Yaratılış 15:11-21

Leşlerin üzerine akbabalar indi, ama Avram onları kovaladı. Güneş batarken Avram trans haline girdi ve işte üzerine dehşet verici bir zifiri karanlık çöküyordu. [Tanrı] Avram’a “şunu iyi bil ki, soyun, kendilerine ait olmayan topraklarda 400 yıl boyunca yabancı olacak” dedi. “Onlara kölelik edecekler ve onlara eziyet edecekler. Ancak Ben, onların kölelik edecekleri ulusu da yargılayacağım ve bunun ardından [çocukların,oradan] büyük bir servetle çıkacaklar. Sen ise huzur içinde atalarına katılacak ve iyi bir yaşlılık sonucunda gömüleceksin. Buraya [ancak] dördüncü nesil dönecek; zira Emoriler’in günah sınırı bu zamana kadar tamamlanmayacak”. Güneş battı, zifiri karanlık oldu. Ve birden, kesik parçaların arasından, dumanla tüten bir ocak ve yanan bir meşale geçti. O gün Tanrı, Avram’la bir antlaşma yaptı ve “Mısır’daki Nehir’den, büyük nehre Fırat Nehri’ne kadar olan bu ülkeyi senin soyuna verdim” dedi. “[Burası,] Keni, Kenizi, Kadmoni, Hiti, Perizi, Refaim, Emori, Kenaani, Girgaşi ve Yevusi [halklarının topraklarıdır]”.

Avram Tanrı’nın ona yapmasını söylediği her şeyi yaptıktan sonra, parçalara ayırdığı hayvanların etini yemek için inen akbabaları gördü. Eti görünce akbabaların hepsi bir arada indi ama Avram onları elleriyle kovdu.

Bundan sonra, Tanrı’nın habercileri olarak hizmet eden derin karanlık ve bir alevli meşale hayvanların parçalarının arasından geçti. Avram’a tüm ülkeyi verdiği antlaşmayı Tanrı, bunun aracılığı ile yaptı. Tanrı sonra Avram’a ülkenin genişliğini, Kutsal Topraklar’ın sınırlarını oluşturan nehirler olan Mısır nehrinden Fırat nehrine kadar gösterdi. Bu alan yaklaşık 400 mil karedir.43

Daha önce Fırat’ın nehirlerin en büyüğü olmadığını, onların arasında ancak dördüncü sırada sayıldığını görmüştük (Yaratılış 2:14). Fırat nehrinin en önemli sayılmasının nedeni, Kutsal Topraklar’ın sınırını oluşturmasıdır, bu nedenle “Büyük nehir” olarak adlandırılır. (Kralın hizmetkarlarına saygı gösterilmesidir.)44

Tanrı, burada toprakları Avram’ın soyuna verilecek olan on ulusu sayar: Keni, Kenizi, Kadmoni, Hiti, Perizi, Refaim, Emori, Kenaani, Girgaşi ve Yevusi. Daha sonra İsrael’in bu ulusların sadece yedi tanesinin topraklarını fethettiğini görürüz. Keni, Kenizi, Kadmoni toprakları ancak Maşiah döneminde fethedilecektir.

Bu anlatımda görünüşte bazı zorluklar bulunmaktadır. Eğer tüm amaç, İlahi Mevcudiyet’in bir hayvanın iki parçası arasından geçmesiyse, neden bir hayvan yeterli değildi? Neden üç farklı türe, her birinden üçer tane ihtiyaç duyulmuştur? Dahası, neden kuşlar iki parçaya ayrılmamıştır?

Bunun açıklaması, Atalarımız’ın başına gelen olayların onların soyundan gelenlerin başına gelecekler için bir işaret olmasında yatar. Sembolizma şöyleydi:

Üç düve, üç kral tarafından yönetilmiş Babil İmparatorluğu ile ilgiliydi: Nebukadnezar, Kötü Merodah45 ve Belşazar.46

Üç keçi, Akdeniz’in batı, kuzey ve güney olarak üç yanına hükmetmiş Yunan İmparatorluğu’nu sembolize etmektedir.

Üç koç, üç kral tarafından yönetilmiş Pers İmparatorluğu ile ilgiliydi: Koreş, Darius ve Ahaşveroş. Pers İmparatorluğu’na hükmeden dört kral (bazı görüşlere göre on kral) olmasına rağmen, bu kişiler önemli olanlarıdır.

Kumru ve güvercin Aram İmparatorluğu’nu sembolize eder. Halkı sessiz, nazikti ve orada yaşayan Yahudiler zulüm görmemiştir. Yine de oradaki insanlar mallarını çalmışlardır, [bu olay akbabaların inişi ile sembolize edilir.]

Tanrı, genel olarak Avram’a dünyaya hükmeden dört imparatorluğu, her birinin ne kadar hüküm süreceğini, sonlarının ne olacağını ve her birinin diğerine nasıl davranacağını göstermiştir.47

Bu uluslar bu hayvanlara, İsrael ise kumruya benzetilmiştir.48 Bu nedenle hayvanlar bölünmüş, kuşlar ise bölünmemiştir.

Tanrı ayrıca Avram’a, Sanhedrinleri (İsrael’in en yüksek mahkemesi) ile her nesildeki bilginleri göstermiştir.

Bu anlatı bize nasıl davranacağımızı da öğretir. Bir kişi sahildeyken ani gelen bir dalga tarafından batırılırsa, en iyi yaklaşım kişinin başını eğerek, dalganın içine dalmasıdır. Benzer biçimde bir kamış esnek olduğu için, en büyük ağaçları kökünden sökecek kadar güçlü fırtınada bile kırılmaz. Bir şey katı ve boyun eğmez ise kolayca kırılır.

Bu bize, sürgünde olduklarında İsraillilerin diğer uluslara boyun eğmesi gerektiğini öğretir. Nasıl Parçalar Arası Antlaşma ölü hayvanları içeriyorsa, İsrael de uluslar arasında sessiz ve göze çarpmaz olmalıdır. Uluslar arasında mevki sahibi olmak isteyen sonunda buna pişman olacaktır.

Avram tüm bunları görünce İsrael için dua etti. Akbabaların etleri yemek için geldikleri görünce, bunun ulusların gelip İsrael’e saldıracaklarına dair bir ima olduğunu düşündü. Tanrı, Avram’a öyle bir zamanda İsrael’in tövbe etmesi durumunda, Avram’ın liyakatının onları koruyacağına dair söz verdi.

Tanrı ayrıca Avram’a Kral David’in uluslara savaş açacağını gösterdi. Ancak, kötüye karşı olan bu savaşı tamamlayamayacak, bu ancak Maşiah zamanında gerçekleşecektir.

Tanrı’nın Avram’a gösterdiği başka bir şey, babası Terah’ın ölmeden önce tövbe ettiğidir. Oğlu Avram’ın liyakatı nedeniyle, yüreği isteklenmişti ve Gelecek Dünya’da payı vardır.49

Bu nedenle herkes, Tanrı korkusuna sahip çocuklara sahip olmaya gayret etmelidir. Avram’ın Terah’ı kurtarması gibi, bir çocuk ebeveynini İlahi cezadan kurtarabilir.

Avram, Parçalar Arası Antlaşma’dayken Tanrı onun soyundan gelenlerin dört yüz yıl boyunca esir olacakları bilgisini ona verdi. Bu, Mısır’daki sürgün dönemiydi. Çıkış Kitabı’nda, bu sürgünün nedenini açıklayacağız.

Tanrı, Avram’dan soyundan gelecek kişilerin Mısır’da çekeceği ıstırabın farkında olmasını istedi. Bu nedenle, bu peygamberlik ona uyanık halde verilmiş olsa da, derin bir transa girdi ve tam bir karanlık ile büyük dehşeti gördü. Sonra Tanrı, Mısır zulmü ile bilgiyi ona rüyada verdi.50

Tanrı, Avram’a soyundan gelenlerin dört yüz yıl boyunca yabancı bir ülkede yabancı olacaklarını söyledi. Gerçekte, İsrailliler Mısır’da çok daha az süre kaldılar. Bu sürgün dönemi ancak, Yitshak’ın doğumu ile başladı. Hesaplama şöyledir:

Yitshak’ın doğumundan Yaakov’un doğumuna dek 60 yıl

Yaakov’un doğumundan Mısır’a gidişine dek 130 yıl

İsrael’in Mısır’da kaldığı 210 yıl

Tümü toplamda dört yüz yıl etmektedir.51

Aynı zamanda Tanrı, Avram’a soyundan gelecek olanların katlanması gereken dört sürgün ile ilgili ipucu verdi. Bunlara şu ayette işaret edilmiştir, “…üzerine dehşet verici bir zifiri karanlık çöküyordu” (Yaratılış 15:12). [İbranice’de genellikle sıfatlar isimlerden sonra geldiği için, bu cümlede kelime sıralaması biraz farklıdır: Ve-hine emah haşeha gedola nofelet alav (וְהִנֵּ֥ה אֵימָ֛ה חֲשֵׁכָ֥ה גְדֹלָ֖ה נֹפֶ֥לֶת עָלָֽיו)52 Kelime kelime tercüme edildiğinde şöyledir, “dehşet verici, karanlık [ve] büyük, üzerine çöktü.”]

“Dehşet verici,” Babil sürgününü ima eder.

“Karanlık,” Pers sürgününü ima eder. Haman zamanında zulümler ile hayatı İsrael için karanlığa çevirmişlerdir. Bu dönemdeki başka bir karanlık, Ahaşveroş’un Yahudiler’in Kutsal Tapınak’ı (Bet Amikdaş) tekrar inşa etmelerini kabul etmemesidir.

“Büyük,” Yunan sürgününü ima eder. Yunan İmparatorluğu’nun 60, bazı görüşlere 120 kralı vardı. Bu kişiler kötüydü çünkü; Yahudiler’e acımasız zulümler yapmışlardı. Başka şeylerin yanında, Yahudiler’e bir öküzün boynuzuna “İsrael’in Tanrısı’nda hiç payımız yok” yazdırmışlardı.53 [Bu tür boynuzlar bebek biberonu olarak kullanılıyordu; yeni doğmuş bebeğin ilk öğreneceği şey buydu. (Çeviren’in notu)]

“Üzerine çöktü,” Roma sürgününü ima eder. Daniel Kitabı’nda gördüğümüz gibi dördüncü büyük imparatorluk olan Roma, Maşiah dönemine kadar sürecektir.54

Tanrı’nın Avram’a tüm bunları göstermesinde önemli bir ders bulunur. Tanrı, onunla bu antlaşmayı yapıp, tüm Kenaan ülkesini ona vereceğine söz verdiğinde, bu hediyenin onun soyundan gelenlerin kurallara uygun biçimde davranması koşuluna bağlı olduğunu bildirmiştir. Günah işlerlerse, bu dört imparatorluğun buyruğu altına girecekler ve Kutsal Topraklar’ı terketmeye zorlanacaklardır.55

Tanrı ayrıca Avram’a nasıl İsrailliler Mısır’da zulme uğrayıp, oradan “büyük servet” ile çıkacaklarsa, bu dört imparatorluktan da görkem içinde çıkacaklarını göstermiştir. Bu, Tanrı’nın sözündeki şu kelime seçiminde görülebilir, “Ancak Ben, onların kölelik edecekleri ulusu da yargılayacağım” (Yaratılış 15:14). Bu ayetteki “da” kelimesi dört imparatorluğu işaret etmektedir; sonları da Paro’nunki ile aynı olacaktır.56

Olayların normal akışında, bir ulus bir ülkeyi ele geçirip şehirlerini yıkarsa ve daha sonra başka bir ulus bu ülkenin kontrolünü ele geçirirse, ilk ülke başka fetihler yapabilir. Ama, bir ulus Kutsal Topraklar’ın kontrolünü kaybettikten sonra, asla başlangıçtaki statüsüne kavuşamaz. [Bu,“üzerine çöküyordu”  sözlerle ima edilerek, ulusların düşeceği belirtilmiştir. Dördüncü imparatorluk çökünce,] İsrael’in kurtuluşunun vakti ve Maşiah gelecektir.57

Bilginlerimiz Tanrı’nın Avram’a dört şey gösterdiğini öğretirler: Cehennem (gehinom, ruhların ölümden sonra cezası), devlet tarafından yapılan zulüm (sürgünü de içeren), Tora’nın verilmesi ve Kutsal Tapınak (Bet Amikdaş). Tanrı şöyle dedi, “Soyundan gelenler bu ikisi; Tora ve Tapınak ile meşgul olursa, bu ikisinden kurtulacaktır: zulüm ve cehennem. Ama ilk ikisini ihmal ederlerse, ikinci çift ile cezalandırılacaktır. Şimdi bu cezaları incele ve hangisini tercih ettiğine karar ver. Çocuklarının hangi cezayı çekmesini istediğini seç, cehennem veya sürgün.”58

Avram şöyle yanıtladı, “Sürgün ve zulüm cezası açıktır ki daha hafif bir cezadır. Bu ceza bedenle ilgilidir ama cehennem ruh ile ilgilidir.”

“Kötü insanlar hakkında konuşmuyorum” diye yanıtladı Tanrı. “O kadar çok günah işleyen kişilerin cezası cehennemde daima yargılanmaktır. Böyle kişilerin günahları sürgün ile ödenemez. Sıradan insan, küçük günahlar işleyen sıradan insan hakkında konuşuyorum ve bu kişiler cehennemde on iki ay cezalandırılır. Cehennemi seçen kişiler için, bu kısa süreli bir cezadır, ancak; sürgün bir ömür boyu sürebilir. Bunun yanında sürgünde birçok buyruğu yerine getirmek mümkün değildir, [çünkü bazı buyruklar Kutsal Topraklar’da yerine getirilebilir. Genel olarak, sürgünde Tora’yı yerine getirmek daha zordur.] Bu nedenle, bu cezalardan birini seçmeden önce iyi düşün.”

Avram orada hangisini seçeceğini bilmeden bekledi. Her cezayı diğerinden daha kötü yapan yanları vardı. Cehennem sadece on iki ay sürüyor olsa da, sert ve acımasız cezayı içeriyordu. Cehennemde görevli varlıklar merhametsizdir ve kurbanlarının ağlayıp özür dilemesine aldırmaz. Sürgünde ise zulmeden kişiler çok gaddar olsa da, onlara rüşvet vermek ya da onları satın almak mümkündür. Soyundan gelen bazı kişiler böyle yapacak kadar varlıklı olabilir.

Öte yandan, cehennem on iki ay sürer ve bu zamandan sonra ıstırap çekmez. Sürgün ise ömür boyu sürer.

Avram tüm gün boyunca oturup Tanrı’ya ne yanıt vereceğini düşündü. Tüm günü düşünerek geçirdikten sonra, Tanrı şöyle dedi, “İkisinden birine karar vermelisin. Karardan kaçamazsın.”

Avram sonra soyundan gelenlerin cehennem yerine sürgüne gitmesini tercih ettiğini söyledi.

Bazıları Avram’ın cehennemi tercih ettiğini söyler. Tanrı, Avram’a çok kısa sürmesine rağmen cehennemin son derece sert bir cezayı içerdiğini göstererek Avram’ı fikrini değiştirmeye ikna etti. Soyundan gelenlerin sürgüne gitmesi daha iyi olacaktı.

Durum böyle kaldı: Yahudiler günah işlediğinde, sürgün ile cezalandırılır.59

Bu sorgulanabilir. Tanrı, Her Şeyi Bilen olduğuna göre ve en iyisinin ne olduğunu bildiğine göre, niçin Avram’a neyi seçtiğini sormuştur? Avram’ın önce cehennemi seçtiği, sonra Tanrı’nın onun fikrini değiştirdiği söz konusu olduğunda bunu anlamak çok daha zordur. Tanrı sonunda ona doğru seçeneğin ne olduğunu söyleyecekse, niye başlangıçta bunu yapmamıştır?

Tanrı’nın bunu yapmasının nedeni, Avram’ın soyundan gelecek olan insanlarla ne derecede ilgilendiğini göstermek içindir. Günah işleseler bile, onların en az derecede cezalandırılmasını istemiştir. Dahası, bu bize Yahudiler’in sürgünden dolayı yakınmaması gerektiğini, çünkü bunun onları cehennemden kurtardığını öğretir. Ömürleri boyunca sıkıntı çektikleri için, ölüm sonrası cezaları çok daha hafiftir.60

Başka bir soru, Avram’ın hangi cezayı seçeceği ile ilgili olarak neden tüm gün düşündüğüdür. Tanrı’ya Kendisi’nin hangisini tercih ettiğini sorabilirdi. Bu kişiler aynı zamanda Tanrı’nın da çocuklarıydı ve O da onlar için en iyisini isterdi.

Ancak daha önce, sürgünün bir yönüyle cehennemden daha kötü olduğunu yazmıştık; kalıcıdır ve sınırı yoktur. Bu durum mevcut sürgünümüz için özellikle geçerlidir. Maşiah’ın ne zaman geleceğini bilseydik, bu zulümden dolayı çok ıstırap çekmezdik. Ama ne kadar süreceğini bilmediğimiz için, her gün bize bir yıl gibi gelmektedir.

Cehennem bilinmeyen bir şeydir. Bu nedenle sürgüne tercih edilebilir gibi görünebilir, ancak kutsal metinlerimizde, bunun aşırı ve feci bir ceza olduğunu okuruz. Bu bahisleri okuduktan sonra bile,  kitapların abarttıklarını düşünerek, insanlar bunları ciddiye almaz.

Bu düşünce şu ayette ifade edilir, “Çünkü, ölümde senin hatıran yoktur; mezarda kim sana şükredecek?” (Mezmurlar 6:6). Mezmurcu, kötü kişiler hakkında konuşmaktadır. Tora’yı okumalarına ve ölümden sonraki cezayı bilmelerine rağmen, bilginlerimizin açıklamalarına inanmazlar. Ölümü kesin ve kaçılamaz bir olay olarak görürüz. Yine de insanlar öleceklerini düşünmez ve bu nedenle Tanrı’ya tapmazlar. Bir kişi, her gün gördüğü ölüm hakkında bile düşünmezken, hiçbir insanın görmediği cehennemi nasıl düşünebilir? Bu nedenle insanlar bunu kabul etmez ve alaya alırlar.61

İsrael, niçin sürgün acısı ile cezalandırılması gerektiğini sorgulayabilir ve bundan şikayet edebilir. Cehennemin hakiki doğasını bilen Tanrı, sürgünün daha hafif bir ceza olduğunu açıklamıştır. Bu nedenle şikayet etmememiz gerekir.

Toa bu nedenle şöyle söyler, “O gün Tanrı, (lemor, לֵאמֹר) diyerek Avram’la bir antlaşma yaptı.” Genel kural olarak, Tora ne zaman lemor kelimesini kullansa, söylenenin diğerlerine de uygulanacağını işaret eder. Örnek, “Tanrı, Moşe’ye konuştu, (lemor) diyerek,” ifadesi Tora’da birçok kez kullanılır. Avram o zamanda bunu hiç kimseye söyleyemeyecek olsa da, bu bölümün önemli bir amacı, Yahudiler’in sürgün ıstırabının cehennemden daha hafif olduğunu bilmelerini sağlamaktır.

Tanrı, Avram’a sürgünü gösterdi ki, kurtuluşun olayların doğal süreci ile değil, Tanrı’dan geleceğini bilsin. Bu nedenle Tanrı ona şöyle dedi, “soyun, kendilerine ait olmayan topraklarda yabancı olacak.” Tanrı şunu söylüyordu, “Bil ki, sürgünü getiren Ben’im. Benzer şekilde, ondan kurtaracak olan da Ben’im ve İsrael’e zulmeden milletlerden de intikam alacağım. Kölelik ettikleri ulus on ceza alacak.” Bu on ceza, VaEra ve Bo Peraşaları’nda anlatılan On Ceza’dır.

Tanrı şöyle devam etti, “Ben, onların kölelik edecekleri ulusu da yargılayacağım ve bunun ardından [çocukların,oradan] büyük bir servetle çıkacaklar.

Mısır, çok yozlaşmış bir ulustu. Açıktır ki, bir kişi daha iyi sınıftan bir insan tarafından tutsak alındığında, yozlaşmış insanlar tarafından tutsak alındığı durumdan daha az ıstırap çeker, ikinci durumda küçük düşmesi çok daha kötüdür. Bu nedenle Tanrı şöyle demiştir, “Ben, onların kölelik edecekleri ulusu da yargılayacağım.” Onlar kendi günahkarlıkları nedeniyle cezalandırılacaktır, çünkü onlar tarafından köle edilmeleri İsrael’in küçük düşüşünü artıracaktır.62

O zaman Tanrı, Avram’a Kızıl Deniz’in ayrılmasını ve Mısırlıların boğulmalarını da gösterdi. Avram o zaman sonunda İsraillilerin Mısır’dan büyük bir servetle çıkacaklarını bildi. Tanrı ayrıca ona Gelecek Dünya’nın varlığını da gösterdi.63

Mısır sürgünü Yitshak’ın doğumu ile başladığı için, daha önce yazmış olduğumuz gibi, Avram kendisinin de Mısır’da köle olacağından endişe etti. Bu nedenle Tanrı ona “Sen ise huzur içinde atalarına katılacaksın” (Yaratılış 15:15) dedi. Bu, Mısır zulmünün onun yaşam süresi içinde başlamayacağı, mutlu ve huzurlu ihtiyar bir yaşta öleceği konusunda ona güvence vermek içindi.

Tanrı ayrıca Avram’a babası Terah’ın tümüyle kötü bir insan olmasına rağmen, şimdi tövbeye yönelmiş olduğuna söz verdi.64

Tanrı, Avram’a, “Şimdi sana Haran’a dönüp, babanı görmeni buyuruyorum. Tövbe etmiş olduğu için, onu ziyaret etmek için çaba göstermen uygundur”dedi. Sonuç olarak, 1. Bölüm’de bahsetmiş olduğumuz gibi Avram, Haran’a ikinci kez döndü.

Tanrı şöyle devam etti, “Sana Kenaan topraklarını vaat ettim ve soyundan gelenler üç nesil sonra oraya sahip olacaklar.” Yaakov Mısır’a göç etti ve üç nesil boyunca orada kaldı: Yaakov’un oğlu Yeuda, oğlu Perets ve Perets’in oğlu Hetsron. Hetsron’un oğlu Kalev, Yeoşua Kitabı’nda gördüğümüz gibi İsrael Ülkesi’ni alanlar arasındaydı.65

Tanrı sonra şöyle dedi, “Kenaan topraklarını sana neden şimdi vermediğimi merak ediyor olabilirsin. Bunun nedeni şudur; ‘tartıları dolmadıkça’ bir ulusu cezalandırmam.66 [Cezalandırılmadan önce, kötülüklerinin belirli bir sınırı geçmesi gereklidir.] ‘Amorilerin günahı o zamanda dek dolmayacaktır.’ Zamanları gelmeden ülkeden çıkarılamazlar ve bu zaman dördüncü nesil olacaktır.”

Bu konuyu okuyan kişi çok şaşırabilir. Avram, Tanrı’nın sevdiğidir. Dah aönce gördüğümüz gibi, Tanrı Avram’a birçok iyi vaatte bulunmuştu. Durum böyleyken, niçin soyundan gelenlerin tutsak alınacaklarını ve zulme uğrayacaklarını bilme ıstırabına katlanması gerekiyordu? Bunu anlamak çok zor görünmektedir

Ancak, bu peraşanın başından beri yazmış olduklarımızı düşünülürse, Avram’ın bazı küçük yanlış davranışlarda bulunduğu görülecektir. Avram çok büyük bir aziz olduğu için bunların yanlış davranış olarak kabul edilemeyeceği söylenebilir. Ama daha önce görmüş olduğumuz gibi, Tanrı azizlere daha titizlikle karşılık verir, Tanrı’nın bu küçük yanlış davranışları göz önüne alması Avram’ın büyüklüğünü kanıtlar.

Yazılanlara baktığımızda , Avram’ın beş yanlış davranışta bulunduğunu görürüz:

Avram’ın ilk yanlışı, Tora bilginlerini ordusuna katmasıydı. Avram, Nimrod ve diğer krallara karşı savaştığında, yanına 318 adam almıştı ve bu kişilerin tümü Tora bilginiydi [o zamanda var olabilecek anlamda]. Savaşa katılmaya çağrılmaları onların kıymetlerinin altındaydı [yine de şikayet etmediler]. Avram yanlış yapmıştı çünkü bu savaş için başka adamları çağırabilirdi.67

Benzer biçimde, Yeuda kralı Asa’nın Tora bilginleri savaşa çağırdığını ve bu nedenle gut hastalığı ile cezalandırıldığını görürüz (1 Krallar 15:23).68

Talmud, Reş Lakiş’in seyahat etmekte olduğunu ve derin bir ırmağa rastladığını aktarır. Bir adam gelir ve Reş Lakiş ondan kendisini ırmağın karşısına taşımasını ister. Irmağı geçerlerken, Reş Lakiş adama sorar, “Kutsal Kitap’ı hiç çalıştın mı?”

“Evet, çalıştım” diye yanıtlar adam.

“Mişna’yı peki?”

“Evet, Mişna’nın [altı maddesinden] dördünü biliyorum.”

“Eğer durum böyleyse, beni suya at” der Reş Lakiş. “Bilgi sahibi biri olduğun için, senden bana hizmet etmeni istemem yasaktır.”

“Ama sana hizmet etmek istiyorum” der diğer adam.

“Bu durumda,” der Reş Lakiş, “sana bir yasa öğretmeme izin ver. O zaman benim öğrencim gibi olursun [ve bir öğrenci öğretmenine hizmet edebilir].”

O zaman Reş Lakiş adama şu yasayı öğretir: Yahudi kadınlar, bir hardal tohumu kadar bile kan görürlerse, kendilerini nidada (menstrual nedenle temiz olmama) kabul ederler. Sonra kendilerini [suya girip, kendilerini temizlemeden önce] yedi temiz gün beklemek zorunda kabul etmişlerdir. Yahudi kadınlar bu uygulamayı kabul ettiğine göre, kocaları da onları bu süre boyunca nidada kabul etmelidir. Bunu hafife almak yasaktır.69

Zohar’da, Rabbi Şimon bar Yohay, Koenlerin Berahası’nı söylemeden önce bir koenin ellerini yıkaması gerektiğini öğretir. Bu yıkama işlemi, bir Levilinin Koen’in ellerine suyu dökmesi ile yapılır, böylece kutsallığın artması sağlanır. Bu uygulama, kutsamayı güçlendirir; eğer elleri bir Levili tarafından yıkanırsa, Koen’in berahası çok daha etkilidir.70

Eğer Koen bilgisiz, Levili ise bir Tora bilgini ise, Levili kişi Koen’in ellerini yıkayarak kendisini alçaltmamalıdır. Tora’nın onuru daha önemlidir. Levilinin bunu yapmayı reddetmesi kibir olarak değerlendirilmemelidir, çünkü; savunduğu kendi onuru değil, Tora’nın onurudur. Bu nedenle, başka bir Levili olmasa bile bunu yapmayı reddetmesine izin verilir ve Koen kendi ellerini kendisi yıkamalıdır.

Bu durum, o Levili’nin bilgisiz Koen’in ellerini birçok kez yıkamış olması durumunda bile geçerlidir. Levili, Tora çalışan bir bilgin ise, Levili’nin bilginliğinin arttığı kabul edilir ve artık bunu yapmayı reddebilir.71

Bu durumun tek istisnası, aynı grup içerisinde bilgin olanlar ve bilgisiz olanlar bulunması ve beraber Koenler Berahası’nı söylemeye hazırlandıklarında geçerlidir. Bilgin olan Levili’nin bilgili Koenlerin ellerini yıkaması zorunluluğu olduğu için, diğerlerinin de ellerini yıkamalıdır. Bunu yapmayı reddederse, bu büyük bir günahtır, çünkü; tüm cemaat önünde bilgisiz Koen’i utandırmaktadır. Bir kişiyi toplum içerisinde utandıran kişinin Gelecek Dünya’da payı olmadığı öğretilir.72

Bu nedenle, bilgili Levili’nin şahsi utancına katlanması, bir başkasını küçük düşürmemesi tercih edilmelidir, çünkü; toplum içerisinde bir başkasını utandırmak kan dökmeye eşittir. İnsanlar bilgin Koen’in ellerini yıkadığını ama diğerinin ellerini yıkamadığını görürlerse, bilgisiz olan çok küçük düşmüş olur. Eğer ikisinin de ellerini yıkamazsa, utandırma olmaz.

Bunların tümü yasaya göredir. Ama bir Levili, bilgisiz bir Koen’in ellerini yıkamak isterse, bunu yapabilir. Bir bilgin kendi onurunu ortadan kaldırma hakkına sahiptir.73

Talmud, Rabbi Eliezer, Rabbi Yeoşua ve Rabbi Tzaduk’un Raban Gamaliel’in oğlu onuruna bir ziyafete davet edildiğini aktarır. Raban Gamaliel’in kendisi misafirlere servis yapar. Rabbi Eliezer’in kadehini doldurmak isteyince, Rabbi Eliezer kabul etmez. Raban Gamaliel büyük bir bilgindir ve Rabbi Eliezer onun kendisine servis yapmasını istemez.

Raban Gamaliel, Rabbi Yeoşua’ya bir kadeh sunar, ancak Rabbi Yeoşua bunu kabul eder. Rabbi Eliezer, Rabbi Yeoşua’ya “Raban Gamaliel’in sıradan biri garson gibi bize servis yapması doğru mudur?” diye sorar.

Rabbi Yeoşua, “Bir garson gibi davranmış daha büyük biri var” diye yanıtlar. “Avraam, kendi döneminin en büyük insanıydı; elbette ki bugünün herhangi bir bilgininden daha büyüktü. Ama üç kişi kendisini ziyarete geldiğinde, onlara servis yapmak için koşmuştu (Yaratılış 18:7). Bunlar gerçekten de melekti ama Avram’a sıradan yolcular gibi görünmüşlerdi. Yine de Avram onlara servis yapmıştı.”

Rabbi Tzaduk söze girerek şöyle der, “Neden Avraam’dan örnek veriyorsunuz? Tanrı’nın Kendisi mükemmel bir örnektir. Tanrı, Evren’in Efendisi olduğu halde, bize servis sunar, bize çiğ ve yağmur verir, böylece tümümüze servis yapar.”74 

Buraya itiraz edilebilir. Bu anlatı, daha büyük olan insanın kendisinden daha alt derecedeki insanlara hizmet etmesi gerektiğini belirtiyor gibi görünmektedir ve bu da daha önce bilgin Levili ile ilgili anlatmış olduğumuz yasa ile çelişiyor görünmektedir.

Aslında, yukarıda bahsedilen bilginler, Raban Gamaliel’in evini sıklıkla ziyaret etmektedir ve onlara servis yapması onun itibarının altında kabul edilmemektedir. Bir ev sahibinin, onlardan daha büyük olsa da misafirlerine servis yapması genel uygulamadır. Yukarıda bahsedilen Levili’nin ise, bilgisiz Koen’in elini yıkama zorunluluğu yoktur. Bu sinagog içerisindedir ve Levili de Koen’in ev sahibi değildir. Aslında, Levili kendi kıymetini korumalıdır ki, insanlar ona saygı göstersin, onları düzelttiğinde onu dinlesinler.75

Tora’nın onuru çok önemli olduğu için, Avram bilginleri askere çağırdığında günah işlemiştir.

Avram’ın ikinci yanlış davranışı, Tanrı ona Kenaan topraklarını vereceğini vaat ettiğinde, Avram bir işaret istemesidir, “Burayı gerçekten miras edineceğimi nasıl bilebilirim?” (Yaratılış 15:8) diye sormuştu. “Bu ülkenin sahibi olacağımdan nasıl emin olabilirim?” diye soruyordu. Avram, Tanrı’nın vaatini sorgulamamalıydı. Tanrı, ölümlü bir insan gibi değildir. Ölümlü bir insan bir söz verirse, fikrini değiştirmesi mümkündür. Öte yandan Tanrı ise daima vaatlerini yerine getirir.76

Avram’ın üçüncü yanlış davranışı, Avram’ın Nimrod’a karşı savaşından sonra, Sedom kralı “İnsanları bana ver, serveti kendine al”(Yaratılış 14:21) dedikten sonra gerçekleşti. Sonra Avram, tutsak aldığı tüm insanları ve ganimeti geri verdi. Yasal olarak, bu kişiler savaş ganimetiydi. Onları kendisiyle beraber tutup, onlara Tanrı’nın yollarını öğretmesi kendisi için daha iyi olurdu. Onları Sedom kralına geri verince, putperestliğe geri döndüler.77

Dördüncü yanlış davranış, Kutsal Topraklar’da kıtlık olup, Avram Mısır’a gittiğinde gerçekleşti. Kenaan topraklarında kalıp, Tanrı’nın ona yemek sağlayacağına güvenmeliydi, çünkü; tüm yaşamın ihtiyacını karşılayan Tanrı’dır.78

Beşinci yanlış davranış, sandığın içine saklayarak Sara’nın hayatını tehlikeye atmasıydı. Tanrı’nın birkaç kez bizzat söz verdiği gibi, Tanrı’nın onları tüm kötülüklerden koruyacağına güvenmesi gerekirdi.79

Bunların tümü Avram için yanlış davranış kabul edilir. Bunların her biri mazur görülebilir olsa da, Avram büyük bir aziz olduğu için onun seviyesinde biri için günah kabul edilir. Bu nedenle soyundan gelenlerin Mısır’da tutsak olmasına hükmedilmiştir. Eğer durum dikkatlice incelenirse, cezanın suça tam olarak uyduğu açıktır. [Avram’ın yanlış davranışları Mısır’ı ve diğer insanları kullanmasını içerir. Bu nedenle, soyunun Mısır’da kötüye kullanılmasına hükmedilmiştir.]

Burada şu mantıklı soru sorulabilir. Tanrı, İsraillilerin Mısır’da 400 yıl boyunca tutsak olmasına hükmettiyse, Paro’yu onları tutsak olması nedeniyle niçin bu kadar sert cezalandırmıştır? Sonuçta Paro, Tanrı’nın isteğini yerine getiriyor değil midir?

Maimonides (Rambam) bunun hakkında konuşarak şöyle yanıtlar, verilen hükme dikkatli bakılırsa, nerede tutsak edilecekleri belirtilmemiştir, [yalnızca, kendilerine ait olmayan topraklarda (Yaratılış 15:13) tutsak olacakları belirtilmiştir.] Paro’ya onları tutsak edebileceğini kim söylemiştir?80

Bu yanıta da karşı çıkılabilir. Bir kişi kralın isteğini yerine getirirse, amacı kralın isteğini yerine getirmek olmasa bile cezalandırılmayıp ödüllendirileceği kuralı vardır. O halde Paro niçin cezalandırılmıştır?

Paro’nun niyeti tümüyle kötüydü. Örneğin, Roş Aşana’da göksel mahkemede bir kişinin cinayet sonucu öldürülmesine hükmedildi. Bu hükmün verilmiş olması, cinayeti işleyeni cezadan kurtarmaz. Kurbanın cinayet ile öldürülmesi gerekiyor olsa bile, cinayeti işleyen kişinin Tanrı’nın bu hükmünden haberi yoktur ve Tanrı’nın iradesini yerine getirmek gibi bir niyeti yoktur. Cinayet işlemesinin nedeni, kurbandan nefret etmesi veya onu soymak istemesidir.

Aynı durum Paro için geçerlidir. Eğer Tanrı’nın hükmünü biliyor olsaydı ve bunu yerine getirmek niyetini taşısaydı, cezalandırılmayı kesinlikle hak etmeyecekti. İsraillileri tutsak etmesinin tek nedeni kötü kalpli olmasıydı. İsraillilerin tutsak olmasına hükmedilmiş olsa da, Paro kötü kalbi nedeniyle cezalandırıldı.

Benzer biçimde, tüm peygamberler Nebukadnezar’ın Tanrı adına Yeruşalayim’i yıkacağını söylemiştir. Yine de cezayı haketmiştir, çünkü; amacı Tanrı’nın hükmünü yerine getirmek değildi.81

Paro’nun cezalandırılmasının bir ikinci nedeni vardı. Tanrı’nın hükmü şiddetli değildi. O’nun söylediği şuydu, “Onlara kölelik edecekler ve onlara eziyet edecekler.” Bunun anlamı İsraillilerin köle olacakları ve özgürlüğe sahip olmayacaklarıydı. Mısırlılar bunun çok ötesine geçmiştir, Tora’nın kanıtladığı gibi, “Hayatlarını, … ağır işlerle acılaştırdılar” (Çıkış 1:14). Şemot Peraşası’nda göreceğimiz gibi, çocuklarını Nil nehrine attılar ve onlara diğer zulümleri yaptılar.

Bu durum, bir kralın çok öfkelenip oğlunu hapse göndermesine benzer. Sonra gardiyan prense büyük işkenceler yapar. Kralın oğluna böyle gaddarlıkta bulunan gardiyanı ölüme cezasına çarptıracak olması ile ilgili bir kuşku var mıdır? Kral ondan sadece oğlunu hapiste tutmasını istemiştir, ona işkence etmesini değil.

Burada aynısı geçerlidir. Mısırlılar Tanrı’nın hükmünden çok ötesine geçmiş ve bu nedenle Paro ve halkı cezalandırılmayı haketmiştir.82

NOTLAR:

43. Bava Metzia, Bölüm 2.

44. Raşi.

45. [2 Krallar 25:27, Yeremya 52:31.]

46. [Daniel 5:1, 5:30, 7:1, 8:1, vb.]

47. Mizrahi; Yafeh Toar, sayfa 264.

48. [Ezgiler Ezgisi 2:14, 5:2, 6:9] Raşi.

49. Raşi; Ramban; Bahya.

50. Yafeh Toar, sayfa 264.

51. Raşi.

52. [Bu ifadedeki her kelimenin dört harfli olmasının belirtilmesi önemlidir.]

53. [Yeruşalmi, Hagiga 2:2, VaYikra Rabba 15:9.]

54. Targum Yonatan.

55. Ramban.

56. Yafeh Toar sayfa 264.

57. Targum Yeruşalmi.

58. Yafeh Toar, sayfa 265.

59. Bereşit Rabba.

60. Yafeh Toar, aynı yerde.

61. Kastilya’nın bilginleri

62. Bereşit Rabba, aynı yerde.

63. Bereşit Rabba ve gelenek özellikle Yazar ile bağlantılıdır.

64. Raşi.

65. Raşi. [Bakınız Yeoşua 14:6-4, 15:14-18. Hetsron’un oğlu Kalev ile Yefuna’nın oğlu Kalev aynı kişidir; bakınız Sota 11b, 1 Tarihler 4:15 üzerine Raşi, 1 Tarihler 2:18 üzerine Radak.]

66. [Sotah 8b, Yeşaya 27:8’den.]

67. Nedarim, Bölüm 3.

68. Sotah 10a.

69. Megilla, sayfa 28.

70. Zohar, Nasso.

71. Teşuvot Rabbi Şlomo HaLevi 9.

72. [Bava Metzia 59a.]

73. [Teşuvot] Rabbi Yaakov HaLevi 41.

74. Kiduşin, Bölüm 1.

75. Rabbi Şlomo HaLevi, aynı yerde.

76. Nedarim, Bölüm 3.

77. Aynı eserde.

78. Ramban; Zohar sayfa 81.

79. Ramban.

80. Yad, Teşuva 6:5.

81. Ramban.

82. Yad üzerine Raavad, aynı yerde; Bahya.