Tanrı [daha sonra] Avraam’a “Sana gelince – antlaşmamı korumalısın” dedi. “Hem sen, hem de nesilleri boyunca ardından gelen çocukların. Sizinle ve ardından gelecek çocuklarınla aramdaki, korumanız gereken Antlaşmam şudur: İçinizdeki her erkeği sünnet edeceksiniz. Fazlalık derinizi keseceksiniz. [Bu,] Sizinle aramdaki antlaşmanın işareti olacak. “Nesilleriniz boyunca, içinizdeki her erkek, [ayrıca] senin soyundan olmayıp, gerek evde doğmuş, gerekse de bir yabancıdan parayla satın aldığın [her köle], sekiz günlükken sünnet edilecek. İster evinde doğmuş, isterse de parayla satın aldığın [her köle] kesinlikle sünnet edilmelidir. [Böylelikle] Antlaşmam vücudunuzda, ebedi bir antlaşma olarak bulunacaktır. Fazlalık derisini kesmeyen sünnetsiz bir erkeğin canı, halkının arasından kesilecektir – [çünkü] antlaşmamı ihlal etmiştir”.
Sünnet
Tora’nın emirlerinden biri, bir erkeğin oğlunu sünnet ettirmesidir. Bu emir, en önemli emirlerden biridir, çünkü; tüm Yahudilik buna bağlıdır.19
Eğer, bu bölümde geçen “antlaşma” (b’rit) kelimesi sayılırsa, bu kelimenin toplam on üç kez geçtiği görülür. Bu, Tanrı’nın Avraam’la on üç antlaşma yaptığına işaret eder.
Bir çocuk, babasının izni olmadan sünnet edilmemelidir. Ancak, eğer ailesi çocuklarının sünnet edilmesini istemiyorsa, o topluluğun liderleri, ailesinin isteğinin dışında çocuğu sünnet ettirmelidir.
Eğer çocuğu sünnet ettirmek mümkün değilse ve çocuk sünnetsiz olarak kalırsa, on üç yaşına geldiğinde kendisini sünnet ettirmelidir. Eğer on üçüncü doğum günü geçer ve sünnet olmazsa, her gün “kesip ayırma” (karet) cezasına maruz kalır. Bu, manevi kaynağı ile ilişkisinin kopacağı anlamına gelir, ve [bazı durumlarda] zamanından önce veya çocuksuz öleceğini ima eder.20
Talmud, bir keresinde Kral David’in banyoya girdiğini ve kendisinin çıplak yansımasını gördüğünü aktarır. Çok kötü hisseder ve şöyle der, “Bana eyvahlar olsun. Tüm emirlerin süslerinden uzağım.” Sonra, bedenindeki sünnet emrini hatırlar ve daha iyi hisseder. Çıktığında, “Sekizinci için Mezmur’u” (12.Mezmur) yazar. Bu mezmur, doğumdan sonra sekizinci gün yerine getirilen emir ile kendisini kutsayan Tanrı’ya şükürdür.21
Aşkenazi Yahudiler’i bu nedenle bu mezmuru sünnet töreninin bir parçası olarak okur. Tüm mezmur, sünnetin önemine işaret eder.22
Yukarıdaki hikaye sorgulanabilir, çünkü; Kral David çıplak durumdayken, (peyot) başının ve sakalının kenarlarını traş etmeme emrini (Levililer 19:27) yerine getirmektedir. Dahası, “sünnetini hatırladı” dediğinde Talmud ne demek istemektedir? Bu, bedenin bir parçasıdır.
Kral David, büyük bir azizdi ve tüm gününü talit ve tefilin ile ibadet ederek geçirirdi. Ayrıca her gece geceyarısında kalkar ve “Seni övmek için geceyarısı kalkarım” (Mezmur 119:62) derdi. Bu nedenle, banyodayken, bu gibi emirleri yerine getiremediği için kötü hissetmişti. Sakalı, peyot ve sünnet işareti olduğu halde, bu onun için yeterli değildi, çünkü; tüm Tora ile sarılmaya alışkındı. Ama, sünnetin tüm Tora ile denk olduğunu hatırlayınca, daha iyi hissetti.23
Bazı kişiler, bunu biraz farklı açıklar. Başlangıçta, Kral David bir emre bile sahip olmadığını hissetmişti. Bir çocuk sekizinci günde sünnet edildiğinde, bu emri yerine getirme babasına aittir, çocuğa değil. David’in kötü hissetmesinin nedeni, kendisinin yerine getirmiş olduğu bir emre sahip olmamasıydı. Sonra sünnet işareti aklına geldi. Yalnızca sünnet edilmek bir övünç meselesi değildir. Bu emrin asıl amacı, kişinin Tanrı’dan korkması ve sünnet işaretini günah ile lekelememesidir. Bir kişi cinsellikle ile ilgili günahlar işlerse, antlaşmayı lekeler ve sünnetsiz bir insandan daha iyi görülmez. Kral David bunun üzerinde düşünüp ve bu anlamda çok temiz olduğunu anlayınca, yukarıda bahsedilen mezmuru yazmıştır.24
Bu emrin önemi nedeniyle, sünnet töreni on yetişkin erkeğin huzurunda yapılmalıdır. Elbette, eğer on kişi yoksa, yine de kişi tereddüt etmeden çocuğunu sünnet ettirebilir.
Oğlunu sünnet ettireceği günde, o kişinin akrabası ölürse, önce sünneti tamamlamalıdır, sonra cenazeye katılmalıdır.25
Bu emrin ödülü sıradışıdır. Bu kanı alıp onu özel bir yerde saklayan meleklerin olduğu öğretilir. Tanrı, halkına kızdığında, bu kana bakar ve onlara merhamet eder.26
Yahudiler’den nefret eden bir Roma imparatoru danışmanlarına bir keresinde şunu sordu, “Bir kişinin ayağında kötücül tümör olursa, onu kesip iyileştirilmeli midir yoksa öyle bırakıp ıstırap mı çekmelidir? Tümü ittifakla “Kesmeli ve ıstırap çekmemeli” diye yanıtladı. Sonuç olarak, Yahudiler’i öldürmeye karar verdiler.
Danışmanlarından biri, “Buna kalkışmayın, çünkü başarılı olamayacaksınız. Onların Tanrısı onlara asla yok olmayacaklarına ve onların uğruna dünyanın var olmaya devam ettiğine söz vermiştir. Dahası, Yahudiler tüm dünyaya yayılmış olduğu için, kendi hükümdarlığınız altındakileri öldürmek yeterli olmayacaktır. Yahudiler, sizin krallığınız dışında tüm dünyada var olmaya devam ederlerse, diğer insanlar bunu eksik sayacaktır, çünkü tüm insanları içermekten yoksundur” dedi.
“Söylediklerin mantıklı” diye yanıtladı Kral. “Ama ülkenin yasası gereği, bir kişi, bir kralın karşısında bir tartışmayı kazanırsa, söyledikleri doğru olsa bile, ceza olarak boş bir çukura atılır. Kral’ı utandırdığı için böyle bir cezayı hakeder.”
Danışman götürülürken, Kraliçe, “Yükünün vergisini ödeyemeyen gemiye eyvahlar olsun” dedi. Adam, Kraliçe’nin “Yahudiler’i savunduğun için öldürülmek üzere olduğuna göre, neden kendini sünnet etmiyor ve Gelecek Dünya’da onlara katılmıyorsun?” demek istediğini anladı. Yahudi olmayan danışman eğildi ve dişleri ile kendi derisini kopararak kendini sünnet etti. Çığlık atarak, “Şimdi vergimi ödedim. Korkmuyorum” dedi.
Onu çukura attıklarında, tüm mallarının Rabbi Akiva ve arkadaşlarına verilmesi için haykırdı. Göklerden gelen bir ses, “Yahudi olmayan bu kişi Gelecek Dünya için hazırdır” dedi. Rabbi Akiva, mallarının yarısını kendisine yarısını arkadaşlarına vererek dağıttı.27
Monoboz, Irak’ta [Adiabene’de] kraldı ve kız kardeşi Kraliçe Helen de karısıydı. Bir gece bir sesin, “Karın bir oğul doğuracak ve bu oğul büyük bir kral olacak. Sonu çok güzel olacak” dediğini duydu. Kraliçe hamileydi ve oğlu olduğunda, Kral ona İzates ismini verdi. Bu oğul, tüm çocukları arasında açık farkla kralın en sevdiği oğluydu ve bunu gören diğer çocuklar onu çok kıskandı. Çoçuğun hayatından endişe eden Kral Monoboz onu başka bir şehre, kendisini oğlu gibi yetiştiren Kral Abinerglus’un himayesi altına gönderdi. Genç İzates’e o kadar düşkündü ki kızı [Samah’ı] ona eş olarak ve çeyiz olarak da tüm şehirden vergi alma hakkını verdi.
İzates bu şehirdeyken [yaklaşık olarak M.S. 18 yılında] Kutsal Topraklar’dan [Hananya adında] Yahudi bir bilgin ile tanıştı. Prens İzates, onu kendisiyle birlikte yaşamaya ve kendisine Tora öğretmeye davet etti. Hananya, her gün her bir emri detaylarıyla ona öğretti. Sünnet hakkındaki tartışmaya geldiklerinde, İzates kendini sünnet etmeyi istediğine karar verdi. Annesi Kraliçe Helen eğer Yahudiliğe geçtiği bilinirse, herkesin ondan nefret edeceğini ve tüm müttefiklerini kaybedeceğini söyleyerek izin vermeyi reddetti.
Hananya da onu vazgeçirmeye çalışarak, “İnsanlar sana benim bunu tavsiye ettiğimi düşünebilir. Kalbin Yahudiliğe bağlı olduğu için, sünnetsiz kalsan bile Tanrı bunu bir yanlış olarak görmeyecektir” dedi.
Bu arada, Monoboz ölümcül bir hastalığa yakalandı ve tüm krallığını oğlu İzates’e veren bir ferman yazdı. Kraliçe Helen krallığın tüm önderlerini toplayıp onlara fermanı bildirdi ve tümü yürekten kabul etti. Oğluna karşı bir iş çevrilmemesi için, oğlunun tüm kardeşlerinin uzak tutulmasını ve ev hapsinde olmalarını emretti. Böylece İzates tahtı hadise olmadan alabilecekti.
Sonra Monoboz, oğlu İzates’i huzuruna çağırıp, tahta onun geçeceği bilgisini verdi. Aradaki zamanda, en büyük oğlu (Monoboz II) saltanat vekili olarak görev yapıyordu. İzates, Adiabene’nin başkentine geldiğinde abisi ona babasının isteğine uygun olarak tacı verdi ve krallıktaki herkes onu memnuniyetle kabul etti. Taç giymesini kutlamak için kardeşlerini serbest bırakıp, onları Roma’ya gönderdi.
Bir keresinde, İzates Hananya ile çalışırken, Elazar adındaki bir Yahudi huzuruna kabul edildi. Genç kral ile sohbet sırasında Yahudi, Kral’ın Tora konusunda üst düzey bilgiye sahip olduğunu görerek şaşırdı. Kral’a “Eğer yerine getirmiyorsan, Tora çalışmak sana ne kazandırır? Sünnetsiz kaldığın sürece, ne Tora’yı gerçekten sevebilir ne de onun sırlarını kavrayabilirsin” dedi. Bu karşılaşmadan sonra Kral İzates kendini gizlice sünnet etti.
Kraliçe Helen ve Hananya bu haberleri duyunca dehşete düştüler, fakat soğukkanlılıkla “Tanrı ona merhamet etsin, niyeti iyidir” dediler.
Adiabene’nin soyluları, kralları İzates’in Yahudiliğe geçtiğini duyunca onu dinden dönmüş bir olarak tanımlayıp, öldürmek için bir komplo hazırladılar. Güçlü bir kraldı ve onu deviremeyeceklerini görünce, ona kumpas kurmaya başladılar. Planları [Arap] Kral Abya’ya bir mektup göndererek, öldürülmesi için onu teslim edeceklerine söz verip, İzates’e karşı savaş açmaya davet etmekti.
Bu mesajı aldığında Kral Abya savaş için hazır olduğunu ve büyük bir orduyla geldiğini ilan etti. İzates birliklerini toplayıp, düşmanı ile karşılaşmak için yola çıktı. Savaş başlamak üzereyken, tüm generalleri onu terk edip Kral’ı sıradan askerlerle yalnız bıraktı. Bu adamları topladı ve çok geçmeden düşman birliklerini surlu bir kente sıkıştırdı ve kuşatma altına aldı. Şehri ateşe verip, düşman birliklerinin çoğunu yok etti, kaçan subayları da hapsettirdi. Kral Abay aranıp bulunduğunda eziyet edilmekten korkarak intihar etti.
Bu zaferle çoşkulu olarak İzates başkente geri döndü. Savaşta kendisini terk eden generalleri ise ceza olarak astırdı.
Yine de ona karşıtlık sona ermemişti ve onu öldürmek için komploya devam ettiler. Partia (Pers) kralı Vologeses’e gizli bir mesaj yollayıp, İzates’i öldürürse, onu kral olarak kabul edeceklerini söylediler. Sünnet olup atalarının dinini terk eden bir krala hizmet etmektense, kölelerinden birinin onlara hükmetmesini tercih ettiklerini yazdılar.
Partia kralı büyük bir ordu hazırlayıp, Fırat nehrine kadar geldi. İzates’e bir mesaj yolladı: “Atalarının dinini terk edip yabancı bir dini kabul edecek kadar cesaretin olduğu için seni cezalandıracağım. Bakalım yeni Tanrı’n seni benim gücümden koruyabilecek mi? Kaybedeceğini ve lanetli bir Yahudi olarak hata yaptığını sana göstereceğim” dedi.
Bunu duyunca İzates’in içi ürperdi çünkü Partia kralının son derece güçlü olduğunu biliyordu. Korkularını başarıyla saklayarak savaş için hazır olduğu mesajını gönderdi.
İzates, Yahudi bilgin ile çalıştığı mabete gitti, tacını çıkarıp başına küller koydu. Yerde oturup, Tanrı’ya dua etti: “Evrenin Efendisi, niyetlerimi biliyorsun, yalnızca Senin emrine uyabilmek için kendimi sünnet ettiğimin farkındasın. Bu nedenden dolayı insanlar benden nefret ediyor ve beni yok etmek istiyor. Bir kez adamlarım beni savaşın ortasında terk etti. Bana o zaman yardım ettin ve düşmanlarımı mağlup edebildim ve onlardan intikam alabildim. Ama bugün, bu kadar güçlü bir krala karşı nasıl savaşabilirim? Artık eskisi kadar güce sahip değilim. Belki de sünnet beni güçsüz bıraktı. Bana merhamet et ve beni düşmanlarımdan kurtar. Uluslar, bu büyük buyruğun uğruna kurtarıldığımı bilsin.”
İzates, Tanrı’nın huzurunda yüreğini döktükten az süre sonra bir elçi, yağmacıların krallığına saldırmak üzere olduğu, kral ve ordusu olmadan kolay bir fetih olacağı konusunda Partia kralına bilgi verdi. Bu nedenle evine dönmek ve İzates’a saldırma planından vazgeçmek zorunda kaldı. Hemen dönmeseydi kaybedecek oldukları, kazanacak olduklarının onda birinden fazlaydı. Bundan sonra İzates, kesintisiz hükümdarlık sürdü.
Kraliçe Helen bu mucizeleri görünce, Yeruşalayim’i ziyaret edeceğine ve orada birkaç yıl kalacağına yemin etti. En büyük oğluyla oraya vardığında [yaklaşık M.S. 48] şehrin kıtlık içinde olduğunu gördü. Hüküm süren yoksulluğu görünce büyük miktalarda para harcayıp, Yeruşalayim’deki yoksullara dağıtılmak üzere İskenderiye’den gemi dolusu buğday ve Kıbrıs’tan diğer yiyecekleri getirtti.28
Talmud, kıtlık zamanında hem kendi hazinelerini hem de atalarından kalan hazineleri açan Kral Monoboz’dan bahseder. Danışmanları ona, “Ataların miras aldıkları bu hazineleri artırmak için çalıştı. Ama sen onların tüm parasını saçıyorsun” dedi.
“Atalarım yeryüzünde hazineler biriktirdi” diye karşılık verdi Kral, “ama ben göklerde hazineler biriktiriyorum. Onların biriktirdiği yerdeki hazineler çalınabilir; Ben çalınamayacak bir yerde biriktiriyorum. Onların hazineleri faiz getirmez ama benimki getirir. Atalarım altın ve gümüşten hazineler biriktirdi, benim hazinelerim ise ruhlardır. Onların hazineleri bu dünyadadır, benimki ise Gelecek Dünya’da.”29
[Bir görüşe göre, Talmud’da bahsedilen Kral Monoboz, Helen’e Yeruşalayim’e olan yolculuğunda eşlik etmiş olan en büyük oğlu Monoboz II’dir.] Diğerleri, Talmud’da bahsedilen Kral Monoboz’un bu kişi ile ilgisi ile olmadığını ve bir Haşmonayim kralı olduğunu söyler.30
İzates, aynı zamanda Yeruşalayim’e yardım olarak dağıtılmak üzere büyük miktarda para gönderdi. Helen, Yeruşalayim’de yedi yıl kalıp Nazirit oldu ve bir aziz gibi yaşadı. İzates’in ölüm haberini alınca, Adiabene’ye döndü, İzates’in yerine Monoboz II’i kral olarak tahta geçirdi. Kraliçe Helen ölünce, Monoboz II, Helen ve İzates’in kemiklerini, Helen Yeruşalayim’de yaşarken orada satın almış olduğu yerde gömülmek üzere Yeruşalayim’e gönderdi. Mezar, Yeruşalayim’den sekiz saatlik mesafe kadar uzaktaydı.
İzates ve annesi Helen, Yahudiler gibi yaşadılar ve büyük başarılara layık oldular. Bunların tümünün nedeni sünnet emrini yerine getirmiş olmasıydı.
Sünnet olmadaki asıl amacın küçük bir parça derinin kesilmesi olmadığını anlamak önemlidir. Bu, sünnet olmayı diğer tüm emirlere eşit yapmazdı. Asıl amaç, antlaşma işaretinin cinsel ahlaksızlık ile kirletilmemesidir. Cinsel ilişki ile ilgili birçok emir bulunmaktadır ve bunları yerine getirmek sünnet anlaşmasının bir parçasıdır. Ayrıca kişi kendini sperm boşalmasından korumalı ve cinsel ilişki sırasında günahlardan uzak durmalıdır. Bir kişi bunların tümünü yaparsa, sünnet antlaşmasınını yerine getiriyor demektir ki bu, diğer tüm emirlerin toplamına denktir. Erkeğin cinsel dürtüleri çok kuvvetlidir ve bunları denetlemeyi öğrenen kişi büyük bir onuru hakeder.31
Midraş, Tanrı’nın Avraam’a soyundan gelenler içinde sünnet olanların hiç birinin cehenneme inmeyeceğine söz verdiğini aktarır. Avraam, soyundan gelenler içinde sünnet işareti taşıyan hiç kimsenin İlahi ceza yerine girmemesi için nöbet tutar. Ancak, bir kişi cinsel arzularının peşinden gider ve günah işlerse, tövbe etmeden ölürse, özel görevli melekler gelir ve fazlalık derisini yeniden bağlar. O kişi yeniden sünnetsiz hale gelir ve artık cehenneme getirilebilir. Avraam ona yardım etmez, çünkü o kişi açıkça sünnetsizdir.32
Bu nedenle, bir erkek bebek sekiz günlük olmadan ölürse veya sağlık durumu kötü olduğu için sünnet edilememişse, mezarında keskinleştirilmiş kamış ile sünnet edilir. Böyle bir durumda, normalda söylenen sünnet berahaları söylenmez. Sonra bebeğe isim verilir ki hatırlansın ve Diriliş zamanında İlahi merhamete layık olsun.33
Anlayabildiğimiz kadarıyla, sünnet olma emrinin iki nedeni vardır.
Birincisi, bir insanın yaşamı ve ölümü boyunca silinmeyen bir işaret olmasıdır. Tanrı’nın hizmetkarları olduğumuzu, O’nun emirlerine uymamız ve onları ihlal etmememiz gerektiğini belirten bedenimizdeki mühürdür. Çünkü, yaratılış amacımız budur. Dünya’ya sadece yemek ve içmek için gelmediğimiz, ancak; emirleri yerine getirmek için geldiğimiz açıktır.34
Tanrı, erkeği sünnetli biçimde yaratmış olabilirdi, ancak kesilmesi gereken fazlalık deri ile yaratmayı istemiştir. Bu nedenle erkeği kusurla yarattı ki, nasıl bedenindeki bu kusuru düzeltiyorsa, ruhundaki kusurları da düzeltebilsin. Erkek, iyi eylemde bulunma ve günah işlememe konusunda özgür iradeye sahiptir.35
Sünnet olma, büyük bir fiziksel fayda getirir. Meni, erkeğin kuvvetidir ve çok fazla kullanılırsa, beden zayıflar ve gücü azalır.36 Kral Şelemo bu nedenle şöyle dedi: “Kuvvetini kadınlara verme” (Süleyman’ın Özdeyişleri 31:1). Bir erkek cinsel ilişkilere gereğinden fazla düşkünlük gösterirse, erken yaşlanır ve yaşlılık dönemlerinde ıstırap çeker.37 Eski hekimler, her bin erkekten 999’unun cinsel ilişkiye aşırı düşkünlükten öldüğünü, yanlızca birinin başka nedenlerle öldüğünü söylerdi. Bu nedenle aşırı düşkünlük konusunda çok dikkatli olunmalıdır.
Bu nedenle Tanrı sünnet olmayı emretti. Bu, bizi arzularımızın peşinden koşmaktan korur ve cinsel ilişki sadece amacına uygun olarak kullanılır.
Tanrı’nın emri İsrael’e olan sevgisi için bir işarettir. Eğer çocuklarımızı üç yaşına geldiklerinde veya on üç yaşında Bar Mitsva olduklarında sünnet ettirmemizi emretmiş olsaydı, hem baba hem oğul ıstırap çekecekti. Ama Tanrı bize tüm emirleri kendi iyiliğimiz için vermiştir ki, Gelecek Dünya’ya layık olalım. Bu nedenle Tanrı her şeyi acının en az, ödül ise en fazla olacak biçimde düzenlemiştir.38
Sünnet töreninde Sandak olarak görev yapmak büyük bir eylemdir. Sandak, sünnet olurken çocuğu tutan kişidir. Baba, Sandak olan kişinin dindar ve Tanrı’dan korkan birisi olması konusunda çok dikkatli olmalıdır. Birçok açıdan Sandak, sünneti gerçekleştiren Moel’den daha önemli göreve sahiptir. Çocuğun üzerine oturduğu Sandak’ın dizleri bir sunak gibi yerleştirilir ve çocuğu tutması Tanrı’ya bir tütsü sunmak gibidir. Bu nedenle Sandak ve Moel, Tora’ya çağrıldığında, önce Sandak çağrılır, çünkü; onun görevi önde gelir.39
[Sefarad geleneğine göre, Sandak’ın eşi Sandak’a çocuğu verir.] Ancak Sandak, eşi nida durumunda (menstruasyon döneminin başlangıcından, mikveye girdiği zamana dek) ise çocuğu kendisine veremeyeceğini bilmelidir. Bir kadın nida durumunda ise, kocasına hiçbir şey veremez.
Sünnet eylemini gerçekleştiren kişiye Moel denir. Eğer baba bu işlemi nasıl gerçekleştireceğini biliyorsa, bu emri kendi elleriyle gerçekleştirmelidir. Baba bu işlemi nasıl ugun biçimde gerçekleştireceğini biliyorsa, bu işi yapması için profesyonel bir Moel kiralamak yanlıştır.40
Tanrı’dan korkan bir Moel bulmak konusunda çok dikkatli olunmalıdır ve para nedeniyle bundan vazgeçilmemelidir.41 Eğer iki Moel seçeneği varsa ve bunlardan biri Koen ise, o halde Koen’in önceliği bulunur.42
Sünnet etmeden önce Moel, toplumun önünde günahlarını itiraf eder ve Tanrı’nın huzurunda tüm günahlarından tövbe eder. Bu durumdaki bir Moel, korban sunan bir Koen gibidir ve günahları itiraf etmeden yapılan korban değersizdir. Aynısı burada geçerlidir.43
Bu büyük emrin onuruna Moel güzel kıyafetler giymelidir. En azından Şabat kıyafetlerini giymelidir. Sandak da bu vesile ile giyinmelidir.44
Eğer baba sünneti bizzat gerçekleştiremiyorsa ve uygun durumdaki tek Moel ödeme talep ediyorsa, bu kişi azarlanmalıdır. Bir Yahudi, bunu yapmamalıdır, çünkü; insanlar her zaman bu işi yapmak ister. Tam tersine, insanlar Moel olma onuru için babaya ödeme yapmalıdır; bir kişi iyi bir eylemi yapmak için para öderse, bu onun için artan bir şekilde kıymetlidir. Eğer Moel ödeme almadan sünnet yapmayı inatla reddederse ve baba da imkana sahip değilse, toplum liderleri Moel’i zorlayabilir.45 Bununla ilgili önemli bir hikaye, Kav HaYaşar’da Bölüm 25’te [Rabbi Tzvi Hirsch Kodinover (1712’de vefat etti) tarafından] anlatılır.46
Baba, alanında uzman, eli hafif bir Moel bulmak için çok çaba sarfetmelidir.47
Bir Moel, bir çırak alırsa, tamamen işinin ehli olana dek, çırağa ruhsat vermemelidir. Sadece kendilerine ödeme yapıldı diye ruhsat vermemelilerdir, çünkü; işinin ehli olmayan bir Moel, bir çocuğu kalıcı olarak sakatlayabilir. Bir çocuk sakatlanırsa, verilen zarar geriye döndürülemez.
Bir Şohet (kurallara uygun kesim yapan kişi) söz konusu olduğunda, bir kuşu uygun biçimde kesmeyi biliyor olsa da, denetlenmedikçe kendisine yetki belgesi verilmez. Özel bir heyet tarafından bıçağını nasıl bileyeceğini bilip bilmediği ve kesim için kullandığı bıçağının üzerindeki küçük bir çentiği tespit edip edemediği denenmelidir. Böyle bir çentik hayvana acı verebilir. Yasaları bilse de ve uzman bir Şohet olsa da, resmi olarak belgelendirilmedikçe kesim yapmasına izin verilmez.
Koşer kesim konusunda işin ehli olmak önemli olsa da, sünnet konusunda bu çok daha önemlidir. İstanbul’da, uygulamaya geçmeden önce her Moel’in belgelendirilmesi kuralı vardır. Kurallar aşağıdaki gibidir:
Ehil olmayan Moellerin sakatlamaya yol açabileceği üç neden bulunur:
- Yeterince deneyime sahip olmayan, doğruyu yanlış ayırt edemeyen genç adamlar kendilerini Moel olarak sunmaktadır.
- Bazı uzman Moeller sadece ilk kesiği atıp, fazla deriyi çekme işini başlatmakta ve sonra deneyimsiz çıraklarının işlemi tamamlamasına izin vermektedir. Sünnetin tamamlanması, kanın alınması, bandaj yapılması, operasyonu pratik yaparak öğreneceğini düşünen tümüyle deneyimsiz gençler tarafından yapılmaktadır. Böyle kişilerin eline düşen çocuklara çok yazıktır.
- Sünnet töreninden bir gün önce, çocuğun sünnet olmak için yeterince sağlıklı olup olmadığı kontrol edilmelidir. Bu özel beceri gerektirir. Çoğu vakada, ehil olmayan ve deneyimsiz bir Moel, çocuğu “kontrol” edebilir ve çocuk yaşıyor olduğu sürece çocuğu sünnet için uygun kabul edebilir. Gerekli kontrol tamamen ihmal edilir.
Bu nedenle, [bir Moel’in belgelendirilmesi] prosedürünün şöyle olması kararlaştırılmıştır:
Bir kişi bu mesleği öğrenmek isterse, bir uzman Moel’in yanında altı ay boyunca çıraklık etmelidir. Ustasının yaptığı tüm sünnetlerde ona eşlik etmeli, tecrübe kazanmalı ve tüm ayrıntıları öğrenmelidir. Çırak, söz konusu altı ay boyunca çocuğa dokunmamalı, sadece izlemelidir. Altı ay sonunda, çocuğa sadece bandaj yapabilir, daha fazlası değil.
Hakiki bir sünnet işlemi gerçekleştirmeden önce, iki tam yıl boyunca çırak kalmalıdır. Sonra, topluluktaki en uzman üç Moelim’den sertifika almalıdır.
Bir çocuğunun sünnet edilip edilemeyeceğini belirlemek için aşağıdaki prosedür uygulanmalıdır:
Baba, alanında uzman bir Moel’e danışmalıdır. Moel’in aklında bir soru olursa, danışmak için başka bir Moel’i çağırmalıdır. İkisi durumu dikkatlice tartışmalı ve çocuğun sünnet olmak için yeterince sağlıklı olduğu konusunda hemfikir olmalılardır. Eğer çocuğun sünnet olması için yeterince sağlıklı olduğundan kesinlikle emin değillerse, çocuk kuvvet kazanana dek sünnet ertelenmelidir.
Eğer iki uzman Moel, çocuğun sünnet edilmemesi gerektiği konusunda eminse, onlara karşılık olarak yüz uzman çocuğun sağlıklı olduğunu söylese bile, çocuk mükemmel derecede iyi olana dek hiçbir Moel’in sünnet etmesine izin verilmez.
Her sünnette, iki uzman Moel bulunmalıdır, ancak bu mümkün değilse en az bir tane bulunmalıdır. Henüz yetkilendirilmemiş bir çırak, bir çocuğun sünnet için yeterince sağlıklı olup olmadığını kontrol edemez. Bu kişi çocuğu muayene etse bile, buna güvenilemez. Sünnet yapma konusunda uzman olsa bile, bir çocuğu muayene etmek başka bir uzmanlık alanıdır ve üç uzman Moelim tarafından bu alanda uzmanlığı onaylanmadığı sürece bir çırağın muayenesine güvenilemez.
Bir çırak, iki yıllık süreyi tamamladığını iddia etse bile, sözü kabul edilmez. En uzman Moelim tarafından yazılı olarak yetkilendirilmediği sürece hiçbir biçimde sünnet işlemi yapamaz. Bu sertifika olmadan muayene etmek amacıyla bile çocuğa dokunamaz.
Bu kurallar Konstantinopolis topluluğu için ortaya koyulmuştur. [Çeviren’in notu Bugün, profesyonel Moelim için aranan şartlar son derece yüksektir. Yetkilendirme süreci, Yazar’ın yaşamış olduğu dönemden, 250 yıl önceki Konstantinopolis’tekinden (İstanbul) bile sıkıdır.]
Sünnetten bir gün önce, çocuk yedi günlükken, muayene edilir. Moel, çocuğun sıcaklığının normal ve düzgün biçimde emdiğini kontrol etmek için çocuğun ağzına parmağını koyar. Çocukta sarılık olmamalı, el ve ayak tırnakları beyaz olmamalı ve göbek deliği çökmüş olmamalıdır. Bu olumsuz belirtilerden hiçbiri yoksa, çocuk zamanında sünnet edilebilir. [Elbette bugün, kolaylıkla görülemeyecek belirtiler için bir çocuk doktoruna da danışılmaktadır. (Çeviren)]
Eğer çocuğunun ağzının kenarında veya dilinin üzerinde döküntü varsa, bedeni veya kulakları sarı renkte ise, sünnet olacak kadar sağlıklı olmadığının bir belirtisidir. Daha fazla ayrıntılar, kurallar içinde görülebilir.
Sünnet tamamlandıktan sonra, enfeksiyonu önlemek için yaradan kan alınmalıdır. Eğer Moel kanı almayı reddederse, sertifikası iptal edilmeli ve hiçbir çocuğu sünnet etmesine izin verilmemelidir.
Moel, berahaları söylemeden önce ellerini ve ağzını temizlemelidir; Tanrı’nın ismi temiz olmayan ellerle söylenmemelidir.48
Bazı Moelim, sünnetten önce iki pansuman sargısı hazır bulundurur. Bazen bir çocuğun iki tane fazlalık derisi bulunur ve kesilmeden önce bu tespit edilemez. Eğer ikinci deri sünnet edilmeden önce kan durdurulmazsa, çocuk tehlikeye girebilir. Uzman Moelim bu nedenle iki hazır sargı ile gelir.49
Hazan ilahi söylerken ve çocuk getirilmek üzereyken, Moel şu duayı söylemelidir:50
Evrenin Efendisi, bizi sevgi ve merhametin ile yaratmış olduğun için Sana övgülerimi ve şükranlarımı sunarım. Bana kutsal ve temiz bi ruh verdiğin için dudaklarım Seni över. Tüm bunlar için, İsmi’ni överim. Kusursuz bir iman ile inanırım ki, Sen gerçek Tanrı’sın, Moşe’ye verdiğin Tora – hem Yazılı Tora hem Sözlü Tora doğrudur.
Seninle aramızdaki antlaşma olarak sünnetin kutsal işareti ile ve her erkek çocuğu sünnet etme emrin ile, üzerimize Mührünü yerleştirdin. Bu, Senin kutsal mührün ile sana bağlı olduğumuz, Senin bizim Tanrımız, bizim de Senin hizmetkarlarınız olduğumuzun bir işaretidir.
Halkının tümü dürüst olsun diye çocuklarını antlaşmana getirmem için bir Moel olmama izin vererek bana büyük bir ödül verdin. Bu nedenle Sana yalvarırım, tüm dünyaların Hakimi, bana yardım et, beni ve çocuklarımı Kötü Dürtü’den koru. Sünnet olan herkesi koru ki Tanrı’dan korksunlar ve sünnetin kutsal işaretini günah ile kirletmesinler. Asla evlilik öncesi veya evlilik dışı ilişkilere, eşcinselliğe, doğal olmayan ilişkilere veya mastürbasyona ayartılmasınlar. Sünnet antlaşmasına aykırı hiçbir iş yapmasınlar.
Çocuklarım, elimle sünnet ettiğim hiçbir çocuğum ve tüm halkın İsrael, imanda kuvvetli olsun, bilerek veya bilmeyerek asla emirlerini ihlal etmesinler. Bu dünyadan ayrılana dek Sana olan saygılarında kuvvetli olsunlar ki hem bu dünyada hem diğer dünyada utandırılmasınlar.
Senin isteğin olsun ki, Ey Tanrı’m Sen Rab’bim, atalarımız Avraam, Yitshak ve Yaakov’un Tanrı’sı, yapmakta olduğumuz bu törene şahitlik etsin diye Eliyah’ı gönder.
Bu çocuk kuvvetli ve sağlıklı olsun. Onu Tora yasasına uygun biçimde sünnet etmeme izin ver ve niyetlerim uygun olsun. Bu töreni Yeruşalayim’deki Büyük Sunak’ta korban sunuyormuşum gibi kabul et. Avraam’ın biricik oğlu Yitshak’ı Senin emrinle sunakta korban olarak sunduğu gibi kabul edilsin.
Büyük merhametine tövbemi kabul et. Bu çocuk bu sünnet veya başka bir şey yüzünden zarar görmesin. Uzun süre önce aziz kişileri iyileştirdiğin gibi hiç sorun olmadan onu tümüyle iyileştir.
Bu sünnet töreninin hatrına, halkın İsrael’e merhamet et, ulusların bize zarar verecek kararlar çıkarmasına izin verme. Bu töreni gerçekleştirmemize veya herhangi bir emrini yerine getirmemize asla engel olmaya kalkmasınlar. Ulusların Seni bilmesini sağlayan Avraam gibi olalım.
Bu emrin hakkı için, İlahi Kutsiyet’in ışığını deneyimlemeye layık olalım.51 Bizi cehennem cezasından koru. Bizi kurtarmak için çabucak, ömrümüz sona ermeden, gerçek Mesih’i gönder. Amen. Senin isteğin bu olsun.
Çocuğu sünnet etmeden önce Moel şu berahayı söyler:
Kutsalsın Sen, Tanrı’mız, Evren’in Kralı, bizi emirleriyle kutsayan ve bize sünnet emrini veren.
Moel, fazlalık deriyi keser. Baba, hemen şu berahayı söyler:
Kutsalsın Sen, Tanrı’mız, Evren’in Kralı, bizi emirleriyle kutsayan ve onu (bu bebeği) babamız Avraam’ın anlaşmasına sokmamızı emreden.
[Sefarad Yahudileri ekler:]
Kutsalsın Sen, Tanrı’mız, Evren’in Kralı, bizi hayatta tutan, yaşatan ve bizim bu günlere gelmemizi sağlayan.
Eğer, baba bizzat sünneti gerçekleştirirse, kesmeden önce şu berahaları söyler.52 Eğer baba yoksa, Sandak çocuğu getirirken şu berahayı söyler: “babamız Avraam’ın antlaşmasına.”53
Orada bulunan herkes şöyle karşılık verir:
Antlaşmaya getirdiğin gibi, Tora’yla (Tora öğrenimiyle), mitsvalarla, hupayla (Yahudi düğünüyle) tanıştırılsın.
Bu, Sefarad geleneğidir. Aşkenaziler cümleyi edilgen hale getirirler: “…’a getirildiği gibi...” (Çeviren)]
Moel, sonra bir bardak şarap doldurarak şöyle der:
Kutsalsın Sen, Tanrı’mız, Evren’in Kralı, bağın meyvesini yaratan.
Kutsalsın Sen, Tanrı’mız, Evren’in Kralı, sevdiği (Yitshak’ı) daha ana karnındayken kutsayan, vücuduna ilişkin yasayı belirleyen ve kutsal antlaşmasının işaretiyle soyunu mühürleyen. Bunun ödülü olarak, vücudumuzda kazdığın antlaşmanın anısına, yaşayan Tanrı, Kader’imiz, Kale’miz; vücudumuzun içindeki sevdiğin kutsal özü, ruhu yıkımdan kurtarma emri ver. Kutsalsın Sen, Tanrı’mız, bu antlaşmayı mühürleyen.
[Bazı dua kitapları bu berahanın sonunu geçmiş zaman kipi ile yazar: “… sevdiğin kutsal özü, ruhu yıkımdan kurtarma emri verdi (צִוָה)] Doğru okuma ise, burada olduğu gibi emir kipi ile (צַוֵה) okumaktır. Bu dua, sünneti nedeniyle asla cehennemi tecrübe etmemesi içindir.54
Daha sonra bu söylenir:
Tanrı’mız ve atalarımızın Tanrı’sı, bu çocuğu babasına ve annesine bağışla ve ismi İsraeloğulları arasında (babanın İbranice adı)’nın oğlu (çocuğun İbranice adı) olarak anılsın. Erkek, çocuklarıyla sevinsin; Kadın, rahminin meyvesiyle mutlu olsun. Kutsal Kitap’ta yazılı olduğu gibi, “Annen ve baban sevinsin ve seni doğuran mutlu olsun” (Özdeyişler 23:25).
Kutsal Kitap’ta ayrıca şöyle yazılıdır: “Ve senin önünden geçtim ve seni kanının içinde çırpınırken gördüm ve sana ‘Kanının içinde yaşa’ dedim ve sana ‘Kanının içinde yaşa’ dedim” (Ezekiel 16:6).
Yine Kutsal Kitap’ta ayrıca şöyle yazılıdır: “Antlaşmasını, binlerce kuşağa verdiği sözü, sonsuza dek hatırlar. Bu antlaşmayı Avraam’la yaptı, Yitshak’a (aynı konuda) yemin etti ve onu Yaakov’a bir emir olarak verdi ve İsraeloğulları için sonsuza dek sürecek bir antlaşma olarak kurumsallaştırdı” (Mezmurlar 105:8-10).
Tanrı’ya teşekkür edin, çünkü iyidir, iyiliği sonsuza dek sürer” (Mezmurlar 118:1).
Tanrı, bu küçüğü (babanın İbranice adı)’nın oğlu (çocuğun İbranice adı)’nı büyütsün. Antlaşmaya girdiği gibi, Tora’yla (Tora öğrenimiyle), mitsvalarla, hupayla (Yahudi düğünüyle) tanıştırılsın.
“Kanının içinde yaşa” sözleri söylendiğinde, şarabın içine bir parmağını daldırıp, çocuğun ağzına koymak gelenektir.55 Bu sözün iki kez söylenmesinin nedeni, İsraeloğulları’nın kanı içeren iki şeyin; Pesah Kuzusu’nun kanı ve sünnet kanının hakkı için Mısır’dan kurtulmuş olmasıdır.56 Ayrıca bu iki buyruğun uğruna, Tanrı içinde bulunduğumuz sürgünden nihayetinde bizi kurtaracaktır. Tek şart, antlaşmanın yerine getirilmesi ve antlaşmanın işaretinin kirletilmemesidir – daha önce bahsedildiği gibi, sadece fazlalık derinin kesilmesi yeterli değildir.
[Şarap da sünnetten kalan kanı almak için kullanılır.] Bu şarabın çocuğun ağzına temas etmemesine dikkat edilmelidir. Kullanılacak şarap üzerine beraha söylenmiş olan şarap olmalıdır.57
Hazırda az miktarda toprak bulundurulup, sünnet onun üzerinde gerçekleştirilmelidir ki, kan bu toprağın üzerine damlasın. Bu durumda sünnet, toprak sunak üzerinde gerçekleştirilen korbana benzer (Çıkış 20:21). [Kesilmiş olan fazlalık deri de bu toprağın üzerine yerleştirilir.]58
İsrael Ülkesi’nde gelenek, suyun üzerinde sünnet etmek ve kesilmiş olan fazlalık deriyi suya atmaktır. Babil’de gelenek, toprağın üzerinde sünnet etmekti. Bizim geleneğimiz deniz kumu üzerinde sünnet etmektir ki böylece her iki geleneği de yerine getiririz. Deniz kumu toprağa benzer ve denizden geldiği için de, su gibi düşünebilir.
Kesilmiş fazlalık deriyi gömme geleneği de bulunur. Peygamber Eliyah’a nedeni soruldu. Kesilmiş fazlalık derinin iğrenç olduğunu, çünkü; onun Diğer Taraf olan Yılan’ın payı olduğunu söyledi. Kesilmiş ve doğal yerinden ayrılmış olduğu için, Yılan’ın yiyeceği olan toza verilmesi gereklidir (Bakınız: Yaratılış 3:14).59
Eğer sünnet edilecek iki çocuk varsa, önce doğmuş olan önce sünnet edilmelidir. Bu durum, önce doğan yoksul, diğeri varlıklı olsa bile geçerlidir.60
[Eğer çocuğun sekizinci günü Şabat gününe denk geliyorsa, sünnet Şabat günü yapılmalıdır.] Daha önce hiç sünnet yapmamış olan br kişi, ilk sünnetini Şabat’ta yapmamalıdır. Elleri bu işe alışkın olmadığı için, bir hata yapabilir ve sünneti uygun biçimde yapamayabilir. Buyruğu tam olarak yerine getiremediği için de Şabat’ı ihlal etmiş sayılır. Daha önce bir çocuğu sünnet etmiş olsa bile, Şabat’ta sünnet edemez. Bu durum, çocuğun babası için de geçerlidir.61
Eğer çocuk sünnetli doğarsa veya çift sünnet derisi varsa veya çift cinsiyetli ise, sekinci günde sünnet edilir ama bu tür sünnetler Şabat’ta yapılamaz. Çocuk, prematüre doğduysa, [ve hekimler sünnet edilebileceğini söylerse], saçları ve el tırnakları tam olarak gelişmişse, Şabat’ta sünnet edilebilir.62
[Çocuk sağlıklı değilse, sünnet güvenli hale gelene dek, sünnet ertelenir.] Eğer, ilk doğan erkek çocuk, otuz günlük olana dek sünnet edilmezse [bu gün çocuğun “satın alınması” zamanıdır], satın alınmadan önce sünnet edilmelidir.63
[Sünnet, sekizinci günde gerçekleşmezse, Şabat’ta yapılamaz.] Perşembe günü yapılmamalıdır, çünkü; acısı üçüncü günde zirveye ulaşır ve bu da insanların onu tedavi etmek için Şabat’ı ihlal etmeye zorlayabilir. Doğrusu, en iyisi çocuğu çarşamba gününden önce sünnet etmektir, çünkü bazen en acılı gün ikinci gün veya bazen üçüncü gün olabilir. Bu nedenle, [sünnet sekizinci günde yapılmadığı zaman] çocuğu Şabat’tan en az üç gün önce sünnet etmek en iyisidir .64
Sünnet töreninde şölen verilmelidir. Bu, Yahudiler’in bu ritüeli sevinçle kabul ettikleri anlamına gelir.
Zohar, Kutsal Mabet zamanında, Kutsal Topraklar’ın dışından bazı kişilerin yıllık korbanlarını sunmak üzere Yeruşalayim’e hac edenleri aktarır. Bir yıl, Yahudi olmadıklarını söylemeyen bir grup Romalı onlara katıldı. O yıl birçok şey kötü gitti ve Tanrı’nın dünyaya Kutsamalarını göndermediği açıktı.
Yahudi liderler, kutsamanın kalkmasına neden olacak hangi günahı işlediklerini belirlemek için biraraya geldi. Son olarak, büyük mistik Rabbi Hamnuna’ya sordular. Rabbi Hamnuna, o yıl hac edenlere, “Yolda kötü bir işaret fark ettiniz mi?” diye sordu. “Eve dönüş yolunda, tüm pınarların akışının durduğunu gördük. Karanlıktı, bulutlar ve sis vardı ve gideceğimiz yeri zorlukla görebiliyorduk. Yeruşalayim’e girdiğimizde kapkara oldu – gökyüzü bile siyahtı” diye yanıtladılar.
Rav Hamnuka onları azarlayarak, “Aranızda sünnetsiz adamlar olmalı. Yahudi olmayanlar grubunuza katılmış olabilir. Bu nedenle, dünyada kutsama yoktu. Böyle bir kutsama, Koen Gadol’un Yom Kippur’da söylediği dua aracılığı ile gelir ve sadece sünnetliler üzerinde etkilidir” dedi.
Sonraki yıl, bu Yahudiler hac yaparken, aynı Romalılar yine gruba katıldı. Korbanlardan yerlerken Yahudiler onların duvara döndüklerini ve gerekli berahayı söylemediklerini gördü. Yabancılar mahkemeye çıkarıldı ve yedikleri korbanın hangi korban olduğu soruldu. Yahudi olmadıkları için bilmiyorlardı. Mahkeme durumu inceledi ve yabancıların Yahudi olmadığını ortaya çıkarınca, sert biçimde cezalandırıldılar. O yıl, büyük kutsama oldu.
Sonra insanlar bir şölen verdi ve herkes şöyle dedi, “Bizi diğer uluslardan ayırdığı için Tanrı’ya şükürler olsun. Tanrı, sadece sünnet olmanın değeri nedeniyle İsrael’e kutsamalarını gönderir.”65
Babası oğlunu sünnet olması için getirdiğinde, Tanrı tüm melekleri toplar ve şöyle der, “Bakın yeryüzünde ne kadar sadık milletim var.” Sonra, Peygamber Eliyah ortaya çıkar, kanatlarını dört kez çırparak sünnet yapılan yere gelir.
Bu nedenle, orada Peygamber Eliyah için bir sandalye ayrılmalıdır. Çocuk, sünnet olmak için getirildiğinde bu sandalyeye oturtulur, yüksek sesle şu ilan edilir:
Bu, [sünnet] antlaşmasının meleği Peygamber Eliyah’ın kürsüsüdür, sonsuza dek hatırlansın.
Bu ilan yapılmazsa, Peygamber Eliyah törene katılmaz.
Eliyah’ın her sünnet töreninde bulunması gerektiğinin bir nedeni de Yahudiler aleyhine konuşup şöyle demesidir, “İsrael oğulları Senin antlaşmanı terketti” (1 Krallar 19:10). Bu sözünün cezası olarak, Yahudiler’in bu antlaşmayı nasıl büyük coşku ile yerine getirdiğini görmesi için her sünnet törenine katılması zorunludur.
Durum buysa, uygun ilanın yapılmaması durumunda Eliyah’ın törene katılmaması nasıl mümkün olabilir? Eliyah, gerçekte her sünnete katılmak zorunda değildir. Onları izlemesi yeterlidir ve uzakta durabilir. Eğer onun eve girmesi ve gerçekten törene katılması istenirse, şu söylenmelidir, “Bu, [sünnet] antlaşmasının meleği Peygamber Eliyah’ın kürsüsüdür, sonsuza dek hatırlansın.” Sonra gelir ve sandalyesine oturur.66
Tüm dünya sünnet olmanın değeri aracılığıyla ayakta kalır. Babası bu ritüeli gerçekleştirdiğinde, Yeruşalayim’deki Büyük Sunak’ta korban sunmuş gibidir. Aynı zamanda Peygamber Eliyah’ı konuk etmeye layık olur. Bu nedenle tüm gün sevinçli olabilir. Birçok tasası olsa bile, dünyevi boşunalıkları düşünmenin yasak olduğu Şabat gününde olduğu gibi, onları unutmalıdır.
Sünnet töreninden sonra şölen vermek evrensel bir gelenektir. Bunu, VaYera Peraşası’nda görecek olduğumuz gibi, Yitshak’ı sünnet ettiğinde şölen veren Avraam’dan öğreniriz.67
Bu şölenin amacı, babanın bir şeye başlama ve onu tamamlamaya layık olmasıdır. Bir Talmud traktatı bitirildiğine verilen ve bir ritüel şöleni kabul edilen (seudat mitsva) şölenin nedeni de budur. Çok benzer bir nedenle, tüm Tora’yı okumayı tamamladığımız yıllık döngü sonunda, Simhat Tora’da büyük bir kutlama yaparız. Aynısı burada geçerlidir. Bir çocuk doğduğunda, ailesi “verimli olun ve çoğalın” emrini yerine getirmiş olur. Çocuk bir erkek ise, sünnet olana dek emir tamamlanmış olmaz. Bu nedenle bir bayram gibidir.
Bunu, [bazı Sefarad toplumlarda] sünnet töreninden sonra Kadiş söylenmesi geleneğinde görürüz. Sünnet töreninden sonra Kadiş söyleniyorsa, düğün töreninden sonra neden söylenmez? Çünkü, Kadiş ancak bir emrin tamamen yerine getirilmesinden sonra söylenebilir. Tek başına evlilik, bir emrin yerine getirilmesi değildir; “verimli olun ve çoğalın” emri çocuklar doğana dek yerine getirilmiş olmaz. Düğün töreni ile bir emrin yerine getirilmesi tamamlanmış olmadığı için Kadiş söylenmez. Tam olarak bu nedenle sünnetten sonra Kadiş söylenir.68
Sünnet şöleni gün içerisinde yapılmalıdır. Bunu gece vaktine ertelerse, yükümlülüğünü yerine getirmemiş olur.69
Bu zorunlu bir şölen (seudat mitsva) olduğu için, Pesah’tan bir gün önce genellikle oruç tutan ilk doğan erkek çocuk bu yemekten yiyebilir.70
Bir kişi sünnet şölenine davet edilirse, katılmak için acele etmelidir. Reddederse, Tanrı tarafından dışlanmış gibi kabul edilir, çünkü; bu emir onun için önemsiz gibi davranmaktadır. Dahası, bir kral bir kişiyi şölene davet ederse, gitmeyi reddedemez. Bu şölen için de aynı geçerlidir, ev sahibi Eliyah’tır.71
Bazı kişiler görevliye onları davet etmemesini söyler, çünkü; katılmalarına engel olabilecek bir şeyler olabilir. Bir kişi arkadaşlarını şölene davet etmek isterse, bunu bir gün önce ya da sünnetten önceki akşam yapmalıdır. Sünnetin olduğu gün davet etmemelidir, çünkü; gelmeyi reddederlerse, günah işlemiş olacaklardır.
Bazı çok dindar kişiler bu şölenden meyve veya pasta alıp eve götürürler ve fırsat bulduklarında yerler. Bu, babamın [Rabbi Makhir Culi (1738 – 1727)] geleneğiydi, çünkü; genellikle gün içinde oruç tutardı. Eğer zorunlu bir şölene davet edilirse (seudat mitsva), eve biraz meyve veya pasta getirir, orucu onlarla açardı.
Eğer şölene normalde arkadaşlık etmeyeceği kişiler katılıyorsa, şölene katılmak zorunda değildir. Tora’nın bizden istediği her şey, adil ve akla yatkındır. Kendimize saygımızı yitirmemizi sağlayacak şeyleri yapmak zorunda değilizdir.72
Hem baba hem tüm akrabaları yoksullar ile ilgilenmelidir, çünkü; bu şölenin verilmesinin asıl nedeni onlardır. Eğer sadece zenginler davet edilirse, bundan kimse manevi yarar sağlamaz, çünkü; onları doyurmak sevap işlemek değildir. Normalde et ve balık yeme, şarap içme imkanı olmayan kişileri doyurma yükümlülüğümüz vardır. Eğer ev sahibi onları rahat ettirmeye ve doyurmaya çalışırsa, o zaman verilen şölen sevap olur.
Eğer, şölene yoksullar davet edilmezse, Şeytan göklerdeki ordulara onu şikayet eder, bu da ona çok dert getirir. VaYera Peraşası’nda ayrıntılı olarak göreceğimiz gibi, Avraam oğlu Yitshak için şölen verdiğinde bu gerçekleşti. Iyov da büyük bir şölen verdi, fakat yoksulları davet etmediği için, o kadar ıstırap çekti ki ölüm kapılarından geçti (bakınız İyov 1:5,6).
Bu nedenle; ev sahibi, yoksullara yarar sağlamak için elinden geleni her şeyi yapmalıdır. Yoksullara hayır için para vermek yeterli değildir. Onlara pişmiş yemek de vermelidir, çünkü; böyle yemekleri sık yemezler ve bu yemeği aldıkları için çok memnun olurlar.
Bunu, Avram’ın Yitshak için sünnet şöleni verdiğinde görürüz. Yoksullara hayır yaptığı konusunda şüphe yoktur ve dört krala karşı yaptığı savaş anlatısında gördüğümüz gibi, bu konuda çok cömertti. Aynısı İyov için de geçerliydi, Kutsal Kitap onu “kusursuz, doğru bir adamdı. Tanrı’dan korkar, kötülükten kaçınırdı” olarak tanımlamaktadır (Iyov 1:1). Her zaman hayır yapmıştır, elbette çocukları için şölen verdiğinde de hayır yapmıştır.
Her iki durumda, hayır yapmış olsalar da, yoksulları davet etmedikleri için cezalandırıldılar. Hayır yapmak tek başına yeterli değildir, bir kişi şölen verdiğinde yoksulları da doyurmalıdır. Verilen hayır her zaman harcanır ama iyi bir yemeği sık yemezler.
Midraş, çok sevdiği tek bir kızı olan varlıklı bir insanı anlatır. Kız, çok kederlidir, çünkü üç kez evlenmiş ve evliliklerinin ilk gecesinde üç damat da ölmüştür. Babası, kızının kaderinin acıklı olduğunu düşünerek kızının tekrar evlenmesini istemiyordu. “Senin yüzünden üç kişi öldü. Asla evlenmemelisin” dedi. Bu nedenle kız uzun süre bekar kaldı.
Varlıklı adamın yoksullaşmış bir erkek kardeşi vardı. Kardeşi başka bir şehirde, on çocuğu ile birlikte yaşıyordu. Her gün en büyük oğluyla araziye çıkar, satmak için odun keserdi. Böylelikle yaşamını zorlukla sürdürmeye çalışıyordu.
Bir gün, odunları için alıcı bulamadılar, bu nedenle yiyecek satın alacak paraları olmadı ve aç yattılar. Ertesi gün, odun kesmek için gittiklerinde babasının çalışacak gücü kalmamıştı. Oğlu bunu görünce, ağlamaya başladı ve Tanrı’ya artık bu yoksulluğa dayanamadıklarını, onlara merhamet ve yardım etmesi için dua etti.
Duasını bitirdikten sonra, babasına “Yapacak tek bir şey var. Varlıklı kardeşinin bir kızı var. Onu ziyaret edeceğim ve yeğeni olduğum için elbette bana iyi davranacaktır. Oğlu olmadığı için beni memnuniyetle kabul edecektir” dedi.
Ailesinden ayrıldıktan sonra, amcasına gitti, amcası yeğenini gördüğüne çok memnun oldu. Birkaç gün sonra, amcasına “Senden bir isteğim var ama beni reddetmeni istemiyorum” dedi. Amcası ne olduğunu sorguladı ama genç adam cevap vermeyince, amcası isteğini yerine getireceğine dair yemin etti. Sonra yeğeni, “Kızınla evlenmeme izin ver” dedi.
Varlıklı amca ağlamaya başlayarak, yeğenine tüm olanları anlattı ve onu vazgeçirmeye çalıştı. Genç adam, “Ama bana yemin ettin” diye karşılık verdi. Sonunda, amcası kızıyla konuşmaya ikna oldu ve İlahi Kader’in bu birlikteliği onayladığına karar verdiler.
Düğünde, Eliyah görünerek genç adama, “Yemeğe oturduğunda, üstü başı yırtık pırtık, kirli bir dilenci gelecek. Ayağa kalk ve ona yerini ver. Kimsenin onun aleyhinde söz söylemesine izin verme” dedi.
Bunu söyledikten sonra Eliyah kayboldu. O gece, şölende otururlarken, böyle bir yoksul adam geldi. Damat onu görünce, Eliyah’ın söylediği gibi ona yerini verdi. Şölenden sonra, yoksul adam damatı bir odaya çağırdı ve “Ben, Tanrı’nın elçisiyim. Senin hayatını almaya geldim” dedi.
Genç adam, yüzünden gözyaşları akarak, “Karımla olmak için bana bir yıl hatta yarım yıl ver” dedi.
Yabancı, “Vermeyeceğim” dedi.
“Bana bir ay veya en azından kutlama haftasında karımla olmama izin ver” dedi.
“Sana bir gün bile vermeyeceğim. Zamanın çoktan geldi” dedi.
“En azından karıma veda etmeme izin ver.”
Yabancı bunu kabul etti ve damata acele etmesini söyledi. Genç adam gelinini yalnız başına oturmuş ağlarken ve en kötü haberi beklerken buldu. Birbirlerine sarıldılar, birbirlerini öptüler ve adam başına gelen her şeyi karısına anlattı. Karısı, “Gitme. Ben onunla konuşacağım” dedi.
Odaya girince yabancıya seslenerek, “Tanrı’nın habercisi olduğunu söylüyorsun. O halde Tora’nın ‘Bir adam yeni bir kadınla evlendiğinde orduya [katılmak üzere] çıkmayacak ve [orduya] dair herhangi bir konuda görevlendirilmeyecektir. Bir yıl [boyunca] evi için serbest olacak ve evlenmiş olduğu karısını neşelendirecektir’ (Yasa’nın Tekrarı 24:5) dediğini biliyorsundur. Tanrı gerçektir ve Tora’sı gerçektir. Onun hayatını alırsan, Tora’da hile yapmış olursun. Göğe git ve benim iddiamı takdim et” dedi.
Kılık değiştirmiş bir melek olan yabancı, “Kocan benim dilenci olduğumu düşündü fakat bana karşı hayırseverdi. Bu hayrının hatrına, söylediğin gibi yapacağım” dedi. Hemen kayboldu ve bir süre sonra, mutlu haberlerle döndü: “Yapmış olduğun hayır nedeniyle, savunman işitildi. Savın kabul edildi ve kocan yaşayacak” dedi.
Gelin ve damat geceyi sevinçle geçirdi. Bu sırada, gelinin ailesi hala damadın önceki üç kişi gibi ölüme mahkum olduğunu düşünüyordu. Tüm gece ağlayıp, şafakta talihsiz genç adam için mezar hazırlamaya kalktılar. Dışarı çıkmak için gelinin odasının önünden geçerken, çiftin neşesini duydular. Mucizeyi herkese duyurdular ve Tanrı’ya şükrettiler.73
Bu, bize hayır yapmanın önemini gösterir. Önemli olan onu memnuniyetle vermektir. Servet Tanrı’dan gelir ve sadece hayır yapmak da kralın elçisi olmaktan daha iyi değildir. Ama genç damat mutlulukla verdi ve sonuç olarak kurtuldu.
Tora bize ayrıca hizmetkarları ister evde doğsun, ister satın alınsın, sünnet etmemizi emretmektedir. Hizmetkarları sünnet ettirmek Tora’nın 248 olumlu emrinden biridir. Bu sadece gündüz yapılmalıdır, gece değil.
Eski zamanlarda, bir hizmetkar sünnet edildiğinde, sünnetten önce şu beraha söylenirdi:
Kutsalsın Sen, Tanrı’mız, Evren’in Kralı, bizi emirleriyle kutsayan ve bize hizmetkarlarımızı sünnet emrini veren.
Moel, sonra bir bardak şarap doldurarak şöyle der:
Kutsalsın Sen, Tanrı’mız, Evren’in Kralı, bağın meyvesini yaratan.
Kutsalsın Sen, Tanrı’mız, Evren’in Kralı, bizi emirleriyle kutsayan ve bize hizmetkarlarımızı sünnet etmemizi ve antlaşmanın kanından faydalanmaları emrini veren. Antlaşmanın kanı olmasaydı, gök ve yerin düzeni ayakta kalamazdı, Kutsal Kitap’ta yazıldığı gibi, “Gece ve gündüzle bir antlaşma yapıp yerin, göğün kurallarını saptamasaydım” (Yeremya 33:25). Kutsalsın Sen, Tanrı’mız, antlaşmayı Yapan.
Bir adamın hizmetkar kadını olur ve o kadın doğum yaparsa, çocuk sekizinci günde sünnet edilmelidir ve Şabat’ta sünnet edilebilir. Eğer yeni doğmuş bir bebek satın alınırsa, bir günlük bile olsa derhal sünnet edilir; sünneti Şabat’ta yapılamaz.74
NOTLAR:
- Yad, Milah.
- Yoreh Deah 261.
- Minahot, sayfa 43.
- [Rabbi Aaron Şmuel Keidenover,] Birkat HaZevah (Amsterdam, 1669)
- Karşılaştır. [Rabbi Şmuel Yafeh,] Yafeh Mareh, Berakot’un sonu (Venedik, 1590)
- Kesef Nivhar, Yazar’ın kendi eklemeleriyle birlikte.
- [Rabbi Şlomo Luria, Teşuvot] Maharşal 70 (Lublin, 1575).
- Ş’nei Luhot HaB’rit.
- Avoda Zara, Bölüm 1.
- Sefer Yuchsin, Altıncı Dönem; Imrey Binah 52.
- Bava Batra, Bölüm 1.
- Raşi, aynı adlı eserde. Karşılaştır. Imrey Binah 51,52.
- Yazar’ın kendi görüşü.
- Tanhuma.
- Yoreh Deah.
- Levuş; Kad HaKemah.
- Sefer HaHinuh
- More Nevuhim. Karşılaştır. Yafeh Toar burada.
- Ş’nei Luhot HaB’rit.
- Ralbag, Tazria.
- Ş’nei Luhot HaB’rit.
- Rabbi Menahem Recanti, [Ta’amey Mitzvot] 192.
- Ş’nei Luhot HaB’rit.
- [Rabbi Şmuel diMedinah, Teşuvot] Raşdam, Yoreh Deah 239; [Rabbi David Lida ben Aryeh Leib,] Sod Haşem (Amsterdam, 1694).
- Sod HaŞem.
- Ş’nei Luhot HaB’rit.
- Yoreh Deah.
- “Doğru çizgi (The Straight Line)” Bu hikayede, bir Moel, sünnet işleminden ödeme almayı reddederek ölümden kurtulur. Bu hikaye, Kav HaYaşar’ın sonraki basımlarına dahil edilmemiştir.
- Karşılaştır [Rabbi Şmuel Abuhab] Sefer HaZikronot (Prag, 1650) sayfa 59.
- Ş’nei Luhot HaB’rit.
- Maharil.
- Ş’nei Luhot HaB’rit.
- [Gelecek Dünya’ya yapılan bir gönderme, bakınız Berakot 17a]
- Turey Zahav, Yoreh Deah 265:1.
- Yoreh Deah 265:1 Hagah’ta.
- Sifetey Kohen (Şah).
- Ş’nei Luhot HaB’rit.
- Pirkey Rabbi Eliezer.
- Ş’nei Luhot HaB’rit.
- Tikkuney Zohar, sayfa 11; [Rabbi Yehuda Taitatatzak,] Şe’erit Yehuda. Ayrıca bakınız Tikkuney Zohar, sayfalar 70, 78; Sefer Yereyim; Ramban, Tazria.
- Zohar, bu bölüm.
- Ş’nei Luhot HaB’rit.
- Bet Yosef.
- Yoreh Deah 266.
- [Rabbi Eliyahu ibn Hayim, Teşuvot] Ra’anah 79 (Konstantinopolis, tarih yok); [Nikolsberg’li Rabbi Menahem Mendel,] Tzemeh Tzedek (Amsterdam, 1675).
- Bet Hadaş (Bach), Rabbi Şimon Ben Tzemah (Raşbatz)’dan alıntı. Karşılaştır. Sifethey Kohen (Şah).
- Zohar.
- Zohar 1:13, 1:93 [Pirkey Rabbi Eliezer 29,] Yalkut Yoşia (?) 15.
- [Pirkey Rabbi Eliezer 29,] Tosafot, Şabat 130a.
- Yazar’a mahsus bağlantı.
- Ş’nei Luhot HaB’rit.
- Teşuvot Rabbi Şlomo HaLevi 13.
- Ş’nei Luhot HaB’rit; Sod HaŞem.
- Levuş; Rabbi Moşe İsraelis, [Yoreh Deah, 265:12 Hagah’ta].
- Tanhuma HaAzinu 8.
- Yoreh Deah 267.