Tanrı adamı Kendi görüntüsünde yarattı. Onu Tanrı’nın görüntüsünde yarattı; onları erkek ve dişi olarak yarattı.
Tora, burada insanın yaratılışını sadece ana hatlarıyla belirtmektedir. Bu konu, sekinci bölümde ayrıntılı olarak anlatılacaktır. Bu kısım, insan ile yaratılışın kalanı arasındaki ilişkiyi tarif etmektedir, böylece Tanrı’ya hizmet etmek için kalbini arıtarak nasıl davranacağını bilecektir.
İnsanın yaratılışı Tanrı’nın sonsuz bilgeliğini gösterir.20 Tanrı, insana dünyayı görsün diye iki göz vermiştir. Uygun olmayan bir şeye, örneğin başka bir kişinin karısına bakmaması için kapatabilmesi için göz kapakları verdi. Kötü Dürtü insanı günah işlemesi için ayartır ve bunun tek çaresi gözlerini kapamasıdır. Göz kapakları aynı zamanda kişinin uyumasını ve dinlenmesini, böylece Tora’nın buyruklarını yerine getirmesi için sağlık ve kuvvet kazanmasını sağlar.
Tanrı, ayrıca insana duyabilmesi için iki kulak, nefes alabilmesi ve dünyadaki güzel kokulardan zevk alabilmesi için iki burun deliği vermiştir. Ayrıca yiyebilmesi, içebilmesi ve Tora’nın sözlerini söyleyebilmesi için bir ağız vermiştir.
Rabbi Şimon bar Yohai bir keresinde “İnsanın yaratıldığı zaman hayatta olsaydım, Tanrı’dan ona iki ağız vermesini isterdim, bir tanesi ile Tora çalışsın, diğeri ile dünyevi konuşmaları yapsın” demişti. Daha sonra, bu sözünü geri alıp, “Bu gerçek olsaydı, daha kötü olurdu. İnsan, bir ağzı ile bile, sürekli boş konuşmalar ve kötü dedikodular ile meşguldür. İki ağzı ile bunun daha fazlasını yapardı” demiştir.21
Bir tane ağza sahip olmanın başka bir artısı vardır. Onunla bazen Tora çalışır, bazen konuşur. Bir kişi ağzını kötü dedikodular yaymak, yalan yere yemin etmek ve yasak yiyecekleri yemek için kullanabilir. Ama sonra, aynı ağız ile Tanrı’dan af diler, dilini kötülükten ve ağzını fesatlıktan korur.22
Tanrı ayrıca insana onunla yemeğini çiğnesin, yemeklerini sindirebilmesi için öğütsün ve ona zarar vermesin diye otuziki diş verdi. Ona ağzındaki yiyeceği hareket ettirsin ve söylemek istediklerini söyleyebilsin diye dil verdi. Dil olmadan konuşmak mümkün değildir. Onunla yiyeceğini yutabilsin diye yemek borusu ve aldığı nefesi akciğerlerine iletsin diye soluk borusu verdi. Soluk borusunda ayrıca insanın sesini üreten gırtlak vardır.
İnsana tüm organların kralı olan ve ona can veren ruhun yeri olan kalbi yaptı. Ona, yiyeceklerini sindiren ve yiyecekleri beden tarafından kullanması için hazırlayan mideyi yaptı. Ona, sindirimine yardımcı olması için karaciğeri ve safra kesesini yaptı. Yiyecekler tamamen sindirildikten sonra, kullanılamayan kısmını boşaltması için bağırsakları yaptı.
Kanını temizlemesi için biri sağda, biri solda iki böbrek yaptı. Ayrıca böbreklerin “öğüt verdiği” öğretilir.23 Sağ böbrek iyi öğüt verirken, sol böbrek kötü öğüt verir. Ona siyah safra üreten dalağı da yaptı. Dalak aynı zamanda insanın mutlu olmasını ve gülmesini sağlar.24
Omurga kemiklerini ve ikişerli kemikleri yaptı ve onları kusursuz bir yapı içerisinde düzenledi. Sonra, bunları korumak için üzerlerini etle kapladı. Bedenin tüm kısımlarına kanı iletmek için kan damarları yaptı.
Tanrı, insana kemiklerini ve uzuvlarını bir arada tutacak kasları yaptı. Omurgası, parmakları, ayak parmakları, kolları, bacakları, dirsekleri, dizleri, ayak bilekleri, ayak tabanları ve boynunda eklemler yaptı. Böylece insan eğilebilir, kendini gerebilir veya isterse ayakları üzerinde yürüyebilir.
Bir aslanın boynunda tek kemik olduğu, bu nedenle tüm vücudunu çevirmeden arkaya bakamayacağı söylenir. Bilginlerimiz şöyle der, “Aslanın ardından, ama bir kadının ardından değil.”25 Bir kadının ardında yürümektense, bir aslanın ardında yürümek iyidir. Bir kişi, bir aslanın ardında yürürken güvende olabilir, çünkü; tüm vücudunu çevirmeden onu göremez. Bu esnada da kaçma şansı vardır. Ama, bir kadının ardında yürürse, istekleri onun günah işlemesine neden olabilir ve Gelecek Dünya’yı kaybetmesine yol açabilir.
Bu nedenle bir erkek, bir kadının ardında yürümekten kaçınma konusunda dikkatli olmalıdır. Sokakta bir kadınla karşılaşırsa, yeri geldiğinde açıklayacağımız gibi, o geçene kadar beklemelidir.26
Daha önce bölüm 4’te belirtildiği gibi, Av ayının burcu Aslan burcudur, Elul ayının burcu Başak (Bakire) burcudur. Bilginlerimizin bize öğrettiği gibi, bir kişi doğru yoldan, Av ayını sembolize eden “aslanın ardından” yürümelidir. Elul ayının burcu olan Başak (Bakire) burcunun ardından yani “kadının ardından” yürümemeliyiz. Kişi, tövbe etmek için Roş Aşana’ya kadar [Elul ayını takip eden] beklememeli, tövbeyi “aslanın ardından” Av ayının sonunda yapmalıdır. Böylece tüm Elul ayı tövbe ile geçecek ve Roş Aşana’ya arınmışlıkla yaklaşacaktır.
Tanrı insana etini ve kemiklerini saracak, güzel bir örtü ile bedenini koruyacak deri vermiştir. Ona uzuvların kralı olan kafatasını verdi. Kafatasının içinde aklın yeri olan beyin bulunur. Beyni koruması ve kandaki uygun olmayan maddelere kalkan olması için çevresini sıvı ile doldurdu. Soğuktan korunması için başına saç yerleştirdi, çünkü; kafatası et ile kaplı değildir. Ayrıca haşmetli bir görüntü vermek ve erkek ile kadını ayırt etmek için erkeğe sakal verdi.
İş yapabilmesi için insana eller yaptı. Bu eller ile kitap tutabilir, Tora çalışabilir ve geçimini sağlayabilir. Ona bedenin sütunları olan bacaklar verdi ki istediği yere yürüyebilsin.
Ona göbek deliği yaptı ki ana rahmindeyken onun aracılığı ile beslenebilsin. Bir embriyonun ana rahmindeyken bir kitap gibi ikiye katlanmış olduğu öğretilir.27 Bazıları bir kavanoz sudaki ceviz gibi olduğunu söyler. Embriyonun iki eli uyluklarında, el bilekleri dizlerinde, topukları kalçalarının altındadır. Başı dizlerinin üzerinde, ağzı kapalı, göbek deliği açıktır.28
Rahimde olduğu sürece, embriyo annesi ne yiyip içerse ondan beslenir. Bedeninden atık çıkmaz, çünkü; bu anneyi zehirlerdi. Doğduğunda, kapalı olanlar açılır, açık olanlar kapanır. Böyle olmasaydı, bir an bile yaşayamazdı.
Bir insan rahimdeyken, başının üzerinde bir ışık parlar ve evreni bir ucundan diğerine kadar görebilir. Yaşadığı süre içinde bundan daha iyi zamanları olmayacaktır. Tüm Tora kendisine öğretilir ve bir ant ile bağlanır, “Doğru ol, kötü olma. Tüm dünya sana senin doğru olduğunu söylese de, sen kendini kötü gör” denir. Bu düşünce ile bir kişi daima düşünceli olur ve tövbe eder. Ancak, bir kişi kendinin kusursuz olduğunu düşünürse, günahın içine öyle çok gömülür ki yollarını değiştirmesi onun için hemen hemen imkansız olacaktır.
Doğmamış olan bebeğe, “Bilmelisin ki Tanrı paktır, O’nun hizmetkarları paktır ve sana verdiği ruh paktır. Eğer ruhun saflığını korursan, her şey iyi ve güzeldir, ancak; ruhunu kirletirsen, ruhun senden alınacaktır. Yaratılışında üç ortak işbirliği yapmıştır: Tanrı, baban ve annen. Baban ve annen sana bir beden verdi, ama hala ölüydü; konuşamıyor, yüreyemiyor ve duyamıyordu. Sonra, Tanrı ona ilahi bir ruh, sana yüz ifadeni ve görme, duyma, konuşma, hareket etme gücü verdi. Sana ayrıca bilgelik ve anlayış verdi.”
Bir kişinin ölüm vakti geldiğinde, durum bir ortaklığın sona ermesi gibidir, her ortak kendi payını geri alır. Burada da Tanrı, Kendi payını, ruhu geri alır, annesi ve babasının payı olan bedeni terk eder.
Tanrı, insanın her bir eline beş parmak verdi. İlk parmağına godel (başparmak) denir; ikincisine etzba, üçüncüsüne amma; dördüncüsüne kemitza; beşinci parmağına (serçe parmağı) zeret denir.29
Her parmak belirli bir görevi yerine getirmek için yaratılmıştır. Bedenin diğer organları gibi gerekli bir işlevi yerine getirirler. Hiçbir uzuv boşuna yaratılmamıştır.
Beş parmak beş duyuya karşılık gelir: tatma, koklama, dokunma, görme ve duyma. Her birine hizmet eden bir parmak vardır. Başparmak ağzı temizler ki tadabilsin. İkinci parmak burnu temizlemek için kullanılır ki koklayabilsin. En uzun parmak olan üçüncüsü ile tüm bedene dokunulabilir. Dördüncü parmak gözü temizlemek için kullanılır ki görebilsin. Küçük parmak kulağı temizlemek için kullanılır. Görüldüğü gibi her parmak belirli bir amaç için yaratılmıştır. İnsanlar kulağını temizlemek için küçük parmağını ve burnunu temizlemek için ikinci parmağını bilinçli olmadan kullanırlar.Bu da tümünün Tanrı tarafından bu şekilde planlandığını gösterir.
Parmaklar sivrilen uçlara sahiptir ki, bir kişi yasak bir konuşma veya boşa yapılan yeminleri duyduğunda, parmakları ile kulaklarını kapatabilsin.30 Aynı nedenle, kulağın çoğu sert ve kıkırdaklı olduğu halde, kulak kepçesi yumuşaktır. Onunla kulak kapatılabilir ki boş gevezelikler ve kötü dedikodular duyulmasın. Kulaklar özel olarak korunmaya ihtiyaç duyarlar, çünkü; cehennem ateşi ile yanacak olan bedenin ilk uzuvları bunlardır.
248 Uzuv
248 Uzuv | Toplam | |
30 | Her bir ayak tabanındaki kemik sayısı, her ayak parmağında altı tane = 60 | 60 |
10 | Her bir ayak bileğinde = 20 | 80 |
2 | Her bir alt bacak kemiğinde = 4 | 84 |
5 | Her bir dizde = 10 | 94 |
1 | Her bir uylukta = 2 | 96 |
6 | Kalçalarda | 102 |
11 | Çift kaburga = 22 | 124 |
30 | Her bir elde, her parmakta altı tane = 60 | 184 |
2 | Her bir ön kolda = 4 | 188 |
2 | Her bir dirsekte = 4 | 192 |
1 | Her bir yukarı kolda = 2 | 194 |
4 | Her bir omuzda = 8 | 202 |
18 | Omurgadadaki omur | 220 |
9 | Kafatasındaki kemik sayısı | 229 |
8 | Boyunda | 237 |
6 | Göğüste | 243 |
5 | Doğum organlarında | 248 |
İnsanın 248 uzvu vardır.31 Bunlar, her bir ayak parmağında altı tane olmak üzere ayağında otuz kemik, her bir ayak bileğinde on tane kemik, iki tane alt bacak kemiğinde, beş tane dizinde, bir tane uyluk, her kalçasında üç tane kemiği vardır.Onbir çift kaburgası vardır. Bir elde her parmağında altı tane kemik olmak üzere otuz kemik bulunur. Ön kolda iki, dirsekte iki, bir tane üst kolda ve omuzlarda dört kemik bulunur. Her yanda toplam 102 kemik vardır ve bu da toplamda 204 kemik eder.
Bunların yanında, 46 uzuv daha vardır. Bunlar, omurgadaki onsekiz omur, kafatasındaki dokuz kemik, boyundaki sekiz kemiği içerir. “Kalbin kapısı”nda, göğüste, altı tane ve dış doğum organlarında beş tane bulunur. Toplam da 248 uzuv eder.
Bu 248 uzva paralel olarak Tora’da 248 buyruk vardır.32 Her uzuv, “Bir buyruğu benimle yerine getir ki uzun yaşayayım” der. Ayrıca, Tora’da bir yılın 365 gününe paralel olarak 365 yasak bulunur. Her gün, gün doğumundan, gün batımına dek, göksel bir ses insana, “Bugün kendinize günah işlememeyi vazife edinin ki dünyayı yükümlülük tarafına yatırmayın. Bu dünya, iyi ile kötü arasında denge halindedir. Küçük bir günah bile, bu dengenin kötülük lehine bozulmasına ve büyük zarara yol açabilir” der.
İnsan gibi, dünya da 248 parçaya ayrılmıştır,33 bir başı, gözleri, ağzı ve diğer uzuvları vardır. Ayrıca 365 damarı vardır. Ne zaman bir insan bir buyruğu yerine getirse, hem kendisine ait bir uzva hem de dünyanın bir parçasına güç verir.
Bu nedenle, insana mikrokozmos denir.34 İnsan minyatür bir evrendir, dünyada var olan her şey, insanın içinde de vardır.
Bazı kişiler, insanların hayvanlara göre daha alt konumda olduğunu, çünkü; hayvanlar gibi doğal silahlara sahip olmadığını söyler.35 Bir öküzün boynuzları, bir aslanın güçlü dişleri ve pençeleri vardır. Aynı durum birçok hayvan için geçerlidir. Ayrıca, hayvanların yiyecekleri için çalışması gerekmez, nereye giderlerse orada yiyeceklerini bulurlar. Ayrıca giysilere de ihtiyaçları yoktur, çünkü; uygun doğal korumaya sahiptirler. Eğer insan, bu yaratıkların en önemlisi ve mükemmeli ise, o halde neden göklerde insanın yiyeceği için kaygı duyması hükmedilmiştir?
Bu tüm önerme yanlıştır. Bir hayvanın özelleşmiş uzuvları onun üstünlüğünü değil, alt konumunu gösterir. Onunla yiyeceklerini hazırlayabilecekleri elleri olmadığı için, Tanrı onların özelleşmiş uzuvları ile yiyeceklerini elde etmelerini uygun görmüştür. Ama insana istediğini yapabilmesi için hünerli eller verilmiştir.
Bu, ayrıca insanın sadece yemesi ve içmesi için yaratılmamış olduğunun da kanıtıdır. Eğer öyle olsaydı, diğer hayvanlardan farklı yaratılmazdı. Ama insan bu dünyaya sadece Gelecek Dünya için yiyecek, içecek hazırlamaya gelir. Tüm diğer hayvanlara egemen olur ki böylece Tanrı’nın Tora’sını yerine getirebileceği huzura sahip olabilsin.
İnsan ayrıca diğer yaratıkların tümünden çok daha gelişmiş zekaya sahiptir. Birçok hayvan, zekaya sahip olduklarını gösterir işler yapsa da, bunlar gerçek zeka değil, fakat sadece içgüdüdür.
Böylece, bir örümcek yiyeceğini yakalamak için büyük, simetrik bir ağ üretme gücüne sahiptir. Sinekler ve diğer böcekler bu ağ ile yakalanır ve örümcek tarafından yenir. Bunu görünce örümceğin çok zeki olduğunu düşünürüz. Fakat, bir örümceğin ağını, ağının hemen yok edilecek olduğu kraliyet sarayında ördüğünü gördüğümüzde, bunun bir zeka ürünü değil, sadece içgüdü olduğunu anlarız.
Aynısı, petekler inşa eden, tükürükleri ile bal, özel salgıları ile balmumu yapan arılar için de geçerlidir. Bu, İlahi planın bir parçasıdır, çünkü; arının bedeni nektarı bala çevirme doğal yeteneğine sahiptir. Nektarı da doğal içgüsüdü ile toplar.
Tüm yaratıkların kendi özel görevleri ile ilgili olduklarını görürüz. Hiçbir yaratık, başka bir hayvana ait bir işi yapmaz. Bu, onların bu işleri bilerek değil, içgüdüsel olarak yaptıklarının açık işaretidir. Ancak insan için bu geçerli değildir. Her birimiz çok sayıda farklı işi yapmayı biliriz. Her gün, insan yeni keşifler yapar, yeni icatlar üretir. Bunun nedeni, gerçek insan zekasıdır.
Tanrı’nın içimize yerleştirdiği tüm uzuvlar, burun deliklerimize yerleştirdiği ruh, ağzımıza koyduğu dil ve dudaklarımız bu nedenle O’nun kutsal ismini övmelidir.36 İnsanın üstünlüğü, diğer tüm hayvanlardan üstünde olan zekasına dayanır.
Hayvanların ruhu yoktur. Bir yaşam gücüne sahiptirler, ancak bu yaşam gücü özünde bitkilerin yaşam gücünden farklı değildir. Konuşma gücüne de sahip değillerdir. İnsana tüm bunların üzerinde egemen olma hakkıı verilmiştir ki Tora’yı ve buyruklarını yerine getirebilsin.
Bir kişi şunu anlamalıdır ki, Ay’ın yörüngesinin altındaki her şey, insanın yararına yaratılmıştır, başka bir nedenle değil.37 Bazı hayvanlar, sığırlar ve koyunlar gibi, yiyecek olmaları için yaratılmıştır. Diğerleri yük hayvanı olarak, insanın eşyalarını taşımak, uzak yerlere ulaştırmak için yaratılmıştır. Ağaçlar ve bitkilerin de işlevleri vardır.
Bazı şeylerin insana yararı yokmuş gibi görünse de bunun nedeni bizim bilgisizliğimizdir. Tanrı’nın yarattıklarının tümünün bir yarara sahip olduğunun kanıtını sürekli keşfedilen ve daha önceden bilinmeyen otlar ve köklerin tüm kullanım alanlarında görürüz.
Ayrıca birçok zararlı ve zehirli bitki bulunur. Bunlar insanı öldürebildiği gibi, bize önemli ilaçlar da sağlayabilir. Böylelikle, görünüşte zararlı olan diğer şeyler gibi, zehirli bir yılandan da bir deva elde edebiliriz.
Tanrı, yaratılıştaki tüm her şeyi, insan Tora’yı ve buyruklarını yerine getirebilsin diye yapmıştır. Bir insan, Gelecek Dünya’yı düşünmez, tüm vaktini yeme ve içmeye harcarsa, bir hayvandan daha iyi değildir. Bilge kişi, Yahudiliğin iyi yollarını takip eder ve sadece Tora’yı yerine getirebilecek kuvveti kazanabilmek için yer ve içer.
Rabbi Moşe [Maimonides], bir kişi nasıl yapılmış olduğunu derin derin düşünürse, hiçbir ödül beklentisi içinde olmadan Tanrı’ya hizmet etmesi gerektiğini anlar diye yazmıştır.38 Bunu sadece Tanrı’nın bizi böylesine mükemmel yaratmasındaki büyük lütuf nedeniyle yapmalıdır.
Aşer Yatsar
Tanrı bize işleyen bir beden vermede çok lütufkar olduğu için, O’na bu iyilik için teşekkür etmeliyiz.
Ne zaman biri doğanın çağrısına katılsa, bu berahayı söylemelidir:
Kutsalsın Sen, Tanrı’mız, Evren’in Kralı, insana şekil veren ve vücudundaki değişik organları ve delikleri akıllıca yaratan. Bu deliklerinden biri kapansa ya da organlarından birinin uyumu bozulsa kısa bir süre için bile varolmanın imkansız olduğu Senin görkemli tahtının huzurunda bilinir. Kutsalsın Sen Tanrı’m, tüm vücutları iyileştiren ve mucizeler gerçekleştiren.
[Bu beraha genellikle başlangıçtaki sözleri ile bilinir “Aşer Yatsar”] Ne zaman bir kişi tuvalate gidip, büyük veya küçük tuvaletini yaparsa, önce ellerini yıkamalı, ardından bu berahayı söylemelidir.39 Bir damla bile idrarını yapsa, bu berahayı söylemelidir. Bu açıktır çünkü; böbrekleri çalışmayı durdursa, idrarını yapamayacak ve çok acı çekecektir. Bu nedenle Tanrı’ya teşekkür etmelidir.
Eğer bir kişi büyük veya küçük tuvaletini yaptıktan sonra elini yıkayıp bu berahayı söylemeden tekrar tuvalete girerse, bu berahayı iki kez söylemelidir. Bu durum, öğle duasını kaçıran bir kişinin akşam duasında Amida’yı tekrar etmesine benzer. İlki şimdiki yükümlülüğü için, ikincisi kaçırmış olduğu içindir.
Başka bir görüşe göre, iki sefer için de tek beraha yeterlidir.40 Böyle bir durumda bir beraha söylenmelidir. Boşuna bir beraha söyleme riskini göze almamalıdır.
Bir kişi sabahleyin bir müshil ilacı alırsa, amacı vücudunu temizlemek olduğu için, her tuvalete gittiğinde bu berahayı söylemesi uygun değildir. Sonunda, iyileştiğinde bir beraha söylemelidir.41
Bu berahanın sözleri sorgulanabilir. Bazı kişilerin bir bağırsak hareketi dahi olmadan günler geçirdiğini, bazılarının ise ciddi ishale yakalanıp hayatta kaldığını görürüz. Durum böyleyken, niçin bu beraha “Bu deliklerinden biri kapansa ya da organlarından birinin uyumu bozulsa kısa bir süre için bile varolmanın imkansız olduğu” demektedir? Bu doğru görünmemektedir.
Doğrusu, bu berahanın anlamını anlamalıyız.42 Tanrı’ya vücudumuzda çeşitli delikleri yarattığı için teşekkür ederiz. Bu, onunla yiyip içtiğimiz ağız ile birlikte boşaltım organlarını da içerir. Aynı zamanda diğer yararlı delikleri, burun deliklerini ve kulakları da içerir. Bunların yanında Tanrı, birçok içi boş organ yaratmıştır. Bunlar mide ve bağırsaklar gibi yiyeceği sindiren ve vücuda zarar vermemesi için boşaltmaya yarayan organları içerir.
Bunların tümü büyük bilgelik içerir, [bu nedenle beraha “akıllıca yaratan” demektedir.] Her organ işlevini doğru biçimde yerine getirmelidir. Eğer biri açılır ve çok fazla yiyeceği alırsa veya tüm yiyeceği bir seferde dışarı atarsa, bir kişi Evren’in Kralı’nın koyduğu sınırdan bir an bile fazla yaşayamaz. Zamanından önce kesinlikle ölecektir. Herkes değişiklik olmadan birbiri ile uyumlu çalışması gereken çeşitli deliklere ve organlara sahiptir.
Böylece Tanrı’ya “tüm vücutları iyileştiren” olarak övgüde bulunuruz. Çünkü O, organları yiyecekleri alsın ve dışarı atsın ki, insan hayatta ve sağlıklı kalıp O’na hizmet etsin diye düzenlemiştir. Eğer kalın bağırsak kısa bir süreliğine de olsa tıkansa, ince bağırsak enfensiyon kapar ve insan ölür. Bu nedenle Tanrı en iyi İyileştiren’dir.
[Aynı zamanda Tanrı’yı “mucizeler gerçekleştiren” olarak adlandırırız.] İnsan vücudunun birçok deliğe sahip olup, ruhunu zaptedip kaçmasına izin vermemesi büyük bir mucizedir. Bir balon hava ile doldurulsa, üzerine küçük bir delik açılsa, tüm hava kaçar. En küçük bir delik bile içinde hiç hava kalmayana dek havanın azar azar kaçmasını sağlar.
Bu berahanın sözlerinin bu şekilde olmasının başka nedeni şudur; çocuk ana rahmindeyken ağzı kapalıdır ve doğar doğmaz ağzı açılır.43 Eğer ağzı kapalı doğsaydı, bir dakika bile yaşayamazdı.
[“Mucizeler gerçekleştiren” sözü] başka bir mucizeye de işaret eder. Zıt olmalarına rağmen beden ve ruhu bir araya getiren Tanrı’dır. Dahası, hem beden hem de ruhun devamlılığı kişinin yedikleri ile sağlanır.44 Beden, yiyeceklerdeki fiziksel öğelerden, ruh ise manevi öğelerinden beslenir. Bu nedenle hem beden hem de ruh, kişinin yediklerinden faydalanır.
Bu nedenle bir kişi yeni bir meyve gördüğünde, ondan az bir miktar satın alıp ondan tatmazsa, gelecekte bu ihmalinden dolayı yargılanacaktır.45 Çünkü, ruh bir şeyi görüp, ondan faydalanamazsa ıstırap çeker.46 Talmud, Rabbi Eliezar’ın eşyaları arasında birkaç madeni para aradığını ve onları sakladığını söyler. Meyvelerin olgunlaştığı mevsim geldiğinde, ruhunu canlandırmak için her birinden biraz satın alırdı.
Beraha’da Tanrı’nın “akıllıca yaratan” olduğunun söylenmesinin bir başka nedeni, insanı yarattığı zamandır. Dünyanın geri kalanı beş günde yaratıldı ve sonunda insan altıncı günde yaratıldığında her şeyi hazır buldu. Sonrasında istediğini yiyebildi.47
İnsanın altıncı günde yaratılmış olmasının bir başka nedeni, hemen Şabat’ı yerine getirebilecek olmasıdır.48 Bu, insanın yiyip içmek için değil, buyrukları ve Tora’yı yerine getirmek için yaratıldığını öğretir.49
Başka bir neden de, inanmayan kişilerin Adam’ın yaratılış eylemine yardım ettiğini söyleyemeyecek olmasıdır. Bu nedenle en sonda yaratılmıştır.50
Burada şu soru sorulabilir. Daha önce, meleklerin ilk günde değil de, ikinci günde yaratılmasının nedeni olarak yaratılışa katıldıklarının söylenememesi için olduğu öğretisinden bahsetmiştik. Bu nedenle ikinci gün yaratılmış olmaları inanmayanların iddialarını çürütmektedir. Durum bu iken, Adam niçin altıncı güne kadar yaratılmamıştır?
Bunun nedeni, 8.Bölüm’de anlatılacağı gibi, Adam’ın bilgeliğinin meleklerden bile büyük oluşudur. Bu kadar zeki olduğu için, yaratışa ortak olduğu düşünülebilirdi. Bu nedenle en sonda yaratılmıştır.51
Başka bir neden alçakgönülülüğü öğretmektir. Eğer insan gururlanırsa, Tanrı ona, “Sivrisinek senden önce yaratıldı” der. Eğer uygun biçimde davranırsa, ona meleklerden önce yaratıldığı söylenir.52
Bunu anlamak biraz zor görünebilir, çünkü insan gerçekten en son yaratılmıştır. Meleklerden daha iyi olduğu söylenemez çünkü; melekler ikinci ve beşinci günde yaratılmıştır. Ama insan altıncı güne kadar yaratılmamıştır. Ama insan ruhu ilk günde meleklerden önce yaratılmıştır. Böylece inançlı bir Yahudi, dünyevi zevkleri reddeder, elinden geldiğinin en iyisi kadar Tora çalışır, buyrukları yerine getirir, günahtan sakınırsa ve genel olarak İlahi ruhunu hesaba katarsa, ona meleklerden önce geldiği söylenir. Bu doğrudur, çünkü; ruhlar daha önce, ilk günde yaratılmıştır.53 Ancak günah işler ve ruhuna dikkat etmezse, o halde bir sivrisinekten bile daha alt konumdadır, çünkü; sivrisinek ondan önce yaratılmıştır.
İnsanın niçin hayvanlarla aynı günde yaratıldığı, niçin kendine ait farklı bir günde yaratılmadığı sorulabilir.Her biri farklı bir günde yaratılmış olan yaratılışın diğer öğelerinden niçin farklıdır? İnsanın niçin altıncı günde yaratıldığını açıklamış olsak da, mantıksal olarak kara hayvanlarının beşinci günde yaratılmış olması ve altıncı günün insan için ayrılmış olması daha uygun olacaktı.54
Bunun nedeni insanların hayvanlardan farklı olmasıdır. Hayvanların tüm üstünlükleri doğuştandır ve asla onları terk etmez. Bir aslan doğduğu anda tamamen gelişmiş durumdadır ve hiçbir şeyi eksik değildir. Aynısı diğer hayvanlar için de geçerlidir. Eylemleri zekadan çok içgüdüye dayalıdır ve genç bir hayvan ile yaşlı bir hayvan arasında bu konuda bir fark yoktur. Öte yandan insan, mükemmel durumda doğmaz. İyi veya kötü olmayı seçmesi onun elindedir.
Bu nedenle Tanrı, insanı diğer hayvanlarla birlikte yaratmıştır. Bu insana, bedeni söz konusu olduğunda hayvanlara karşı bir üstünlüğü olmadığını öğretir. Aynı hayvanlar gibi yer, içer ve boşaltım yapar. Birçok açıdan, hayvanlardan daha alt konumdadır. İnsanın gururlu olması için bir neden yoktur, çünkü; hayvanlar ondan daha yararlıdır. Onların etleri yenebilir, sağlığa yararlıdır, derileri birçok iş için kullanılabilir ve onlardaki hiçbir şey lüzumsuz değildir. İnsan bedeni ise öte yandan hiçbir şey için kullanılmaz.55
Bu nedenle insan, tek üstünlüğünün İlahi ruhu olduğunu anlamalıdır. İnsana beden verilmesinin nedeni Tora’yı yerine getirebilmesi ve kendini Gelecek Dünya için hazırlayabilmesidir. Bu açıdan, ölümden sonra yaşamı devam etmeyen bir hayvandan çok üst konumdadır.
Bilginlerimiz bize, hayvanların yüzlerinin aşağı bakmasının nedeni olarak toprağın onların nihai sonu olduğunu öğretir.56 Melekler ise öte yandan yukarı bakar. İnsan ise, melekler ve hayvanların ortasında olduğu için, ne aşağı ne de yukarı bakar, doğrudan ileri bakar. Bu, insanın hangi yöne bakacağını seçmede özgür iradeye sahip olduğuna işaret eder. Günah işlerse, tek düşüncesi yemek ve içmek olan bir hayvana benzer. İyi bir Yahudi ise sadece Gelecek Dünya ile ilgilidir.
İnsan, bir hayvan gibi et ve kan ile saf İlahi ruhun bir birleşimidir. Daima bir çatışma ile doludur.57 Ondaki et ve kan dünyevi zevklerin peşinde koşar ve tek ilgisi fiziksel olandır. Ruh ise et ile boğuşur ve insanın sadece yiyip, içip, uyumak için yaratılmadığını, çünkü; bunun hayvanların kaderi olduğunu iddia eder. Gerçek bir insan, yiyip, içip, uyuduğunda, bunları yapmasının tek nedeninin Tanrı’ya hizmet etmek, Tora’yı yerine getirmek, etkin bir şekilde dua etmek ve buyrukları yerine getirmek olduğunu aklında tutmalıdır.
İnsandaki bu çatışma hiç ara vermeden, ik büyük savaşçının birbirleri ile savaşı gibi devam eder. Kişi ölene dek hangi tarafın kazanacağını bilmenin bir yolu yoktur. Bazen bir insan tüm yaşamı boyunca kötü olabilir ve sonunda doğru bir kişi olabilir veya bazen tam tersi olur.
Bir insan öldüğünde, bu fiziksel dünyadaki tüm eylemlerinin hesabı kendisine gösterilir. Her şey kaydedilir: nasıl yaşadığı, ne yiyip içtiği, hangi şekilde uyuduğu. Tüm bunlar sadece Tanrı’ya hizmet etmek için yapıldıysa o halde o kişi meleklerden üst konumdadır. Yiyip, içtiyse ve kıyafet giydiyse bile amacı kendisi için değildir. Eğer, öte yandan, Kötü Dürtü tarafından mağlup edilir ve bu dünyada kötülüğün peşinden koşarsa, bu durumda hayvanlardan daha alt konumdadır. Hayvanlar ne zekaya ne de ruha sahiptir ve İlahi ruhundan dolayı insana verilen seçeneğe sahip değillerdir. Eğer insan günah işlerse, cezaya uğraması uygundur.
Yaratılışın Alacakaranlığı
[Güneş batarken, ne gündüz ne de gece olan bir vakit vardır. Altıncı gündeki bu alacakaranlık vakti bu nedenle ne yaratılışın altı gününe ne de ardından gelen Şabat’a aittir.] Bilginlerimiz aşağıdaki on şeyin bu alacakaranlık vaktinde, Şabat’tan önce yaratıldığını öğretir:58
- Korah ve takipçilerini yutan “yeryüzünün ağzı.”59
- Miryam’ın kuyusunun “ağzı.” Bu kuyu, İsrailliler’i çölde dolaşmaları boyunca takip etti.
- Kararlaştırılmış olan zamanda konuşmak üzere kaderi belirlenmiş olan Bilam’ın eşeğinin ağzı.60
- Noah tarafından görülen gökkuşağı.61
- Moşe’nin mezarı.62
- Şamir. Bu, en büyük dağları yarma gücü olan ve arpa tanesi boyunda bir kurtçuktur. Kral Şlemo, Kutsal Tapınak’ın yapımında bunlardan faydalanmıştır.
- İki tablet üzerindeki [On Emir] yazısı. Bu yazı mucizeviydi, çünkü; dört yönden de okunabiliyordu.
- Tabletlerin kendisi. Bu tabletler Güneş’in özünden yapılmıştı. Uzunlukları ve genişlikleri altı el genişliğindeydi (yaklaşık yirmi inç), kalınlıkları ise üç el genişliğindeydi (yaklaşık on inç).
- Moşe’nin asası.
- Avraam’ın [Yitshak’ın yerine kurban ettiği] koçu.
Bazi kişiler, Şedim’in (cinlerin) de ilk Şabat’ın alacakaranlığında yaratılmış olduğunu söyler.
Şedim, kötü kişileri cezalandırmak için yaratılmıştır. Bu kadar geç yaratıldıkları için de bedensiz ruhları içerirler. Onlara zarar vermek niyetiyle, insanlara sessizce yaklaşırlar.63
Şedim, üç açıdan meleklere, üç açıdan insanlara benzer.64 Melekler gibi kanatları vardır (1), dünyanın bir ucundan diğerine uçarlar (2), gelecek ile ilgili bilgiye sahiptirler (3). Yiyip içerek (1), çocuk sahibi olarak (2) ve ölerek (3) insanlara belli bir dereceye kadar benzerler.
Bazıları, onların kendilerini istedikleri biçime sokabildiklerini söyler. Ayrıca görünmez kalabilirler.65
İnsanlar gibi dört elementten değil, yalnızca iki elementten, ateş ve hava elementlerinden oluşmuşlardır. Talmud, onların “yiyip içtiklerini” söylediğinde, bu onların ateşin dumanı ile beslenebildikleri anlamına gelir. Bu nedenle büyücüler Şedim’e tütsü yakarlar.
Bazı Şedim, Yahudiler gibi Tora’yı bilir. Diğerleri ise dinsizler gibidir.66
Bir Şed, bir yeminle bağlanarak zarar vermesi önlenebilir.67 Şedim, gökte ve yerde olduğu gibi dünyada gerçekleşen her şeyi bilir. Bazı Şedim’in iki başı vardır.68
Şedim’in [bir bedenle] tamamlanmamış olmasının nedeni, açıktır ki Tanrı’nın tamamlayacak zamanı olmaması değildir. Doğrusu, bunun nedeni, alacakaranlıkta bir kişinin sadece Şabat’ı düşünmesi gerektiğini bize öğretmektir. Bir kişi büyük bir kar elde edecek olsa bile, o işi bırakmalı ve Şabat’ı karşılamaya koşmalıdır. Şedim’i yaratırken, yaptığı işi durdurup, Şedim’in bedenlerini tamamlamayan Yaratıcısı’ndan ders almalıdır.69
Bilginler yaratılışın alacakaranlığında yaratılan şeyler hakkında konuşurken, [her zaman o şeyin gerçekten bu zamanda yaratıldığı anlamına gelmez.] Bazı durumlarda, o şeyin zamanı geldiğinde hazır olmasına hükmedilmiş olduğu anlamına gelir. Örneğin, Yitshak yerine kurban edilen koçun yaratılıştan itibaren bu kadar uzun süre yaşamış olduğunu söylemek mümkün değildir.70
Bazı otoriteler, Moşe’nin ve Eliyah’ın İlahi Mevcudiyet’i gördüğü mağaraları, Aaron’un mezarını, Adam’ın giysilerini de ilk Şabat’ın alacakaranlığında yaratılanlar arasına dahil etmektedir.71
NOTLAR:
- Sefer Mitzvot Gadol, Yapılması gereken emir #2.
- Yeruşalmi, Berahot, Bölüm 1.
- Yazar’ın kendi görüşü.
- Berahot, Bölüm 9.
- Adı geçen eserde.
- Adı geçen eserde.
- Hayey Sara’daki açıklamaya bakınız.
- Nidda, Bölüm 3.
- Tosefot, adı geçen eserde
- Bahya, Tzav üzerine; Şeviley Emuna 4.
- Ketuvot, Bölüm 1.
- Oalot 1:8
- Reşit Hakmah’da belirtilen Pesikta, Şaar HaYira 10. Karşılaştır. Zohar, VaYişlah.
- [R. Şmuel ben Avraham Laneido,] Kli Hemdah (Venedik, 1596)
- Avot DeRabbi Natan.
- Yosef of Trani (Maharimat), [Tzafanat Paneah, Venedik, 1648].
- Bu Nişmat duasından alınan bir açıklamadır.
- Mişnayot Zerayim’e Giriş.
- Sefer HaMitzvot.
- Orah Hayim 7.
- Magen Avraham, adı geçen eserde.
- Halahot Ketanot 1:86
- Levuş, adı geçen eserde.
- Orah Hayim. Aynı yerde.
- Magen Avraham, adı geçen eserde.
- Yeruşalmi, Kidduşin’in sonu, Magen David’te alıntı yapılmıştır (Orah Hayim’de) 227.
- Karşılaştır. Şeviley Emuna 2.
- Tosefot, Berahot s. 60.
- Sanhedrin, s.38.
- Yazar’ın kendi görüşü.
- Sanhedrin,aynı yerde; Zohar Hadaş 16c.
- Avraham Yekhini, Hupat Eliyahu, (basılmamış el yazması).
- Sanhedrin, aynı yerde; Bereşit Rabba.
- Bahya; Toledot Yitshak.
- Abarbanel, s.19
- Yazar’ın kendi görüşü.
- Abarbanel, aynı yerde.
- Sefer Mitzvot Gadol, Giriş.
- Avot 5:4. [Yazar sırayı biraz değiştiriyor.]
- Çölde Sayım 16:32
- Adı geçen eserde22:28
- Yaratılış 9:13
- Yasanın Tekrarı 34:6’a bakınız.
- Zohar, Bereşit s.47. Karşılaştır. Zohar, Nasa s.142b. [Ayrıca bakınız Bereşit Rabba 7:7].
- Hagiga 16a; Şalşelet HaKabbalah 3, Ramban’dan alıntı yapıyor.
- Avot DeRabbi Natan 37:3.
- Zohar, s.253a.
- Kall Bo 118.
- Yalkut Reuveni.
- Yalkut Şimoni; Toledot Yitshak.
- Zohar 1:102b; Zohar Hadaş 8b.
- Halahot Gedolot (Venedik, 1548), s.141c.