Yaratılış 5:9-11

BÖLÜM 15

 

Enoş 90 yıl yaşadı ve bir oğlu oldu – Kenan. Enoş, Kenan doğduktan sonra 815 yıl yaşadı ve oğulları ve kızları oldu. Enoş’un tüm günleri 905 yıldı; ve öldü.

 

Üçüncü kuşak Enoş’tu. 235 yılında doğdu (M.Ö. 3526).

 

Adam, Şet ve Enoş birbirine benziyordu. Adam, Tanrı tarafındna yaratılmış olduğu için, tüm özellikleri kusursuzdu; bütün yönleriyle yakışıklıydı. Şet ve Enoş doğal yollar ile bir kadından doğmuş olsalar da, tamamen Adam’a benziyorlardı.1

 

Bu, şu ayetle ima edilmiştir, “Şet’in de bir oğlu oldu ve ona Enoş adını verdi.” (Yaratılış 4:26). Buradaki “de” kelimesi normalde gereksiz olabilirdi, ancak; bize Şet ve Enoş’un Adam’a benzediğini [görünüşte ve davranışlarda] öğretmek için vardır.

 

Sonra, insanlar kötüleştiler; putlara tapmaya başladılar. Enoş’un kendisi bile bu hataya düştü.2 Bazıları, Enoş’un Adam ölene dek putperestlik yapmadığını söyler.3

 

Putperestlik, mantıksal bir hata nedeniyle başladı. Enoş kendine şöyle dedi, “Tanrı, onlarla dünyayı yönetmek için yıldızları ve gezegenleri yarattı. Bunları şeref konuğu olarak göklere yerleştirdiği için, bizim de onlara saygı göstermemiz gerekir. Bu durum, bizim bir kralın bakanlarına hürmet göstermemiz ile aynıdır. Onlara hürmet ettiğimizde, aslında kralın kendisine saygı gösteriyoruz demektir.”

 

Bu yanlış böyle başladı. Yukarıdaki görüş nedeniyle, insanlar mabetler yapmaya başladılar. İçerilerine yıldızları ve gezegenleri sembolize eden heykeller yerleştirdiler. Bu heykeller önünde eğildiler, onlara korbanlar sundular ve bunları yaparken de Tanrı’nın isteğini yerine getirdiklerini düşündüler.

 

Bu insanların hiçbiri Güneş ve yıldızların tanrılar olduğu düşünmedi. Bu insanlar ahmak ya da gerizekalı değildi. Bu gökcisimlerine saygı göstermenin Tanrı’nın isteği olduğunu düşünüyorlardı.

 

Bu felsefe uzun süre hakim kaldıktan sonra, belirli kişiler peygamber olduklarını ve Tanrı’nın onlara konuştuğunu iddia ettiler. Kaçınılmaz olarak, aldıkları mesaj belirli bir yıldıza tapınılması veya ona korbanlar sunulmasıydı. Bu sahte peygamberler ayrıca mabetlerde heykellerin yerleştirilmesini ve kadın, erkek ve çocuk, herkesin onların önünde eğilmesi gerektiğini buyurdular.

 

Her geçen gün, başka bir “peygamber” çıkıp insanların zihinlerini karıştırdı. Böyle bir şarlatan, bir grup ile bir araya gelip, Tanrı’nın kendisine belirli bir yerde belirli bir heykel yapmasını söylediğine onları ikna ediyordu. Bu durum, bu heykellerin sadece mabetlerde değil, her ağacın altında, her tepe ve dağın üzerinde bulunmasına değin hüküm sürdü. Farklı gruplar bu yerlerde toplandı ve  bu “peygamberler” yaptıkları her şeyde başarılı olabilmeleri için bu şekilde tapınmaları yönünde onları yüreklendirdiler. Bu “peygamberler”, bu heykeller ile ilgili olarak nasıl davranmaları gerektiği konusunda onlara talimatlar veriyorlardı.

 

Zaman geçtikçe, başka şarlatanlar çıktı ve bir melek ya da yıldızın kendileriyle konuştuğunu ve melek ya da yıldıza tapınmalarını söylediklerini iddia ettiler. Her biri başka bir tapınma biçimi icat etti. Sonuç olarak, putperestlik Dünya’da yayılmaya başladı; insanlar heykellere tapındı, onlara korbanlar sundular ve onların önünde eğildiler.

 

Zaman içerisinde, insanlar Tanrı’yı tamamen unuttu; kimse gökte bir Tanrı’nın var olduğunu bilmez oldu. Tüm insanlar, erkek ve kadın, sadece anne ve babalarının tapındığı taş ve ağaçtan yapılmış putlardan haberdardılar. Her ailenin, tapındığı ve adına yemin ettiği kendine ait bir putu vardı. Doğrusunu bilmeden, gerçekten bu putların gökleri yarattığına inandılar.

 

Sadece birkaç filozof, bu insan yapısı heykellerin dünyayı yaratmadığının farkındaydı. Onlar bile, yıldızlar ve şekillerin evrenin hakimi olduğunu düşündüler. Bu bilge kişiler dahi, her şeyin hakiki Yaratıcı’sını tanıyamadılar.

 

Böylece, sadece birkaç kişi Tanrı’nın tamamen farkındaydı. Bu kişiler Enoh, Metuşelah, Noah, Şem ve Eber’di. Dünya bu yönde yirmi kuşak boyunca gitti, ta ki Avraam’a dek. İnsanları bu konuda hata yaptıklarına ikna eden ve onlara tüm evrenlerin Hakimi’nin büyüklüğünü anlatan ilk kişi oydu.4

 

Enoş zamanında da kara büyü ve okült sanatlar konusunda büyük ustalar vardı. Dünya yaratıldığından o güne, hiç kimse bu kişiler kadar bu sanatlar konusunda ustalaşmamıştı. Bu sanatları diğerlerine aktardılar ve bunları kötü amaçlar için kullandılar. Hiçbir şeyden korkmadıklarını iddia ederek, ateşten ve sudan sorumlu olan melekleri kontrol edebildikleri büyülere sahip olduklarını, böylece onlara zarar veremeyeceklerini söylediler. O zamanlarda, çocuklar bile bu tür uygulamalar ile uğraşıyordu.5

 

Enoş’un kuşağı böylelikle yollarını tamamen değiştirdi ve Adam ile Şet’in örneğini takip etmedi. Bu nedenle Tanrı dört şeyi değiştirdi:6

 

  1. Önceki kuşakların sahip olduğu güzel görünüşlerini kaybettiler ve maymunlar gibi görünmeye başladılar.
  2. Onlara saldırmaları için kötü, zararlı Kuvvetlere yetki verildi. O zamana değin, bir insanın aslandan korkması gibi, bu Kuvvetler insanlardan korkuyordu. Dünya, insanın bu tür varlıklara egemen olabilmesi biçiminde düzenlenmişti, ama Enoş’un kuşağının günahı bunu tersine çevirdi.
  3. Adam’ın günahı nedeniyle insanın ölmesi hükmedilmişse de, insan bedeni mezarda solucanlar tarafından saldırıya uğramadan çürüyecekti. Enoş’un zamanından sonra, solucanların ve kurtçukların mezarı istila edebilmesine hükmedildi. Mişna bu nedenle şöyle öğretir, “Son derece alçak gönüllü olun, çünkü; insanın umudu solucandır.”7 İnsan, son derece alçak gönüllü olmalıdır, çünkü; Enoş kuşağının kibiri solucanların mezara saldırabilme hükmüne yol açmıştır.
  4. İnsanın zevki için yapılmış olan tüm dağlar, yararsız dik ve sivri kayalara dönüştürülmüştür.

 

Bu insanlar putperestliğe o kadar dalmışlardı ki, kendilerini evrenin hakimi olarak adlandırıyorlardı. Tanrı cezalarını suçlarına uygun yaptı [doğa kuvvetlerinin bağımsız biçimde davranmasına izin verdi]. Büyük okyanus [sadece Tanrı’nın hükmü nedeniyle dizginlenen] o zaman sınırlarını aştı ve Dünya’nın üçte birini su altında bırakarak, neredeyse Noah zamanındaki Büyük Tufan kadar yıkıma yol açtı. [İnsan, ölümsüz bir tanrı gibi davrandığı için] sel, ölülerin mezarlarından çıkarak su yüzeyinde yüzmesini sağladı.8

 

Enoş, yaratılıştan sonraki 1140 yılında (M.Ö. 2621) öldü.

 

NOTLAR:

  1. Bereşit Rabba.
  2. Yad, Avodat Kohavim 1.
  3. Adı geçen eserde. Karşılaştır.Avot 5:3.
  4. Zohar 1:56; Yalkut Hadaş #59.
  5. Bereşit Rabba 23.
  6. Avot 4:4; Zera Berah, Bölüm 1.
  7. Bereşit Rabba, aynı yerde.