Yaratılış 14:22-24

Avram, Sedom kralına “Elimi Yüce Tanrı Aşem’e – göklerin ve yeryüzünün Sahibi’ne – kaldırdım!” dedi. “Ne bir iplik, ne de ayakkabı bağı! Sana ait olan hiçbir şeyi almayacağım! ‘Avram’ı ben zengin ettim’ diyemeyeceksin. Tek istisna, gençlerin yedikleri ve benimle birlikte giden adamların – Aner, Eşkol ve Mamre’nin – paylarıdır. Onlar kendi paylarını alsınlar”

Avram, bir metelik dahi almadığına dair ellerini yukarı kaldırarak ant içti. Son meteliğine kadar her şeyi iade ettiğine yemin etti.42

Avram’ın genellikle Tora standartına uygun davrandığı ve yeminlerden kaçındığı açıktır. Bu durumda yemin etmesinin nedeni, paraya olan arzunun çok fazla olması ve asla tatmin olmamasıdır. Bu arzuya dair herhangi bir izin dahi üstesinden gelmek için bu yemini etmiştir.

Avram şöyle dedi, “Tüm bu mal, sanki Tanrı’ya adanmış gibi bana yasaktır. Ayrıca bana hediye vermek istersen, bunu kabul etmeyeceğimi ilan ediyorum. Tanrı, “Seni mübarek kılacağım ve ismini yücelteceğim” (Yaratılış 12:2) dediğinde bana zaten bir servet vaat etti. Beni servet sahibi yaptınız diye böbürlenmenizi istemiyorum, bu nedenle size hem insanları hem de malı vereceğim.”43

Bu sorgulanabilir. Avram, “Ne bir iplik, ne de ayakkabı bağı!” dedi. Bu kadar değeri düşük eşyalarla Avram nasıl servet sahibi olabilir?

Malları diğer insanlara büyük başarı getirebilecek bazı insanlar vardır. Bu gibi, Iyov’dan küçük bir madeni para alan kişinin kutsandığını ve servet sahibi olduğunu görürüz.44 Bu, kadere bağlıdır; sahip oldukları malların servete sebep olabileceği insanlar vardır. Bu nedenle Avram, Sedom kralından hiçbir şey almak istememiştir ki kral, daha sonra Avram’ın aldığı bir eşyanın kutsama getirdiğini ve bunun da Avram’ın servet sahibi olmasına yol açtığını söyleyemesin.45

Avram savaşmaya gittiğinde, Aner, Eşkol ve Mamre kampa bekçilik yaptıkları için çabaları karşılığında ganimetten pay almayı hak ettiler. Bu, onlara çoktan verilmişti ve Avram onlardan bunu alıp, Sedom kralına geri vermeyi uygun görmedi. Avram zorunda olduğu için değil, dindarlığı ve nezaketi nedeniyle malları geri vermiştir. Bunu kendisi için yapabilir ama kendi dindarlığının başkasının kaybına neden olmasına izin veremezdi.46

Avram’ın çoğu adamı savaşmaya gittiği halde, Aner, Eşkol ve Mamre donanımları korumak için arkada kaldılar ve Avram ganimeti aralarında eşit olarak paylaştırdı. Bu, daha sonra gelenek haline geldi. Bu nedenle, bir grup adam, Kral David ganimeti paylaştırmaya kalktığında, sadece savaşa katılanların ganimetten pay alması gerektiğini söyleyerek şikayet etti. David şöyle karşılık verdi, “Savaşa gidenle eşyanın yanında kalanın payı aynıdır. Her şey eşit paylaşılacak!” (1 Samuel 30:24).

Olay devam etmektedir, “O günden üzerine (u-ma’lah) David bunu İsrail için bugüne dek geçerli bir kural ve ilke haline getirdi” (1 Samuel 30:25). Ayet “o günden sonra (ve-halah)” dememektedir, “o günden ve üzerine” demektedir. Bu, bunun Avram zamanında gelenek haline geldiğini belirtir. Bunun nedeni, nöbetçilerin de tehlikeyi paylaşmasıdır.47

Avram, 2.Bölüm’de gördüğümüz gibi Paro’dan hediyeler kabul etmiş olsa da, şimdi hediye almayı reddetmiştir. Orada hediyeyi kabul etmek zorunda kalmıştır, çünkü; oradakiler Avram’ın Saray’ın kardeşi olduğunu sanıyordu ve Avram bu yanılsamayı bozmak istememişti. O zamanki gelenek, kızkardeşinin evlenmesine izin vermesine ikna etmek için abisine hediyeler vermekti.48

Avram’ın Paro’dan hediyeleri kabul etmesinin başka bir nedeni, Avram’ın Mısır’a gittiğinde yoksul olmasıdır. Hediyeleri kabul etmeyi o zaman uygun bulmuştu. Bu durum, daha sonraki dönemlerde huzurlu biçimde Tora çalışabilmek ve geçimleri hakkında kaygılanmamaları için hediyeleri kabul eden bilginlerin durumuna benzer. Para kendiliğinden gelmez, şartları Tanrı oluşturur: bir zenginin zihnine insanlar Tora çalışabilsin diye iyi bir davranışta bulunma fikri girer.

Avram servet sahibi olduktan sonra, başka birine ait olan hiçbir şeyden faydalanmak istemedi.49

Avram’ın Paro’dan hediyeleri kabul etmesinin başka bir nedeni, kendisini öldürülmekten korumak içindi. Eğer böyle yapmamış olsaydı, insanlar Saray’ı almak için onu öldürebilirlerdi. Ama şimdi, en büyük krallar ona saygı gösterip ona hediyeler verdiği için kimse ona saldırmaya cesaret edemezdi.

Tüm bunları okuduktan sonra Avram’ın dört krala karşı savaşarak hayatını tehlikeye attığı sorgulanabilir. Noah Peraşası’nda bahsettiğimiz gibi, bir kişi kendisini tehlikeye atmamalı ve mucizelere bel bağlamamalıdır. Bu, birçok nedenden dolayı yanlıştır.

Avram’ın asıl niyeti krallarla savaşmak değildi. Yeğeni Lot’u fidye vererek kurtarabileceğini sanmıştı. Yola çıktıktan sonra bir grup meleğin kendisine eşlik ettiğini gördü ve bu ona savaşa girmesi için güven verdi.50

Dahası, Avram mucizeye bel bağlayan sıradan insanlar gibi değildi. Tanrı’nın “Seni büyük bir millet haline getireceğim” (Yaratılış 12:2) diye vaat ettiği söze güveniyordu. Bu nedenle, Tanrı’nın onun için bir mucize getireceğine güveniyordu. Onunla ilgili olarak şöyle yazılmıştır, “Gözü pektir, korku nedir bilmez” (Mezmurlar 112:8).51

Başka bir neden, Avram’ın savaşta tarafsız kalmış olan yeğeni Lot’un tutsak düştüğünü görmüş olmasıydı. Durumun adaletsizliğini görerek, onu kurtarmak için kendini tehlikeye atmıştır. Masumu kurtarmak için Azizler sıklıkla kendilerini tehlikeye atarlar. Bu nedenle, daha sonra Şemot Peraşası’nda Moşe’nin bir kardeş İsrailliyi kurtarmak için bir Mısırlı’yı öldürdüğünü ve Yitro’nun kızlarını savunduğunu görürüz. Kral David de Golyat ile savaşa girerek kendisi tehlikeye atmıştır, ama bunu tüm İsrail’in kazanması için yapmıştır. Bu, ilahi ilhama (ruah akodeş) yol açan bir niteliktir.

Bazı kişiler, Avram’a önce dört kralın birbirleri ile savaştığı ve Lot’un tutsak alındığı söylendiği, fakat Avram’ın ilgilenmediğini söyler. Lot kötüydü ve ikisi çoktan ayrılmıştı. Ona gelen haber, orduların yaklaştığı ve Hatsatson Tamar’da Emorileri çoktan yenilgiye uğratmış olduklarıydı. Şöyle dediler, “Bölgene kesinlikle girecekler ve Mamre’yi öldürecekler. Sen de onların eline düşüeceksin. Güvenli bir yere kaçman senin için en iyisi olacaktır.” Yine de Avram kaçmadı, çünkü Tanrı’nın vaatine inanıyordu.

Sonra, Avram kendisinin tutsak alındığına dair söylentiler duydu. İnsanlarrın bu hatayı yapmasının nedeni Avram ve Lot’un görünüşlerinin çok benzer olmasıydı. Bunun üzerine Avram, kurtarma için zamanın geldiğine karar verdi, çünkü bu Tanrı’nın İsmi’ne saygısızlık (hilul Aşem) anlamına geliyordu. İnsanlar, “Ur Kasdim’de Avram’ın ateşli fırından kurtulması bir aldatmacadan başkası değilmiş. Avram’ın gücü yok, Nimrod onu tutsak aldı. Avram’ın Tanrısı’nın gücü nerede?” diyebilirdi.52

Bu, kelime kelime şöyle tercüme edilen “Avram kardeşinin esir düştüğünü duyduğunda, öğrencilerini topladı” (Yaratılış 14:14) ayetinin kendisinde ima edilir. Bu kelime seçimi ile ilgili birçok soru sorulabilir. İlk olarak, Lot Avram’ın yeğeniydi, Tora niçin Lot’u kardeşi olarak nitelemektedir? Dahası, Tora bize niçin “Avram’ın duyduğunu” bize söylemektedir? Bir önceki ayet, özel bir kişinin geldiğini, Lot’un tutsak alındığını ona söylemişti; yani Avram’ın bunu duymuş olduğu ortadadır.

Bu ayet, Avram’ın tehlikeden kaçmak için önceki uyarıları dikkate almadığını ima eder. Böyle olduğunda Tanrı’ya güvendi. [Lot’un tutsak alınmış olması gerçeği tek başına onu harekete geçirmedi.] Ama, sonra Lot yerine Avram’ın tutsak alınmış olduğu söylentilerini duydu. Fiziksel görünüşlerindeki benzerlik nedeniyle, insanlar onları karıştırıyordu. Ancak bundan sonra savaşa gitti. [Ancak “kardeşi” veya “ikizi”nin tutsak alındığını duyduktan sonra harekete geçti.]

Özel bir sebebi olmadığı sürece, Paro’nun Avram’ın eşi Saray’ı aldığı zaman, Avram’ın Paro’ya karşı savaş açmaması çok şaşırtıcı olurdu ama şimdi yeğeni Lot’u kurtarmak için savaşa hazırdı. Bir kişinn mucizelere bel bağlamaması gerektiği için, Avram normalde bir kral ile savaşa girmezdi. Bunu sadece Lot için daha önce bahsedilen nedenler dolayısıyla yaptı.

Tutsakları Kurtarmak

Tutsakları kurtarmak buyruğundan bahsetmek için burası uygun bir yerdir. Tutsakları kurtarmak, yoksullara hayır yapmaktan daha önemlidir.53 Bir kişi tutsaksa, onun ıstırabı ölümden beterdir. Açlıktan ya da diğer sıkıntılardan kötüdür, çünkü; tutsak alan kişi tutsağını her an kılıçla öldürebilir ya da onu açlıktan ölüme bırakabilir. Bir tutsağı kurtaran, onu tüm bu sıkıntılardan kurtarır.

Yasaya göre, para başka değerli amaçlar için toplanmış olsa da, bu para tutsakları kurtarmak için kullanılabilir. Örneğin, sinagog yaptırmak için para toplanmış olsun. Tüm malzemelerin satın alınmış ve işçilerin inşa işi için hazır olduğunu kabul edelim. Birden, topluluk kurtarılması gereken tutsakların var olduğunu duyar. Genel olarak, para belirli bir amaç için toplanmışsa, o amaç için kullanılması gerekir. Ancak tutsaklar söz konusu ise, bu kurala istisna olarak, başka bir amaç için toplanmış para kullanılabilir.

Bir kişinin tutsakları kurtarma imkanı varsa ve bunu yapmazsa, birçok buyruğu ihlal etmiş olur. En açık buyruk şudur, “Komşunu kendin gibi sev” (Levililer 19:18).

Talmud, Rav Yosef’e “önemli bir iyi iş” için talimatlarla birlikte çok miktarda para gönderildiğini aktarır. Bu bağışı yerine getirebilmek için, en önemli iyi işin ne olabileceğini bulabilmek için, hatrı sayılır miktarda zaman harcar. Son kararı tutsakları kurtarmak olur.

Mantığı şudur: Kılıçla ölmek, açıktır ki doğal ölümden kötüdür. Açlıktan ölmek ise daha kötüdür. Kılıçla ölmek bir an sürerken, açlıktan ölmek günlerce süren ıstıraba neden olur. Ama bir insan tutsak ise, ıstırabı her ikisinden de fazladır ve iki seçeneğin gerçekleşme tehlikesi her an mevcuttur.54

Tutsakları kurtarmak söz konusu ise, bir dakikalık gecikme bile katliam sayılır.

Eğer hem kadın hem erkek tutsak alınmışsa, önce kadın kurtarılmalıdır. Eğer erkeğe homoseksüel suistimal şüphesi varsa, önce erkek kurtarılmalıdır.

Bir kişi tutsaksa, başkalarını kurtarmadan önce kendini kurtarmalıdır.

Varsayımsal bir durumu ele alalım: Bir kişi babası, annesi ve bir Tora bilgini ile tutsak alınmış olsun. İlk görevi, kendini kurtarmaktır. Daha sonra annesini, sonra bilgini ve son olarak babasını kurtarmalıdır.

Bir kişi tutsak alınırsa ve varlıklı akrabaları varsa, o kişilerin tutsak olan kişiyi kurtarma zorunluluğu vardır. Paraları olduğu için, yabancılar o kişiyi kurtarmak için para harcamak zorunda kalmamalıdır.

Kurtarılmış olan kişi, imkanı varsa, onu kurtaran kişiye borcunu ödemelidir.55

Kutsal Topraklar’daki yoksullara hayır yapmak özellikle önemlidir. Diğer ülkelerdeki yoksullara göre önceliğe sahiptirler. Genel kural olarak, kişinin kendi şehrindeki yoksullar, başka şehirdeki yoksullara göre önceliğe sahip olsa da, bu kural Kutsal Topraklar dışında geçerlidir. Kutsal Topraklar’daki yoksullar, kişinin kendi şehrindeki yoksullara göre önceliğe sahiptir.56

Bunun sebebi, Kutsal Topraklar’daki yoksulların tutsak gibi olmalarıdır. Sürekli olarak, komşularından gelebilecek tehlike riski içerisindedirler. Herkes onlara yardım etme yükümlülüğüne sahiptir; bu, tutsakları kurtarmak gibidir.

Hayır toplayan kişiler, Kutsal Topraklar’dan, gerek topluluğa gerekse bireylere gelen mektuplar getirir ve bu yükümlülüğü Talmud’dan ve kanunlardan en ayrıntılı biçimde açıklar. Ancak bunlar İbranice yazılıdır ve birçok kişi bunları okuyamaz. Diğer insanlardan bunları açıklamasını istemedikçe, Kutsal Topraklar’da ne tür sorunlarla karşılaştıkları hakkında hiçbir fikre sahip olmazlar.

Bu nedenle, Kutsal Topraklar’daki yoksullar hakkında size bir şey söylemek istiyorum ki, bu toprakların ne kadar yüce olduğunu ve orada ne kadar çok insanın ıstırap çektiğini bilmeniz için kalplerinizi canlandırayım. Bunu bilmek çok önemlidir. Her gün, hem Amida hem de Birkat Amazon’da bize merhamet etmesi ve Yeruşalayim’i yeniden inşa etmesi için Tanrı’ya dua ederiz. Bu nedenle, oradaki insanların sıkıntılarını bilmeliyiz ki, onlara yardım etmeye gayret gösterelim.

[Çeviren’in notu: Yazar, iki yüz yıl önce kendi dönemindeki durum hakkında yazmaktadır. Ancak yazdıklarının çoğu bugün hala geçerlidir.]

Tanrı, Kutsal Topraklar’da yaşayanların ıstırap çekmesine hükmetmiştir. Dışlanma, ülkedeki yöneticiler, açlık, yokluk nedeniyle ıstırap çekerler. Bu sıkıntıların olmadığı yılların sayısı azdır.

Talmud’un belirttiği gibi, İsrail Ülkesi bize meziyetlerimiz aracılığı ile değil, ıstırap vasıtası ile verilmiştir. Büyük iyilik bulunan bir şey olursa, Diğer Taraf’ın [kötü güçleri] onu yok etmek için her şeyi yapar. Kutsal Topraklar’da yaşayanlar çok önemlidir. Sürekli “günahlarımız nedeniyle sürgündeyiz ve Kutsal Tapınak (Bet Amikdaş) harabeye döndü” deriz. Ama yine de, İlahi Mevcudiyet (Şekina) Yeruşalayim’deki Batı Duvarı’nı asla terketmemiştir. İlahi Mevcudiyet bize geride iyilik bırakmadan bizden alındı ama bu yeri asla terk etmedi.

Bilginlerimiz, bir kişi Kutsal Topraklar’da dört kübit uzunluğunda yürürse, tüm günahlarının temizleneceğini öğretir. Kutsal Topraklar’da gömülen kişi, Büyük Sunağın [Kutsal Tapınak’ın odak noktasıdır] altında gömülmüş gibidir. Tüm bunlardan, İsrail Ülkesi’nin kadar kutsal olduğunu anlarız.

Diğer Taraf, bu nedenle, insanların Kutsal Topraklar’a yerleşmemesi için tüm gücüyle uğraşır. İsrail Ülkesi’nden göç etmeleri için çalışır. İnsanlar İsrail Ülkesi’nde kalıp, bir inç bile kımıldamadıklarında, herkesten daha çok liyakata sahip olurlar.

İnsanların Kutsal Topraklar’da ıstırap çekmesinin ikinci nedeni, Tanrı’nın aziz kişileri test etmek için ıstırap çekmelerine izin vermesi ile ilgili olabilir. Şöyle yazılmıştır: “Tanrı, doğru insanı sınar” (Mezmurlar 11:5). Kutsal Topraklar’da yaşayan çoğu kişi Tanrı’nın gözünde çok kıymetlidir, çünkü; Tanrı’nın buyruklarını yerine getirmek için büyük ıstıraba ve trajediye, tutsaklarınkinden daha kötü bir esareti yaşamaktadırlar. Her şeyi tahammül ile kabul etmekte ve Kutsal Topraklar’ı terk etmemektedirler.

Bu kutsal yerlerde söylenen dualar, diğer yerlere göre Tanrı tarafından daha çok kabul edilir. Yaakov’un şu sözlerinin anlamı budur, “Burası göklerin kapısı” (Yaratılış 28:17). Bundan, uygun yerde ayrıntılarıyla bahsedilecektir. Diğer yerlerde söylenen duaların kabul edilmesinin nedeni, bu duaların Kutsal Topraklar’da edilen dualar ile birlikte yükselmesidir. Diğer yerlerde, az sayıda dua kabul edilir.

Benzer biçimde, Kutsal Topraklar’da yapılan Tora çalışması, diğer yerlerde olduğundan daha kıymetlidir. Bunun bir sebebi, Kutsal Topraklar’da çalışan insanların bunu büyük yokluk içerisinde yapıyor oluşudur ve böyle bir fedakarlık Tanrı için kıymetlidir. Çektikleri tüm sıkıntıları, ıstırapları akıllarından çıkarıp, kendilerini çalışmaya vermektedirler.

Kutsal Topraklarda yapılan duaların ve Tora çalışmasının Tanrı tarafından daha çok kabul edilmesinin başka bir sebebi vardır. Diğer yerlerin aksine, bu topraklar bir meleğin değil, Tanrı’nın yönetimi altındadır. Bu nedenle, dua ve çalışma daha kıymetlidir.

Diğer yerlerde yaşayıp, İsrail Ülkesi’ne göç etme imkanına sahip olmayanlar, Kutsal Topraklar’da yaşayanlara yardım etme yükümlülüğüne sahiptir, böylece onlar huzur içinde yaşayabilirler. Onların dua etmesini münkün kıldığımızda, bizim dualarımız da kabul edilir.

Yardım etmediğimizde, oradaki yönetim tarafından onlara zulmedilir. Yaptıkları ilk iş sinagogları kapatmaktır. Bunu yapmasalar dahi, zulümden kaçmak için Yahudiler saklanmalıdır ve otomatik olarak sinagoglar kapanır. Sinagoglar boş kalır, çünkü tüm cemaat saklanmaktadır.

Ben bu yerlerde doğdum ve büyüdüm, tüm bu zulme bizzat tanıklık ettim. Malta’daki köleler, Kutsal Topraklar’daki insanlardan daha iyi yaşamaktadır. Başka yerde yaşayıp, Kutsal Topraklar’da yaşayan insanlar için kaygılanan insan hayırlıdır. Bundan daha yüce bir tutsakları kurtarmak eylemi yoktur.

Bunların tümü genel durumla ilgilidir. Şimdi ayrıntılar hakkında konuşacağım. Orada büyük yokluk içinde yaşayan birçok bilgin ve aile babası var; insanların açlıktan öldüğünü kendi gözlerimle gördüm. Bunların bazıları daha önce bahsedilen nedenlerledir. Ancak, başka bir sebep daha var.

Diğer ülkelerde, en büyük bilgin o şehrin rabbisi seçilir. Diğer bilginler, dine uygun biçimde kesim yapmaktan sorumlu veya öğretmen olurlar. Çocuklarının öğretim görmesini isteyen kişiler daima vardır. Bilgin olmayan kişiler hayatlarını kazanmak için her zaman iş bulabilirler ve yardıma muhtaç olmazlar. Her şehirde, geçimlerini sağlamak için bir yol vardır.

Ancak, Kutsal Topraklar’da bu mevcut değildir. Şehirler bilginleri destekleyememektedir, çünkü topluluğun birikimi yoktur. Yoksul aile babaları geçimlerini sağlayacak iş bulamamaktadır. Herkes yoksul olduğu için, onlara yardımda bulunacak veya borç para verecek kimse yoktur. Onların tek desteği, onlar için ayrılmış olan para ve faizinin Kutsal Topraklar’a gönderilmesidir. Bu, insanların açlıktan ölmesini önlemektedir.

Yine de, yoksulluk o kadar fazladır ki, bu para nüfusu besleyememektedir. Bu nedenle, sonsuz yaşamı kazanmak isteyen bir kişi, Kutsal Topraklar’daki yoksul bilginler ve aile babalarına yardım için bağış göndermeye gayret göstermelidir ki onlar dua edip Tora çalışabilsinler. Bu yolla, sanki kendisi oradaymış gibi Gelecek Dünya’ya layık olabilir, çünkü; onun aracılığı ile oradaki insanlar var olabilirler.

Genel olarak, en büyük yardım, İsrail Ülkesi’ndeki yoksullar için verilendir. Bu, tutsakları kurtarmak ile aynıdır.

Konumuza dönersek, Lot’un Avram’ın kardeşi değil, yeğeni olmasına rağmen, Tora’nın “Avram kardeşinin esir düştüğünü duyduğunda,demesinin başka bir nedeni vardır. Bu bize, Avram’ın azizliği hakkında bir şey öğretir. İkinci Bölüm’de gördüğümüz gibi, Lot ve Avram arasında büyük bir anlaşmazlık vardı. Yine de Avram ona bir kardeş gibi davranmış, kurtarmak için kendisini tehlikeye atmıştır.57

Bu bize önemli bir ders öğretir. Eğer iki arkadaş bir anlaşmazlık yaşarsa ve birinin başına kötü bir olay gelirse, sanki hiç anlaşmazlık yokmuş gibi diğer kişi onun yapmış olduğu kötülükleri unutmalı, kalbini temizlemelidir. Sınıntılı zamanda, insan arkadaşını görmezden gelemez.

Avram elinden gelen yapıp, bu savaşa katıldığı için, altı adet üstünlüğe layık olmuştur.

İlk üstünlük, uluslar Avram’ın Ur Kasdim’de ateşli fırından mucizevi kurtuluşuna inandı ve artık bunun sadece bir yanılsama olmadığını kabul etti. Daha önce bahsedildiği gibi, Sedom kralı’nın katran çukurundan kurtulması Avram’ın ateşli fırından kurtulmasına güvenirlik kazandırmıştı.

İkinci üstünlük, tüm uluslar bir araya geldi, birçok çam ağacı kestiler ve büyük bir sergi yeri yaptılar. Yer düz ve çok alçak olduğu halde, çok büyük bir platform inşa ettiler. Üzerine Avram’ı oturtup, onu överek ondan kralları olmaları istediler. Tora bu nedenle şöyle der, “Sedom kralı onu karşılamak üzere Kademe Vadisi’ne (yani Kral Vadisi) çıktı.” (Yaratılış 14:17). [İbranice’de Kademe Vadisi Emek Şave’dir, aynı zamanda Anlaşma Vadisi anlamına da sahiptir.] Tümü anlaşıp Avram’ı kralları kabul ettiler. [Vadinin ismi bundan sonra Kral Vadisi olarak değişti (Emek HaMeleh).]58

Üçüncü üstünlük, savaşın gece yarısına kadar devam etmesi ile ilgilidir. Tanrı, Avram’a çocukları Mısır’da olduğu zaman, onlara Kendisi’nin görüneceğine ve onları geceyarısında kurtaracağına söz verdi (Bakınız Çıkış 11.14, 12:19).

Dördüncü üstünlük, daha önce bahsedildiği gibi, Noah’ın oğlu Şem, Avram’ı evine davet ettiği zaman kazanıldı. O zaman, Şem Avram’a Yüksek Rahipliğin tüm gizemlerini öğretti. Buna, Tora şöyle dediği zaman işaret edilir, “Şalem Kralı Malkitsedek ekmek ve şarap çıkardı” (Yaratılış 14:18). Konunun bağlamından onun büyük bir ziyafet verdiği açıktır. Durum böyleyken, Tora’nın ekmek ve şarabı özellikle belirtmesi ilginçtir.

Ancak bu, aslında Şem’in Avram’a İsraillilerin Kutsal Tapınak’ta sunacakları Kutsal Ekmekler (Lehem Apanim), yiyecek sunuları (Minahot) ve şarap sunuları (Nesahim) ile ilgili gizemleri öğretmesine bir işarettir.59 Bunun yanında, ikisi tıpkı Yahudi bilginler beraber yemek yedikleri zaman yaptığı gibi, diğer Tora kavramlarını konuştular.

Avram, Şem’i kötü torunlar sahibi olması konusunda suçlu tutunca Şem çok kötü hissetti. Onları şımartmış ve küçük yaştayken onlara gerekli eğitimi vermemişti. Şimdi birlikte otururlarken, Avram onların birçoğunu öldürdüğünü kabul etti. Onlar Şem’in soyundan kişiler olsa da, cezalandırıldıkları için Şem mutluydu. Hatta Avram’ı “Avram’a [mübarek olsun] göklerin ve yeryüzünün Sahibi Yüce Tanrı’ya mübarek olsun” (Yaratılış 14:19) diyerek kutsadı.60

Avram, bu kutsamadan büyük yarar gördü. İlk olarak, Şem Yüksek Rahip’ti, daha önce söylediğimiz gibi, diğer tüm Yüksek Rahipler onun soyundan geldi.

Ayrıca, Şem ciddi bir kusur işledi, böylece rahiplik ondan alıdı ve Avram’ın soyundan gelenlere verildi. Kusuru, Tanrı’yı kutsamadan önce Avram’ı kutsamış olmasıydı. İlk olarak “Avram’a mübarek olsun” dedi, sonra “Yüce Tanrı’ya mübarek olsun” dedi. Avram şöyle karşılık verdi, “Önce köleyi sonra Efendisi’ni kutsamak kesinlikle doğru değil.”61

Çok benzer nedenle bir kişinin sabah duasını yapmadan bir arkadaşını selamlaması yasaktır. Elbette, ona sokakta rastladığında “günaydın” diyebilir. Ancak onun evine gidip onu selamlaması, sadece bu sözü söylese bile yasaktır. Bunun nedeni şudur, bir kişi Tanrı’ya ibadet edip [onu kutsamadan] önce arkadaşını kutsamamalıdır.62

Bir büyük bilginin birinin sağlığına içeceği zaman önce kutsamayı okuduğu, biraz içtiği, sonra kadeh kaldırdığı söylenir. Tanrı’yı ve şarabı kutsamadan önce ölümlü insanları kutsamayı uygun görmezdi.63

Bir insan hapşırdığında gelenek biraz farklıdır. Alışılmış gelenek ona “İyi yaşam” (Hayim Tovim) demektir, o da “Senin için artırılsın” (Yosifu LaHem) diye karşılık verir. Diğeri şu ayeti söyler, “Kurtarışını ümitle bekliyorum, ey Tanrım!” (Yaratılış 49:18). Bu ayet, bir kutsamadan çok bir duadır ve [biri “İyi yaşam” demeden önce söylenmesine gerek yoktur.]

Konumuza dönersek; Şem, Avram’ı selamladığında, Avram’dan önce Tanrı’yı kutsamalıydı. Böyle yapmadığı için rahiplik ondan alınıp Avram’a verildi. Avram, Şem’in doğrudan soyundan geldiği halde, Avram rahipliği babalarından miras olarak değil, Tanrı’dan ilahi bir ödül olarak aldı.

Tora, Şem hakkında şöyle söylediğinde buna işaret edilir, “O, Yüce Tanrı’ya rahipti” (Yaratılış 14:18). Bu ayet kendisinin rahip, ama çocuklarının olmadığını belirtir.

Beşinci üstünlük, Avram “Ne bir iplik, ne de ayakkabı bağı” (Yaratılış 14:23) dediğinde kazanıldı. Bu nedenle Tanrı, Avram’ın soyundan gelenlere altı buyruk bahşetti: Tsitsitteki mavi iplik, tefilinin bağları, erkek kardeşin dul eşiyle evlenmesi (yibum), çadır tapınak (mişkan), korbanlar ve yolculuklu üç bayramdır (Pesah, Şavuot ve Sukot).64 Bunların her birinden uygun yerde bahsedilecektir.

Tanrı’nın Avram’a işaret ettiği altıncı üstünlük, dört büyük dünya imparatorluğu ile ilgiliydi: Babil, Pers, Yunan ve Roma. Bu üstünlük, İsrail’in bunların tümünden hayatta kalarak çıkacağı ve Daniel Kitabı’nda ve Balak Peraşası’nda işaret edildiği gibi onların etkilerinin üstesinden geleceğidir.65

Tora şöyle değinde buna işaret edilmiştir, “Dört kral, beş taneye karşıydı” (Yaratılış 14:9). [Tora, belirlilik edatını “beş kral” için kullanmakta ama dört kral için kullanmamaktadır.] Bunun yanında, dört kralın olduğu açıktır, niçin bunu belirtme gereği duymuştur? “Dört kral” dört büyük dünya imparatorluğunu ima eder. Birkaç defa belirtmiş olduğumuz gibi, Atalarımız’ın başına gelenler, onların soyundan gelenlerin başına gelecekler için bir işaret görevi görür. [Avram’ın “dört kralı” mağlup etmiş olması gibi, onun soyundan gelenler de dört imparatorluktan hayatta kalarak çıkacaktır.]

NOTLAR:

42. Raşi.

43. Adı geçen eserde.

44. [Pesahim 112a]

45. [Rabbi Yosef ben Hayim Tzarfathi,] Yad Yosef (Venedik, 1616).

46. Yafeh Toar, sayfa 257.

47. Raşi.

48. Keneset HaGedolah.

49. Tzedah LaDereh.

50. Zohar. Karşılaştır. Sanhedrin, Bölüm 10.

51. Yafeh Toar, sayfa 253.

52. Kesef Mezukak, Tzeror HaMor.

53. Bava Batra, Bölüm 1. Karşılaştır. Keneset HaGedolah.

54. [Bava Batra 8a,b]

55. Genel olarak bu yasalar, Yoreh Deah 252’de bulunur.

56. Sifri. Karşılaştır. Peraşa Derahim 7.

57. Tanhuma.

58. Raşi; Yafeh Toar, sayfa 251.

59. Raşi.

60. Bereşit Rabba.

61. Nedarim 32b; Zohar sayfa 87.

62. Orah Hayim 89; Zohar, VaYehi.

63. Şeyarey Keneset HaGedolah 174; Leket HaKemah.

64. Bereşit Rabba.

65. Ramban; Yafeh Toar.