Yaratılış 2:7

Tanrı, adamı toprağın tozundan şekillendirdi ve burun deliklerine bir yaşam nefesi üfledi. İnsan [böylece] yaşayan bir canlı/ruh haline geldi.

 

Yukarıda, 6.Bölüm’de Tora, Adam’ın nasıl yaratılmış olduğuna dair kısa bir açıklama vermişti. Burada, tüm konu ayrıntıları ile anlatılmaktadır.

 

Talmud bilginleri arasında Adam’ın ne zaman yaratıldığına dair fikir ayrılığı vardır. Rabbi Yeoşua’ya göre dünya Nisan ayında yaratılmıştır. O’na göre Adam, 6 Nisan’da (3 Nisan 3760 M.Ö.) yaratılmıştır.

 

Rabbi Eliezer’e göre dünya Tişre ayında yaratılmıştır. O’na göre Adam, Roş Aşana’da (7 Ekim 3761 M.Ö.) yaratılmıştır.32 “Dünya, Tişre ayında yaratıldı” dediğinde kastettiği aslında Adam’ın yaratılışıdır. Bu nedenle yaratılışın ilk günü 25 Elul’dür (2 Ekim), Tişre ayında değildir. Ama, yaratılışın ta kendisini temsil eden Adam, Tişre ayında var edildiği için dünyanın bu ayda yaratıldığını söylemek uygundur.33

 

Dünyadaki her şey Tanrı’nın sözü aracılığı ile yaratılmıştır, ancak; insan O’nun “elleri” ile yaratılmıştır.34

 

Tanrı, dünyanın dört köşesinden toprak topladı. Bu toprak dört renkten oluşuyordu. Tanrı, yeşil topraktan insanın iç organlarını yarattı. Kanı, kırmızı topraktan yaratıldı. Beyaz toprak, kemiklerini, kas tellerini ve kan damarlarını yaratmada kullanıldı. Vücudunun geri kalanı sarı topraktan yaratıldı.

 

Adam’ın başı, Kutsal Topraklar’daki topraktan yaratıldı. Gövdesi Babil’den (Irak) alınan topraktan yapıldı. Elleri ve ayakları dünyanın geri kalanından alınan topraklardan meydana geldi. Sonra Tanrı, dünyanın her yerinden su aldı ve bu suyu toprağı yoğurmak için kullandı.35

 

İnsanın dünyanın her yerinden alınan topraklardan yaratılmasının önemli bir nedeni vardı. İnsan öldüğünde, toprağa gömülmek zorundadır. Eğer sadece doğudan alınan topraktan yaratılmış olsaydı, ölüp başka bir yere gömüldüğünde, toprak onu kabul etmeyecekti. Dünyanın tümünden alınan toprakla yaratılmış olduğu için, nerede gömülürse gömülsün, toprak onu oğlu gibi kabul eder.

 

Tanrı, insanı, içerisinde hiç altın bulunmayan topraktan yarattı ki, hiç para isteği olmasın. Kutsal Yazı bu nedenle, diğer maddeleri içermediğini belirtir biçimde “adamı toprağın tozundan şekillendirdi” diye yazmaktadır. Bugün insanın parayı arzuladığını görüyorsak, altın içeren topraktan yaratılsaydı durum çok daha kötü olurdu.37

 

Benzer biçimde, insan sert taşlardan değil, toz topraktan yapılmıştır ki gururlu değil, alçakgönüllü olsun. İnsan, tozdan yaratıldığını hatırlarsa, alçakgönüllülük o kişiye hakim olur. Tora, hayvanlar için onların tozdan yaratıldığını söylemez, bu nedenle çok saldırganlardır. Hayvanlar sert, kaba topraktan yaratılmışlardır, bu nedenle başlarını göğe bakmak için kaldırmazlar ve konuşmazlar. Eğer toz topraktan yaratılmış olsalardı, aynı insan gibi olacaklardı.

 

İnsanın ara sıra göklere bakması önemlidir. Bu, insanda Tanrı’nın büyüklüğü ilgili düşünceler uyandırır ve günahtan sakınmasına yardımcı olur. İnsanın tutkuları onu günah işlemesi için ayarttığında, penceresini açıp gökyüzüne bakmalıdır. Bu, tutkularının uzaklaşmasını sağlayacaktır.

 

Adam ayrıca, Kutsal Tapınak’ın (Bet Amikdaş) üzerine inşa edileceği topraktan yaratılmıştır.38

 

Talmud bilginleri, Adam’ın öyle büyük olduğunu ki, dünyanın bir ucundan diğerine uzandığını öğretmişlerdir. Bazıları, boyunun yeryüzünden göğe kadar olduğunu söylemiştir.39 Talmud, iki görüşün birbiriyle uyumlu olduğunu söyler. Birinci bölümde, Büyük İskender ile ilgili hikayede, doğu ile batı arasındaki mesafe ile yeryüzü ile gök arasındaki mesafenin aynı olduğundan bahsetmiştik.

 

Bazıları, Adam’ın yaklaşık yirmi yaşlarında genç bir adam olarak yaratıldığını söyler ve aynısı Hava için de geçerlidir.40

 

Bazı açıklamalar, Adam’ın dünyanın bir ucundan diğerine uzandığı öğretisinin onun fiziksel boyu ile ile ilgisi olmadığını belirtir. Doğrusu, burada evrenin herhangi bir yerine erişebilecek olan onun zekasından bahsedilmektedir. Adam’ın zekası öyle fazlaydı ki gökte ve yeryüzündeki her şeyi anlıyordu.41

 

Adam, yaratıldığında sünnetliydi.42 Ama başka bir görüşe göre, sünnetli olarak yaratılmamıştı. Bu nedenle “iyi oldu” ifadesi Adam’ın yaratılışı ile ilgili olarak yer almaz. Sünnet olmadığı için tam değildi.43

 

Adam, son derece yakışıklıydı. Yüzü, göklerin en yükseği gibi parlıyordu, ışıltısı dünyanın bir ucundan diğer ucuna parlamış olan yaratılışın ışığı gibiydi.44 Bu ışık, birinci bölümde bahsedildiği gibi, Tanrı’nın doğru kişiler için saklamış olduğu ışıktı.

 

Adam, altıncı güneş doğarken yaratıldı.45 Adam’ın yaratılışının sırası şuydu:46

 

İlk saatte, toprak toplandı.

İkinci saatte su ile yoğuruldu.

Üçüncü saatte, uzuvları biçimlendirildi.

Dördüncü saatte, ruhu ona üflendi.

Beşinci saatte, ayağa kalktı.

 

Tanrı, dünyanın geri kalanını yarattığı gibi, bunları bir anda yapabilirdi. Ama, meleklere insanı ne kadar önemli gördüğünü göstermek istemiş, bu nedenle onun yaratılışına zaman ayırmıştı. Benzer şekilde, bir insan değerli bir şey üzerinde çalışırken işe başlamadan önce onu çözümler ve onu dikkatlice çalışır.47

 

  1. Bölüm’de Adam’ın büyüklüğünden uzunca bahsedeceğiz.

 

Ruh

Burası, insanın ruhunun büyüklüğünden bahsetmek için uygun bir yerdir. Kişi eğer onun büyüklüğünü kavrarsa, onun kıymetini bilecek ve onu uygun olmayan düşünceler ile kirletmemek için dikkatli olacaktır.

 

Günlük dualarda, [sabah berahalarından hemen sonra] şu ifade ile karşılaşırız:

 

“İnsanın hayvana üstünlüğü sıfır,(Vaiz 3:19) çünkü Senin Görkemli Tahtı’nın önünde hesap verecek saf ruhumuz dışında herşey boş.”

 

Bu, fiziksel olarak insanın bir hayvandan hiçbir farkı olmadığı anlamına gelir. Nasıl ki bir hayvan, yer, içer ve dışkı yapar, insan da öyledir. İnsan ile hayvan arasındaki tek fark ruhudur, ama bu ruhu dünyada yaptığı her şey için yargılanacaktır.

 

Rabbi Yehuda bir keresinde Rabbi Dostai’ye ruhun nerede olduğunu sormuştu. Bir kişi Tora’yı tutmaya çabalarsa, kendisi ruhunun farkında olabilir diye cevapladı. Tanrı’nın büyük harikaları, her gün Güneş’in ve Ay’ın ışıması üzerinde derin derin düşünebilir ve tüm bunların Tanrı tarafından yönetildiğine gerçekten inanırsa, o halde ruhu anlar. Ruh olmadan, bir kişi bunlar üzerinde derin derin düşünemez.48

 

Rabbi Azaria, ruhun insanın kalbinde olduğunu söyemiştir. Burası bedenin merkezidir, böylece bedenin tüm parçalarını aydınlatabilir ve tüm uzuvlarını besleyebilir. Gökyüzünün ortasında olup, tüm dünyayı aydınlatan Güneş gibidir. Beden, ruh tarafından ayakta tutulur ve ruh da yaşam gücünü Tanrı’dan alır.

 

Yaratılış zamanında, Tanrı, İsrael’in Tora’yı kabul edeceğini gördü. Aravot adı verilen en yüksek gökte özel bir yer düzenledi. Burada, dünyamıza gelecek tüm ruhlar vardı. Başka bir yer de, dünyamızda yaşamış ve kaynaklarına geri dönmüş ruhlar için ayrılmıştı.49

 

Ölüler için yapılan duada (Haşkafa), Tanrı’nın ruhu “ebedi yaşam hazinesine” koyması dileği bulunur. Bu ruhun iyi bir Yahudi olduğu ve günah işlemediği için bu özel ayrılmış yere girmesine izin verilmesini isteriz.

 

Her gün gökte bir duyuru yapılır: “Uyanın iyi insanlar! Tanrı size Görkem Tahtı’ndan daha yüksek bir yerden gelen kutsal bir ruh vermiştir. Bu, dinsiz uluslar için geçerli değildir. Onlar yürüse, konuşsa ve zekaya sahip olsalar da, ruhları tozdan yapılmıştır. Bir kişi kutsal Tora’yı çalışır ve öğrendiklerini yerine getirirse bir ölümsüz ruha ve fiziksel dünyada sağlığa layık olur. Ama bir kişi öğrenmez veya öğrendiği emirleri yerine getirmezse, ona sonu olan ölümlü bir ruh verilerek bu kişi cezalandırılır.”

 

“Bir kişi kendini arındırmaya gelirse, ona yardım edilir” diye öğretilir.50 Bunun anlamı şöyledir: “Bir erkek onüç yaşına gelinceye kadar (veya bir kız oniki yaşına), o kişiye diğer hayvanlardan özde farkı olmayan bir ruh verilir. Bu nedenle, bu yıllar boyunca sadece dünyevi boş şeylerle ilgilenir. Ama erginliğe eriştiğinde, gökte inceden inceye incelenir; eğer iyi olmaya çalışan biri olarak bulunursa, ona kutsal bir ruh verilir.

 

Rabbi Şimon bar Yohai, bir keresinde tüm bilginler için bir ziyafet vermişti. Onu bu kadar mutlu görünce sordular, “Bu ani mutluluğun nedeni nedir? Bugün ne Şabat ne de bayram.”51

 

Şöyle cevapladı, “Bugün oğlum Bar Mitsva oldu ve bu bana anlatılmaz sevinç getirdi. Onun layık olduğunu biliyorum ve bugün kutsal, ölümsüz ruhu alacak. Ama, bir çocuk iyi yolda gitmeyi istemezse, onüç yaşına geldiğinde, böyle büyük bir ödüle layık olmaz. Bu nedenle, doğduğu ruh onunla kalır. Aynısı, Tanrı’ya inanmayan ve Tora’yı tutmayan kişiler için de geçerlidir. Tüm sahip oldukları dünyadan yetişmiş bir ruhtur.”

 

Rabbi Yehuda sordu, “Diğer uluslardan kötürüm, dilsiz ve kör olanlar çeşitli mabetlere gidiyorlar ve iyileşiyorlar. Bu onların dualarının cevaplandığını göstermez mi?”

 

Rabbi Şimon şöyle cevapladı, “Bu iyilik veya merhamet değildir. Bu sadece onların yanlışlarını kuvvetlendirir ki ebedi yaşamdan mahrum olarak yok edilsinler.”

 

Rabbi Yohanan, bir keresinde amansız bir hastalığa yakalanmış, güvenilir bir Yahudi’den bahsetmişti. Diğer uluslardan birçok kişinin kendi mabetlerine gittiklerini ve iyileştiklerini görmüştü. Kendi kendine şöyle dedi, “Böyle yerlere gitmek günah olsa bile, bu mucizelere bizzat tanık olmayı merak ediyorum. Sadece dünya ile ilgili bilgimi artırmak için gideceğim.”

 

Oraya varınca, diğer hastaların arasına karıştı ve onlarla beraber uyudu. Onlar uykuya daldıktan uzun süre boyunca uyanık kaldı. Aniden, hastalar arasında dolaşıp, elinde ilaçlar tutan bir adam gördü. Hastalara ilaç verince hemen yaraları iyileşiyordu. Bu adam Yahudiler arasından geçince ise hiçbirine ilaç vermedi. Bir Yahudi ona yalvararak, “Ben ne yanlış yaptım? Niçin beni atlayıp benim hastalığımı iyileştirmedin? Bu korkunç acıya dayanacak artık gücüm kalmadı” dedi.

 

Adam cevapladı, “Ben Şeytan’ım. Bunu sadece dinsiz olan kişilere yaparım ki putlarına sadık kalsınlar. Tanrı’nın Kendisi istemediği sürece, bana Yahudileri iyileştirme yetkisi verilmedi.”

 

Yahudi adam sesini yükseltip göz yaşları içinde ilan etti, “Ne mutlu o kişiye ki kutsal Tora’nın doğru yolunda gider! O kişi İlahi ruha sahiptir ve Gelecek Dünya’daki payı ile mutlu olacaktır.”52

 

Ruhun doğası ile ilgili olarak bilginler arasında birçok fikirler vardır.

 

Bazıları insanın üç ruha sahip olduğunu söyler. Birincisi, Nefeş, bir bitki gibi büyür, bedende ayrı bir yere sahip değildir. Tüm vücuda yayılarak, insanın erginliğe erişinceye kadar büyümesini sağlar.

 

İkinci ruha Ruah denir. Bir kişi, diğer yaratıklar gibi yemek yemek, içmek, uyumak ve diğer bedensel işleri yapmak istediğinde bunu sağlayan ruhtur.

 

Üçüncü ruh Neşama’dır ve sadece insana özeldir. Beyinde bulunur ve insanın düşünmesini ve anlamasını sağlar. Bu kişi ikinci ruhun peşinden sürüklenmezse, üçüncü ruh Neşama’nın Gelecek Dünya’da payı olur.53

 

Bazıları bunların üç ayrık ruh olmadığını, tek bir ruhsal varlığın kendi işlevini yerine getiren parçaları olduklarını söyler. İki görüşün de kanıtları olduğu için, hangisinin doğru olduğu belirlenemez.

 

Diğer uluslardan bir kişi bir keresinde Rabban Gamaliel’e Tanrı’nın nerede oturduğunu sordu. Rabbi, bilmediğini söyleyince, adam şöyle dedi, “Nerede senin zekan? Her gün Tanrı’ya dua ediyorsun ve daha nerede olduğunu bile bilmiyorsun!”

 

Rabban Gamaliel cevapladı, “Bana son derece zor bir soru sorduğun için, benim cevabı bilmemem hiç garip değil. Bizimle Tanrı arasındaki mesafe hayal gücünün ötesindedir. Ama sana basit bir soru soracağım-sana çok yakın bir şey ile ilgili. Ruhun bedeninin neresindedir?”

 

Diğer uluslardan olan kişi soruyu cevaplayamayınca, Rabban Gamaliel dedi ki, “Ruhunun bile nerede olduğunu bilmiyorken, en yüksek göklerde neyin olduğunu neden öğrenmek istiyorsun?”54

 

Bazı kişiler sadece Nefeş adlı ruha sahiptir. Bazı kişiler ise hem Nefeş hem de Ruah’a sahiptir. Bazıları ise Neşama’ya da sahiptir. Bunların tümü insanın davranışlarına bağlıdır.

 

Bir kişi hafta boyunca üç ruha sahipse, Şabat’ta ona daha mükemmel ve manevi olan ilave üç ruh daha verilir. Eğer hafta boyunca bir ruha sahipse, Şabat’ta ona sadece bir ilave ruh verilir. Verilen ilave ruhun sayısı ile hafta boyunca sahip olunan ruhun sayısı aynıdır.55

 

Buna paralel olarak, Şabat’ta insana eşlik eden üç melek vardır. Bunlar Mihael, Gabriel ve Uriel’dir.

 

Bu nedenle her Cuma taze mersin satın almak ve Cuma gecesi onun kokusu üzerine beraha söylemek iyidir. Bu, ilave Şabat ruhuna zevk verir. Cumartesi gecesinde, mersini tekrar kokladığında, bu ilave ruh kaynağına sevinç ile döner.

 

Bu mersin ağacının Sukot’taki Dört Tür ile aynı çeşitte olması gereklidir. Yaprakları üçlü gruplar halinde, bitkinin sapını aynı bölgede saracak biçimde olmalıdır. Eğer bir yaprağı diğerinden yukarıda olursa buna “vahşi mersin” (Hadas Şote) denir. Bir kişi böyle bir mersini Cuma gecesi koklarsa, bu o kişinin ruhuna büyük acı verir ve onu böyle bir mersin üzerine beraha söylediği için lanetler. Eğer başka bir seçenek yoksa, bir limonun kokusu üzerine beraha söylemek veya hiç beraha söylememek daha iyidir.

 

İmparator Antoninus [Marcus Aurelius], Rabbi Yehuda’ya (Prens) bir keresinde şunu sordu, “Bana öyle geliyor ki hem ruhun hem de bedenin Yargı Günü’nde suçlamadan kaçmaları için iyi bir savunmaları var. Bedenin iyi bir savunması vardır; tüm günahların ruh tarafından işlendiğini iddia edebilir. Ruh olmadan beden hiçbir şey yapamaz. Ruhun da iyi bir savunması vardır; bedeni terk eder etmez, göğe döner ve günah dünyası ile bir ilişkisi kalmaz. Böylece, her ikisinin de iyi savunmaları vardır.”

 

Rabbi Yehuda bir kıssa ile cevapladı:

 

Bir kralın en nadir meyveleri yetiştirdiği kıymetli bir meyve bahçesi vardı. Bunların çalınmasından korktuğu için, bahçeyi gözetmeleri için iki nöbetçi görevlendirdi. Bu iki nöbetçiden biri kördü diğerinin ise ayakları yoktu. Kral, iki nöbetçinin de meyvelerinin hiçbirini alamayacağını düşünmüştü.

 

İki nöbetçi de çok cezbedilmişti ve kısa süre sonra bir plan yaptılar. Kötürüm olan, kör olanın omuzlarına çıktı ve böylece ikisi birlikte meyveleri koparıp yediler. Kral, meyvelerin eksik olduğunu fark edince, ikisini çağırıp hesap sordu. Kör olan kendini “Meyveleri görebilir miyim? Nasıl koparabilirim?” diyerek savundu. Kötürüm olan da kendini “Ayaklarım yok. Meyveleri çalmak için o ağaca nasıl yetişebilirim?” diyerek savundu.

 

Kral, aptal değildi ve ne yaptıklarını anladı. Kötürüm olanın, kör olanın omuzlarına çıkmasını emretti ve onları birlikte cezalandırdı. 56

 

İnsanın yargılanmasında da aynısı geçerlidir. İnsan hala mezardayken, Tanrı, ruhu bedene döndürür ve beraber cezalandırılırlar.

 

Rabbi Yehuda’ya şu da soruldu, “Ruh, bedene ne zaman girer? Annenin hamile kalacağı gökte hüküme bağlandığı zaman mı, yoksa eti, kemikleri ve sinirleri oluştuğu zaman mı?”

 

Rabbi Yahuda şöyle cevapladı, “Embriyo gelişimini tamamlamadan ruh gelmez.”

 

Antoninus sonra dedi ki, “Döllenmiş bir yumurta, ruhu olmadan nasıl hayatta kalabilir? Bir et parçasının muhafaza edilmezse üç gün içerisinde çürüyüp, kullanılamaz hale geldiğini görüyoruz. Bu nedenle, bir kadının hamile kalması kararlaştırıldığında, ruhun döllenmiş yumurtaya girdiğini düşünüyorum.”

 

Bunu tekrarladığında, Rabbi onunla hemfikir olarak, “Bunu Antoninus’tan öğrendim. Embriyo henüz biçimlenmeden önce ruh mevcuttur. O, doğru gibi görünmektedir” dedi.

 

Ruhun bedene girmesinden ne fayda gördüğü sorulabilir. Beden topraktandır, “toprağın tozundan” yapılmıştır, günaha ve Kötü Dürtü’yü izlemeye meyillidir. Ruh, böylelikle orijinal yüksek statüsünü kaybedebilir. İnsan iyi ve dindar bir kişi olsa bile, ruh asla baştaki mevkisine erişemez. Bir kişi, orijinal durumuna erişirse, o kişi çok kısmetli sayılmalıdır. Kötü olanı yapmak iyi olanı yapmaktan çok daha kolaydır. Tüm bunlar doğruyken, ruh niçin cezalandırılmak üzere bedene gelir?

 

Gerçekte, ruh dünyaya gelmeden önce çok yüksek bir hal içerisinde var olsa da, İlahi Mevcudiyet’in ışımasını deneyimlemek için uygun değildir. Doğana dek, ruh tek bir düzlemde kalır ve orada derecesine göre yaşam gücünü İlahi Mevcudiyet’ten alır. Bunun nedeni, hala çıplak, Tora ve emirlerinden yoksun olmasıdır. Bu durumdayken İlahi Mevcudiyet’in ışımasından zevk almaya uygun değildir.

 

Bu durumda olduğu süre içerisinde ruh, ev sahibinin masasında kendisine sunulan hayırları kabul eden bir kişi gibidir. Böyle bir kişi, ev sahibinin yüzüne bakmaya utanır. Aynı durum, İlahi Mevcudiyet’i deneyimleme hakkını kazanmadan önceki ruh için de geçerlidir. Hayırlar ile geçimini sağlayan bir kişi gibidir.

 

Bu nedenle, henüz doğmamış bir ruh ile, daha önce dünyaya gelmiş olan ruh arasında bir dünya fark vardır. Ruh doğduğunda, Tora’ya uygun olarak yaşayabilir ve Tanrı’nın buyruklarını yerine getirebilir. Her bir buyruğu her yerine getirişinde bir basamak yukarı çıkar. Bir kişi öldüğünde ruhu başlangıçtaki yerine döner, ancak şimdi; İlahi Mevcudiyet’in ışımasından zevk alma gücüne sahiptir. Kendi çabasının sonucunda elde edeceği zevkin aracıları ise Tora ve buyruklarıdır.57

 

Altıncı bölümde görmüş olduğumuz gibi bedebin 248 uzvu ve 365 kan damarı vardır. Ruhun da tam olarak aynı sayıda uzvu ve kan damarları vardır, ancak bunlar fiziksel değil, ruhsaldır. Ruhun her parçasının bedende bir karşılığı vardır ve ona güçlü biçimde bağlıdır. Bir ağacın zemine sıkıca bağlı olduğu gibi, ruhun kan damarları da, bedendeki onlara karşılık gelen yerlere sıkıca bağlıdır.58

 

Bedenin yaşayabilmesi için yiyeceğe ve giysilere ihtiyacı vardır. Bunlar olmadan yaşayamaz. Ruh da yaşamak için iki şeye ihtiyaç duyar, Tora çalışması ve buyruklarının yerine getirilmesi. Biri olmadan diğeri yeterli değildir.

 

Bir kişi günah işlediğinde bu, ruha zarar verir. Örneğin, bir adam başkasının karısına bakarsa bu, o kişinin ruhunun gözlerinin kör olmasına yol açar. Sonuçta, kitaba baksa bile Tora’nın özünü anlayamaz. Talmud’da göreli olarak kolay bir konuyu çalışıyor olsa bile, okuduğunu anlamaz. Fiziksel gözün görme gücü yoktur. Tüm görme duyusu, fiziksel gözlere bağlı olan ruhun gözlerine bağlıdır. Bunlar çok hassastır ve günah ile kolayca kör edilirler. Ruhsal gözü kutsal bir kitabın sayfasını göremediğinde, o kişi okuduğunu anlamaz.

 

Aynısı, bedenin tüm parçaları için geçerlidir. Bir kişi bedenin belirli bir uzvu ile günah işlerse, ruhunda ona karşılık gelen parça zarar görür.

 

Bedenin bölümleri arasında günah işlemeye en yatkın olan ağızdır. Kötü niyetle konuşmak veya dedikodu yapmak çok kolaydır. Sadece bir kelime ile, boş yere yemin edebilir. Kaç kişi şöyle ifadeler kullanarak Tanrı’nın ismini boş yere ağzına almaktadır, “Tanrı aşkına!”. Veya “Tanrı’ya yemin ederim” diyerek dikkatsizlik sonucu yemin ederler. Bu doğru olsa bile, gereksiz yere yemin etmek ciddi bir günahtır.

 

Bir kişi ağzı ile günah işlediğinde, ruhunun ağzının donup kalmasını sağlar. Tora’dan hiçbir orijinal fikri ifade edemez. Ağzını yalan ile kirletirse bu, [cinsel] kötü davranıştan daha çok zarar verebilir.59

 

Bir kişi hasta olduğunda, hekimin ilk yaptığı iş, hastanın ağzının zararlı yiyecekler ile kirletilip edilmediğinden emin olmaktır. İnsanın yedikleri sağlığını ciddi derecede etkiler. Bu, beden için geçerliyse, ruh için de daha fazla geçerlidir. Bir kişi ağzını kötü sözler veya kaba dil ile kirletirse, bu onun ruhunu büyük tehlikeye atar.

 

Rabbi Şimon bar Yohai, Tanrı’nın, ruhu dünyaya göndermeden önce, onu birçok kez uyardığını öğretti, “Tora’nın buyruklarını yerine getirmek konusunda dikkatli ol.” Sonra Tanrı, ruha, dünyayı temiz ve saf biçimde terk etmesi durumunda erişeceği yüksek seviyeleri gösterdi. Sonra ruh, yaşayacağı beden ile tamamen aynı biçime sahip güzel bir ışıltı ile giydirilir. Tanrı sonra ruha, Yaratıcısı’nın büyüklüğüne bağlı kalmasını emreder.

 

Ruhun dünyaya inmesinden otuz gün önce, cennete dolaştırılır ve azizlerin büyüklüğünü görür. Sonra Tanrı’nın onu süsleyerek dünyaya göndereceği yerine geri döner. Eğer kendini günah ile kirletirse,Tora onun için matem tutar ve şöyle der, “Öyle yücelikleri gördükten sonra, ne cesaretle Yaratıcı’na karşı isyan edebilirsin?”60

 

Derin Düşünce

Ruhsal durumunuzu sürekli değerlendirmelisiniz. Sürekli ruhunuzun büyüklüğü ve Tanrı’nın size böyle büyük bir ruhsal ödül vermesindeki büyük lutuf üzerinde derin derin düşünün.

 

Bu ruhsal muhasebe, otuz ilkeden oluşur.61

 

  1. Mutlak yokluktan yaratıldığınızı ve bunu hakedecek hiçbir şey yapmadığınızı derin derin düşünün. Sadece Tanrı’nın isteği üzerine varlığa getirildiniz.

 

Daha önce, ruhun bu dünyaya tek geliş amacının kendi çabasının sonucunda cennetin ruhsal özüne layık olabilmek olduğunu gördünüz. Bu, Tanrı’nın tarafında büyük bir lütuftur.

 

Şu durumu dikkatlice düşünün: Eğer anneniz sizi terk etse veya siz daha bebekken aileniz ölse, tamamen savunmasız kalırdınız. Şimdi, bir yabancının size merhamet ettiğini, sizi evine aldığını, sizi emzirecek süt anne bulduğunu ve siz büyüyene dek sizi besleyip, giydirdiğini hayal edin. Bu kişiyi memnun etmek için ne kadar çok çalışacağınızı düşünün. Sürekli minnettarlığınızı gösterecek, “Eğer sen olmasaydın, ben bugün burada olmazdım. Eğer sen olmasaydın, ben ölmüş olurdum” derdiniz.

 

Öyleyse sizi yaratan Tanrı’ya ne kadar daha fazla minnetkarlık göstermelisiniz.

 

  1. Vücudunuzun mükemmelliğini derin derin düşünün. Altıncı bölümde bahsedildiği gibi, tüm parçaları en iyi işlevi yerine getirecek biçimde düzenlenmiştir.

 

Şu durumu dikkatlice düşünün: Gözleriniz olmadan doğsaydınız ne olurdu? Ayaklarınız olmadan? Ya sonra bir hekim gelip, sizi tamamen iyileştirmenin bir yolunu bulduğunu söylese? Ona karşı ne kadar minnettar olurdunuz?

 

Vücunuz için Tanrı’ya ne kadar daha fazla minnetkarlık göstermelisiniz.

 

  1. Tanrı’nın size verdiği zekayı derin derin düşünün. Bu, Tanrı’nın başka bir yaratığa vermediği bir ödüldür.

 

  1. Tanrı’nın kutsal Tora’sına katılmanıza izin verme lütfunu derin derin düşünün. Bu sizi aydınlatır, sizi doğru yola yönlendirir ki Gelecek Dünya’nın faydalarına layık olasınız.

 

Sadece bunun için, Tanrı’yı tüm kalbiniz ve tüm ruhunuzla sevmelisiniz. Bu nedenle, her gün, şu berahayı söyler ve Tanrı’ya “beni bir goy yapmadığı için” teşekkür edersiniz.

 

  1. Meşhur biri size bir mektup yazıp, sizden bir şey yapmanızı istese, ne kadar çabuk o işi yapmaya koşardınız? Eğer mektubu akıcı bir şekilde okuyamazsanız, o mektubu sizin için okuyacak birini bulmaya koşardınız. Eğer yabancı bir dil ile yazılmışsa, bir tercüman bulana dek çok endişeli olurdunuz.

 

Tora, Tanrı’dan bizzat gönderilmiş bir mektup gibidir. Bu şekilde düşünerek, Tora’yı çalışmak için ne kadar daha fazla çaba göstermeniz gerektiğini derin derin düşünün. Eğer anlayamadığınız bir şey olursa, onu size açıklayacak birini aramalısınız. Onu tamamen anlayana dek duramazsınız.

 

  1. Günah işleme isteğiniz olduğunda, göklerin yerlerini terk ettiğinde veya okyanusun Tanrı tarafından konulan sınırı aştığında ne olacağını derin derin düşünün. Kendinize şu soruları sorun:

“Denizler bir kereliğine yerlerini terk etse ve dünyayı sel kaplasa ne olur?”

“Güneş bir günlüğüne parlamamaya karar verse ne olur?”

“Geri dönüp, batıdan doğuya gitmeye karar verse ne olur?”

“Vücudumun parçaları işlevlerini değiştirmek istese ne olur?”

 

Yaratılıştaki her şeyin Tanrı’nın buyruklarını harfi harfine takip ettiği apaçıktır. O halde siz bir istisna olmak mı istiyorsunuz? Günah işleyip, Kötü Dürtü’nün sesini dinleyerek Yaratıcı’nıza isyan etmeye nasıl cesaret edebilirsiniz?

 

  1. Tanrı’nın gizli düşüncelerinizi bildiğini ve her insanın kalbini incelediğini derin derin düşünün. Ne zaman bir günah işlerseniz, ne kadar küçük bir günah olursa olsun, bu bir kitapta kaydedilir ve ona kaydedilmeniz gerekir.

 

  1. Tanrı’nın büyüklüğüne inanmalısınız. O’nun buyruklarından birini yerine getirdiğinizde, bu; Gelecek Dünya’daki ödül, dünyevi övgü veya başka bir fayda amacıyla yapılmamalıdır; sadece Tanrı’ya olan yükümlülüğünüzü yerine getirmek amacıyla yapılmalıdır. Tanrı’nın Bir ve O’nun İsmi’nin Bir olduğunu ve hiçbir fiziksel tanımın O’nun ile ilişkili olamayacağını anlayın.

 

  1. Tanrı’ya büyük hevesle hizmet edin. Bir buyruğunu yerine getirirken, tamamen ona konsantre olun ki o buyruğu hiçbir ayrıntıyı ihmal etmeden kusursuz yerine getirebilin.

 

Tora çalıştığınızda veya dua ettiğinizde, aklınızdan tüm dünyevi düşünceleri çıkarmalısınız. Başka bir şeyi değil, sadece yapmakta olduğunuz işi düşünün. Ayrıca kimin karşısında konuştuğunuzu da dikkatlice düşünün.

 

Bir kralın saray mensuplarından birinin evine geldiğini düşünün. Saray mensubu, Kral’ı görünce, ev halkının tüm bireylerine Kral’a gerekli saygıyı göstermelerini söyler ama kendisini hariç tutar ve kendi işleri ile ilgilenir. Kral, adama kızması için iyi bir nedene sahip olarak, “Neredeydin? Ailen ve çalışanların beni ellerinden geldiğince onurlandırdı ama sen yoktun. Bu bana gerekli saygıyı duymadığının bir işaretidir” der. Bu saygı eksikliği nedeniyle verilecek olan her ceza hakedilmiş demektir.

 

Aynısı, dua ederken aklınızda ve kalbinizde dünyevi işler olduğunda da geçerlidir. Ağzınız dualardaki kelimeleri söylese bile, düşünceleriniz başka şeylere dalmış ise; cezayı haketmişsinizdir.

 

Amida’nın sonunda, şu ayeti söylersiniz, “Ağzımdan çıkan sözcükler ve kalbimdeki düşünceler Senin tarafından kabul edilsin Tanrı’m, Kaya’m ve Kurtarıcı’m” (Mezmurlar 19:15). Eğer dua dırasında çeşitli akılsızlıkları düşündüyseniz, bu ayeti nasıl söyleyebilirsiniz? Söylediğiniz kelimeleri düşünmeden söylediyseniz, nasıl Tanrı’dan “kalbimdeki düşüncelerin” kabul edilmesini isteyebilirsiniz?

 

Yukarıda, altıncı bölümde, dualarınızda konsantre olmanıza yardımcı olacak bir yolun, duaları dua kitabından okumak olduğunu yazmıştık.

 

  1. En gizli yerlerde olsanız bile, Tanrı’nın ne yaptığınızı her zaman bildiğini derin derin düşünün.

 

Şunu dikkatlice düşünün: Bir kralın huzurunda olsaydınız, uygun olmayan bir şeyi yapmamak için ne kadar dikkatli olurdunuz! Kral sizi görecek diye kesinlikle korkardınız. İnsanlar, bir kralın sarayının yakınlarında olduklarında bile yaptıklarında çok dikkatlidirler. [Burada, İstanbul’da bile,] hükümdar sarayının civarında, saraydan iyice uzak olsalar bile pipo içmekten kaçındıklarını görürüz.

 

Tüm dünyayı gözeten Tanrı’nın Kendisi’nin huzurundaki eylemlerimiz ile ilgili olarak bu ne kadar daha fazla geçerli olmalıdır? Hiçbir şey O’nun bakışından saklanmaz.

 

  1. Yaşamınızda ne yaptığınızı derin derin düşünün. Ne iyiydi, ne kötüydü?

 

Bir kralın, adamlarından birini çağırıp, ona para vererek, sarayın ihtiyaçlarını satın almasını söylediğini hayal edin. Bu adam, parasını başka bir şey için harcamama konusunda çok dikkatli olacaktır. Masrafları konusunda son derece dikkatli olacağı, tüm harcamalarının hassas bir kaydını tutacağı açıktır. Kral, ona hesap sorarsa, her şeyi kayıt altına almış, sunmaya hazır olacaktır. Bir yanlış olmaması ve hükümdarlık kaynaklarını kötü kullanmakla suçlanmamak için hesabı tekrar ve tekrar gözden geçirecektir.

 

Bizim görevimiz ile ilgili olarak bu ne kadar daha fazla geçerlidir. Her an, hakikat dünyasına çağrılabiliriz ve yaşamımızda ne yaptığımız ile ilgili olarak hesap vermek zorunda kalabiliriz.

 

  1. Servet birktirmek konusunda istekli olmayın. Eğer dünyadaki her şeyin geçici olduğunu derin derin düşünürseniz, paraya yoğunlaşmayacaksınızdır.

 

Birçok insan bu değersiz istek ile hastalanmıştır. Karada, denizde sürekli yolculuk yaparak para kazanmaya çalışırlar ve asla tatmin olmazlar. [Öldükten sonra] başka kişiler onun parasından faydalanırlar. Tüm hayatlarını başka insanları zengin etmek için harcamışlar ve kendilerine anlatılamaz zarar vermişlerdir. Bir kişi sürekli para kazanmak ile ilgilenirse, zihni uygun biçimde dua edebilmek için özgür olmaz. Dinlenmeden koşar, asla Tora çalışmaya zaman ayırmaz. Ve kaç defa evinden uzaktayken, güzel kadınlarla karşılaşıp ve cinsel ayartılarına maruz kalır! Akşam, sadece rahatlayabilmek için çok miktarda şarap ve diğer içkilerden içmelidir.

 

Bu çabanın nihani sonucu nedir? Kimse parayı elinde sonsuza kadar tutamaz ve eninde sonunda başkalarına gider. Aklı başında biri, başkaları onun çalışmalarının meyvelerini yesin diye kendine bu kadar zarar verir mi?

 

Servetinizi miras alacak iyi çocuklarınız olsa bile, onlara kendi ihtiyaçlarınızın üstünde öncelik vermemelisiniz. Çocukları için para kazanmak amacıyla Tanrı’ya karşı yükümlülüklerini ihmal etmek yasaktır.62 Eğer çocuklarınız iyiyse, Tanrı onların ihtiyaçlarıyla ilgilenecektir. Günah işlerlerse, onlara büyük bir miras bıraksanız bile, bunun onlara bir faydası olmayacaktır; hemen toz ve kül olabilir.

 

Bu doğruyken, niçin başkalarının faydası için kendinizi öldüreseniz?

 

  1. Onunla iyi işler yapabilecek veya hayır verebilecek paraya sahipseniz, buna fırsat bulur bulmaz yapmalısınız. “Belirli bir miktar biriktirince, hayır yapmak için bir kısmını ayıracağım” demeyin. Bu, Ayartıcı’nın tavsiyesidir. Kimse ne kadar yaşayacağını ya da zamanının ne zaman geleceğini bilmez. Bu nedenle, bir kişinin mümkün olduğunca çabuk hayır verme yükümlülüğü vardır.

 

Tanrı’nın size para lütfederek büyük bir iyilik yaptığının farkında olmanız gerekir ve size de karşılık olarak, O’nun isteğini yerine getirmeli ve yoksullara merhamet etmelisiniz. Hayır verme inkanına sahip olduğunuzda, bu Tanrı’ya borçlu olmanız gibidir. Tanrı’nın size bu malı sadece siz ve aileniz yiyebilsin diye vermediğini kesinlikle anlamalısınız. Bizzat Tanrı, paranızı hayır için ayarlar.

 

[Bunun yanında, hayır yapılan paranın Tanrı tarafından geri ödeneceğine dair İlahi bir vaat vardır.] Böylelikle, bir seferde iki şey yapabilme fırsatınız vardır. Birincisi, hayır verip, başka iyi işler yapabilirsiniz ve böylece Gelecek Dünya’ya layık olabilirsiniz. Bunun yanında, başkalarına muhtaç olmadan güzel bir şekilde yiyip içebileceksiniz.

 

  1. Tanrı’nın Atalarımız, Avraam, Yitshak ve Yaakov’a hem yaşamları boyunca hem de öldükten sonra gösterdiği sevgiyi derin derin düşünmelisiniz. Tanrı, onları sürekli hatırlar ve onların değeri hatrına bize merhamet eder.

 

Bizim de Tanrı’yı sevme yükümlülüğümüz vardır. Tora’yı ve onun buyruklarını tuttuğumuzda, bunun nedeni cezalandırılmaktan korkmak veya Gelecek Dünya’da bir ödül beklemek olmamalıdır. Sadece sevgi nedeniyle olmalıdır. Bu, sevdiğiniz bir arkadaşınız için bir şey yapmaktan farklı olmamalıdır.

 

  1. Bir yolculuğa çıkarken, gideceğiniz yer çok uzak olmasa da, bavulunuzu dikkatlice hazırlar, ihtiyacınız olan her şeyi yanınıza alırsınız. Her zaman geç kalma veya bir şeye ihtiyacınız olma endişesi vardır. Benzer biçimde, yiyecek kıtlığı ile ilgili söylentiler olduğunda, insanlar bulabildikleri yiyecekleri biriktirirler.

 

Ruhunuz için de gerekli erzak hazırlığı yapmalısınız. Günahtan sakınma, kötü dedikodudan ve boş yere yeminlerden uzak durmak yeterli değildir, çünkü bunlar Gelecek Dünya’da ruhu beslemez. Bu nedenle, iyi işler yapmak ve buyruklarını yerine getirmeye çalışmalısınız.

 

Kısa bir yolculuk için bile hazırlık yapıyorsanız, uzun bir yolculuk için çok daha dikkatli hazırlık yapmalısınız. Yapacağınız en uzun yolculuk, bu dünyadan diğer dünyaya olan yolculuktur ve gerekli erzağı hazırlamak için özellikle dikkatli olmalısınız.

 

  1. Ölüm anını derin derin düşünün. Güçlü ve sağlıklı olsanız da, bir günden diğerine ulaşma güvenceniz yoktur.

 

Bu, bir kralın bir kişiye bir şeyi tutması için vermesine, onu mümkün olduğunca korumasını emretmesine, ancak; onu ne zaman geri istediğini belirtmemesine benzer. Kral, sadece onu istediği zaman geri alacağını belirtir. Bu kişi açıktır ki kenti terk edemez, olduğu yerde kalmalı ve Kral’ın emrini beklemelidir. O elinde olduğu sürece, başka bir şey düşünmeyecektir.

 

[Tanrı’da size tutacak bir şey vermiştir. Bu sizin yaşamınızdır ve onu ne zaman isterse geri alabilir.]

 

  1. Gereksiz yere konuşmayın. Çok söz, kötü konuşmalara, dedikoduya, gereksiz yeminlere ve başkalarının size olan itibarının zarar görmesine yol açar. Ayrıca, başkaları hakkında kötü konuşmalara, yağcılık yapmaya, gereksiz nefrete ve tümü burada sayılamayacak olan birçok uygun olmayan şeye yol açar. Genel olarak, çok konuşmak birçok günaha götürür.

 

  1. Zeki ve varlıklı olsanız da kendinizi gururdan uzak tutun. Kazandığınız hiçbir şeyin kendinize ait olduğunu düşünmeyin, bu derin bir Tora bilgisi dahi olsa. Bunların tümünün Tanrı’nın lütfunun sonucunda olduğunu, Tora’yı anlamak için zekanızı verenin de O olduğunu kavrayın. Size parayı veren O’dur ama bunu sizin dünyada iyi olanı yapmanız için vermiştir. İtibarınız ne kadar büyükse, kendinizi o kadar az düşünmelisiniz.

 

  1. Sizi çok sık gerçekleşen hastalıktan, ıstıraptan ve diğer dertlerden koruduğu için Tanrı’ya sürekli teşekkür etmelisiniz. Kendinize şunu söyleyin, “Günahlarım nedeniyle başıma kötü şeylerin gelmesini hak ettim. Ama, Tanrı bana yapmış olduklarım için tövbe etme şansı veriyor.” Başınıza iyi şeyler gelse bile, otomatik olarak bunun günahlarınızın af edildiği anlamına geldiğini düşünmeyin. Bu sizin yollarınızı değiştirmeye dikkatedip etmyeceğinizi görmek için bir test olabilir.

 

  1. Eğer paranız varsa bu sadece ödünç bir para olduğunu anlamalısınız. Tanrı, istediği zaman bu ödünç parayı geri isteyebilir ve bu parayı bir başkasına verebilir. Eğer iflas eder ve sahip olduklarınızı kaybederseniz, bu kötü talihi sabırla kabul edin ve “Tanrı, ne yaparsa en iyisini yapar” deyin.63

 

  1. Tanrı’nın isteğini yerine getirmek için güç ve imkana sahip olmak için O’na sürekli dua edin. Tanrı’dan sizi Kötü Dürtü’den korumasını ve Tora’sını anlayabilmek için kalbinizi açmasını dileyin. Bunu yaparsanız, tüm istekleriniz gökten size bağışlanacaktır.

 

[Ancak, siz de payınıza düşeni yapmalısınız.] Bu, bir fidan diken, onu uygun biçimde sulamaya dikkat eden ve onun büyümesini kötü etkileyebilecek yabani otlardan temizleyen bir insana benzer. Tüm bunları yaptıktan sonra, bu ağacın iyi meyve vermesi için Tanrı’ya dua edebilir. Ancak, bir ağaç dikmediyse, Tanrı’dan kendisine meyve vermesini beklemesi ahmaklık olacaktır. Kimse bir mucizeye bel bağlayıp, gökten kendisine meyve gönderilmesini bekleyemez.

 

Benzer biçimde, bir kişi iyi bir kalbe sahipse ve Tora’nın yollarında gitmeyi gerçekten istiyorsa, Tanrı’ya kendisini Kötü Dürtü’den koruması için dua edebilir. Dileği o zaman yerine getirilecektir.

 

  1. Tüm insanları sevmeye çabalayın. Kimseye zarar vermemeye çalışın. Kendi ihtiyaçlarınızın peşinden koştuğunuz gibi, başkalarına da iyilik yapmanın peşinden koşun.

 

  1. Tanrı’nın Güneş, Ay ve yıldızlardaki harikalarını derin derin düşünün. Tanrı’nın buyruklarından biri bunları anlamamızdır, çünkü; dördüncü bölümde bahsedildiği gibi, bu Tanrı’yı sevmemizi sağlar.

 

Bu bölümde daha önce bahsedildiği gibi, yağmurun nasıl gökten düştüğünü ve bizim bundan ne kadar çok yarar sağladığımızı derin derin düşünün. Büyük doğumun mucizesini, anne rahminde insanın nasıl biçimlendirildiğini dikkatlice düşünün. Dünya’nın hem kara hem de denizde nasıl faaliyette bulunduğunu düşünün.

 

Bunlar hakkında düşündüğünüzde, kalbiniz güçlü dini duygular ile canlanacak ve Yaratıcı’nızın huzurunda huşu içerisinde olacaksınız.64

 

  1. Tora çalıştığınızda, öğrendiğinizi anlamaya çalışın. Sıkı çalışın ve titiz olun. Daha önce öğrenmiş olduğunuz bir şey bile olsa, bir çocuk gibi, onu yeni bir şey gibi, ilk kez öğreniyormuş gibi kabul edin. Bir şeyi her gözden geçirdiğinizde, yeni anlayışlar keşfedebilirsiniz.

 

  1. Ateş ve suyun aynı yerde birlikte bulunmaları mümkün değildir. Dünyevi arzulara bağlıyken, Gelecek Dünya’daki iyiliği kavramak da mümkün değildir. Bunlar birbiri ile rekabet eden etkiler olup, biri diğerini imkansız kılar.

 

Bu, oruç ve yoksunluk ile kendinizi tüm dünyevi şeylerden uzak tutmanız anlamına gelmez. Bu hem zararlı hem de gereksizdir. Bu sizin gücünüzü zayıflatacak ve böylece Yaratıcı’nızın buyruklarını yerine getiremeyeceksinizdir. Ama niyetiniz, gerektiğinden fazla biçimde dünyevi arzulara kendinizi bırakmamak olmalıdır. Birçok şeyde olduğu gibi, orta yolu korumalısınız.

 

  1. İşlemiş olabileceğiniz tüm günahları hatırlayarak Tanrı’nın huzurunda itiraf etmelisiniz.

 

Dua kitabında “Suçluyuz, aldattık, hırsızlık yaptık” (אָשַׁמְנוּ בָּגַדְנוּ גָזַלְנוּ) sözleri ile başlayan bir alfabetik itiraf bulunur. Bu sözleri sadece söylemek yeterli değildir. Yükümlülük, gerçekten işlediğiniz her günahı sözlü olarak ayrntıllı biçimde itiraf etmek ve Tanrı’dan sizi affetmenizi istemektir.

 

Eğer büyük bir günah işlemişseniz, bu daima gözünüzün önünde olmalıdır. Tövbe etmiş ve o yoldan çok uzaklaşmış bile olsanız, yapmış olduğunuzdan dolayı pişmanlık duymalısınız. Bu size nihai Gelecek’te size büyük fayda getirecektir.

 

  1. Eğer başınıza kötü bir iş gelirse, bunu sevinç ile kabul edin. Bu, hem bedensel zarar veya para kaybı için geçerlidir.

 

VaYera peraşasında anlatılacağı gibi, Avraam on kez denendi. Bunlar O’nun Tanrı’nın buyruklarına uyup uymayacağını görmek için değildi, çünkü; Avraam’ın Tanrı’ya asla karşı gelmeyeceği açıktır. O’nun yükümlülüklerini yerine getirmesinde olağanüstü hiçbir şey yoktur. Dikkate değer olan, son derece zor olmalarına rağmen Avraam’ın bunları büyük sevinç ile yapmış olmasıdır. Tek sevgili oğlunu korban etmeye gittiğinde, bunu öyle sevinçle yaptı ki sanki onu evlilik çardağına götürüyor gibiydi. Tanrı’nın buyruğuna uymaktan daha büyük sevinç yoktur.

 

  1. Tanrı’ya daima güvenin. Para kaybetme korkusu nedeniyle hayır vermekte tereddüt etmeyin. Tanrı’nın her zaman iyi olanı yaptığını ve asla insanı incitmek istemediğini hatırlayın.

 

  1. Bazı insanlar diğerlerinden iyidir, bazı şeyler diğerlerinden daha güzeldir; tümü içsel değerine göre değerlendirilmelidir. Ama ruh, bedenden daha mükemmeldir. Bunun farkında olarak, nasıl ki bedeninize zarar verecek bir şey yapmadığınız gibi, günah işlememeye de dikkat etmelisiniz.

 

Bir oğlunuz veya kardeşiniz varsa, ona zarar verecek hiçbir şeyi ağzına koymaması konusunda onu uyarmalısınız. En azından bunu kendi ruhunuz için de yapmalısınız. Günah işlerseniz, ne kadar küçük olursa olsun bu, ruhunuza zarar verir.

 

  1. Arkadaşınızın olmadığı yerde, yabancı bir şehirde sığınmacı gibisiniz. Kral size merhamet etmekte, size yaşayacak bir yer ve günlük ihtiyaçlarınız için yeterli yiyecek vermektedir. Ayrıca, size verdiği ticari mallar aracılığı ile iyi bir kar elde edebileceğiniz bir iş sağlamaktadır. Ama Kral, size O’nun izni olmadan veresiye vermemenizi, kredi çekmemenizi buyurur; eğer emirlerine uyarsanız, size merhametli davranacağını, eğer uymazsanız cezalandırılacağınızı söyler.

 

Kesinlikle dürüst davranmalı ve Kral’ın emirlerine uymalısınız. Kral’ın sizin için ne yaptığının farkında olursanız, gururlu olmazsınız. Siz, yabancı topraklarda bir yabancısınız ve Kral’ı sizin için yapmış olduğu iyilikler için her gün kutsamalı ve övmelisiniz. Bu şehirdeki tüm insanlar içinde, yalnızca O size yakınlık göstermiştir. Statü kazanmaya çalışmamalısınız, çünkü; siz bir sığınmacısınız ve tüm sahip olduklarınız bir kazançtır.

 

Bu zaman süresince, gelecek için hazırlık yapmalısınız. Siz bir yabancısınız ve Kral’ın sizden gitmenizi isteyip istemeyeceğini asla bilemezsiniz.

 

Bunlar, üzerinde derin derin düşünmeniz gereken otuz şeydir. Bunu yaparsanız, saf ve kutsal bir ruha layık olacaksınız.

 

Bilginlerimiz, bir kişi gelecek dünyada yargılandığında, dünyada yapmış olduğu tüm günahların listesinin kendisine gösterileceğini öğretir. Eğer en iç odalarınızda yapmış olduğunuz şeylerin gökte nasıl bilindiğini merak ederseniz, şu kıssa ile açıklanacaktır:

 

Bir kral, damadından kendisini ziyaret etmesini istedi. Kral, sabah olunca, genç adamın önceki akşam ne yaptığını tam olarak anlattı. Genç adam, ne yaptığını başka bir kimsenin bilmediği için hizmetkarlarının Kral’a anlattığını düşünerek, onları azarladı. Kral, O’na bunun nedenini sorunca, “Kimse benim ne yaptığımı bilmiyordu. Eğer onlar size söylemediyse, bunu nereden bilebilirdiniz?” diye cevapladı.

 

Kral, “Seni ahmak! Karın benim kızım. Ben ona sorduğumda, bana herhangi bir şeyi söylemeyi nasıl reddebilir?” dedi.65

 

İnsan ruhu da Tanrı’nın “kızıdır.” Her gece göğe yükselir ve o gün insanın ne yaptığını bildirir.

 

Eski zamanlarda, her gün ilave bir ruha layık olan azizler vardı. Altın Buzağı günahından sonra, bu üstünlük kayboldu. Şimdi bu ilave ruh hafta içi günlerde gelmez, sadece Şabat ve bayramlarda gelir.66

 

Dindar olmayan, ama sonra Tora yoluna dönen bir kişi (Baal Teşuva), böyle ilave ruha her gün layık olabilir. Kötü yaşam tarzını terk ettiği ve geri geldiği için, bu üstünlüğe layıktır.

 

Ruh ile ilgili tüm anlatılanlar şu ayetle ima edilmiştir, “burun deliklerine bir yaşam nefesi (nişmat) üfledi” [“nefesi” olarak tercüme edilen nişmat kelimesi, aynı zamanda “ruhu” olarak tercüme edilebilir.]

 

Ayet şöyle devam eder, “İnsan [böylece] yaşayan bir canlı haline geldi.” [“yaşayan” anlamına gelen “haya” kelimesi “hayvan” anlamına da gelebilir.] Midraş, bunun Adam yaratıldığında diğer hayvanlar gibi bir kuyruğa sahip olduğuna işaret ettiğini belirtir.67

 

Bu bize bir ders öğretir. İnsan diğer hayvanlardan üstte olsa da, çok daha fazla zekaya sahip olsa da gururlu olmamalıdır, çünkü; tozdan gelmiştir. Bu bakımdan, hiçbir hayvandan üstün değildir. Tanrı, Adam’a gerçek doğasını göstermek için kuyruğunu yarattıktan sonra, onu hemen kaldırdı.

 

Bundan bir ders öğrenin. Size bilgelik, servet ve kuvvet bahşedilmiş olsa da, yeryüzünün tozundan yaratıldığınızı kavrayın. Dünya’da gururlu olmanız için bir nedeniniz yoktur.

 

Bu ayet, aynı zamanda insanın yaratılma nedeninin Tora’nın yolunu takip etmesi olduğunu öğretir. Bu yüzden o, yaşayan ruh olarak adlandırılmıştır. [Yaşaması gereken bedeninden çok ruhudur.] Sabah uyandığında, Tanrı’ya hizmet etmek için yapması gerekeni yapmak üzere, yaşam dolu, uyanık ve hazır olmalıdır.68

 

NOTLAR:

 

  1. Zohar 1:37a.
  2. Ran, Roş Aşana, Bölüm 1; VaYikra Rabba, Emor.
  3. Pirkey, Rabbi Eliezer; Sanhedrin, Bölüm 4.
  4. Yargum Yonatan
  5. Tanhuma, Pekudey. Karşılaştır. Tzeda LaDereh.
  6. Hupat Eliyahu; Zohar Hadaş.
  7. Bereşit Rabba 14; Zohar 1:34.
  8. Hagiga, Bölüm 2.
  9. Bereşit Rabba 12; Yafeh Toar sayfa 252. Ayrıca bak: R. Eliahu Mizrahi, VeEtHanan; Rabbi Eliyahu ibn Hayim (Raanah) bu ayet üzerine.
  10. Tzeror HaMor.
  11. Avot deRabbi Natan.
  12. Yafeh Toar, sayfa 31.
  13. VaYikra Rabba, Aharey Mot; Zohar, Haye Sarah; Tikuney Zohar sayfa 10.
  14. Ramban, Bahya.
  15. Sanhedrin, Bölüm 4.
  16. Yefeh Toar, Emor.
  17. Zohar Hadaş, sayfa 9.
  18. Adı geçen eserde. 11d.
  19. [Şabat 104a, Yoma 38a.]
  20. Zohar Hadaş 10c.
  21. Adı geçen eserde. 10d.
  22. Ramban; Bahya.
  23. Midraş Tehillim (Şohar Tov), Binah Leltim7’de alıntı yapılmıştır.
  24. [R. Avraham Azulai,] Hesed LeAvraham (Sulzbah, 1685) 2:49.
  25. Sanhedrin, Bölüm 10.
  26. Akedat Yitshak 6; Hesed LeAvraham 4:4.
  27. Hesed LeAvraham 2:68.
  28. Adı geçen eserde.
  29. Zohar, VaYikra.
  30. Havot HaLevavot 8:3, Yazar’ın kendi açıklamaları ile birlikte.
  31. Kidduşin.
  32. Berahot, Bölüm 9.
  33. Yad, Yesodey HaTora 3.
  34. Yalkut Reuveni.
  35. Zera Berah, Kısım 1.
  36. Bereşit Rabba.
  37. Reşit Hokma, Şaar HaAhava.