Yaratılış 2:1

YARATILIŞ 2.BÖLÜM

BÖLÜM 7

Gökyüzü ve yeryüzü, ve onların tüm öğeleri [böylece] tamamlandı.

 

Cuma gecesi Amida’sında bu tüm paragraf söylenmelidir:

Gökyüzü ve yeryüzü, ve onların tüm öğeleri [böylece] tamamlandı. Tanrı, yedinci günle, yapmış olduğu işi tamamladı ve yedinci günde, yapmış olduğu tüm işini bıraktı. Tanrı yedinci günü mübarek kıldı ve onu kutsal ilan etti; çünkü Tanrı, yapmak üzere yaratmış olduğu tüm işini, bu günde bırakmıştı.

 

Amida’dan sonra, Hazan bu paragrafı yüksek sesle tekrar eder ki, okuyamayanlar bu paragrafı söyleme yükümlülüğünü onu dinleyerek yerine getirebilsin.1 [Bu paragraf genellikle Vayhulu (ויכלו) olarak anılır.]

 

Hazan, bu paragrafı okurken tüm topluluk ayağa kalkmalıdır.Vayhulu okumak, dünyayı Tanrı’nın yarattığına tanıklık yapmak gibidir. Bir kişi [Yahudi mahkemesinde] tanıklık yaparken oturmaz, ayağa kalkmalıdır. Bu nedenle, bunu söylerken biz de aynısını yaparız.

 

Hazan, bu paragrafı okurken sohbet etmek yasaktır. Bir aziz, rüyasında öğrencileriden birinin yüzünün sarılık olduğunu görmüş. Neden olduğunu sorduğunda, öğrencisi, “Çünkü; Hazan, Vayhulu’yu okurken sohbet ettim” diye cevaplamış.2

 

Bir kişi Vayhulu’yu akşam duasında söylese de, ev halkının yükümlülüğünü yerine getirmesi için onu Kiduş’ta tekrar etmelidir. Eğer evde yalnız dua ediyorsa, Vayhulu’yu Amida’dan sonra tekrar etmelidir.

 

Bir kişi Vayhulu’yu okuduğunda iki melek ellerini o kişinin başını koyup, onu kutsarlar ve şöyle derler, “Suçun silindi, günahın bağışlandı” (Yeşaya 6:7).3

 

Bu kutsamanın nedeni şudur; bir kişi komşusunun lehine tanıklık etme fırsatı varken bundan sakınırsa, bu bir günah kabul edilir. [Bu nedenle, bir kişi Vayhulu söyleyene dek, Tanrı’nın Kendisi lehine tanıklık etmekten sakınma günahını işlemiş demektir.] Bir kişi Vayhulu söylediğinde ise, Tanrı’nın göğü ve yeri yaratmış olduğuna ve bunun evrenin başlangıcı olduğuna tanıklık eder.4 Eğer bir kişi, Tanrı’nın dünyayı ve yaratılış bahsinde bulunan diğer her şeyi mutlak yokluktan yaratmış olduğuna inanırsa, bu; hakiki Yahudi bir ruhun, onun kalbi ve ruhunda dolu olduğuna ve günah işlemeyeceğine dair bir işarettir.

 

Bu, öndeki ayetlerden de anlaşılabilir, Tora açıkça, “Gökyüzü ve yeryüzü tamamlandı” diyerek bize karada veya denizde olan, dünyadaki her şeyin altı günde, her şeyin uygun zamanında yaratıldığını öğretmek ister. Bundan sonra yeni hiçbir şey oluşturulmadı.5

 

İnançsız bir kişi bir keresinde, Talmud bilginlerinden birine Şabat’ın gerçekliğini sordu. Bilgin, Sambatyon olrak bilinen nehirden bir kanıt gösterdi. Bu nehir, altı gün boyunca sel gibi akar, taşları havaya fırlatır; Şabat’ta ise dinginleşir, taşları yerinden kıpırdamazdı.6

 

Yahudilik’te, Yahudi olmayanların bile katıldığı iki konu vardır. Birincisi; Tanrı’nın dünyayı altı günde yaratmış olduğu, ikincisi; eninde sonunda ölüleri dirilteceğidir. Onlar, ruhların ölümsüzlüğüne inanırlar, çünkü; bazı mistik uygulamalar ile ölüler ile iletişim kurmanın mümkün olduğunu bilirler. Hayvanlarla iletişim kurulamaması, hayvanların diriltilmeyeceğine işarettir.7

 

Tanrı’nın dünyayı tek bir anda yaratması elbette ki mümkündü. En az bir görüşe göre (1.Bölüm’de bahsedildiği gibi) yaratılışın gerçekleşmesi bu şekilde oldu. Biri, o halde Tora’nın neden yaratılışı altı güne böldüğünü sorabilir. Dahası, niçin dünya tam olarak altı günde yaratıldı da daha fazla ya da daha eksik değil?8

 

Bunun nedeni, dünyanın altıbin yıl süreceğinin belirlenmiş olmasıdır.9 Bu altı günün her biri, belirli bir milenyum içerisinde nelerin gerçekleşeceğini işaret eder.

 

Birinci günde, önce ışık, ardından karanlık yaratıldı. Işık, Adam’ı, aydınlanmış, kusursuz kişiyi sembolize eder. Eden Bahçesi’ndeyken tüm yaratılış içerisinde en mükemmel varlıktı ve dünyanın ışığıydı. Ancak, günah işledikten ve Bahçe’den çıkarıldıktan sonra, karanlık başladı. Kayin doğdu ve dünyaya cinayeti getirdi. Enoş’un kuşağı putperestliğe başladı. Tüm bunlar, yaratılıştan sonraki ilk milenyum içerisinde oldu.

 

İlk gün’den bahsedilirken, “ışık” kelimesi beş kez tekrarlanırken, “karanlık” kelimesi üç kez geçer. Bu, ilk bin yıl içerisinde çok iyilik, az kötülük olduğunu gösterir.

 

İkinci gün, ikinci milenyumda gerçekleşen Büyük Tufan’ı sembolize eder. Bu nedenle “iyi oldu” ifadesi ikinci gün bahsinde yer almaz. İkinci gün, kötülük zamanını, dünyanın Büyük Tufan tarafından yıkıma uğratıldığı zamanı belirtir. Daha önce 2.Bölüm’de bahsedildiği gibi, bilginlerimizin yeni bir işe ikinci günde (Pazartesi) başlanmamasını tavsiye etmesinin bir nedeni budur.

 

O gün, yukarı sular ile aşağı sular arasında bir ayrımı oluşturan gökyüzü yaratıldı. Burada, bu milenyumda doğan ve [Tek Gerçek Tanrı’ya inananlar ile inanmayanlar arasında] ayrım oluşturan Avraam’a gönderme vardır. Büyük zekası ile, o günlerde yaygın olan yanlış inançların geçersizliğini kanıtlamış ve Tanrı’nın büyüklüğünü öğretmiştir.

 

Üçüncü gün, üçüncü milenyuma paraleldir ve “iyi oldu” ifadesi iki kez kullanılır. İlki, bu ikisinin de üçüncü milenyumda gerçekleştiği Tufan kararının iptaline ve Yahudiler’in Mısır’dan Çıkış’ına atıf yapar. İkincisi, yaratılıştan 2448 yıl sonra (M.Ö.1312) Tora’nın verilmesini sembolize eder.

 

Üçüncü günde Tanrı, Yeryüzü’nün meyve ağaçları ve her türde bitkileri vermesini buyurdu. Bunlar Adam yaratılana dek, toprağın altında kaldılar ve ancak bundan sonra ortaya çıktılar. Bu, üçüncü milenyuma işaret eder. Yahudiler, Mısır’dayken, nüfusları çarpıcı biçimde artmış olmasına rağmen, çok alt düzeydeydiler, ancak Tora’yı alınca, gerçek seviyeleri ortaya çıktı.

 

Dördüncü gün, İsrael’in kendi krallarına sahip olduğu ve benzersiz barışı yaşadığı dördüncü bin yıla karşılık gelir. Bu aynı zamanda, sıradışı bilgelik dönemidir.

 

Bu günde, iki büyük ışık yaratıldı, daha büyük ışık kaynağı (Güneş) ve daha küçük ışık kaynağı (Ay). Bu binyıl içerisinde, Tora’nın “daha büyük ışığının”, Mişna, Talmud ve Midraş’ta somutlaşmış biçimde, bilginlerin “daha küçük ışığı” aracılığı ile daha fazla açığa çıkışı gerçekleşti. “Daha küçük ışık” bu nedenle, Tanrı’nın Sinay Dağı’nda Moşe’ye verdiği Sözlü Tora’yı ima eder.

 

İki ışık, ayrıca bu dönemde [Yeruşalayim’de] yapılmış olan iki Tapınağa atıftır. İlk Tapınak üçüncü milenyumda yapılmış olsa da, asıl yüceliğine dördüncü milenyumda ulaşmıştır. “Daha büyük ışık” ile belirtildiği gibi, o dönemdeki insanlar, İlahi Mevcudiyet’in ışımasını ve bununla birlikte İlahi İlham’ı (Ruah Akodeş) deneyimlemiştir. Bu dönem, aynı zamanda aydınlanmış peygamberlerin ve aynı zamanda Urim ve Tumim’in [Koen Gadol’un göğüslüğünde] kullanımda olduğu dönemdir.

 

“Daha küçük ışık”, yukarıdaki üstünlüklerin artık varolmadığı İkinci Tapınak anlamına gelir. Krallar ve Büyük Meclis’in üyeleri de dördüncü milenyumda parlayan yıldızlardır.

 

Beşinci gün, Kutsal Tapınak’ın yıkıldığı ve dünya uluslarının diğerleri üzerinde egemenlik kurmaya başladığı beşinci milenyuma karşılık gelir. Birbirlerini yutan balıklar ve diğer hayvanlar gibidir. [Bu günde yaratılmış olan balığa Roma’nın sembolü olan kartal hükmeder.] Bugün bile birçok ulus kartalı kendi simgeleri olarak kullanır. Beşinci günde yaratılmış olan “büyük deniz canavarları” insanlığa hükmeden dünya çapındaki güçleri belirtir.

 

Altıncı gün, altıncı milenyuma paraleldir ve yaratılışın zirvesi olan Adam, bu günde yaratılmıştır. Bu, bizim bu milenyumda gelmesini umut ettiğimiz Mesih’i ima etmektedir.

 

Yedinci gün, Şabat günü, layık olanlar için tümüyle iyilik ve huzur dönemi olan Gelecek Dünya’ya karşılık gelir.

 

Başka bir görüş, “Gökyüzü ve yeryüzü tamamlandı” ifadesi ile belirtilir. [İbranice’de “tamamlandı” kelimesi Kalah (כלה) kelimesidir ve “gelin” anlamındaki Kallah (כלה) kelimesinden türemiştir.] Bu ayet, bu nedenle, gökyüzü ve yeryüzünün güzel bir gelin gibi süslenmiş olduğunu belirtir.10

 

Bu nedenle, Şabat’ı neşe ile, [bir gelini karşılıyormuş gibi] karşılamak bir yükümlülüktür. Talmud şunu aktarır, Şabat yaklaştıkça Rabbi Yanay şöyle derdi, “Gel gelin, Gel Gelin.”11

 

Halen, Leha Dodi şiirini [Rabbi Şlomo Alkabatz (1505-1584) tarafından yazılan] her Cuma gecesi Akşam duasından önce okumak gelenektir. Bir kişi evinde bile dua etse, bu şiir söylenmelidir. [Bu şiirin nakaratı şudur]

 

Gel Sevgilim gelini karşılayalım,

Gel Şabat’a hoşgeldin diyelim.  

 

Bu şiir, Şabat’ın büyüklüğü ve bir kralı karşılamak için veya bir geline eşlik etmek için insanların dışarı çıkması gibi bu günü nasıl karşıladığımız ile ilgilidir.

 

Yom Kippur, Cuma gecesine denk gelirse Leha Dodi’yi söylememek gelenektir.12

 

Akşam duası için özel Şabat giysileri giyilmeli, hafta içi giyilen giysilerle ibadet edilmemelidir. Sinagoga hafta içi giyilen kıyafetler ile gelmek günahtır, çünkü; bu Şabat’a saygı gösterilmediğini gösterir. Şabat’ı karşılarken, sanki bir kralı karşılıyormuş gibi en iyi kıyafetlerimizi giyerek onu onurlandırmalıyız. Şabat Kraliçesi’ne dünyevi kraliyet ailesinden daha az saygı göstermemeliyiz.

 

Gökyüzü ve yeryüzü tamamlandı” ifadesi ayrıca, dünyanın Tora’nın fazileti sayesinde devam ettiğini ima eder. Bu nedenle, ancak Adam yaratıldıktan sonra Tora “Gökyüzü ve yeryüzü tamamlandı” der. Bu bize, kaderi Tora’yı tutmak olan insan ile ancak yaratılışın tamamlandığını öğretir.13

NOTLAR

  1. Orah Hayim 281.
  2. Kall Bo 35.
  3. Yalkut
  4. Kall Bo.
  5. Bereşit Rabba
  6. Sanhedrin, Bölüm 7.
  7. Reşit Hakmah, Şaar HaAhava 5.
  8. Yerinde. Teşuvot Raşba 9; Abarbanel, sayfa 22; Bahya, sayfa 10.
  9. [Sanhedrin, Bölüm 10.] Trani’li Rabbi Yosef [Tzfanat Paneah, Venedik, 1648] söylevinde buna itiraz eder.
  10. Abarbanel.
  11. Orah Hayim 262; Tikuney Zohar #24.
  12. Şeyarey Keneset HaGedolah.
  13. [Rabbi Yoşia Pinto] Kesef Nivhar (Şam, 1605)