer bu gün, kadının normalde suya girme günü ise, herkes Şabat gününde yakınlaşmaya izin verir.199

 

Kabalistler ayrıca şu gecelerde de ilişkiden uzak durmayı tavsiye eder:200

 

Roş Aşana’nın iki gecesi.

Pesah’ın ilk gecesi.

Şavuot’un ilk gecesi.

Şemini Atzeret gecesi.

 

Eğer o gece kadının normalde suya girme gecesi ise, bu yasak ihmal edilir. Bazı kişiler, Roş Aşana’dan Yom Kippur’a dek, Oşana Raba gecesinde, Pasah’ın yedinci gecesinde, Şavuot’tan önceki üç gece, Tamuz ayının onyedisinde, Av ayının başlangıcından Av’ın onbirine dek ve Asara BaTevet gecesinde cinsel ilişkiden uzak durmayı öğütler.

 

Bu yukarıda belirtilenler, sadece belirli biçimde dindar olan kişiler için tavsiye edilmiştir, bu kısıtlamaları ihmal etmek yanlış kabul edilmez. İlişkinin gerçekten yasak olduğu zamanlar Yom Kippur ve Tişa BeAv’dır. Bu günler, normalde kadının suya girme günü bile olsa, ilişkiye girmek yasaktır.201

 

Bir çift, başkalarını ziyarete gittilerse, kendilerine özel oda verilmiş olsa bile, ilişkiye girmemelidir.202

 

. . .

 

İlişkiye girmeden önce, Tanrı’ya, iyi birer Yahudi olan, kutsal ruhlara sahip ve Yahudi uygulamalarının ayrıntılarıyla dalga geçen çocuklara sahip olmak için dua edilmelidir. Bu çocukların varlıklı olmaları, geçinmek için başkalarına muhtaç olmamaları, zeki ve anlayışa sahip olmaları için dua edilmelidir. Çocuklarının, bunlar da Tora’nın bir parçası olduğu için, bilginlerin öğrettiği her şeyi tutmaları için özel dilekte bulunmalıdır.

 

Bir kişi, büyük tuvaletini yaptıktan sonra, cinsel ilişkiye girmeden önce bir süre beklemelidir.203 İlişkiden hemen sonra kadın çocuğunu emzirmemelidir.204

 

İlişkiden sonra, özel bölgelerin yıkanması gerekir. İbadet etmeden önce, vücudunda veya kıyafetlerinde hiçbir sperm izi kalmamış olmasına dikkat edilmelidir. İnsan, çiftleşmeden sonra akarsuda yıkanan bir leylekten ders almalıdır. Bu nedenle, bir kişi yatağının yanında su tutmalıdır.

 

Koca ve karısı arasındaki ilişki ile ilgili tüm yasalar, Yahudi uygulamalarının önemli noktalarını ve çok önemli yükümlülükleri içerir. Gerçek bir dindar kişi, her kelimeyi değerli bir mücevher gibi hazinesine katmalı, bu bilgilerden büyük bir hazine gibi zevk almalı ve her ayrıntısını yerine getirmeye çalışmalıdır.

 

Bu, Tora’nın şu ayeti ile belirtilmiştir, “Verimli olun ve çoğalın…denizin balıklarına hükmedin.” Bir kişi mantıken balıkların bu buyruk ile ne ilgisi olduğunu sorabilir. Ama, kocası ve karısı bu kuralların tümünü dikkatlice yerine getirirse, “verimli olun ve çoğalın” buyruğunu yerine getiriyorlar demektir, bundan zevk alıyor olsalar da. Eğer bu kurallara uymazlarsa, kör iç güdüleri ile yumurtlayan balıklardan daha iyi değillerdir ve herhangi bir buyruğu yerine getirdikleri söylenemez. Bir çift, en yakın oldukları anlarda bile, tüm gerekli kuralları yerine getirmek için son derece dikkatli olmalıdır.

 

Yıkama

 

Herkes, ister bekar isterse evli olsun, sabahları yıkanmak için yatağının yanında su tutmalıdır.

 

Uyuduğunda ölümden bir payı olmayan hiçbir kimse yoktur ve tehlikeli bir ruh her insanın bedenine iner. Gece, İlahi ruh kişiyi terk edip, göğe yükseldiğinde, bu ruh kendini o kişiye bağlar. Sabah uyandığında, İlahi ruh döner ve tehlikeli ruh ayrılır. Ancak, bu ruh tamamen terk etmez ve ellerde kalır. Açıklayacak olduğumuz gibi, bir kişi tarif edilen biçimde ellerini yıkamadığı sürece, hiçbir yıkanma veya suya girme bu ruhu ortadan kaldıramaz.205

 

Sabah, elleri yıkamak için kullanılan su, başka bir amaçla kullanılmamalıdır, çünkü; kirlenmiştir ve tehlikelidir. Hatta, üzerine diğer insanların basabileceği yerlere bile dökülmemelidir. Bu nedenle, insan ellerini pencerenin dışında yıkamamalıdır. Bu su, tuvalete dökülmelidir.

 

Eğer, sabahları birinin elini hizmetkarları yıkıyorsa, öncelikle hizmetkarlarının ellerini yıkamış olduğundan emin olunmalıdır. Onların elleri temiz olmadığı sürece, başkalarını yıkamaları yardımcı olmayacaktır.

 

Bir kişi, uyanır uyanmaz ellerini yıkamalıdır. Gece yarısında kalkıp, ellerini yıkamadan dolaşmaktan kaçınılmalıdır.

 

Talmud, elleri yıkamadan gözlere, burun deliklerine, kulaklara veya ağza dokunmanın yasak olduğunu öğretir. Yıkanmadan bunlara dokunan el, kesilip atılmaya layıktır.206 Ellerini yıkamadan giyinilmemelidir.

 

[Kabalistler şöyle öğretir], sabahleyin ellerini yıkamadan dört kübit (yaklaşık sekiz fit) yürüyen kişi ölüme layıktır.207 [Bazıları şöyle der], bu eylem, puta tapmak gibidir.208 Bir kişi ellerini yıkamadan önce, başka bir kişiden kıyafetlerini getirmesini bile istememelidir. Bunu hafife alan bir kişi, dışlanmaya layıktır.

 

[Bu mistik tarafın yanı sıra], sabah elleri yıkamanın başka bir gerekçesi vardır. Bir kişi dua etmeden önce temiz durumda olmalıdır ve bir insan ellerini yıkamadan temiz durumda kabul edilmez. Bu durum, Tapınak duasına girmeden önce ellerini ve ayaklarını yıkayan koenlerden öğrenilebilir.209

 

Başka bir neden ise, biz her sabah yeni bir yaratılış gibiyizdir ve ruhumuzu geri verdiği için Tanrı’ya teşekkür etmeliyiz. [Dünya’ya Tanrı’ya hizmet etmek için döndüğümüz için], Tapınağa giren koenler gibiyizdir, bu nedenle ellerimizi yıkamamız gereklidir. Bu nedenle, öğle ve akşam duasından önce de ellerimizi yıkamamız gerekmekle birlikte, bir beraha söylemeyiz. Sadece sabah beraha söyleriz, çünkü; o anda yeni bir yaratılış gibiyizdir.210

 

Maimonides (Rambam), ibadet etmeden önce her gün ayakları yıkamanın da gelenek olduğunu yazar.211 Ancak, gelenek bu görüşü ihmal etmektir. Sabahları elleri yıkamak ihmal edilemez.

 

Tehlikeli ruhu ortadan kaldırmak için elleri yıkamanın gerekli olduğu onbeş durum vardır. Bunlar:212

 

  1. Uyanınca, bahsedildiği gibi.
  2. Tuvaletten çıkarken, sadece idrarını yapmış olsa bile.
  3. Hamamdan çıkarken.
  4. Tırnaklarını kestikten sonra.
  5. Ayakkabılarını eli ile çıkardıktan sonra.
  6. Başka birinin ayağına dokunduktan sonra.
  7. Başka birinin başını kaşıdıktan sonra.
  8. Mezarlığa giderken. Bu durumda iki kez el yıkanır: birinci özel berahayı söylemeden önce,213 ikincisi mezarlıktan çıkarken. Çıkarken yüzünü de yıkamalıdır.
  9. Ölüye dokunduktan sonra. Cenaze töreninden sonra, ölüye dokunulmamış olsa bile,, elleri yıkamak gelenektir.
  10. Başka birinin kıyafetini, bit olup olmadığını kontrol etmek için araştırdığında, bit bulunmasa bile.
  11. Cinsel ilişkiden sonra, daha önce bahsedildiği gibi.
  12. Pire gibi parazit böceğe dokunduktan sonra.
  13. Başka birinin bedenini kaşıdıktan sonra.
  14. Kanı aktıktan sonra.
  15. Saç kesiminden sonra.

 

Ellerini yıkamayı ihmal eden bir bilgin, öğrendiklerini unutabilir, sıradan bir insan ise delirebilir.214

 

Sabahları elleri yıkamak için kullanılan su temiz olmalıdır. Daha önce hiçbir amaçla, örneğin sebzeleri yıkamak için kullanılmamış olmalıdır. Eğer suyun rengi değişmişse veya içilemez hale gelmişse, kullanılmamalıdır. Eğer başka seçenek yoksa, böyle bir su kullanılabilir ama elleri yıkama berahası söylenmemelidir.

 

Yıkama sırasında, su yere dökülmemeli, bunun yerine leğen veya benzeri bir şeyin içine dökülmelidir. Elleri yıkamak için bu işe özel iki kap bulundurmak en iyisidir. Bu kaplar başka bir amaçla kullanılmamalıdır, çünkü; çok tehlikelidir. Elbette ki, bazı kişilerin yaptığı gibi, bu kapların içinde çocukların kıyafetlerini yıkamak uygun değildir. En fakir insan bile bir kase ve leğen satın alıp, bunları gün boyu banyoda tutabilir.

 

Şimdi, bir insanın uyandığı vakitten sinagoga gidinceye kadar ne yapması gerektiğinden bahsedeceğiz.

 

Gözlerini açar açmaz, sağ eliyle kaseyi alır ve sol eline geçirir. Bu, bir efendinin hizmetkarına yıkamak için suyu vermesini söylemesi gibidir. Kaseyi sol elinde tutarak, suyu sağ eline döker. Önce sağ el yıkanır, çünkü; sağ el daha önemli sayılır. Daha sonra kabı sağ eline alır ve sol eline suyu döker. Bu işlemi üç kez tekrar eder ve ellerini sıra ile yıkar.

 

Bir eli üç kez yıkayıp, daha sonra diğer eli üç kez yıkamak yararlı olmayacaktır. Ellerdeki temiz olmayan kuvvet çok güçlüdür ve bilginlerimiz anlattığımız biçimde yıkanmadıkları sürece, okyanusta yıkansa bile, bunun ortadan kaldırılamayacağını görmüşlerdir. Bunu ortadan kaldırmanın tek yolu, iki eli sıra ile üç kez yıkamaktır.

 

Bir adamın, karısına ve kız çocuklarına öğretmesi gereken şeylerden biri, sabahları elleri uygun biçimde yıkama yöntemidir. Tüm ev halkı için yemek hazırladıkları için, bilgisizlikleri nedeniyle bu temiz olmayan kuvvet ellerinde kalırsa, ev halkı için hazırlanan yemekler bu kuvvetten etkilenirler.

Aynı durum kıyafetler için de geçerlidir.

 

 

Elleri yıkadıktan sonra, tuvalete gidip gitmemesi gerektiğine bakmalıdır. Acil olarak ihtiyaç duymasa bile, vücudundan artık maddeyi atmaya çalışmalıdır. Sinagoga gitmeden önce böyle yapılmalıdır ki, ibadet ederken hem içi hem dışı temiz olsun.215

 

Bedeni temiz değilken [içi] (yani tuvalete gitme ihtiyacı hissettiği halde, gitmeyi ihmal ederse), bu durumda yapmuş olduğu dua iğrenç sayılır. Eğer kırkbeş dakika kendini tutması mümkün değilse, duası geçerli değildir ve tekrar edilmesi gerekir.216

 

. . .

 

Bir kişinin büyük tuvaleti varken kendini tutarsa, şu buyruğu ihlal ettiği için suçludur; “Canınızı/ruhunuzu tiksinti kaynağı haline getirmeyin” (Levililer 11:43). Bunun yanında, idrarını tutmak, hem erkek hem de kadın için kısırlığa neden olabilir, [bu da şu yasağı ihlal eder, “Sende kısır erkek veya kadın olmayacak” (Yasanın Tekrarı 7:14).]217

 

Bir insan, tuvalette bile alçak gönüllü, ılımlı olmalıdır. Karanlıkta bile olsa, gerçekten oturana dek üstünü çıkarmamalıdır. Kapı kapalı olmalı ve içerideyken kimse ile konuşmamalıdır.

 

Evinin dışında tuvalete gitmek zorunda kalırsa, yüzünün güneye, sırtının kuzeye baktığından emin olmalıdır. Bir kişinin sırtını doğu, batı veya güneye dönmesi yasaktır.

 

Büyük tuvaletini yaptıktan sonra, kendini temizleme konusunda son derece dikkatli olmalıdır ve en iyi kendini su ile yıkamaktır. Hiçbir artık izinin vücudunda kalmaması için son derece dikkatli olmaldır, çünkü; bu kadar bir iz bile kişinin duasını iğrenç yapabilir. Çocuklar da bu konuda eğitilmelidir. Eğer bir kişi kusursuz biçimde temizlenmediyse, tefilin takması veya ibadet etmesi yasaktır.

 

Bu nedenle tuvalette özel terlik giymek iyi bir gelenektir. Bir kişi sinagogda giydiği ayakkabıyı tuvalette de giymemelidir. [Çeviren’in notu: Bu durum eski zamanlarda tuvalet çok pis iken geçerliydi.]

 

Bir kişi kendini sağ elle temizlememelidir, çünkü; Tora sağ elle verilir. Bir kadının da bu konuda dikkatli olması gerekir.

 

Bir kişi, ibadet esnasında tuvalete gitmesi gerekirse, duaya dönmeden önce kısa bir süre beklemelidir. Tuvalete girmeden önce bir süre beklemelidir, çünkü; dudakları ibadet sözlerini söylemeye bir süre devam eder.218

 

Bir erkek, idrarını yaparken organına dokunmamaya da dikkat etmelidir. Bu davranış, onun arzularının canlanmasına ve sperminin boşa atılmasına neden olabilir.219

 

İbadete başlamadan önce, ağzındaki balgamı atmaya çalışmalıdır ki ibadetin ortasında onu rahatsız etmesin.220 Bu nedenle insanlarda her gün dualardan önce ağızlarını yıkama geleneği vardır.221 Toplu oruç günlerinde bunu yapmak yasaktır, çünkü; bir miktar suyu yutabilir. Ama özel oruç günlerinde yapabilir.222 Özel oruç günlerinde bile, kişi ağzını herhangi bir içki ile yıkamamalıdır, çünkü; tadı ağızda kalır.223

 

Bir kişi, dua sırasında balgam çıkarması gerekiyorsa, bunu ya bir mendile veya arka tarafına yapmalıdır. Bu mümkün değilse, sol tarafa yapmalıdır, sağ tarafa değil.224

 

Tsitsit

 

[Tora der ki, “Bene-Yisrael’e konuş ve onlara söyle, nesilleri boyunca kendileri için giysilerinin köşelerine tsitsit yapsınlar” (Çölde Sayım 15:38). Bu son derece önemli bir buyruktur. Bu nedenle,] yıkamadan hemen sonra, bir kişi tsitsitli, dört köşeli giysisini giymelidir. Bu, gömleğin altına giyilen “küçük talittir.”

 

Bu giysiyi tüm gün giyme yükümlülüğü çok önemlidir. Sonuç olarak, son derece değerli olan tsitsit buyruğu kendisine daima eşlik eder. Bu konudan yeri geldiğinde ayrıntılarıyla bahsedilecektir.225

 

Dört tsitsitin iki tanesi önde, iki tanesi arkada olmalıdır, böylece bir kişi bu buyruk ile sarılmış olur. Ne zaman tsitsite baksa, Yahudiliğe olan bağlılığını kuvvetlendirecek ve Tanrı’nın buyruklarının tamamını hatırlamasına yardımcı olacaktır. Ayrıca bir kişinin gözünün kararma tehlikesi varsa, tsitsite bakarak öfkesinin geçmesini sağlayabilir.226

 

Bu “küçük talit” üzerine bir berahanın söylenip söylenmeyeceği ile ilgili fikir ayrılıkları vardır. Bir görüşe göre, bu “küçük talit” giyildiğinde bir beraha söylenebilir ve sinagogda normal talit üzerine beraha söylenebilir. Bir kişinin evinden sinagoga kadar olan yürüyüşü, önemli bir kesinti kabul edilir, bu nedenle ikinci bir beraha söylenmelidir.227

 

İkinci görüşe göre, bu bir kesinti kabul edilmez. Bu kuşkudan sakınmak için, bilginlerin en büyüklerinden biri sinagoga talitini ve tefilinini takmış olarak yürürdü ve dua bitmeden önce “küçük talit” i giymezdi.

 

Bu nedenle en iyisi “küçük talit” üzerine beraha okumadan onu giymektir. Normal talitini sarınıp berahayı söylerken, “küçük taliti” hariç tuttuğunu aklına tutmalıdır.228 Bu şekilde, kişi kuşkudan sakınır.

 

Bu, erken kalkıp, giyinip, işlerine gidenler için özellikle önemlidir. Benzer bir durum, insanların Elul ayında Selihot okumak için erken kalktıklarında veya kış mevsimlerinde gün doğumundan önce uyandıklarında geçerlidir. Gün doğumundan önce tsitsit giyilemeyeceği için, o zamana dek söylenen beraha boşa söylenmiş olacağı için onu söylemeyi unuturlar. Aynı durum, yaşı ya da rahatsızlıkları nedeniyle evinde ibadet edenler veya sinagog ile aynı avluyu paylaşanlar için de geçerlidir. [Bu durumlarda, “küçük talit” üzerine bir beraha söylenirse, normal talit üzerine beraha söylenemez; bu nedenle ilkini atlayıp, sonraki üzerine beraha söylemek en iyisidir.]229

 

Bu, ancak, ibadetten önce “küçük talit” giyilmesi durumunda geçerlidir. Eğer gün ortasında, örneğin Şabat günü yapılan kısa uykudan sonra giyilirse, yeniden giyilmeden önce bir beraha söylenmesi gerekir. [Aynı durum, genellikle normal talit giymeyen evlenmemiş Aşkenazi Yahudiler için geçerlidir (Çeviren).] Küçük talit üzerine söylenen beraha şu şekildedir:

 

“Kutsalsın Sen Tanrı’mız, Evrenin Kralı, bizleri emirleriyle kutsayan ve bizlere tsitsit mitsvasını emreden.”

 

Bu giysiyi giymeden önce, tsitsitleri incelemeli ve ipliklerini ayırmalıdır. İpliklerin eksik olmamasına emin olunmalıdır, çünkü; bazı durumlarda bu eksiklik, tsitsiti geçersiz yapmaktadır ve bu tsitsit üzerine söylenen beraha da boşa söylenmiştir.

 

Bu tür bir inceleme Şabat’ta özellikle önemlidir, çünkü; tsitsitler geçersizse, boşa söylenen bir berahanın yanı sıra, Şabat’ta toplumsal alana bunu taşıdığı için ayrıca suçludur.230

 

Bu yasanın sonucu olarak, birçok kişi yanlış biçimde Şabat’ta pamuktan yapılmış “küçük talit” giymenin yasak olduğunu, sadece yünden yapılan bir “küçük talit” giyilebileceğini zannetmektedir. Sonuçta, birçok kişi Şabat’ta bu emri yerine getirmekten mahrum kalmaktadır. Şabat’ta böyle bir emri yerine getirmekten mahrum kalmak uygun değildir, çünkü; bu kutsal günde, bir insan hafta içi günlerden daha fazla biçimde emirleri yerine getirmeye gayret göstermelidir.

 

Bu kişilere bu nedenle, Şabat’ta her türlü, neden yapılırsa yapılsın, “küçük talit” giyebileceği açıklanmalıdır. Gece vakti normalde tsitsit giyme vakti olmasa da, bir kişi gece veya gündüz boyunca bunu giyebilir. Taşımanın kesinlikle yasak olduğu sokakta bunu giyebilir. Tek koşul, tsitsitin yasaya uygun biçimde geçerli olmasıdır.231

 

Talmud, tsitsit buyruğunu yerine getirmede özellikle dikkatli davranan bir Yahudi’den ve bunun onu günahtan nasıl koruduğunu anlatır.232 Bir gün, uzak bir adada yaşayan ve hizmeti için dörtyüz altın madeni para alan bir fahişeyi duydu. Bunu duyar duymaz içindeki arzu yanmaya başladı. Yolculuğa çıkmaya karar verip, kadına dörtyüz altın para ile birlikte bir mesaj göndererek geliş planını iletti. Zamanı geldiğinde, fahişenin kapısına geldi ve kadının hizmetkarları tarafından duyuruldu. Fahişe kadın onu içeri alıp, her biri diğerinin üzerinde olan yedi yataklı odaya getirdi. Alttaki altı yatak gümüşten, en üstteki yatak altından yapılmıştı. Bu yatakları birbirine bağlayan merdivenlerin de alttaki altı tanesi gümüşten, üstteki merdiven ise altından yapılmıştı.

 

Kadın soyunarak, en üstteki yatağa çıktı ve müşterisini beklemeye başladı. Adam da kadına katılmak için soyunurken, giysisindeki dört tsitsit aniden yüzüne çarpmaya başladı. Tam o anda, aşağı inip, yere oturdu.

 

Adamın uzaklaştığını gören kadın adamın peşinden gidip, kendi yanına oturttu. Yemin ederek, “Kral’ın hayatı üzerine yemin ederim ki, bende ne yanlış bulduğunu söyleyene dek gitmene izin vermeyeceğim. Sadece beni utandırma” dedi.

 

Adam yemin ederek, “Tüm hayatım boyunca, senin kadar güzel bir kadın görmedim. Ama anlaman gerekir ki, Tanrı bize tsitsit adı verilen bir emir verdi. Bu buyruğu verirken şu ifadeyi iki kez tekrar etti; “Ben sizin Tanrınızım.” Bunun birincisi buyruklarını yerine getirenleri ödüllendirmede güvenilir olduğunu belirtmek için, ikincisi ise bunları ihlal edenleri cezalandıracağını belirtmek içindir. Giysilerimi çıkardığımda, bu tsitsitler yüzüme çarptı ve beni suçlayan dört tanık gibi bana göründüler. Bu nedenle, senden kaçtım” dedi.

 

Kadın dedi ki, “Adını, nereden geldiğini ve öğretmeninin adını yazana dek gitmene izin vermeyeceğim.” Bu şekilde, kadın adamın bir Yahudi olduğunu, Kutsal Topraklar’dan geldiğini ve meşhur Rabbi Hiya’nın öğrencisi olduğunu öğrendi.

 

Adam gider gitmez, kadın tüm mal varlığını üç eşit parçaya böldü. Bir parçası Kral’a Yahudiliğe geçmesi için izin vermesi karşılığında verildi. İkinci kısım, fakirlere dağıtıldı. Kalan kısmı, yedi yatağı da dahil olmak üzere, Kutsal Topraklar’a giderken yanında götürdü.

 

Vardıktan sonra, Rabbi Hiya’nın dinleyicilerini görüp, ona Yahudiliğe geçmek istediğini söyledi. Şöyle cevapladı, “Öğrencilerimden birini gözün ısırıyor olabilir mi?” Sonra, kadın öğrencisinin yazmış olduğu notu gösterip, tüm hikayeyi, özellikle tsitsitin nasıl öğrencisinin yüzüne vurduğunu ve onu günah işlemekten koruduğunu anlattı. Kadın şöyle dedi, “Sadece bir buyruğun gücünü gördüm. Tümünün gücü ise çok daha fazlası olmalı, bir Yahudi olmalıyım!”

 

Bunu duyunca Rabbi Hiya kadının itici gücünün saf olduğunu anladı ve dedi ki “Kazandığını al.” Bununla, kadına öğrencisiyle evlenme izni verdi.

 

Talmud, ikisinin evlendiğini aktarır. Günah için kullanmamış olduğu yedi yatak artık kanuni karısı için kullanıldı. Tsitsitin bu dünyadaki ödülü budur. Ama Gelecek Dünya’da, bunun ödülü insan kavrayışının ötesindedir, çünkü; tsitsit buyruğunu yerine getiren kişi, İlahi Mevcudiyet’i algılamaya layık olacaktır.

 

Sabah Berahaları

 

Giyindikten sonra, eller ekrar yıkanır. Daha sonra şu yirmi beraha söylenir. [Son üç tanesi istisna olmak üzere] bu berahalar hem kadınlar hem erkekler tarafından söylenir:

 

  1. Kutsalsın Sen , Tanrı’mız, Evren’in Kralı, bizleri emirleriyle kutsayan ve bize ellerimizi yıkamamızı emreden.

 

  1. Kutsalsın Sen , Tanrı’mız, Evren’in Kralı, insana şekil veren ve vücudundaki değişik organları ve delikleri akıllıca yaratan. Bu deliklerden biri kapansa ya da organlardan birinin uyumu bozulsa kısa bir süre için bile varolmanın imkansız olduğu Senin görkemli tahtının huzurunda bilinir. Kutsalsın Sen Tanrı’m, tüm vücutları iyileştiren ve mucizeler gerçekleştiren.

 

  1. Tanrı’m, bana temiz bir ruh verdin, Sen onu yarattın, Sen onu şekillendirdin, Sen onu içimde can- landırdın, Sen onu içimde saklıyorsun. Sonunda (ölümümde) onu benden alacaksın ve gelecekte (diriliş gününde) onu bana geri vereceksin.Ruhum içimde durdukça Sana teşekkür ederim, Tanrı’m ve ata- larımın Tanrı’sı. Yaşayan ve sonsuza dek varolan Sen, bütün ruhların Efendisi, bütün varlıkların Kralısın. Kutsalsın Sen Tanrı’m, ölü bedenleri canlandıran.

 

  1. Kutsalsın Sen Tanrı’mız, Evrenin Kralı, gözümüzden uykuyu ve gözka- paklarımızdan uyuşukluğu kaldıran.

 

Ve Senin isteğin olsun ki Tanrı’mız ve atalarımızın Tanrısı, düzenli olarak Tora233 öğrenelim ve Senin emirlerine sıkıca sarılalım. Bizi hataya düşürme, emirlerine karşı gelmeyelim ve günah işlemeyelim. Bizleri sınama ve bizleri ayıba düşürme. Bizi Kötü Eğilim’den uzaklaştır ve içimizdeki ‘ıyi Eğilim’ bizi yönlendirsin. Senin ve bizi gören herkesin önünde iyi görünelim, Senin tarafından ve herkes tarafından sevgi, iyilik, şefkat ve merhamet görelim ve bize cömertçe iyilik göster. Kutsalsın Sen Tanrı’mız halkı ısraeloğullarına büyük iyilik gösteren.

 

Senin isteğin olsun ki Tanrı’mız ve atalarımızın Tanrısı,bugün ve hergün bizi kibirli insanlardan ve kibirden, kötü adamlardan, kötü kadınlardan, kötü eğilimlerden, kötü arkadaşlardan, kötü komşulardan, kötü olaylardan, nazardan, dedikodudan, casuslardan, yalancı şahitlikten, başkalarının nefretinden,iftiradan, doğal olmayan ölümden, kötü hastalıklardan, aksiliklerden, zor bir davadan,Yahudi ya da Yahudi olmayan bir davacıdan ve cehennem cezasından koru.

 

  1. Kutsalsın Sen Tanrı’mız, Evrenin Kralı, bizleri emirleriyle kutsayan ve devamlı Tora ile meşgul olmamızı emreden.

 

  1. Tanrı’mız, lütfen Tora’nın sözcükleri herzaman bize ve halkın Yahudilere güzel görünsün. Ve biz ve torunlarımız ve onlardan sonra gelecek kuşaklar İsmi’ni bilelim ve sadece Senin için (karşılık beklemeden) Tora’nı öğrenelim. Kutsalsın Sen Tanrı’mız, halkı ısraeloğullarına Tora’yı öğreten.

 

  1. Kutsalsın Sen Tanrı’mız, Evrenin Kralı bizi tüm ulusların arasından seçen ve bize Tora’sını veren. Kutsalsın Sen bize Tora’yı veren Tanrı’mız.

 

Ve Tanrı Moşe’yle konuştu ve şöyle dedi: ‘‘Aaron ve oğullarıyla konuş ve de ki ‘İsraeloğullarını böyle kutsayacaksınız’. Onlara, ‘‘ Tanrı sizleri kutsasın ve korusun. Tanrı’nın yüzü sizi aydınlatsın ve Tanrı sizlere iyilik göstersin. Tanrı yüzünü size dönsün ve size barışı getirsin.’’ deyin. Ve onlar Benim İsmi’mi İsraeloğullarına tanıtacaklar ve Ben onları kutsayacağım.” (Çölde Sayım 6:22-27).

 

[Çeviren’in notu: Bu beraha sırası Seferadlara göredir. Aşkenazi sırası biraz farklıdır.]

 

  1. Kutsalsın Sen Tanrı’mız, Evrenin Kralı, kalbe234 gündüzü ve geceyi ayırt etmesini sağlayan anlayışı veren.

 

  1. Kutsalsın Sen Tanrı’mız, Evrenin Kralı, körlerin görmesini sağlayan.

 

  1. Kutsalsın Sen, Tanrı’mız, Evrenin Kralı, esirleri hapisten kurtaran.

 

  1. Kutsalsın Sen Tanrı’mız, Evrenin Kralı, eğik olanı dikleştiren.

 

  1. Kutsalsın Sen Tanrı’mız, Evrenin Kralı, çıplağı giydiren.

 

  1. Kutsalsın Sen Tanrı’mız, Evrenin Kralı, yeryüzünü suların üzerine yayan.

 

  1. Kutsalsın Sen Tanrı’mız, Evrenin Kralı, insanın adımlarını hazırlayan.

 

  1. Kutsalsın Sen Tanrı’mız, Evrenin Kralı, bütün ihtiyaçlarımı karşılayan.

 

  1. Kutsalsın Sen Tanrı’mız, Evrenin Kralı, İsraeloğullarını kudretle ayakta tutan.

 

  1. Kutsalsın Sen Tanrı’mız, Evrenin Kralı, İsraeloğullarını görkemle taçlandıran.

 

  1. Kutsalsın Sen Tanrı’mız, Evrenin Kralı, beni goy olarak yaratmadığı için.

 

  1. Kutsalsın Sen Tanrı’mız, Evrenin Kralı, beni köle olarak yaratmadığın için.

 

  1. Kutsalsın Sen Tanrı’mız, Evrenin Kralı, beni kadın olarak yaratmadığın için.

 

[Daha sonra şunu ilan etmelidir:]235

 

Şu buyruğumu üzerime yükümlülük olarak kabul ediyorum, “Komşunu kendin gibi seveceksin” (Levililer 19:18).

 

Bu buyruk, kendisine yapılmasını istemediğini başkalarına da yapılmaması gerektiğini belirtir. Tüm Tora, bu buyruğa dayanır.236 Bir kişi, bu buyruğa uyarsa, asla günah işlemeyecektir. Bir kişi asla başkasının kendi malını ya da karısını almasını, ona hakaret etmesini, ona vurmasını, kendisine karşı yalan söylemesini veya ona kötülük yapmasını istemeyeceği için, o da bunları başkalarına yapmayacaktır. Bu, her şey için geçerlidir.

 

[Sonra şöyle der:]

 

Bu vesile ile ağzımı şükretmek, övgüler sunmak ve Yaratıcı’mın, kralların kralların Kralı’nın, Kutsal Olan’ın önünde eğilmek için kendimi hazırlıyorum. Atamız Avraam tarafından emredilmiş sabah duasını yapıyorum, O huzur içinde yatsın, O’nun iyiliği bizi korusun ve bizi [savunsun]. Amen.

 

Tüm bunlar her sabah uyandıktan sonra hem kadınlar hem de erkekler tarafından söylenmelidir. Ancak, kadınlar tarafından erkeklerden farklı olarak söylenen üç tane beraha vardır. [Bu Sefarad geleneğidir. Aşkenaz kadınları bunlardan ilk iki berahayı erkeklerle aynı şekilde söyler. (Çeviren)] Bunlar son üç berahadır.237

 

Kutsalsın Sen Tanrı’mız, Evrenin Kralı, beni kadın goy olarak yaratmadığın için.

 

Kutsalsın Sen Tanrı’mız beni köle olarak yaratmadığın için.

 

Kutsalsın Sen, beni Kendi isteğine göre yaratan.

 

Bu berahaların nedeni şudur: Kral David zamanında, her gün yüz kişiyi öldüren büyük bir salgın vardı. Kimse bu cezanın nedeni olan günahı bilmiyordu. Kral David araştırdı ve İlahi ilham ile, bu salgının nedeni olarak, insanların Tanrı’nın onlar için yapmış olduğu iyilikler için Tanrı’yı uygun biçimde kutsamadıklarını tespit edebildi. Her gün yüz beraha söylenmesini emretti ve insanlar bu berahaları söylemeye başlayınca salgın sona erdi.238

 

Her gün, yüz adet beraha söylenmesi yükümlülüğünün Tora’nın buyruklarından biri olduğunu söyleyen bir görüş vardır.239

 

Bu berahaların fazileti nedeniyle sürgünde Yahudi olmayanlar arasına hayatta kalırız, bu nedenle, herkes bu berahaları her gün söylemek konusunda dikkatli olmalıdır.

 

Söz konusu yüz adet beraha şunlardır:240

 

Bir tanesi (HaMapil) geceleyin yatmadan önce söylenir.241 Yirmi tanesi daha önce bahsedildiği gibi sabahleyin söylenir. Dört tanesi tefilin ve tsitsit üzerine söylenen günlük berahalar ve Baruh ŞeAmar (“Kutsaldır O Konuşan”) ve Yiştabah’dır. (“Övülsün”) [sabah duasında]. Yedi tane beraha, sabah ve akşam duasında, Şema duasını çevreleyen duaları oluşturur. Ondokuz tane beraha içeren Amida günde üç kez söylenerek toplama 57 tane beraha eklenir.

 

Sabah ve akşam yemeklerinden sonra ilave olarak oniki tane beraha söylenir. Her kişinin günde en az iki öğün yemek yediği kabul edilebilir. Yemeklerden sonra teşekkür duası (Birkat Amazon) dört tane beraha içerir ve elleri yıkadıktan sonraki kutsama duaları ve HaMotzi (“Ekmeği çıkaran”), her yemekten sonra toplamda altı tane beraha yapar.

 

Bu toplamda 101 beraha eder. Ayrıva bir insanın diğer berahaları söylemeden tüm günü tamamlaması mümkün değildir. Su veya kahve içtiğinde bir beraha söyleyecek ve tuvalete gittikten sonra Aşer Yatsar (“Şekil Veren”) söyleyecektir.

 

Bir oruç gününde, bu berahalardan bazıları söylenmez ve berahaların yüz taneden daha aza düşmesi olasıdır. Toplam yüz taneye bu nedenle baharat koklayarak ve uygun berahaları söyleyerek tamamlanır. [Bazı yerlerde] talit ve tefilin öğleden sonra duasında [ikinci kez] takılır, böylece oruç günlerinde söylenen berahaların sayısı artırılır.

 

Şabat gününde, hafta içi günlere göre 37 tane az beraha söylenir. Şabat Amida’sı sadece yedi beraha içerir, toplamda 57 yerine 21 beraha eder. Bu da 36 tane daha az beraha demektir. Şabat’ta tefilin takılmadığı için başka bir beraha daha söylenmez, böylece toplamda 37 tane daha az beraha söylenir.

 

Bunlar şu şekilde tamamlanır: [Cuma gecesi,] Hazan, Magen Avot (“Ataların Kalkanı”) ve ilgili berahayı söyler. Akşam ve sabah Kiduş söylenir. Musaf duasında ilave olarak yedi tane beraha söylenir. Üçüncü Şabat yemeği sekiz tane ilave beraha içerir, normalde söylenen altı tane beraha ve şarap üzerine söylenen iki beraha, bir tanesi yemeğin ortasında, bir tanesi yemek sonrası teşekkür duasından sonra söylenir. Bu da toplamda ilave onsekiz tane beraha eder. Gün boyunca meyve üzerine söylenen berahalar da toplama ilave edlir.

 

Kalanlar, Tora’ya çağrılan yedi kişi tarafından tamamlanır. Her biri iki tane beraha söyler ve toplama ondört ilave edilir. Aftara’ya çağrılan kişi yedi tane beraha söyler (iki tanesi Tora üzerine, bir tanesi Aftara’dan önce ve dört tane de Aftara’dan sonra) ve toplamı yirmibir taneye çıkarır.242 [Yukarıda bahsedilen onsekiz tane berahaya ilave olarak, toplamda 39 taneye ulaşılır ki bu da söylenmeyen berahalardan daha fazlasını oluşturur.]

 

Bu nedenle, herkes Tora üzerine söylenen tüm berahaları dikkatlice dinlemeli ve Amen diyerek karşılık vermelidir. Bir kişi bu şekilde yaparsa, toplamda yüz adet berahaya ulaşır. Tora’ya çağrılan kişiler de, berahaları yüksek sesle söylemeli, birçoklarının yaptığı gibi fısıltı ile söylememelidir. Birinci bölümde bahsedildiği gibi, Tora berahası yüksek sesle söylenmeze, boşa söylenmiştir.

 

Bir kişinin Şabat günü oruç tutmasını gerektirecek bir durum olursa, o kişi gün boyunca birkaç kez güzel kokulu baharatları koklamalı ve ilgili berahaları söyleyerek yüz tane berahayı tamamlamaya çalışmalıdır.

 

Genel olarak, bir kişi her gün yüz tane beraha söylemeye gayret etme yükümlülüğünü taşır. Bu konuda dikkatli olan bir kişi yükseklerden kutsanacaktır.

 

Daha önce bahsedilen ve her sabah söylenmesi gereken yirmi beraha, evrendeki düzen için Tanrı’ya övgülerdir. Her ayrıntı için Tanrı’ya teşekkür edilir.

 

Bu berahalar, yukarıdaki sıra ile söylenmelidir. [Çeviren’in notu: Bu Seferad düzenine göredir. Aşkenaz Yahudileri’ndeki gelenek biraz farklıdır.]

 

Bir kişi, “esirleri hapisten kurtaran” (Matir Asurim) berahasını atlar ve bunu “eğik olanı dikleştiren” (Zokef Kefufim) berahasını söyledikten sonraya dek hatırlamazsa, önceki beraha artık söylenemez. Önceki berahayı sonra söylerse artık boşa söylenmiş bir beraha olur.

 

Yahudiliğe geçiş yapmış bir kişi, “beni bir goy olarak yaratmadığın için” (şelo asani goy) berahasını söylememelidir, çünkü; bu bir yalan gibi olacaktır.

 

Mantıken şu soru sorulabilir; niçin bu berahada olumsuz bir cümle olan “beni bir goy olarak yaratmadığın için” kullanılmıştır da niçin olumlu bir cümle olan “beni bir İsrailli olarak yarattığın için” ifadesi kullanılmamıştır? Niçin bu beraha, Tanrı’nın bizim için yaptıklarını olumlayan diğer berahalardan farklıdır?

 

Bunun nedeni, Talmud’un aktardığı gibi [insanın yaratılmış olmasının onun için daha iyi olup olmadığının uzun süren tartışmasından sonra,] “İnsanın yaratılmamış olmasının daha iyi olacağına karar verdiler.”243 Bu, yedinci bölümde uzunca tartışılacaktır. Her durumda, şunu söyleyemeyiz; “beni bir İsrailli olarak yarattığın için,” çünkü; bu dünyada doğmuş olmaktan zevk almak uygun değildir. Ancak, Tanrı’ya bizi diğer uluslar gibi yapmadığı için teşekkür edebiliriz.244

 

Bir kişi “beni bir kadın olarak yaratmadığın için” berahasını, “beni bir goy olarak yaratmadığın için” ve “beni köle olarak yaratmadığın için” berahalarından önce söylerse, bu son iki beraha artık o gün söylenemez. Tanrı’ya onu bir kadın olarak yaratmadığı için teşekkür etmiş olduğu için, artık Tanrı’ya onu bir köle veya bir goy olarak yaratmadığı için teşekkür etmek uygun değildir, çünkü; köle ve goy olmak kadın olmaktan çok daha alt statüye sahiptir.

 

Kör bir insan “körlerin gözünü açan” (Pokeah İvrim) berahasını söylememelidir, çünkü; bu övgü onun için uygun değildir.245 Ama “kalbe anlayışı veren” (Anoten LaSehvi) berahasını söyleyebilir. Sağır bir kişi bu berahayı ve diğer tüm berahaları söyleyebilir. Bu, horuzun ötüşünü duymasa bile geçerlidir. [Sehvi kelimesi bazı kişiler tarafından “horoz” olarak tercüme edilir. Çoğunluk bu kelimeyi “kalp” olarak açıklar ve böylece bu beraha sağırlar için de uygundur. (Çeviren)]

 

Kabalistler, her sabah söylenecek başka bir berahayı öğretir:

 

Kutsalsın Sen Tanrı’mız, Evrenin Kralı, yorguna güç veren.

 

Bu beraha, onlara açık edilen mistik nedenler ile öğretilmiştir. Yine de, bu berahayı söyemekten kaçınan birçok bilgin vardı. Bu nedenle, bu berahayı günlük berahalar arasına dahil etmedim.246 Ama, bir kişi bu berahayı söylemek isterse, bundan dolayı eleştirilmemelidir, çünkü; dayanacağı geniş omuzlar vardır. [Çeviren’in notu: Sefarad ve Aşkenaz Yahudiler arasındaki yaygın gelenek bu berahayı söylemektir.]

 

Hiç kimse, yukarıdakı sıraya eklemek üzere berahalar oluşturamaz. Eğer biri bunu yaparsa, azarlanmalı ve buna son vermesi söylenmelidir. Eski bilginler tarafından oluşturulan bu berahalara ekleme yapma yetkimiz kesinlikle yoktur ve bunu yapan kişi bir günahkardan fazlası değildir.

 

Eğer bir kişi, yeniden uyumak zorunda kalacak kadar erken kalkarsa, ellerini yıkamalı, ilgili berahayı okumalı, Aşer Yatsar’ı (“Şekil Veren”) ve Tora berahalarını söylemelidir. Sonra biraz Tora çalışabilir ve yatağa dönebilir. Daha sonra uyandığında, [elini yıkamalı ve] sabah berahalarının tamamını söylemelidir.247

 

Bir kişi tüm gece uyumadan kalırsa, tehlikeli ruhu ortadan kaldırmak için yukarıda tarif edilen biçimde ellerini yıkamalıdır ama berahası söylenmemelidir, çünkü; uyumamıştır. Benzer biçimde, bir kişi gündüz vakti uyursa, ellerini yukarıdaki biçimde üç kez yıkamalıdır; ve yine beraha söylenmemelidir.248

 

Bir kişi, şafaktan önce, Selihot okunan günlerde olduğu gibi, ve uyanık kalmaya niyetliyse, ellerini üç kez yıkamalı ve yukarıda bahsedilen tüm berahaları söylemelidir. Söylenmemesi gereken tek beraha, sekizinci beraha olan “kalbe gündüzü ve geceyi ayırt etmesini sağlayan anlayışı veren” (Anoten LaSehvi) söylenmez. Şafak vakti gelince, ilgili berahayı söylemeden ellerini tekrar üç kez yıkamalı ve “kalbe gündüzü ve geceyi ayırt etmesini sağlayan anlayışı veren” kutsama duasını söylemelidir.

 

Bir kişi, Selihot söyledikten sonra uyursa, gün içinde uyandığında ellerini üç kez yıkamalı ve ilgili berahayı söylemelidir. Tora berahaları olan üç beraha, yukarıdaki beşinci, altıncı ve yedinci berahalar tekrar söylenmelidir. Bu berahalar Selihot’tan önce söylenmiş olduğu halde geçerlidir, çünkü; tekrar uykuya dönmüştür.

 

Bir kişi uyumasa da, horozun ötüşünü duymasa da tüm bu berahalar her gün söylenmelidir, çünkü; bu berahalar evrendeki düzen için teşekkür etmek amacıyla düzenlenmişlerdir. İstisna berahalar “elleri yıkamak üzerine” (Al Netilat Yadayim) ve Aşer Yatsar (“Şekil Veren”) berahaları olup, belirli bir yükümlülük olmadığı sürece söylenmez.249

 

Yom Kippur ve Tişa BeAv’da, onbeşinci beraha, “bütün ihtiyaçlarımı karşılayan” (Şeasa Li Kol Tsorki) berahası söylenmez, çünkü; [bu beraha özellikle ayakkabı giymek ile ilgilidir] ve bu günlerde ayakkabı giymek yasaktır.

 

Birinci bölümde, bir kişi tüm gece uyanık kalmışsa, üç Tora berahalarını söyleyemeyeceğini açıklamıştık. Orada bahsettiğimiz gibi, uyumuş bir kişiyi bulmalı, bu yükümlülüğü yerine getirme niyetiyle, bu berahaları bu ikinci kişiden duymalıdır.

 

Bunun nedeni, gece gündüz, ara vermeden Tora çalışmamızın emredilmiş olmasıdır. Bu nedenle, bir kişi uyumazsa, tek beraha yeterlidir. Her sabah Tora berahalarının söylenmesinin tek nedeni, önceki geceki uykunun bir kişinin Tora çalışmasına verilen kayda değer bir kesinti olduğu kabul edildiği içindir. Uyumamış bir kişi bu nedenle bu berahaları söylemez.250

NOTLAR:

  1. Evven HaEzer 1.
  2. Sefer HaHinuh.
  3. Zohar 3:5a; R. Menahem [Rekanti], Taamey HaMitsvot (İstanbul, 1544).
  4. Helkat MeHokek (Evven HaEzer). Karşılaştır Avot 5.
  5. Magid Mişna, Yad Üzerine, İşhut 15; Şeviley Emuna.
  6. Tur.
  7. Yeruşalmi, Ketuvot; Rokeah 12.
  8. Adı geçen eserde; Tur.
  9. Levuş.
  10. Ş’nei Luhot HaBrit, Şaar HaOtiot, Kuf.
  11. Zohar, VaYeşev.
  12. VaYeşev üzerine açıklamalara bak.
  13. Yazar’ın kendi görüşü.
  14. Tur, aynı yerde.
  15. Zohar Bereşit. [Karşılaştır. Midraş HaGadol 32c, Yevamot 64a.]
  16. Zohar, Kedoşim.
  17. Evven HaEzer 2.
  18. Adı geçen eserde; Zohar, Yitro.
  19. Tur, Evven HaEzer 2; Bet Şmuel; Levuş. Bak [R. Tovia HaLevi,] Hen Tov (Venedik, 1605).
  20. Pesahim 49b, Eruvin 55b.
  21. Evven HaEzer 1:5.
  22. VaYeşev üzerine açıklamalara bak.
  23. Zohar, VaYeşev.
  24. Zohar, Bereşit; Reşit Hokmah, Şaar Keduşa 4.
  25. Hagiga 9b.
  26. Zohar, Ş’lah.
  27. Yazar’ın kendi görüşü.
  28. Yore Deah 189.
  29. Adı geçen eserde189:19.
  30. Adı geçen eserde189:33, 34.
  31. Adı geçen eserde184:1.
  32. Adı geçen eserde185:1.
  33. Adı geçen eserde185:3.
  34. Siftey Kohen 185:4.
  35. Turey Zahav 185:2.
  36. Siftey Kohen, 185:5.
  37. Keneset HaGedolah, Adı geçen eserde.
  38. Trani’li Rabbi Yosef, Tşuvot Maharimat (Venedik, 1645) Radbaz’dan (Rabbi David abu Zimra) alıntı.
  39. Tur Yore Deah 185.
  40. Yore Deah 184.
  41. Adı geçen eserde
  42. Adı geçen eserde.
  43. Orah Hayim 117.
  44. Yore Deah 187:12.
  45. Orah Hayim 117.
  46. Yore Deah 187:13.
  47. Adı geçen eserdeHagah’ta. Karşılaştır. Bet Şmuel.
  48. Adı geçen eserde 187:2
  49. Siftey Kohen 187:13.
  50. Yore Deah 187:3 Hagah’ta.
  51. Adı geçen eserde 187:6.
  52. Adı geçen eserde186:13.
  53. Adı geçen eserde 186:14.
  54. Adı geçen eserde 188:1.
  55. Adı geçen eserde 188:4.
  56. [Yazar burada “kebada” terimini kullanır, “arpa” demektir. Bu nedenle, Mişna, Nida 3:2’de, Se’orah metninin Yazar’ın elinde olduğu açıktır. Bu metin, Mişna’nın Naples’de, 1492’deki ilk basımında yer alır. Mevcut basımlarında bu metin Se’arah olarak yer alır ve “saç” demektir.]
  57. Yore Deah 188:4.
  58. Adı geçen eserde 188:5
  59. Adı geçen eserde 190.
  60. Turey Zahav; Siftey Kohen.
  61. Adı geçen eserde.
  62. Levuş.
  63. Turey Zahav; Siftey Kohen.
  64. Adı geçen eserde.
  65. Adı geçen eserde ve Hagah’ta.
  66. Yore Deah 190:11.
  67. Adı geçen eserde 190:12.
  68. Adı geçen eserde 190:19.
  69. Adı geçen eserde 190:12.
  70. Adı geçen eserde 190:15.
  71. Adı geçen eserde 190:25.
  72. Adı geçen eserde 190:39.
  73. Adı geçen eserde 184:2.
  74. Adı geçen eserde 184:10.
  75. Adı geçen eserde 185:4.
  76. Orah Hayim 568; Magen Avrahamaynı yerde.
  77. Adı geçen eserde; Yore Deah 197.
  78. Yore Deah 185:4 Hagah’ta.
  79. Adı geçen eserde
  80. Avot 2:10.
  81. Yore Deah 197:1
  82. Adı geçen eserde
  83. Yazar’ın kendi görüşü.
  84. Yore Deah 199:2. [Diğer sıvılarla ilgili olarak, Tiferet Tsvi 199:4’e bak, Makor Hayim 199:15,16; Darkey Teşuva 199:16.]
  85. Yazar’ın kendi görüşü. Bu sabuna benzer.
  86. Yore Deah 199:8
  87. Adı geçen eserde 199:10
  88. Adı geçen eserde 199:13 Hagah’ta.
  89. Adı geçen eserde
  90. [Metz’li R.Gershon Aşkenazi,] Avodat HaGerşoni (Krankfort am Mein, 1699) #20.
  91. Yore Deah 198.
  92. Zohar, Aharey Mot; Reşit Hokmah, Şaar HaKeduşah 16, Zohar’dan alıntı.
  93. Yore Deah 198:19.
  94. Adı geçen eserde
  95. [İlahi ismi Adonay olarak bırakan Yazar’ın Ladino çevirisini takiben Beraha’yı bu biçimde tercüme ettik.]
  96. [Yazar burada biraz muğlaktır, ama bak: Beer Hetiv, Yore Deah 200:1 Ş’nei Luhot HaBrit’ten alıntı.
  97. Yore Deah 201:1.
  98. Adı geçen eserde197:2.
  99. Adı geçen eserde 198’in sonu.
  100. Zohar 2:3a.
  101. Bak: Zohar 2:111, Ş’nei Luhot HaBrit.
  102. Yore Deah, aynı yerde. Bak: Şeviley Emunah; Rokeah 317.
  103. Orah Hayim 240.
  104. Hagiga, Bölüm 1; VaYikra Rabba, Emor.
  105. Zohar 1:112a.
  106. Zohar Hadaş 12a.
  107. Rabbi Yosi ben Pazi ile ilgili olarak, Yukarı bakınız, sayfa 29.
  108. Nida 70b.
  109. Yafeh Toar, Ki Tişa.
  110. Şeviley Emuna 2. Karşılaştır. Ramban.
  111. Orah Hayim 240.
  112. Mesehta Kallah.
  113. Yad, Deyot.
  114. Şeviley Emuna 3.
  115. Orah Hayim 240.
  116. Tikuney Zohar 56 (89b). [Karşılaştır Gra yerinde]
  117. Yad, Deyot 4; Orah Hayim 240; Menorat HaMaor 53:5; Şeviley Emuna 3:2. Ayrıca bak: Ramban, Reşit Hokmah, Şaar HaKeduşa 16’da alıntı yapılmıştır.
  118. Zohar 3:84a. VaYetze üzerine açıklamaya bak.
  119. Tur Orah Hayim 240; Zohar 1:49a. Karşılaştır. Nagid U’Metzaveh; Magen Avraham 240; Ş’nei Luhot HaBrit.
  120. Keneset HaGedolah.
  121. Turey Zahav, 277’in sonu, Maharşal’dan alıntı; Magen Avraham, aynı yerde.
  122. Orah Hayim 270 Hagah’ta.
  123. [Rabbi Hayim Algazi,] B’nei Hayei (Ortaköy, 1717).
  124. Havat Yair 184.
  125. Adı geçen eserde. Karşılaştır.Get Paşut 125; Magen Avraham 284.
  126. Orah Hayim 615, Ş’nei Luhot HaBrit. Ayrıca bak Orah Hayim 610.
  127. Adı geçen eserde
  128. Ş’nei Luhot HaBrit.
  129. Keneset HaGedolah 581. Karşılaştır. Ş’nei Luhot HaBrit, Şaar HaOthiot, Het.
  130. Reşit Hokmah, sayfa 133.
  131. Orah Hayim 240.
  132. Gittin 70.
  133. Bedek HaBayit, Zohar’dan alıntı.
  134. Zohar, VaYeşev, MiKetz; Bet Yosef, Orah Hayim 64’te alıntı yapılmıştır.
  135. Şabat, Bölüm 14.
  136. [R. Meir ibn Gabay,] Tola’at Yaakov (İstanbul, 1560); Bet Hadaş, Magen Avrahm 90; Reşit Hokmah, Şaar HaKeduşah 5.
  137. Ştey Yadot, sayfa 95.
  138. Levuş 4.
  139. Bet Yosef, Orah Hayim 4, Raşba’dan alıntı.
  140. Yad, Tefila 1.
  141. Orah Hayim 4. Bak: Levuş, Magen Avraham.
  142. VaYehi üzerine açıklamalara bak.
  143. Orah Hayim 4.
  144. Orah Hayim 92.
  145. MiKetz üzerine açıklamalara bak.
  146. Orah Hayim 63.
  147. Adı geçen yerde
  148. Adı geçen yerde 3.
  149. Adı geçen yerde 92.
  150. Adı geçen yerde 64:17
  151. Adı geçen yerde 567.
  152. Magen AvrahamAdı geçen yerde
  153. Orah Hayim 97.
  154. Ş’lah üzerine açıklamalara bak.
  155. Nagid U’Metzaveh.
  156. Ş’nei Luhot HaBrit; Turey Zahav 8:13’te alıntı yapılmıştır. Ayrıca bak: Teşuvot R. Yaakov Emden 15.
  157. Orah Hayim 8:6.
  158. Yazar’ın kengi görüşü.
  159. Orah Hayim 12.
  160. Ş’lah’ın sonundaki açıklamaya bak.
  161. Minahot, Bölüm 4.
  162. [Yazar, “Tora” kelimesini sürekli olarak “ley” yani “yasa” olarak tercüme etmektedir.]
  163. [Yazar, Sehvi” kelimesini “korazon” yani “kalp” olarak tercüme etmektedir. Diğer kaynaklar bu kelimenin anlamını “horoz olarak verir.]
  164. Nagid U’Metzaveh.
  165. Bak: Şabat 31a.
  166. [Yazar, anlamlı biçimde, bu berahaları İbranice değil, sadece Ladino dilinde yazmaktadır.]
  167. Orah Hayim 40. [Karşılaştır 2 Samuel 24:15.]
  168. Ştey Yadot 101.
  169. Rokeah 320; Bet Yosef, Orah Hayim 46.
  170. Vayetze üzerine açıklamara bakınız.
  171. Aynı yerde.
  172. Eruvin 13b.
  173. Bah, Orah Hayim 46.
  174. Magen Avraham 46:14.
  175. Maharşal (R.Şlomo Luria), Keneset HaGedolah.
  176. Keneset HaGedolah 47.
  177. Orah Hayim 4.
  178. Nagid U’Metzaveh.
  179. Karşılaştır.Minahot 43a.