Avraam, daha önce Tanrı’nın önünde durduğu yere [gitmek üzere] sabah erkenden kalktı.
Bilgelerimiz buradan Avraam’ın sabah duasını yaptığını öğrenirler. Ayet, Tanrı’nın huzurunda “ayakta durduğunu” ve buradaki “ayakta durmanın” duadan başka bir şey olmadığını söyler. Bu nedenle duanın örneği, kelimenin tam karşılığıyla “ayakta yapılan” anlamına gelen Amida’dır.272
Dua
Tora’nın 248 yapılması gereken emrinden biri dua etmemizdir. Her gün Tanrı’ya bize merhamet etmesi ve ihtiyacımız olanı göndermesi için dua etmeliyiz.273 O, evrenin Efendisi’dir, O’nu içtenlikle çağıranlara merhamet eder.
Bir dilencinin kraliyet sarayının önünde durduğu gibi Tanrı’nın önünde durulmalıdır. Böyle bir dilenci alçakgönüllülükle ve yalvararak konuşur ve hayatta kalmak için mutlak ihtiyaçlarının ötesinde bir şey istemez. Kişi dua ederken, Yaratıcı’sının iradesini yerine getirmek, emirlerini yerine getirmek ve Tora’yı çalışmak için sükunet ve güç kazanmayı düşünmelidir ki, Gelecek Dünya’da bir pay sahibi olsun. Bu duanın ana fikridir.274
Tanrı, her insanın en derindeki düşüncelerini bilmesine ve her bireyin ihtiyaçlarının farkında olmasına rağmen, kişi yine de Tanrı’dan kendisine merhamet etmesini ve ona destek olmasını dilemelidir. Bu, dünyanın doğa yasalarıyla değil, Tanrı’nın buyruğuyla yönetildiğini gösterir.
Bu aynı zamanda başka bir soruyu da yanıtlar: Duada kişi, Büyük Meclis’in bilgeleri (Keneset AGedola) tarafından düzenlenen Amida’da gördüğümüz gibi Tanrı’dan kendisine yaşam, sağlık, geçim kaynağı ve diğer ihtiyaçları vermesini ister. Hal böyle olunca dua etmenin bir emir olduğunu nasıl söyleyebiliriz? Yeme ve içme emrinin bulunması yerinde olurdu diyebilir miyiz? Bu, kişinin kendi yararı için yaptığı bir şeydir; yemek istiyorsa yiyebilir, yararına değilse neden yapsın? Benzer şekilde, dua etmenin bir emir olduğunu nasıl söyleyebiliriz? Kişi sadece Tanrı’dan kendisine ihtiyacı olanı vermesini istemektedir.
Açıkladığımız gibi, duanın ana fikri, Tanrı’nın evrenin Efendisi olduğuna ve her şeyin O’nun sözüyle yönlendirildiğine inanmamızdır. En küçük karıncayı besler ve hayatta tutar; O olmadan evrende hiçbir şey var olamaz. İmanımız duaya bağlı olduğundan, bunun yerine getirilmesi gereken bir emir olması uygundur.275
Dua etmeyi reddetmek büyük bir günahtır. Bu, dünyanın kendi kendine devam ettiğini belirtiyor gibi görünmektedir ve buna inanan biri ilahi cezaya maruz kalır.
Oyalanmadan sabah erken kalkmaya çalışılmalıdır. Ruhunu geri verdiği, uykuda ve çaresiz durumdayken onu kötülüklerden koruduğu için Tanrı’ya şükredilmelidir. Birinin onu çok büyük miktarda para kazanabileceği bir anlaşmaya çağırdığını hayal etmelidir. Bir an önce varmak için nasıl da acele ederdi! Benzer şekilde, özellikle Tora’nın emirlerinden birini içerdiği için dua etmek için acele etmeli ve zamanında yataktan kalkmalıdır.276
Fakir bir adam kraldan bir ricada bulunmak isterse, kraliyet sarayına girmesine izin verilmez. Öte yandan zengin bir adam neredeyse istediği gibi gelip gidebilir, istediği zaman kral ile konuşabilir ve genellikle istediğini alabilir. Bu ölümlü bir kral için geçerlidir. Ama dünyanın Kralı olan Tanrı, zengine de fakire de aynı şekilde davranır; duygu ile dua ederlerse, ikisi de cevaplanır. Aslında, birçok durumda, fakir bir adamın duaları daha da çabuk duyulur. Yoksulları utandırmamak, onlara bağırmamak için çok dikkatli olunmalıdır, çünkü onların çığlıkları yükseklerde duyulur.277
Dua etmeden önce sadaka vermek çok değerlidir, özellikle kişi tövbe ederse ve günahlarını Tanrı’nın önünde itiraf ederse. O zaman duası kabul olur ve her türlü kötü hüküm geçersiz olur.
Kutsal Tapınak (Bet AMikdaş) yıkılmış olduğu için, duanın kabul edilmesi gereken göklerin tüm kapıları kapanmıştır. Kapatılmayan tek kapı gözyaşı kapısıdır. Bu nedenle, özellikle günahlarını Tanrı’ya itiraf ederken, dua ederken ağlamak iyidir. Ağlayamıyorsa, ağlıyormuş gibi kırık bir sesle dua etmelidir. Bu nedenle Mezmur yazarının, “Tanrı ağladığımda sesini duydu” dediği yazılmıştır (Mezmurlar 6:9). Tanrı’nın ağlayan bir sesle ettiği dualarını duyduğunu kastetmiştir.278
İyilik (gemilut hesed) arasında sadaka vermek, hastalara, yabancılara ve yetimlere bakmak, ölülere refakat etmek, yaşlıları ziyaret etmek, gerekli iyilikleri yapmak ve gerektiğinde (gerekli güvenlik veya kesinlik ile) borç vermek yer alır. Kişi bu tür eylemleri yaptığında, dualarının kabul olacağını bilgelerimiz garanti etmiştir.
Gerçek duygu ile yapılan dua, Kutsal Tapınak’ta sunulan tüm korbanlardan daha büyüktür. Dua en güzel buhur gibidir, Mezmur yazarının dediği gibi, “Duam Senin önünde buhur gibi olsun” (Mezmurlar 141:2).279
[Şekilsel duanın özü Amida’dır] Bu dua düzeni peygamberler zamanında emredilmiştir. Yüz yirmi bilge bir araya gelerek bir ibadet düzeni oluşturmuştur. Bu kişiler, Tora’nın sırlarını biliyorlardı; bu nedenle Amida’daki her kelime ve her harf derin gizemleri ima etmektedir. Bu nedenle tek bir kelimeyi bile atlamamaya özen gösterilmelidir. İnsanlar duaları çok hızlı okuduklarında, kelimeleri atlamamaları neredeyse imkansızdır ve bu günahtır. Biri elmasları sayıyor olsaydı, tek bir tanesini bile kaçırmamak için bunu yavaş ve dikkatli bir şekilde yapardı. (Dua sözleri elmaslardan bile daha değerlidir.)
Amida aynı zamanda Şemone Esre, kelimenin tam karşılığıyla “Onsekiz”olarak da bilinir. Tetragrammaton’un Şema’da on sekiz kez bulunmasına paralel olarak on sekiz beraha içerir. Ayrıca omurgadaki on sekiz omurla paraleldir. Amida’nın başında ve Modim’de (başlangıçta ve sonda) eğilirken, tüm omurga bükülecek biçimde eğilmelidir.
Amida’daki berahalar sayılırsa, aslında on sekiz yerine on dokuz tane olduğu görülecektir. Bir beraha, “iftiracılar için umut kalmasın,…”
aslen Amida’nın bir parçası değildi. Bu, Rabban Gamaliel (Birinci Yüzyıl) zamanında, sapkınlar çoğalmaya ve Yahudi kardeşleri hakkında bilgi vermeye başladığında Jabneh’de eklenmiştir. Kötülerin yok edilmesi için bu dua o zaman günlük duaya eklenmiştir.280
Bu on dokuzuncu berahanın Şema’da da bir benzeri, “Dinle İsrael, Aşem Tanrımızdır, Aşem Tek’tir” (Yasa’nın Tekrarı 6:4) ayetindeki “bir” (ehad) kelimesinde vardır. Tanrı kötüleri yargıladığında, O’nun Krallığı tamamlanacaktır. Bu gibi yan yana gelmeye Az Yaşir ilahisinin sonundaki ayetlerde de sahibiz; “Kurtarıcılar, Esav dağını yargılamak için Siyon Dağı’na çıkacak ve krallık Tanrı’nın olacak” (Ovadya 1: 21); “Ve Tanrı tüm dünyanın Kralı olacaktır; o gün Tanrı Bir ve O’nun adı Bir olacaktır” (Zekeriya 14:9).
Duada herhangi bir kelimeyi atlamanın yasak olduğu gibi, kişinin niyeti Tanrı’yı övmek olsa bile, kendi sözlerini eklemesi de yasaktır. Talmud, bir keresinde Amida’nın tekrarını okuyan bir rabbinin sadece “büyük, güçlü ve korkutucu Tanrı”
yerine, uzun bir sıfatlar listesi okumaya başlayarak “Büyük, güçlü, korkutucu, görkemli, kuvvetli, saygı duyulan, … Tanrı” dediğini aktarır. Rabbi Hanina onun sözünü kesmiş ve “Yaratıcı için mümkün olan tüm övgüleri tükettin mi?” diye sormuştur.281
Bir kişi Tanrı’ya bol bol övgüde bulunursa, Tanrı’yı gerçekte olduğu gibi övebileceğimizi sanabilir. Oysa biz O’nun gerçek büyüklüğünün milyonda birini bile bilemeyiz. Bu nedenle tek bir kelime bile eklemek yasaktır.
Biz sadece “büyük, güçlü ve korkutucu” gibi sıfatları kullanırız, çünkü bu biçim, yukarıda bahsedilen Büyük Meclis’in büyük bilgeleri tarafından emredilmiştir. Onlar, gereksiz görünse bile hangi sıfatların kullanılması gerektiğini biliyorlardı. Bunun ötesinde, bu sıfatlara hiç kimse ekleyeme yapamaz; bunu yapan kişi günah işlemiş sayılır.
Dua ederken dikkat etmesi gereken altı konu vardır.
[1] Bereşit Peraşası’nın 6. Bölümü’nde belirtildiği gibi, kişi ellerini yıkamalı ve vücudunu temizlemelidir.
Yoldayken, gittiği istikamette daha fazla su bulabileceğini biliyorsa, bu, dört mil kadar gitmek anlamına gelse bile, ona ulaşıncaya kadar beklemesi gerekir. Su almak için geldiği yoldan geri dönmesi gerekiyorsa, kirli olmasa bile ellerini suyla yıkamak için bir mil kadar geri gitmelidir. Sabah duasının vaktinin geçeceğine dair bir endişe varsa, ellerini kum veya otla temizlemelidir. Örneğin, Amida sırasında elleri kirlenirse ve örneğin vücuduna dokunursa, onları temizlemek için duvara sürtmelidir.282
[2] Düzgün giyinmelidir. Bol elbise ile dua etmek uygun olmadığı için ibadet esnasında kemer takması gerekir. Başını da örtmesi gerekir; başını örtmek için elini başına koyması uygun değildir.283
Çıplak ayakla ibadet yapılmamalıdır. Genellikle toplum içinde giyilen bir tür çarık giyilebilir; ama yatak odası terlikleri veya halka açık yerlerde giyilmeyen benzeri ayak kılıfları giyerse, yalınayak gibidir. Genel olarak insan, ibadet için en az toplum içine çıktığı zamanki kadar güzel giyinmelidir.284 Bu nedenle, bir kimse yazın sinagoga ceketi ve uzun pantolonu olmadan gelirse 285 ister sabah, ister öğleden sonra duası, isterse Selihot duası olsun, ibadet edemeyebilir. Bu, MiKetz Peraşası’nda daha ayrıntılı olarak tartışılacaktır.
[3] İbadetleri vaktinde yapmaya özen gösterilmelidir. Sabah duası için uygun zaman, güneşin doğumuyla başlar. Bir kişi doğu aydınlanmışken, şafak vakti ibadet ederse, güneş doğmadan önce bile yükümlülüğünü yerine getirebilir. Ancak şafaktan önce ibadet edilirse bu ibadet nafile olur; dua sırasında söylenen her beraha, boşa söylenmiş bir beraha olur; uygun zamanda dua tekrarlanmalıdır.286
Bu nedenle, Selihot şafaktan önce söylendiğinde veya kış mevsiminde insanlar gün doğmadan iki veya üç saat önce işlerini halletmek veya çalışmak için uyandıklarında, çok erken ibadet etmemeye dikkat edilmelidir. Duaların hiçbir kısmının uygun zamandan önce okunmaması gerektiğinden, şafaktan önce ön okumalar (Pesukey DeZimra) bile söylenmemelidir. [Sabah duaları, sabahları sunulan günlük kurbanla (Tamid) paraleldir] ve bu kurbanlar güneş açıkça doğmadan önce sunulmamıştır.287
Sabah ibadet etmeden önce hiçbir iş ile ilgilenmemeli; dünyevi şeyleri düşünmemelidir. Aynı şekilde sabah duasından önce yemek yememelidir. Zohar’da, Rabbi Şimon bar Yohay, bir kişi ibadet etmeden önce yemek yerse, ölüm zamanı geldiğinde, Ölüm Meleği’nin onu çentikli bir bıçakla öldürdüğünü öğretmiştir.288
Şavuot ve Oşana Raba’nın [Türkçe’ye Çeviren’in Notu: Sukkot Bayramı’nın yedinci günü, Tişri ayının 21. günü] arifesinde, bütün gece uyanık kalıp çalışmak adettendir. Kek, meyve, şekerleme ve viskiyi “onarım” (Tikkun) olarak sunmak da adettendir.289 Bu, şafaktan önce zamanı geldiğinde sunulmalıdır; duadan önce yemek yemek yasaktır.
Sabah duası vakti günün ilk çeyreğin sonuna kadar sürer (genellikle sabah 10.00 civarı). Bu saatten sonra artık söylenmemelidir.
[4] İbadet yeri düzenli olmalı ve her gün değişmemelidir. Talmud, bir kişi düzenli bir yerde ibadet ettiğinde, “Avraam’ın Tanrısı’nın ona yardım etmeye hazır olduğunu” öğretir.
Bu kişi öldüğünde, “Vah bu azize, vah bu alçakgönüllü adama, Avraam’ın bir öğrencisiydi” denir. Avraam’ın sabit bir yerde ibadet ettiğini görürüz, yazıldığı gibi, “Avraam, daha önce Tanrı’nın önünde durduğu yere [gitmek üzere] sabah erkenden kalktı” (Yaratılış 19:27). Avraam, Sedomlular için dua ettiği yerde ibadet etmeye geri dönmüştür.290
Tanrı’nın görkemi tüm yaratılışı doldursa da, bazı yerler ibadet için diğerlerinden daha iyidir. Örneğin İsrael toprakları ile diğer topraklar arasında bir fark vardır; Kutsal Topraklar, Tanrı’nın Kendisi tarafından yönetilirken, diğer topraklar gözetici melekler tarafından yönetilir. Dua konusunda da bazı yerler diğerlerinden daha iyidir. Sinagog, özellikle ibadet için ayrılmış bir yer olduğu için kutsal bir yerdir; orada söylenen duaların kabul edilme ihtimali daha yüksektir. 291
Yas tutan biri sinagoga geldiğinde, bir saygı göstergesi olarak insanların her zamanki yerlerinden ayrılarak o kişinin yanına oturmaları bir gelenektir. Yine de Amida okunacağı zaman, her zamanki yerlerine dönmelidirler.292 Cemaatin düzenli bir ibadet yeri olması yeterli değildir; her birey ayrıca belirli bir yerde dua etmelidir.293
Öğle ve akşam duasını evde okusa bile, kişi her zaman aynı yerde ibadet etmeye çalışmalıdır. Farklı odalarda dua etmeyi alışkanlık haline getirmemek gerekir.
Bunun nedeni, bir kişinin belirli bir yerde bir şey yaptığında zihninin daha rahat olmasıdır. Bir kişi yabancı bir yerde uyuduğunda, uykuya dalmakta zorlanır. Aynı şekilde, insan bilmediği bir yerde ibadet ettiğinde konsantre olması güçleşir.294
Bu, Talmud’un belirli bir yerde ibadet eden birine neden “alçakgönüllü bir adam” dediğini açıklar. İlk başta bu garip görünebilir; bir yerde dua etmenin alçakgönüllülükle ne ilgisi vardır? Bir kişi sürekli olarak farklı yerlerde ibadet ettiğinde, nerede olursa olsun konsantre olabileceğini düşünüyor gibi görünmektedir. Bu ise bir gurur belirtisidir, sanki o kadar gelişmiş bir zihne sahiptir ki konsantrasyonunu hiçbir şey bozamazmış gibi davranmaktadır. Her zaman aynı yerde ibadet eden kişi, tanıdık bir yerde olmadıkça konsantre olmasının zor olduğunu gösterdiği için alçakgönüllülük göstermiş olur.295
Pencereli bir yerde dua etmeye çalışılmalıdır, çünkü [göğe bakmak] kişinin huşusunu pekiştirir.296
Kişi ayrıca tüm yabancı düşünceleri zihninden uzaklaştırmalı, böylece tüm konsantrasyonu dua sözlerine vermelidir. Zengin bir adamın ya da büyük bir rabbinin önünde durduğunu, bir iyilik istediğini hayal etmeli ve her kelimeyi söylemeden önce ne kadar dikkatli olması gerektiğini düşünmelidir. Bugün burada olup yarın gidecek olan bir faninin önünde dururken bile bunu yapan kişi, Tanrı’nın önünde dururken çok daha dikkatli olmalıdır. 297
[5] Pis hiçbir şeyin bulunmayacağı temiz bir yerde ibadet etmeye özen gösterilmelidir.
Yerin temiz olduğundan emin değilse, dikkatlice incelenmeden orada ibadet edilemez. Bir kişi inceleme yapamamışsa ve daha sonra odada pis bir şey bulursa, gerekli bir incelemeyi ihmal etmiş olduğu için temiz bir yerde duayı tekrar etmelidir.298 Ancak bu sadece pisliğin bulunabileceği bir yer için geçerlidir. Ancak, bir yer normalde temiz kabul edilen bir yerse, ancak daha sonra orada pislik bulunursa, duayı tekrar etmesine gerek yoktur. 299
Gerçekten dindar bir kişi, bu nedenle bir duayı tekrarlamak zorunda kalırsa, ilk duası tiksindirici olarak kabul edildiğinden, kendini çok kötü hissedecektir. Bu günahın aklanması için sadaka vermelidir.300
Yanlışlıkla yapılmasına rağmen, gerekli özeni göstermediği için günah sayılmaktadır. Kişi çok dikkatli olursa, yükseklerden günah işlemesi engellenir. Ancak gerekli özeni göstermezse, kendisini günahtan kurtarmak için yükseklerden hiçbir yardım almaz.
Çıplaklık karşısında ibadet etmek yasaktır. Bu, evli bir kadının saçı, hatta kendi karısınınki de dahil olmak üzere, bir kadının vücudunun normalde örtülü olan herhangi bir bölümünü de kapsar. Kadının sesi duyulurken de ibadet yapılmamalıdır.
İster bebek, ister yetişkin, ister Yahudi, ister Yahudi olmayan bir kişi olsun, açıkta kalan bir genital organın karşısında ibadet edilmemelidir. Bu nedenle, bir bebek altını değiştirirken aynı odada ibadet edilmemelidir. Bu çıplaklık ancak bir pencereden veya bir açıklıktan görülse bile orada ibadet etmek yasaktır. Çıplaklık görünürse, gözlerini kapatsa, kör olsa veya karanlık olsa da ibadet edilemez. Çıplaklık karşısında olduğu müddetçe ibadet etmek yasaktır. [Başka yerde ibadet edilemiyorsa] yapılacak tek şey ondan yüzünü çevirmektir.301
Odada içinde sidik bulunan bir çömlek varsa, su ile seyreltilmedikçe orada ibadet etmek uygun değildir. Her işeme eyleminin ürününü seyreltmek için bir revi’it (yaklaşık 3 oz.) su kullanılmalıdır; bu idrarı hükümsüz kılar. 302
Domuzun karşısında ibadet etmek yasaktır. Domuz, nehirde yeni yıkanmış olsa bile ağzı pis sayılır. Bu durum, isminden de anlaşılmaktadır [İbranice’de “domuz” kelimesi Hazir (חֲזִיר) olup, “geri dönmek” anlamına gelen hazar (חזר) kökünden gelmektedir. “Geri döndüğü” ve dışkı yediği için bu isim verilmiştir.] 303
Bir oda tuvalet olarak ayrılmışsa, kullanılmasa bile içinde dua etmek yasaktır. İki oda yapılıp biri açıkça tuvalet olarak adlandırılmışsa, diğeri de “aynı” olarak adlandırılırsa, ikinci odada dahi ibadet etmek yasaktır. Örtülü bir atama, açık olanla aynıdır. Böyle bir yerde dua eden kimse, yükümlülüğünü yerine getirmez (ve duayı tekrar etmesi gerekir).304
Kötü kokulu keteni ıslatmak için kullanılan su, dua ederken uzak tutulmalıdır. Aynısı kötü kokulu çürük zeytin veya üzüm fıçıları için de geçerlidir.305
İdrarını tutamayan ve sürekli idrar akıntısı olan bir kişi, idrarın giysilerini kirletmesini önlemek için bir bebek bezi veya ped kullanmalıdır. Daha sonra ibadet etmesine izin verilir.306
Sabah duasından önce bebeği kaldırmamalıdır, çünkü çocuk onu kirletebilir ve kendini temizlemeye zaman ayırdığında cemaatle ibadet etmeyi kaçırabilir. İbadet için acele ederse, düzgün temizlenemeyebilir. Ayrıca çocuk ondan ayrılmak istemeyebilir ve ağlayarak sinagoga zamanında gelmesini engelleyebilir.307
[6] İbadet eden kişi ile duvar arasında hiçbir şey olmamalıdır. Büyük bir sandık veya hareket ettirilemeyecek başka bir eşyanın önünde dua etmek uygundur. Ancak duvarda asılı resimler veya savrulup hareket eden şeyler varsa, bunların önünde dua edilmemelidir, çünkü bunlar kişinin konsantrasyonunu bozar.308 Buna dikkat edilmelidir; böyle bir yerde dua etmek günahtır. 309
Kendi yansımasını görebileceği bir ayna karşısında dua edilmemelidir. Bu durum, gözlerini kapatsa veya dua kitabına baksa bile geçerlidir. Sanki kendi yansımasına dua ediyormuş gibi göründüğü için yasaktır. Ayrıca bu da kişinin konsantrasyonunu bozar. 310
Artık duayla ilgili diğer yasaları tartışabiliriz.
Kadın veya erkek, her Yahudi her gün dua etmelidir.311
Kişi, bir duayı yerine getirdiğinden emin değilse, Amida’yı şu şartla tekrar etmelidir: “Eğer ibadet etmemişsem, bu dua yükümlülüğümü yerine getirsin; eğer etmişsem, bu dua gönüllü bir sunu yerine geçsin.”312
Amida’yı yatak, kanepe veya sandalye gibi yüksek bir şey üzerinde durarak okumak yasaktır. Düşmekten endişelendiği için konsantre olması mümkün değildir.
Üç el genişliğinden (yaklaşık 12 inç) daha yüksek bir şey üzerinde ayakta dururken Amida okunmamalıdır. Örneğin dar bir platformda durmamak gerekir. Yüksek bir yerde durduğunda, kendini yüksekten daha iyi duyurmak istiyormuş gibi görünür (sanki Tanrı onu her yerde duyamaz gibi.) Ancak, platformun alanı dört kübit (yaklaşık 7 fit) karenin üzerindeyse, kabul edilebilir (çünkü yükseltilmiş bir odadan daha kötü değildir).313
Bu nedenle alçak bir yerde dua etmek en iyisidir. Bu, Tanrı’nın görkeminin tüm yaratılışı doldurduğunu ve alçak bir yerde olduğumuzda bile dualarımızı duyduğunu gösterir. Mezmur yazarı şöyle demiştir: “Derinliklerden sana sesleniyorum, ey Tanrı” (Mezmurlar 130:1) 314
Aynı nedenle Amida’nın yüksek sesle okunması da yasaktır. İbadet eden kişiden başkası duymaması için sessizce söylenmelidir. Bir kişi yüksek sesle dua ederse, Tanrı’nın dualarını gerçekten “duymasını” istiyor gibi görünür. Tanrı, özellikle sözlü olarak ifade edildiğinde, her insanın zihninde ne olduğunu bilir. Bir kimse yüksek sesle dua ederse, Eliyahu zamanında putlarına yüksek sesle seslenen sahte peygamberler gibidir. Eliyahu onlarla alay etmiş ve şöyle demiştir: “Daha yüksek sesle bağır… belki de uyuyordur ve uyandırılması gerekiyordur” (1.Krallar 18:27).315
Ayrıca, yüksek sesle dua edenin, imanının küçük olduğu da öğretilir. Ancak, İsraeloğullarının Mısır’dayken yüksek sesle Tanrı’ya yakardıklarını görürüz. Bu zorluk, Şemot Peraşası’nda uyumlu hale getirilecektir.
Amida kelimesinin kendisi, ayakta yapılan bir şeyi ifade eder. Bu dua ayakta iken okunmalıdır. Duvara veya başka bir kişiye yaslanmak yasaktır. Kişi kendini bir kanepenin arkasına veya bir pencere pervazına dayamamalıdır. Aynı şekilde hazan, Amida’yı tekrarlarken kürsüye yaslanmamalıdır. Kürsüye yaslanmadan ayakta durabilmesi ve ayrıca uygun zamanlarda kolayca eğilebilmesi için kendisiyle kürsü arasında biraz mesafe bırakmalıdır. Kürsüsünün tam üstündeyse düzgün bir şekilde eğilemez. Genel olarak, yaşlı veya engelli olduğu için zorunlu olmadıkça, hiçbir şeye yaslanmadan dik durmalıdır. 316
Bunun nedeni, duanın kurbanın yerine geçmesidir. Bir koen, kurban sunarken nasıl ayakta durmak zorundaysa, dua eden de öyle olmalıdır.317
Ayakta dua etmek o kadar önemlidir ki, sabah yola çıkan kimse, Amida’yı ayakta okuyamayacaksa, şafak sökerken, hatta güneş doğmadan önce, yola çıkmadan önce okumalıdır. Şema’yı okumak için henüz çok erken olduğundan, bunu daha sonra yapmalıdır. Bu, dua düzenini bozsa ve Kefaret (Şema’yı takip eden Beraha, Ga’al Yisrael) Amida’dan önce söylenmese de, yine de en iyi eylem şeklidir, çünkü Amida’nın ayaktayken okunmasını sağlar. Bu, elbette, yalnızca seyahat ederken ayakta duramadığınız zaman geçerlidir. 318
Kişi, Amida’yı herhangi bir nedenle otururken okumak zorunda kalırsa, fırsat bulursa, daha sonra ayakta tekrar etmelidir. Aynısı, Amida’yı küçük bir kayıkta okuyan ve daha sonra onu ayaktayken söylemek için zamanı olan biri için de geçerlidir. Bu Şulhan Aruh’un kararıdır.319 Ancak diğerleri buna itiraz eder ve Amida’nın tekrarlanmasına gerek olmadığını söyler.320 [İkincisi genel Aşkenaz geleneğidir.]
Amida’da ayaklar bir araya getirilmelidir.321 O zaman, iki ayak, tıpkı meleklerin ayakları gibi, tek bir ayağa benzer.322 Ayrıca, ayakları bir araya getirerek, insanın tamamen aciz olduğunu gösterir. Dua için ayaktayken elleri ayakları bağlı gibidir, hareket bile edemez; yapabileceği tek şey Tanrı’nın merhametini ummaktır.323
Amida sırasında kişi hafifçe ve yavaşça ileri geri sallanmalıdır. Bu nedenle şöyle yazılmıştır: “Bütün kemiklerim, ‘Ey Tanrı, kim Senin gibidir’ diyecek” (Mezmurlar 35:10). Kişi, konsantrasyonunu bozduğu için, hızla ya da şiddetle sallanmamalıdır.324
Bereşit Peraşası’nın 6. Bölümünde, bir Siddur’dan (dua kitabı) dua etmenin konsantrasyon için çok faydalı olduğunu yazmıştık.325 Bu, kişinin telaffuz ettiği her kelimeye konsantre olmasına yardımcı olur. Yürekten ibadet edebilir, diğer yandan, yabancı düşüncelere kolayca kapılabilir. Bir dua kitabı yoksa, efendisinin önünde bir köle gibi sol elini sağ elinin üzerine koyarak Amida’yı okurken gözlerini kapatmalıdır. Amida’yı gözü açık okursa, öldüğünde İlahi Kutsiyet’i görmeye layık olmayacak, Ölüm Meleği’ni gördüğünde büyük ıstırap çekecektir. 326
Giriş Okumaları
Leh Leha Peraşası’nın 4. Bölümü’nde, duaların başındaki kurban ile ilgili okumalarının öneminden zaten bahsetmiştik. Hepsini okumak önemlidir.
“Kutsaldır konuşan” (Baruh ŞeAmar) dendiği andan itibaren Amida’yı bitirinceye kadar, içinde iyilik olan bir şey için bile olsa konuşmak yasaktır. 327
Eski zamanlarda, İsrael savaşa çıktığında, meshedilmiş koen şöyle ilan ederdi: “Korkan ve yılgın kalpli kim varsa gidip evine dönsün ki kendi yüreksizliğiyle kardeşlerinin cesaretini de kırmasın” (Yasa’nın Tekrarı 20:8). Talmud, işlediği bir günahtan dolayı korkan bir kişiden söz edildiğini açıklar. 328 Böyle bir günahın, “O’nun [Adı] övülsün” (Yiştabah) ile “Işığı yaratan” (Yotzer Or) [sabah Şema’sının ilk berahası] arasında konuşmaktan oluşabileceği açıklanmıştır. Bunu yapan kişi savaşa gitmemelidir, savaşta ölebilir. 329 Aşre’deki (145. Mezmur) en önemli ayet şudur:
פּוֹתֵ֥חַ אֶת־יָדֶ֑ךָ וּמַשְׂבִּ֖יעַ לְכָל־חַ֣י רָצֽוֹן
“Elini aç ve tüm canlıların isteklerini yerine getir” (Mezmurlar 145:16).
[Aslında bu, ilk mezmurlardaki kilit ayettir.) Kişi bunu konsantrasyonla söylemeye çok dikkat etmelidir. Değilse, ayet tekrarlanmalıdır.
Küçük bir toplulukta günde sadece bir dua varsa, [cemaatle birlikte Amida’yı okumak için her türlü çabayı göstermelidir]. Duaya geç gelmişse ve cemaat Yotzer Or‘a başlıyorsa, ilk mezmurları (Pesukey DeZimra) okumayıp, cemaatle birlikte okumaya başlamalıdır.330
Ancak Yiştabah okunurken gelen kişi onu okumamalıdır, çünkü Yiştabah ilk mezmurların son berahası gibidir. Bu mezmurlar o kadar değerlidir ki, rabbiler onlardan önce bir beraha ve onlardan sonra bir beraha atamışlardır. Bu mezmurlardan önceki beraha Baruh ŞeAmar‘dır, onlardan sonraki kutsama ise Yiştabah‘tır.331 Bu nedenle, eğer biri Baruh ŞeAmar demeden Yiştabah derse, bu boşa söylenmiş bir beraha gibidir. İki beraha bir çifttir ve biri olmadan diğeri söylenemez. Bu nedenle, kişi Yotzer Or ile başlamalıdır. 332
Kişi, ilk mezmurları kaçırırsa, tövbe etmelidir, çünkü bu büyük bir manevi kayıptır.
[Yiştabah, ilk mezmurlara ait bir beraha olduğu için, mezmurlar ile bu beraha arasında kesinti yapılmamalıdır.] Talit gitmemiş ve tefilin takmamış kimse, ilk mezmurlara [Baruh ŞeAmar ve] başlar ve ardından kendisine talit ve tefilin getirilirse, bunları takmak için Yiştabah‘tan önce mezmurlara ara vermemelidir. Daha önce de belirtildiği gibi, iyi bir iş için bile bu mezmurları kesmemek gerekir. Yiştabah‘ı tamamlamalı, talit giymeli, tefilin takmalı ve ardından Yotzer Or ile devam etmelidir.
Ancak başka bir görüşe göre, kişinin talit giymek ve tefilin takmak için ara vermemesi gereken tek zaman, giriş mezmurları ile Yiştabah arasıdır. Daha önce de belirtildiği gibi, mezmurlar ve beraha arasında hiçbir kesinti olmamalıdır. Ancak bu mezmurların okunması sırasında kişiye bir talit ve tefilin getirilirse, onları takmak için ara verilebilir. Bununla birlikte, kişi bir mezmurun ortasında ara vermemeli, söz konusu bölümü kesmeden önce tamamlamalıdır. 333
İlk mezmurları bitirdikten sonra tuvalete gitmesi gerekiyorsa ve Yiştabah sonrasını bekleyemez durumdaysa, talitini ve tefilinini çıkarabilir, tuvalete gidebilir sonra tekrar onları giyebilir ve takabilir sonra Yiştabah’ı söyleyebilir.
Biri Baruh ŞeAmar ve mezmurları söylediyse ve Yiştabah‘tan önce ara vermesi gerekiyorsa, mezmurlardan birini tekrarlaması ve sonra Yiştabah söylemesi en iyisidir. Örneğin, ilk mezmurlar söylendiğinde sinagogda minyan yoksa, onuncu kişi gelene kadar Yiştabah‘ın ertelenmesi adettendir. Ancak, bu doğru değildir, çünkü mezmurlar ile bu beraha arasında hiçbir kesinti olmamalıdır. Aynı durum, cemaat sevinçli bir olayı kutlayan birini beklediğinde de geçerlidir. Yiştabah’tan önce hiçbir ara olmamalıdır; bunun yerine, ilk mezmurlar yavaş yavaş okunmalıdır ki, onlarla beraha arasında bir ara, kesinti olmasın. 334
Amida okunurken elinde (dua kitabı dışında) tefilin veya Tora bile olsa hiçbir şey tutulmamalıdır. Kişi bir şeyi tuttuğunda, elinden düşürmesin diye aklını ona kaydırır ki, bu da onun duaya olan dikkatini dağıtır. Buradan, dualar sırasında çocuk tutmanın yanlış olduğunu görürüz.335
Eğer kişi ilk mezmurları ve Yiştabah‘ı tamamladıysa ve Tora’nın okunuşunu duymak için bekliyorsa, Tora’ya çağrılmamalıdır. (O zaman berahaları söylemesi gerekecektir ve) yukarıda belirtildiği gibi, Yiştabah ve Yotzer Or arasında iyi bir iş için bile olsa hiçbir kesinti olmamalıdır. 336
Bir kişinin taliti başından düşerse, Amida’nın ortasında bile yerine geri koyabilir. Ancak tamamen düşerse, Amida’nın ortasında bir kesinti olacağı için tekrar takamaz. 337
Amida’nın sonunda şöyle denir:
Ad’ının hatırına hareket et. Sağ elinin hatırına hareket et. Tora’nın hatırına hareket et. Kutsallığının hatırına hareket et.
(Bu, Tanrı’dan duamızı kabul etmesi için bir ricadır.] Bu sözleri söyleyen kişi İlahi Kutsiyet’i görmeye layık olacaktır.338 Daha sonra kişi eğilir ve geriye doğru üç adım atar. Önce sol ayağıyla, sonra sağıyla ve son olarak da sol ayağıyla geriye doğru adım atar. Solak bir kişi, geriye adam atmaya onun için ikincil olan sağ ayağıyla başlar. Sonra şöyle der:
Yüksek göklerde barışı sağlayan Tanrı’mız sonsuz merhametinle bizde ve tüm ulusun İsrael’de barışı sağla ve Amen deyin.
Sola dönerek “Yüksek göklerde barışı sağlayan” “Ose şalom Bimromav” sonra sağa dönerek “bizde barışı sağla“, “U Berahamav Yaase şalom Alenu” der. [Sonra öne doğru “tüm ulusun İsrael’de barışı sağla ve Amen deyin“, “Veal Kol Amo Yisrael Veimru Amen” der.] Sonra efendisinin önünde bir köle gibi eğilir. Bu sözü üç adımı geriye atarken okumak doğru değildir; üç adım tamamlandıktan sonra söylenmelidir.
Bunu söyledikten sonra, duayı okuyan kişi Amida’ya başlayıp Keduşah’a gelinceye kadar, kişi üç adımı tamamladığı yerde kalmalıdır. Kişi tek başına ibadet etse bile, ileri adım atmadan önce duraklamalıdır.
Okuyan kişi Amida’nın tekrarını tamamlamadan, kişi arkasına dönmemelidir.339
Kişi, geriye doğru bu üç adımı geri atmazsa, Amida’yı söylememiş gibi olur. Bu, İlahi Kutsiyet’e saygıdır.340 Arkasında duran kişi hala Amida’yı söylüyorsa, arkadaki kişi Amida’yı tamamlamadan geriye doğru adımlarını atmamalıdır.
Duaları Telafi Etmek
Bir kişi istemeden bir duayı kaçırırsa, kaçırdığı Amida’yı telafi edebilir. Hala yeterli zamanı olduğunu düşündüğü için, kaçınılmaz olarak geciktiği için, sarhoş olduğu için,341 hasta olduğu için ya da kirli bir yerde mahsur kaldığı için duayı kaçırması “istemeden” olarak kabul edilir.342
Bu nedenle Sabah Amidası’nı (Şahrit) kaçıran kişi, öğleden sonra duasında (Minha’da) Amida’yı iki kez söylemelidir. Buna “telafi duası” (taşlumim) denir. İlk Amida, normal öğleden sonra duası olarak kabul edilir; ikincisi, kaçırılmış olan sabah duasını telafi etmektir.
Birinci Amida’yı telafi, ikincisini de öğleden sonra duası olarak okuyan kimse, her ikisinin de yükümlülüğünü yerine getirmiş olmaz. Amida’yı telafi olarak değil, öğleden sonra duası olarak okuduğunu aklında tutarak tekrar etmelidir.
Okuyan kişi olarak dua ediyorsa, Amida’nın tekrarını bir telafi duası olarak değerlendirebilir.343
Bereşit Peraşası’nın 6. Bölümünde, sabahları ibadet etmeden önce kişinin vücudunu [bağırsak hareketi yaparak] temizlemesinin ne kadar önemli olduğundan bahsetmiştik. Sabah duasını söylemek için geç kalınmış olsa bile bunu yapmak gerekir; temiz bir vücutla ibadet etmek daha önemlidir. Bu da “istemeden” olarak kabul edilir; Amida’yı öğleden sonra duasında iki kez söylemesi gerekir. 344
Kaçırılan bir Amida’yı ancak bir sonraki duada telafi edebilirsiniz. Böylece, Sabah Amidası’nı ihmal eden kişi, öğleden sonra duasında bunu telafi edebilir; öğleden sonra Amida’yı atlamışsa, akşam duasında telafi edebilir; Akşam Amidası’nı kaçırmışsa, ertesi gün sabah duasında bunu telafi edebilir. Ancak, hem sabah hem de Öğleden Sonra Amidası’nı kaçıran kimse, öğleden sonra duasını telafi edebilir, ancak sabah duasını telafi edemez. [Benzer şekilde, bir sonraki duada Amida’yı telafi etmeyi unutursa, artık telafi edemez.]
Şabat günü (veya bayramda) hem sabahı hem de Musaf Amidası’nı kaçıran kimse, Amida’yı öğleden sonra duasında, bir defa öğleden sonra ve bir defa da sabah (Şahrit) olmak üzere iki defa söylemelidir. Musaf duası telafi edilemez.345
Daha önce bahsedildiği gibi, yakın bir akrabanın vefat ettiği zaman ile gömüldüğü zaman arasında kişi “onan” statüsündedir. Bir onan, biçimsel duadan muaftır.346 İbadet etmek istese bile, akrabası gömülmediği sürece uygun değildir; eğer yine de yaparsa, duaları boşuna söylenmiş beraha kabul edilir. Akraba mezara konulduktan ve üzerine kürekle toprak atıldığında yas tutan kişi ibadet edebilir. Dua için çok geç ise, başlangıçta muaf olduğu için telafi etmesine gerek yoktur. 347
NOTLAR:
272 Berahot, 4. Bölüm’ün başlangıcı
273 Sefer HaHinuh, Ekev
274 Zera Berah 23; Bet Elohim, Şaar Tefillah 1
275 Yafeh Toar, Leh Leha, sayfa 260, VaYera sayfa 331. Karşılaştır. Bet Elohim, aynı yerde 14.
276 Menorat HaMaor 3:1
277 Zohar, Yitro
278 Karşılaştır. Keneset HaGedolah 90; Zohar, VaYehi, Terumah, Pekudeh, Ş’nei Luhot HaB’rit.
279 Berahot sayfa 32
280 Yad, Tefillah 2.
281 Megillah, sayfa 25.
282 Orah Hayim 92.
283 Adı geçen eserde 91.
284 [Rabbi Yaakov Castro] [Maharikaş], [Ereh Lehem] (Konstantinopolis, 1718).
285 [Ladino dilinde (sayfalar 109b, 110a) Salyo ve Tuman kelimeleridir. Salyo, İspanyolca dilindeki sayo, gevşek giysi veya üstlük demektir. Bakınız Bölüm 2, notlar 3 ve 5. Tuman, Türkçe dilindeki o dönemde giyilen uzun ve geniş pantolonlardır.
286 Yad, Tefillah 3.
287 Orah Hayim 61.
288 Adı geçen eserde 89; Zohar, VaYahel; Tikkuney Zohar sayfa 59.
289 [“Tikkun” kelimesi Ladino dilinde de bulunur (Sayfa 110a, satır 17). Yiyecek sunma iyi eylemi vasıtasıyla ve diğer kişilerin onun üzerine beraha söylemesi ile, kişinin yanlışları onarılır. Önemli bir şekilde, bir ölüm yıldönümü onuruna servis edilen yemek “Yahrzeit” veya benzeri, hasidimler arasında “Tikkun” olarak da adlandırılır. Bkz. Taamey HaMinhagim, Kuntres Acharon 1077 (Yeruşalayim, 1957), sayfa 483; a.g.e., Likutim 146 (sayfa 542). Akademisyenler bu kullanımın Sefarad kökenli olduğunu bilmemektedir.]
290 Berahot, Bölüm 1.
291 Bet Elohim, aynı yerde 5.
292 Yazar’ın kendi fikri.
293 Orah Hayim 19.
294 Yeruşalmi, Menorat HaMaor’da alıntılandı.
295 [Rabbi Eliyahu ibn Hayim] (Raanah), [HaNothen Imrey Şefer] (Venedik,1530), Aharey Mot.
296 Berahot sayfa 53.
297 Orah Hayim 98
298 Yad, Tefillah 4.
299 Orah Hayim 76
300 Ş’nei Luhot HaB’rit.
301 Orah Hayim aynı yerde.
302 Adı geçen eserde 76
303 Adı geçen eserde 7:3
304 Adı geçen eserde 83
305 Adı geçen eserde 86
306 Keneset HaGedolah 78
307 Sefer Hasidim 18.
308 Orah Hayim 90
309 Tikuney Zohar sayfa 92.
310 Şeyarey Keneset HaGedolah
311 Orah Hayim 106, 107.
312 [Karşılaştır. Berahot 21a]
313 Orah Hayim 90
314 Bet Elohim aynı yerde Bölüm 8
315 Orah Hayim 101; Zohar VaYigaş; Bet Elohim, aynı yerde, Bölüm 6; Zohar, VaYahel, Pinhas. Karşılaştır [Rabbi Avraham ben Yehezkiya Hizzkuni,] Ş’tey Yadot (Amsterdam,1726), sayfa 115; Tikuney Zohar, sayfa 25.
316 Orah Hayim 94.
317 Bet Elohim aynı yerde Bölüm 6
318 Orah Hayim 69
319 Adı geçen eserde 94. Şulhan Aruh ile ilgili olarak İçindekiler’e bakın.
320 Magen Avraham adı geçen eserde; Orah Hayim 95; Zohar Pinhas.
321 Bet Elohim, aynı yerde, Bölüm 7.
322 Menorat HaMaor; Magen Avraham 48.
323 Orah Hayim 95.
324 Zohar, VeEtHanan
325 Bakınız Cilt 1, sayfa 183.
326 Orah Hayim 51.
327 Zohar, Terumah
328 [Sotah 44a]
329 Orah Hayim 54
330 Adı geçen eserde 56
331 Bet Yosef, [Orah Hayim] 54.
332 [Orah Hayim 55:1 Hagah içinde]
333 [Mısır’lı Rabbi Avraham ben Mordekay HaLevi] Ginat V’radim (Konstantinopolis, 1717)
334 Tur Orah Hayim 55
335 Orah Hayim 96
336 Adı geçen eserde 135
337 Adı geçen eserde 97
338 Adı geçen eserde 222, 223. [Aşkenazi geleneği eril biçimi kullanmaktır, Ş’meha. Sefaradlar dişil biçimi kullanır, çünkü Kabalistik olarak İlahi Kutsiyet (Şekina) dişildir.]
339 Tur, aynı yerde; Tikuney Zohar sayfa 26
340 Menorat HaMaor
341 Orah Hayim 108
342 Magen Avraham Adı geçen eserde
343 Keneset HaGedolah Adı geçen eserde
344 Orah Hayim 80. [Ayrıca bakınız Cilt 1, sayfa 163]
345 [Orah Hayim 108:6] Magen Avraham aynı yerde.
346 Orah Hayim 71
347 Karşılaştır. Yoreh Deah 341.