Yaratılış 11:31

Terah, oğlu Avram’ı, Aran’ın oğlu Lot’u ve gelini – Avram’ın eşi – Saray’ı aldı. Onlarla birlikte, Kenaan ülkesine gitmek üzere Ur Kasdim’den ayrıldı. Haran’a kadar geldiler ve orada yerleştiler.

Bu noktada, Ur Kasdim’de gerçekleşmiş olan tüm hikayeyi aktaracağız.

Avraam doğmadan önce, daha önce bahsedildiği gibi, Nimrod tüm medeni dünyayı yönetiyordu.8 Nimrod, Tanrı’ya olan temel inancı reddetmiş, kibiri o kadar fazlalaşmıştı ki kendini tanrısal bir varlığa dönüştürmüştü. Tüm çağdaşları da onun karşısında diz çökmüş ve ona ait heykellere tapmıştı.

Tora bu nedenle, “Kuş’un oğulları, Seva, Havila, Savta, Raama ve Savteha’dır…Kuş, Nimrod’a baba oldu” (Yaratılış 10:7-8) demektedir. Buradaki kelime kullanımı oldukça sıradışıdır, çünkü; Nimrod’un Kuş’un diğer oğulları arasında sayılması gerekirdi. Tora niçin özellikle “Kuş, Nimrod’a baba oldu” diye belirtmektedir?

Burada, Nimrod’un kendini bir tanrısal varlık olarak ilan etmesi ve herkesin ona tapmasına ilişkin bir ima bulunmaktadır. Kitleleri gök ve yeryüzünü kendisinin yaratmış olduğuna ikna etmişti. Nimrod’un bir kadından doğmadığı ve bu nedenle Kuş’un sadece beş oğula Seva, Havila, Savta, Raama ve Savteha’ya sahip olduğu tüm dünyaca kabul ediliyordu. Tora bu nedenle açıkça ve belirsiz olmayacak biçimde “Kuş, Nimrod’a baba oldu” diye belirtmektedir. Bu ifade, Nimrod’un bir tanrı olduğuna dair yaygın düşüncenin doğrudan red edilmesidir.10

Nimrod, büyük bir astronomdu, yıldızlar hakkında her şeyi biliyordu. Ayrıca astroloji konusunda da enine boyuna bilgiliydi, ona karşı çıkacak ve tanrısallığını reddecek bir çocuğun doğacağını yıldızlarda görmüştü.

Avram’ın doğduğu gece, Nimrod’un astronomları doğuda parlak bir yıldızın doğduğunu, gökyüzünde avlanarak, kuzey, doğu, güney ve batıda diğer dört yıldızı yuttuğunu gördü. Bu olay için bir açıklamaları yoktu ve bunun mucizevi olduğunu anladılar. Astrologlar, bu olayı yorumlayarak, o gece bir çocuğun doğacağını, bu çocuğun büyük ve ünlü olacağını, Kenaan topraklarını miras alacağını ve oradaki kralları öldüreceğini söylediler.11

Ertesi gün bu olayı tartıştılar. “Dün gece ne gördüğümüzü Nimrod’a söylememiz iyi olur. Ona bir şey olursa, onu uyarmadığımız için bizi suçlayacaktır. Sonra da büyük ihtimalle bizi öldürür. Ona ne gördüğümüzü, bu olayı nasıl yorumladığımızı söyleyelim, O ne yapılacağını bilir” dediler.

Bu bilge kişiler Nimrod’un huzuruna çıkıp ona “Dün gece, genel valin Terah’ın evindeydik. İlk oğlunun doğumunu kutlamak için bizi ziyafete davet etmişti. Ziyafetten sonra, avluda yürüyüşe çıktık ve şaşırtıcı bir görüntü ile karşılaştık” dediler. Ne gördüklerini tarif ederek, “Daha önce bilgeliğiniz ile tespit etmiş olduğunuz şey kesinlikle budur. Bu dünyaya ve sonraki dünyaya hakim olacak bir çocuk doğdu. İnsanların senin bir tanrı olduğuna inanmalarına son verecek. Eğer kabul edersen, yapabileceğin en iyi şey, Terah’a tatmin edici bir rüşvet verip, çocuğu ondan satın almak ve büyümeden çocuğu öldürmektir. Eğer Terah’ın oğlunun yaşamasına izin verilirse, sana büyük sorunlar yaratacak ve onlar hakkında bir şeyler yapmak için çok geç olacak” diye devam ettiler.

Nimrod, bu tavsiye üzerine çok memnun oldu. Terah’ı çağırdı ve “Dün gece bir oğlun oldu. Onu bana ver, çünkü; onu öldürmem gerekiyor” dedi. Bunun karşılığında Nimrod, Terah’ın evini tavana kadar altınla doldurmayı vaat etti. Terah, bunu hemen kabul ettikten sonra, Nimrod ile ülkenin meselelerini tartışmak için birkaç saat geçirdi, çünkü; Nimrod’un genel valisi olduğu için krallıkta bütün olanları ona bildirmek zorundaydı.

Huzurundan ayrılmadan önce Terah, “Majesteleri, dün gece bir şey oldu ve sizin izniniz olmadan bir karar vermek istemiyorum. Bir adam bana geldi, benim en iyi atımı ona vermemi, bunun karşılığında, bir ambar dolusu arpa vereceğini söyledi. Ona, Kral Nimrod’a sormadan cevap veremeyeceğimi, O’nun kralımız, dünyanın efendisi olduğunu, bunun iyi bir anlaşma olduğunu düşünürse, memnuniyetle kabul edeceğimi söyledim.

Şimdi Majesteleri, cevabınızı bekliyorum. Sizin valinizim ve bana mümkün olan en iyi cevabı vereceğinize eminim. İşlerin benim için iyi gitmesini istersiniz, kötü değil.”

Nimrod’un bu garip soru karşısında kafası karıştı ve Terah’ın aklını yitirdiğini düşündü. “Eğer krallığı bu mantık ile yönetseydim, uzun süre dayanmazdı. Eğer bu kadar değerli bir ata sahipsen, onu nasıl para karşılığında değişebilirsin?Üstelik sadece arpa karşılığında kesinlikle olmaz!” dedi.  

Terah, diplomatik yeteneklerini kullanarak Nimrod’u sakinleştirdikten sonra, “Değerli bir atı para karşılığı takas etmek istediğim için bu kadar sinirlendiniz. O halde, benim sevgili oğlumu para karşılığı takas etmek istediğinizde nasıl hissetmeliyim? Eğer onu öldüreceksiniz, benim varlığımı kim miras alacak? Benim saadetim ne olacak?” diye cevapladı.

Nimrod, Terah’ın sorusunun alegorik olarak kendi talebini kast ettiğini anlayınca öfkelendi; valisinin hemen orada öldürülmesini istedi. Terah, Nimrod’un ayaklarına kapanarak, “Sadece şaka yapıyordum. Elbette, ne istersen onu yapmaya hazırım. Beni öldürmek istemene rağmen, sana oğlumu memnuniyetle vereceğim. Ama, sadece küçük bir talebim var. Eşimi ve ailemi ikna etmem için bana üç gün süre ver. Onlara hediyeler vereceğim ve onları sizin isteğinizi kabul etmeye ikna edeceğim” dedi.

Nimrod kabul etti.

Üçüncü gün geldiğinde, Nimrod Terah’ı çağırdı ve isteğine uyması için onu uyardı: “Aksi halde, seni ve aileni canlı canlı yaktıracağım ve hiçbiriniz canlı bırakılmayacak!” Terah, başka seçeneği olmadığını görünce, bir plan kurdu. Ev ahalisini araştırarak, bir köle kadının Avram’ın doğduğu gün bir oğul doğurduğunu farketti. Bu yeni doğan çocuğu Nimrod’a verdi ve vaat edilen parayı aldı. Çocuğun Avram olduğunu düşünerek Nimrod onu memnuniyetle öldürdü. Tatmin olmuş biçimde, kehaneti tamamen unuttu ve bilgeler de ondan bir daha bahsetmedi.

Avram üç yaşına geldiğinde, göğü ve yeri kimin yarattığını düşünerek aramaya başladı. Bir gün anladığını düşündü: Güneş her şeyi yarattı. Güneş’e dua etmeye başladı. Sonra, gece yaklaştı ve Güneş battı. Çevresinde binlerce yıldız ile birlikte Ay doğdu. O zaman Avram, Ay’ın göğü ve yeri yarattığını, yıldızların da onun hizmetkarı olduğunu sandı. O gece Ay’a dua etmeye başladı.

Ertesi sabah, Ay’ın battığını ve Güneş’in doğduğunu gördü. Kendi kendine, “Bunların hiçbirinin göğü ve yeri yaratmadığı açık. Tüm dünyayı yöneten gökte bir Tanrı olmalı” dedi. Babası Terah’a gitti ve ona “Göğü ve yeri kim yarattı diye sordu?” Terah, etkileyici bir put getirerek, “Beni, seni ve tüm dünyayı yaratan tanrı budur” diye yanıtladı.

Avram, annesine giderek ondan bu put için güzel yiyecekler ve bir korban hazırlamasını istedi. Avram, yiyeceği putun önüne koydu, fakat daha sonra geri geldiğinde yemeğe dokunulmadığını gördü. Yiyecekler bıraktığı gibi duruyordu. [Yavaş yavaş bu putların cansız heykeller olduğunu kavramaya başladı. Kimsenin ona rehberlik edemeyeceğini görerek, kendi kendine gerçeği bulmaya karar verdi.]12

Avram’ın Tanrı’yı keşfetmek için bu kadar çok çaba göstermesi üzerine, İlahi Mevcudiyet ona rehberlik etmeye başladı. Tanrı, ona tüm putların insan yapımı heykellerden fazlası olmadığı bilgeliğini verdi. Avram manevi olarak geliştikçe, melek Gavriel geldi ve ona birçok sırrı öğretti.

Bazıları, Avram’ın ailesini putlara tapmaktan vazgeçiremeyeceğini anlayınca onları terk etmeye karar verdiğini söyler. Noah ve Şem tarafından kurulan akademiye gitti, orada 39 yıl geçirerek ilahi sırları öğrendi. Kimse onun kim olduğunu bilmiyordu. Orada büyük özen ve sabırla, harici kaygılardan uzak biçimde çalıştıktan sonra büyük bir bilge oldu. Ayrıca yaygın putperest dinin tamamen akılsızlık ve insanların ağaç ve taştan fazlası olmayan putlara taptığını anladı.13

Avram sadece üç yaşındayken, Tanrı’nın doğasını anlamaya başladı. 48 yaşına geldiğinde onu iyice anladı.14

Avram’ın annesi oğlu ile çok gurur duyuyordu ve Terah’a onun başarılarından bahsetti. Nimrod’un valisi olarak Terah, kralın bir tanrı olduğuna inanıyordu ve Nimrod’a çabucak gidip “İnsanların senin tanrı olduğuna olan inançlarını unutmalarını sağlayacak olan bir çocuğun krallığında doğacak olduğunu gördüğün rüyayı hatırla. Bu kişi oğlumdan başkası değil. Karım beni kandırdı. Karnının şişmeye başladığını gördüm fakat beni hasta ve bu nedenle karnının şiş olduğuna ikna etti. Dikkati çekmeden sessizce gitti ve bana söylemeden gizlice bir çocuk doğurdu. Onun tuhaf fikirleri öğrenerek birçok yıl geçirdiğini bana şimdi söylüyor. Dünyada gerçek tek bir Tanrı olduğunu, senin hatalı ve bir şarlatan olduğunu duyuruyor” dedi.

Bunun duyunca Nimrod korku ile titremeye başladı. Bilge kişilerden tavsiyelerini istedi. “Senin en alt hizmetkarından daha alt birinden niye korkuyorsun? Onu yakalat, ona ne yapacağını karar verene dek onu hapse at” diye yanıtladılar.

Şeytan bir insan kılığına girdi ve Nimrod’a “Şuna bak! Tek bir adam yüzünden tüm krallık titriyor! Yapılacak en iyi şey, ona savaş ilan etmektir. Bin tane silahli savaşçı al, hemen yakalasınlar.”

Kral, krallığının her yanında hemen bir kraliyet duyurusu ilan etti . Avram’ı yakalamak için her yönden gönüllü onbinlerce insan geldi.

Etrafının büyük bir ordu tarafından sarıldığını gören Avram korktu. Tanrı’ya dua etmeye başladı: “Ne yaptıysam, Sen’in görkemin için yaptım. Bana merhamet et ve beni bu düşmanlardan kurtar.” Tanrı, Avram’ın duasını duydu ve ona korkmamasını, Tanrı’nın onun yanında olduğunu söylemek için melek Gavriel’i gönderdi. Alanı büyük bir bulut kapladı ve ortamı zifiri karanlık yaptı. Nimrod’un adamları bunu gördüğünde korktular ve ona döndüler. Sonra, Nimrod ve adamları Babil’e döndüler.

Gavriel, Avram’a Nimrod’u Babil’e kadar takip etmesi gerektiğini, bunun Tanrı’nın emri olduğunu söyledi. Avram, “Ama hazırlıklarımı yapmadım. Ne yiyecek için param ne de savaşmak zorunda kalırsam kullanacağım silahlarım var. Ben sadece bir kişiyim – ne yapabilirim ki?” diye yanıtladı.

Gavriel, “Hiçbir şeye ihtiyacın yok. Babil’e seni omuzlarımda taşıyacağım. Bu, Tanrı’nın senin yanında olduğuna dair bir işaret olacak” dedi. Bir anda Avram Babil’e nakledildi. Hemen şehirde dolaşmaya başlayıp, “Tapmanız gereken Tek Tanrı’dır. O Bir’dir ve O’nun ismi Bir’dir. O, göğün Tanrısı, yerin Tanrısı ve Nimrod’un Tanrısı’dır. Ben, Avram, Tanrı’nın kuluyum. Doğruyu söylediğimi hepiniz kabul etmelisiniz” dedi.

Şehir içerisinde dolaşırken, Avram annesi ve babası ile karşılaştı. Onlara, “Nasıl olur da Nimrod’un bir heykeline tapabilirsiniz? Konuşamayan bir ağzı ve görmeyen gözleri var. Onun size ne yararı var?” diye sordu. Bu sözleri duyunca Terah onu eve getirdi ve Babil’e nasıl geldiğini sordu. Avram, “Bir gün içinde başka bir kişinin kırk gün içinde tamamlayabileceği yolu gidebilirim” diye yanıtladı.

Terah, çabucak gidip bunu Nimrod’a anlattı. Tüm saray halkı bu haber karşısında şaşırdı ve Nimrod bir kez daha danışmanlarına ne yapılması gerektiğini sordu. Ona, yedi gün sürecek olan büyük şölene tüm halkın davet edildiğini ilan etmesini tavsiye ettiler. Bu şölen, tüm sokaklar ve avlularda kutlanacaktı. Herkes en iyi kıyafetini giymeliydi. Yedi günün sonunda, herkes Nimrod’un huzurunda kraliyet sarayında düzenlenecek olan özel şölene katılacaktı.

Herkes toplandığında Nimrod kraliyet tahtına oturdu ve Avram’ı çağırdı. Babası ile birlikte içeri girince, Avram doğrudan Nimrod’a yürüdü ve tahtını sarsmaya başladı. Avram, “Tanrı müstehakını versin Nimrod! Göğün ve yerin Tanrısı’na inanmıyorsun. Bir olan ve ismi Bir olan, ne uyuyan ne uyuklayan Yaşayan Tanrı’yı tanımıyorsun. Tüm takip ettiklerin gümüş ve altından yapılmış değersiz putlar” dedi.

Avram bu şekilde, Nimrod’u herkesin önünde azarlayarak ve küçük düşürerek devam etti. Kraliyet odasındaki tüm putlar sallandı, düştü ve paramparça oldu. Avram’ın ithamını duyunca Nimrod ve adamları şaşkına döndü; bir saatten daha uzun süre şok halinde, neredeyse bilinçsiz durumda kaldılar.

Şoku atlattıklarında Nimrod, Avram’a “Bu senin sesin miydi yoksa Tanrı’nın sesi miydi?” diye sordu. Avram, “Benim sesimdi. Ve ben yüce ve kudretli Tanrı’nın yarattıklarının en küçüğüyüm” diye yanıtladı. Nimrod bunun üzerine inanarak, herkesin önünde, “Senin Tanrı’n kesinlikle tüm krallardan büyük. Tartışacak daha fazla bir şey yok” diye ilan etti. Bunu söyleyerek, Avram’ın babası ile birlikte evine dönmesine izin verdi.

Birkaç güç sonra, Terah hasta oldu. Hayattaki iki oğlundan, Avram ve Aran’dan birkaç putu satıp eve para getirmelerini istedi. O dönemde, Terah’ın işi put satışıydı. Hasta olduğunda, oğullarından dükkandaki işleri ellerine almalarını istedi.

Bir gün, Avram babasına yaklaştı ve ona göğü ve yeri kimin yarattığını sordu. Terah, “Hala bilmiyor musun? Büyük ve küçük putlarla dolu dükkanımda birkaç yıl geçirdin. Bunlar, evrenin efedileri, seni, beni ve tüm yaratıkları yaratanlardır” dedi.

Avram, hemen annesinin yanına gitti ve ondan en iyi yemeği pişirmesini istedi. Bu yemeği, onun dualarını kabul etmeleri için putlara sunu olarak getirmek istedi. Avram tüm yemeği aldı, yemeği ve putları bir odaya kapattı. Bir gün geçtikten sonra, birşey yeyip yemediklerini görmek için içeri baktı; elbette ki, yememişlerdi. Sonra Avram bir çekiç aldı, en büyük putun dışındaki tüm putları parçaladı. Sonra çekici en büyük putun eline yerleştirdi.

Bu sırada Terah, sanki biri odun kesiyormuş gibi çıkan gürültüyü duydu, odaya koştu ve Avram odadan çıkarken onunla karşılaştı.Terah bu maddi değeri olan putları parçalanmış görünce, Avram’ı böyle bir işe kalkıştığı için öldürmeye hazırdı. Avram kendini savunarak, “Benim kötü niyetim yoktu. Tüm yaptığım putlar için biraz yemek getirmekti. Küçük olan büyük olanlardan önce yemeğe başladı. Büyük olan da kendisine gerekli saygıyı göstermedikleri için eline çekici alıp küçük olanları parçalamaya başladı. Kendin bakabilirsin – elinde hala çekici tutuyor. Bana inanmıyorsan, ona sorabilirsin!” dedi.

Terah sinirlenerek bağırdı, “Bunlar senin yalancı olduğunun kanıtı! Putlar canlı değildir! Konuşamazlar! Onlar sadece tahta ve taş!”

Avram gülümsedi. “Öyleyse nasıl oluyor da onların göğü ve yeri yarattığına inanabiliyorsun?” Devam ettikçe ifadesi sertleşti, “Canlı değiller ve hatta hareket bile edemezler. Onlara niçin tapıyorsun? Senin ve çevredeki herkesin böyle bir mantıksızlık ile hayatlarını harcadıkları için üzülüyorum. Özellikle gökte yüce Tanrı’nın varken. O’nun hakkında sana öğretmek istedim ama sen ilgilenmiyorsun. Sonunun acı olacağını farketmiyorsun. Enoş’un nesline ve tufanda perişan olanlara ne oldu bak. Sadece putlara taptıkları için yok edildiler. Lütfen baba, söylediklerimi dinle. Bu heykellere tapmayı bırak. Bu kötülüğe kendini kaptırma.”

Avram dükkana giderek, iki tane putu aldı, çevrelerine ipi sardı ve seyyar satıcılık yapıyormuş gibi onları sokaklarda sürükledi. Haykırarak, “Satılık faydasız putlarım var. Konuşamayan ağızları, göremeyen gözleri, duyamayan kulakları var. Ayakları üzerinde yürüyemiyorlar bile” dedi. Yine de insanlar satın almaya geldi. Bunun üzerine Avram müşteriyi azarlayarak, “Burada elli yaşındasın. Dün yapılmış bir heykele nasıl taparsın?” dedi. Bu şekilde müşterileri uzaklaştırdı.15

Şehirde putları satarken, tapmak için büyük bir put arayan yaşlı bir adama rastladı.

“Ama seni geçen hafta kardeşim Aran’dan bir tane satın alırken gördüm” dedi Avram. “Niçin bir tanesine daha ihtiyaç duyuyorsun?”

“Eve getirdim ama hırsızlar o putu çaldı.”

“Bir heykele nasıl tapabilirsin? Kendisini dahi koruyamıyor. Seni nasıl koruyacak?”

“Kime tapmalıyım o zaman? Başka bir tanrı bilmiyorum.”

“Gökte yüce Tanrı’nın var olduğunu bilmelisin. O, Nimrod’un Tanrısı, Terah’ın Tanrısı ve tüm dünyanın Tanrısı’dır. Kendisini bir tanrı yerine koyan Nimrod’a tapmak çok yanlıştır.”

“Bugün, yeniden başlıyorum. Bundan sonra, senin Tanrı’na tapacağım. Ancak, bana garanti vermeni istiyorum. O’ndan nasıl bir yardım umabilirim?”

“Birincisi, senden çalınan sana geri dönecek. İkincisi, cehennem yargısından kurtulacaksın.”

Yaşlı adam Avram’dan kendisine bazı kısa dualar öğretmesini istedi. Avram ona şu gibi kısa dualar öğretti:

“Tanrı, yukarıda gökte ve aşağıda yerde Rab’dir, başkası yoktur. O Bir’dir ve başkası yoktur. Ölümü getiren ve yaşam veren O’dur. Kulu Avram, O’nun halkı içinde güvenilirdir.”

Sonra, yaşlı adam yollarını değiştirdi ve daha önce yapmış oldukları için tövbe etti. Ertesi gün, hırsızların ondan almış olduğu her şeyi geri getirdiklerini gördü. Tüm gününü dolaşarak dinleyen herkese Avram’dan duymuş olduğu şeyleri anlatarak geçirdi. Sonuç olarak, birçok kişi Nimrod’a tapmayı terk etti. Nimrod bunu öğrendiğinde çok öfkelendi ve yaşlı adamı öldürttü.16

Bu sırada, halkın çoğunluğunun Avram’ı takip etmeye başladığını görünce, Nimrod onunla ilgili olarak ne yapması gerektiğini bulmaya çalışıyordu. Bir gün, Nimrod bir ziyafet çekerken, Avram geldi ve Terah’a yapmış olduğu gibi tüm putlarını kırdı.Nimrod kendisini tanrı ilan etmiş ve göğü ve yeri yaratmış olduğunu iddia ediyordu. Avram ona, “Tamam, sen tanrısın. Güneş doğudan doğar, batıdan batar. Bir tanrı için Güneş’i doğudan batırmak ve batıdan doğrumak kolay olmalı. Bunu yap, sana inanacağım ve sana tapacağım. Ama yapamazsan, uyarıyorum. Tanrı bana tüm putlarını yıkma gücü verdi ve bana seni öldürme gücü de verebilir” dedi.17

Nimrod bu sözleri duyunca hiddetle titredi, Avram’a zincir taktırdı ve onu zindana attırdı. Gardiyanlara Avram’a sadece ekmek verilmesini ama su verilmemesini emretti. Bunun üzerine melek Gavriel bir kez daha ona göründü ve hücresinde onun için bir çeşme yaptı. Her gün melek ona yiyecek getirdi ve onu bir an bile terk etmedi.

Kral sonra, şehirdeki tüm bilge kişileri bir araya getirerek, kralı herkesin önünde küçük düşürmek ve putlarını kırmanın karşılığı olarak Avram’a hangi cezanın verilmesi gerektiğini sordu. Tümü Avram’ın canlı olarak yakılması konusunda hemfikir oldu. Nimrod, kralın dostu olan her kişinin bu dava için bir dolu odun getirmesini duyurdu. Kırk gün boyunca krallığın tümünden insanlar yakmalık odun getirdiler.18

Nimrod’un Ur Kasdim adlı bir köyde çok büyük bir fırını vardı. [Çeviren’in notu: Burası, yaygın olarak sanıldığı gibi eski Ur şehri değildir.] Tüm odun buraya getirildi. Fırının üç gün üç gece, ta ki köydeki insanlar yakıcı sıcaklığa dayanamayacak duruma gelinceye kadar yakıldı. Tüm şehir, bir sauna gibi sıcaktı. Her yerden erkek ve kadınlar Avram’ın canlı olarak yakılmasını izlemek için toplanmıştı. Halkın yanında, Nimrod’un binlerce adamı da vardı. Nimrod’un muhteşem zaferini görmek için birbirleri üzerine çıkmış, sokaklarda dizilmiş ve çatıları doldurmuşlardı.

Nimrod’un danışmanları Terahın da başka bir çocuğu Avram ile değiştirmesi nedeniyle yakılması gerektiğini önerdiler. Nimrod, Terah’ı çağırdı ve “Eğer bana gerçeği söylersen güvende olacaksın. Ama bana yalan söylersen, seni oğlun ile birlikte yakacağım” dedi.

Terah, “Danışmanların sana doğru söylemiş. Ancak bunu yapmamın tek nedeni oğluma duyduğum acıma duygusuydu” diye yanıtladı.

“Bu kimin fikriydi?” diye sordu Nimrod.

“Neden, oğlum Aran bunu tasarladı“ diye yanıtladı Terah.

Aslında bu doğru değildi. Terah sadece kendini kurtarmak için oğlu Aran’ı suçlamıştı. Aran da Avram ile birlikte yakılma cezasına çarptırıldı.

Nimrod, Avram’ın yakılmak üzere zindandan çıkarılmasını emrettiğinde, gardiyan şöyle yanıtladı, “Bu adam içecek bir şeyi olmadan bir yıldır zindanda. Çoktan ölmüş olmalı.” Nimrod, “Umurumda değil. Git ve bak bakalım hayatta mı? Eğer hayattaysa, yakılmak üzere onu buraya getir” dedi. Gardiyan gitti ve Avram’ı canlı ve dinç buldu.

Gardiyan, hayretler içinde kalmış olarak, “Kim sana yiyecek getirdi?” diye sordu. “Göğün Tanrısı” diye yanıtladı Avram. “O tüm yaratıkları besler ve beni de O ayakta tuttu.” Gardiyan, Tanrı’nın dostluğunu kazanana dek bu şekilde devam etti. “Senin Tanrı’nın tapılması gereken tek gerçek Tanrı olduğuna inanıyorum. Bu mucizeyi kendi gözlerimle gördüm. Nimrod bir yalancı ve sahtekar!” dedi.

Baş gardiyanın fikrini değiştirip Avram’a katıldığı Nimrod’a söylenince, Nimrod onun da öldürülmesini buyurdu. Boynunu vurmak için birçok deneme yapılsa da her seferinde kılıç boynunda kırıldı. Sonunda, onu öldüremediler.

Sonra Nimrod görevlilerini Avram’ı ateşli fırına atmaları için gönderdi. Her seferinde Avram’ı içine atmak için fırına yaklaştıklarında, iç kısımlarından alevler fışkırıyor, onları yakarak öldürüyordu. Avram zarar görmediği halde, birçok görevli bu şekilde öldü.

Şeytan daha sonra kendisini insan kılığına soktu ve Nimrod’a Avram’ı uzaktan fırına atmanın bir yolu olduğunu söyledi. Çiviler, ip ve kalasların getirilmesini buyurdu ve uzaktan fırlatmak için bir mancınık inşa etti. Mancınık, büyük taşları fırına fırlatarak, üç kez denendi. Sonra Avram’ı bağladılar ve fırına atılmak üzere onu mancınığın üzerine yerleştirdiler. Kardeşi Aran da yanına yerleştirildi.

Yakılmak üzere kıyafetleri çıkartıldığında Şeytan, Avram’a geldi ve “Bu alevlerden kurtulmak istiyorsan, Nimrod’un önünde diz çök” dedi. Avram, “Tanrı senin müstahakını versin Şeytan!” diye yanıtladı. Avram Tanrı’ya dua ederken, annesi Nimrod’un önünde diz çökmesi ve kurtulması için ağlayarak ve yalvararak ona geldi. “Canım anne, Nimrod’un ateşi eninde sonunda sönecek. Ancak başka bir ateş var – cehennem ateşi – ve bu asla sönmeyecek” dedi.

İki kardeş, sonra fırına atıldı. Aran’ın inancı kusursuz olmadığı için, çabucak yandı. Mancınık üzerine yerleştirilmiş olan oniki adam da fırından çıkan alevin onları yutması sonucu yanarak öldü. Ama Avram, Tanrı’nın Kendisi tarafından kurtarıldı.19

Bazı kişiler, İsrael’in koruyucu meleği olan Mihael’in Avram’ı korumak için gönderildiğini söyler.

Fırın çok sıcak olmasına rağmen Avram serindi.

Bazı kişiler, [sadece Avram’ın fırına atıldığını söyler.] İnsanlar, Avram’ın hiç zarar görmediğini görünce bunun kardeşi Aran sayesinde olduğunu söylediler. Aran’ın büyük bir büyücü olduğu biliniyordu ve ateşin Avram’a zarar vermemesi için büyü yapabilirdi. Kötü Aran kendi kendine, “Eğer Avram canlı kurtulursa, onun tarafına katılacağım. Eğer kurtulmazsa, Nimrod’a olan inancıma sadık kalacağım” dedi. Fırından bir alev fışkırdı ve Aran’ı yakıp tüketti. Yanmış bedeni sonra babası Terah’ın önüne kondu. [“Aran, babası Terah henüz hayattayken /Terah’ın huzurunda, doğduğu yer olan Ur Kasdim’de öldü” (Yaratılış 11:28) ayetinin anlamı budur.]20

Diğer kişiler, Avram’ın niçin yanmadığını, azizliği sayesinde mi yoksa Aran’ın kardeşi olduğu için mi yanmadığını anlamak için Aran’ın Nimrod’un adamları tarafından ateşe atıldığını söyler. Onu fırına getirdiklerinde Aran’ın akciğerleri yakıcı ateş nedeniyle yandı. Ölmekte olduğunu görünce, onu fırına atmadılar, Terah’ın huzuruna getirdiler ve orada öldü. Sonra, tümü Avram’ın büyüklüğüne inandılar.21

Herkes, Avram’ın ateşin içinde üç gün üç gece yürüdüğünü gördü. İlk haberler Nimrod’a ulaştığında, bunun bir şaka olduğunu düşündü. Sonra mucizeyi kendi gözleri gördü, Avram’ın fırından çıkarılmasını buyurdu. Bunu söylemek yapmaktan daha kolaydı, çünkü; fırın o kadar sıcaktı ki kimse yanına yaklaşamıyordu. Nimrod’un sekiz tane adamı cesurca Avram’ı çıkartmaya çalışsa da bu süreçte yandılar. Nimrod, bunun mümkün olmadığını görünce, Avram’a seslendi, “Senin göğün yüce, kutsal ve gerçek Tanrı’sının gerçek bir hizmetkarı olduğunu kabul ediyorum. Dışarı çık!”22

Avram, dışarı çıktı ve Nimrod’un karşısına geldi. Orada bulunan halk Avram’ın bir tanrı olduğunu düşünerek önünde diz çökmeye başladılar, Nimrod da aynı şeyi yaptı. Bunun üzerine Avram şunu ilan etti, “Ben hiçbir şeyim. Benim önümde eğilmeyin. Göklerdeki gerçek Tanrı’ya inanın.”

Nimrod sonra Avram’a en iyi hizmetkarlarından iki tanesini ve birçok hediye verdi. Bunlardan biri hayatının kalanında Avram’a hizmet edecek olan Eliezer’di.

Bazı kişiler Eliezer’in Nimrod’un oğlu olduğunu söyler.23

Nazırlar ve soylular da Avram’a hediyeler verdiler ve büyük bir ihtişam ile evine kadar ona eşlik ettiler.

O zamanda yaşayan herkes Avram’ın Tanrı’nın gücü aracılığı ile kurtarıldığını anladı. İnsanlar çocuklarını Avram’ın çadırına getirir ve “Senin Tanrı’ya olan büyük inancını gördük. Lütfen çocuklarımıza bildiğin iyi ve doğru yolları öğret” derdi.24

Köy’ün adı, [daha önce Kasdim olarak adlandırılan] Avram’ın mucizevi kurtuluşunu anmak için Ur Kasdim olarak değiştirildi.25 [Ur (אוּר) “alev” anlamına gelir ve fırını ima eder.] VayeVareh David’de sabah duasında, şu ayeti tekrarlarız, “Sen Rab Tanrı’sın, Avram’ı seçen, onu Ur Kasdim’den çıkaran, ona Avraam adını verensin.Onu kendine yürekten bağlı buldun” (Nehemya 9:7).

İki yıl sonra, Nimrod rüyasında tüm halkı ile birlikte fırının başında durduklarını gördü. Avram’a benzer birinin elinde kılıçla kralı öldürmek üzere koştuğunu gördü. Korkarak o yerden kaçtı. Bu adam kafasına bir yumurta fırlattı ve bu yumurta Nimrod’un tüm adamlarını yutan büyük bir nehre dönüştü. Sadece kendisi ve üç kişi daha kurtuldu – ama Nimrod bu adamlara baktığında, o adamların kendisinin eşi olduğunu gördü. Nehir sonra büzülerek tekrar yumurtaya dönüştü ve yumurtadan bir kuş çıktı. Kuş, Nimrod’un başı etrafında uçtu ve Nimrod’un gözlerini oydu.26

Nimrod uyandığında son derece rahatsız oldu. Tüm danışmanlarını çağırdı ve rüyasını onlara aktardı. Biri söz aldı ve şöyle dedi, “Bu rüya kötü bir belirti. Avram’ın elinde çok büyük ıstıraplar çekmeye hazırlan. Zaman içerisinde sana karşı büyük bir savaş açacak ve tüm adamlarını öldürecek.

Kuşun gözlerini oyduğunu görmen de uğursuz bir anlama sahip. Eli yıl önce gördüğün rüyayı hatırla. O zaman bir oğulun doğarak senin tanrı olduğuna dair inancı yok edeceğini öngörmüştün. Yaşadığın sürece seni zavallı biri yapacak. Niçin onu öldürüp bu sefaletten kurtulmuyorsun?”

Nimrod bu tavsiyeden memnun oldu ve birkaç gizli ajanını Avram’ı yakalamak üzere gönderdi. Avram’ın hizmetkarı Eliezer saraya serbestçe girip çıkabiliyordu. Eliezer bu haberin duyumunu alınca bunu Avram’a iletti ve onun derhal kaçması için uyardı. Avram, Babil’e kaçtı ve Noah ile Şem’in akademisinde saklandı.

Avram’ın evince birkaç baskın yapılıp Avram bulunamayınca, Nimrad gitgide tüm olayı unuttu. Avram, Nimrod ile ilgili olarak hala endişeliydi ve babası Terah’a bir mesaj gönderdi: “Bu toprakları terk etmen senin için en iyisi, çünkü; Nimrod’dan korkuyorum ve burada sonsuza dek saklanamam. Ayrıca senin için de korkuyorum. Birçok yıl Nimrod’un valisi olarak kaldın ve sen onun dostun olduğunu düşünsen de senin başını vurduracak. Bunun yanında, oduna tapan putperestlar arasında yaşamak sana hangi iyiliği getirebilir? Tüm paranı kaybedebilirsin ama servet geçicidir. Tavsiyemi dinle ve Tanrı’ya huzur içinde hizmet edebileceğimiz Kenaan topraklarına göç edelim.”

Noah ve Şem’de Terah’ı Avram’ın haklı olduğu konusunda ikna etti. Terah fikrini değiştirdi ve göç ettiler. Tora bu nedenle, “Terah, oğlu Avram’ı, Aran’ın oğlu Lot’u ve gelini – Avram’ın eşi – Saray’ı aldı. Onlarla birlikte, Kenaan ülkesine gitmek üzere Ur Kasdim’den ayrıldı” (Yaratılış 11:31) demektedir.

Avram’ın doğum yeri konusunda otoriteler arasında görüş ayrılığı vardır. Bazıları, Terah’ın doğup büyüdüğü yer olan Ur Kasdim olduğunu söyler. Bazıları Haran’da doğduğunu, sonra Terah’ın Ur Kasdim’e göç ettiğini ve Aran’ın orada doğduğunu söyler. Başka bir görüşe göre, Avram (Kutha) Kuta’da doğmuştur [Bir Babil kentidir ve buradaki Asurlu sömürgeciler daha sonra (Samiriye) Samarya’ya yerleştirilecektir (bakınız Targum 2 Krallar 17:24)].27 

[Avram, Haran’a vardığında,] orada bulunan güneş tapıncına sahip kişiler ile büyük bir tartışmaya girince, kral tarafından hapse atıldı ve orada birçok gün kaldı. Kral, Avram’ın diğerlerini de kendi tarafına çekebileceğinden korkmaya başlayınca, tüm malını ona vererek onu şehir dışına çıkardı ve Kenaan topraklarına gitmesini buyurdu.

Avram, nereye gitse Tanrı’nın büyüklüğünü duyuruyordu. Her kişi ile onun tek gerçek Tanrı’ya inanmasına ikan etmek için nasıl konuşması gerektiğini biliyordu. Bu yol ile, tümüne Tanrı’ya hizmet etmenin temel ilkelerini öğrettiği binlerce kişiden oluşan takipçi topladı.28

Avran bu konu ile ilgili birçok kitap yazdı. Bu kitaplardan biri Yaratılış Kitabı’ydı (Sefer Yetzirah). Bunların tümü Yitshak’a verildi ve ondan da Yaakov’a geçti. Yaakov bunu oğullarına iletti ve herkesin Tanrı’nın buyruklarını nasıl yerine getireceğini öğrenebileceği akademinin başına Levi’yi seçti. Ayrıca, Levi oymağının putlara tapanları cezalandırmak ile görevli olmasını buyurdu.

Avram sayesinde, yalnızca Tanrı’ya tapan yeni bir ulus doğdu. Bunlar İsrael halkı oldu. Ayrıca, İsrael Mısır’dayken birçok Yahudinin putlara taptığını görsek de, Levi oymağı asla böyle bir tapınmaya dahil olmamıştır.

Burada şu mantıklı soru sorulabilir. Şem ve Ever o dönemde hayattaydı; niçin onlar Avram’ın yapmış olduğu gibi insanlara putlarını parçalamalarını öğretmemiştir? Putlara tapma topluma açık bir olaydı ve birçok dükkan put satışı yapıyordu. Hatta, bu iş görmüş olduğumuz gibi Terah’ın da işiydi.

Şem ve Ever Kenaan’da, Avram ise Babil’de yaşıyordu. O’nun putları parçaladığı yer orasıydı. Kenaan topraklarında [topluma açık putperestlik henüz yoktu] ve Avram yalnızca dolaşıp insanlara tövbe etmeleri ve yollarını değiştirmelerini tavsiye ediyordu. Bu bakımdan, Şem ve Ever’den daha büyüktü.29

Bu noktada sorulması gereken başka bir soru vardır. İlk on neslin soy kütüğünde, Adam’dan Noah’a kadar, her nesil anlatımı şu sözlerle sona erer, “ve öldü” (karşılaştır Yaratılış 5:5 vb.) İkinci on nesilde ise, Noah’tan Avraam’a kadar, “ve öldü” ifadesi yer almaz.

Bunun nedeni, Tanrı bir tufan olmasına hükmetmiştir ve ilk on nesil insanlarının Tufan’da yok edilmiş olduğunu düşünülebilir. Tora bu nedenle, “ve öldü” der, bize onların yataklarında öldüklerini öğretir. Onlar dürüst insanlardı ve Adam’ın öldüğü gibi öldüler.

İkinci on nesil için ise, Noah’tan Avraam’a, onların öldüklerini söylemeye gerek yoktur. Tora sadece bize ne kadar süre yaşadıklarını ve kaç tane çocuğa sahip olduklarını anlatır. Bize öldüklerini söylemesine gerek yoktur, çünkü Adam’ın günahı nedeniyle dünyaya ölüm gelmiştir ve hiç kimse bundan kaçamaz.30

Bazıları bunu başka bir biçimde cevaplar. İlk on nesil, dürüst çocuklar yoluyla hayatta kalmadıkları için, onların öldüklerini söylemek uygundur. [Tora’da fiilen bahsedilmiş olan nesillerinden gelen kişiler haricinde] tüm soyları Büyük Tufan’da ölmüşlerdir. Ancak ikinci on nesilde, Noah’tan Avraam’a, dürüst çocukları yoluyla hayatta kalmışlardır ve “öldükleri” söylenemez. Biri kişi ardında iyi bir çocuk bırakırsa, sanki yaşıyor gibidir ve “yaşayanlar” arasında sayılır.31

NOTLAR:

10. Zera Berah, Bölüm 1.

11. Sefer HaYaşar; Bahya, Leh Leha.

12. Bahya, aynı yerde; Zohar, Leh Leha.

13. Şevet Mussar.

14. Yalkut Hadaş, 107.

15. Bereşit Rabba; Yafeh Toar, sayfa 233.

16. Şevet Mussar.

17. Bahya, aynı yerde.

18. Şevet Mussar.

19. Bereşit Rabba 44.

20. Targum Yonatan; Zohar, Leh Leha; Yalkut Reuveni.

21. Bereşit Rabba 38.

22. Şevet Mussar.

23.Targum Yonatan, Leh Leha.

24. Zohar, Leh Leha.

25. Ramban.

26. Sefer HaYaşar.

27. Yafeh Toar, sayfa 236; Ramban.

28. Yad, Avodat Kohavim, 1.Bölüm’ün sonu.

29. Raavad, Kesef Mişna, yerinde.

30. Bahya, Abarbanel.

31. Imrey Noam.