Yaratılış 2:3

Tanrı yedinci günü mübarek kıldı ve onu kutsal ilan etti; çünkü Tanrı, yapmak üzere yaratmış olduğu tüm işini, bu günde bırakmıştı.

 

Kutsal Yazı burada kısa, özdür ve Tanrı’nın Şabat’ı kutsamasının tam kapsamını tarif etmemektedir. Bu nedenle, bu güne bağışlamış olduğu üç kutsamayı açıklayacağız.

 

İlk kutsama şu şekildedir. Cuma günü, bir Yahudi’nin harcaması hafta boyunca olduğundan daha fazladır. Şabat’ın kendisine iki yönden zarar verdiğini söylemesi doğal olacaktır.

 

Birincisi, Şabat’ta para harcamak zorundadır. Hafta içinde, ekmek ve peynirden oluşan bir yemek yiyebilir ve isterse ay ışığı dışında başka ışık kullanmayabilir. Ama Cuma günleri, Kiduş ve Avdala için et ve şarap ve Şabat için en az iki mum satın almak zorundadır. Bunun yanında, Şabat’ta çalışamaz. Eğer çalışabilseydi veya Şabat’ta biraz iş yapabilseydi, bu fazladan harcamalar onu rahatsız etmeyebilirdi. Harcamaları çok zor olmayacaktı, çünkü; kardan küçük bir kayıp sayılacaklardı.

 

Şabat öyle kutsal bir gündür ki, bir kişinin işi hakkında düşünmesi bile yasaktır.Bu durum iki kat zorluğa neden olur. Bir dükkan sahibinin iş yapmaması yeterli değildir, ayrıca insanlar gelip dükkanını kapalı bulduğunda, o kişinin rakiplerine giderler. Üstelik, diğer günlerden daha fazla harcama yapar. Bu nedenle akılsız bir kişinin şikayet etmek için bir neden bulması çok kolay olacaktır.

 

Bu nedenle Tanrı, Şabat’ı kutsamış ve hiçbir Yahudi’nin iş hakkında düşünmemesini söylemiştir. Tümü Şabat’ı onurlandıracaktır. İçlerinden biri doğası gereği cimri ise bile, bu kutsamanın sonucu olarak doğasını değiştirecektir.30

 

Roş Aşana’da, her kişinin alacağı yiyecek miktarı belirlenir. Herkes incelenir ve karar verilir, “Bu kişi bu yıl şu kadar para kazanacaktır, daha fazla değil.” Bu toplam paradan hariç tutulan tek şey Şabat’ta harcanan paradır. Bu, ayrı bir defterde tutulur ve o kişinin değerine göre ödenir. Eğer, her zamankinden fazla harcarsa, o paranın geri döneceği güvence altındadır ve bundan dolayı bir kayıp yaşamayacaktır. Asla bekleyemeyeceği şekilde, Tanrı o kişiye getiri sağlayacaktır.

 

Mişna şöyle der, “Şabat’ta harcanan iki, dört olur.”31 Bu, Şabat’ta harcanan paranın, gökten kendisine iki kat olarak döneceğini belirtir.

 

Bununla birlikte, bir kişi buyrukları yerine getirirken, bunu sadece Tanrı’nın isteğine uymak için yapması gerektiğini, başka hiçbir amaçla yapmaması gerektiğini aklında tutmalıdır. Eğer bunun karşılığında bir ödül varsa, o kendiliğinden gelecektir. Bir kişi buyrukları, karşılığında alacağı ödül için yapıyorsa, ona hiçbir şey verilmez. Bu nedende, Giriş bölümünde açıkladığımız gibi, Tora her buyruğun yerine getirilmesi karşılığında verilecek ödülü açıklamaz.

 

Eğer ödeyecek paranız yoksa, Şabat’ta ihtiyacınız olanları alarak, insanları aldatmak yasaktır. Tanrı, bizim O’nun buyruklarını yerine getirmek için insanları yanlış yönlendirmemizi istemez. Buna, “günah aracılığı ile yapılan iyi eylem” denir.32

 

Bilginlerimiz şöyle öğretir, “Başkalarının eline bakmaktansa, Şabatlarınızı hafta içi günleri gibi yapın.”33 Bu, başkalarından yardım dilemek zorunda kalmaktansa, gerekirse Şabat’ta hafta içi günlere göre daha fazla yiyip içmemenin daha iyi olduğu anlamına gelir.

 

İkinci kutsama, Şabat’ta yiyeceklerin hafta için günlere göre daha lezzetli olmasıdır.34

 

Midraş, bir keresinde Rabbi Yehuda’nın (Prens) İmparator (Marcus Aurelius) Antoninus’u (M.S. 161-180 arasında hükümdarlık yapmıştır) Şabat’ta akşam yemeğine davet ettiğini aktarır. Rabbi, soğuk yemekler sunar, fakat İmparator zevkle yer. Bir süre sonra tekrar, bu sefer hafta içinde davet eder. Yemek sırasında, Hükümdar sorar, “Bunun nedeni nedir? İlk gelişimde, yemek bir önceki gün pişirilmişti ve soğuktu ama bugünkü sıcak ve taze yemekten daha lezzetliydi.”

 

Rabbi Yehuda şöyle cevaplar, “Bunun nedeni, bugünkü yemekte, ilk yemekte olan özel bir baharatın olmamasıdır.”

 

İmparator şaşırır ve sorar, “Bu sefer satın alamadığın baharat nedir? Neden sarayıma gönderip, sana biraz vermeme izin vermedin?”

 

Rabbi, “Bu özel baharat Şabat’tır. Şabat’ın onuruna pişirilen yemek benzersiz bir lezzete sahiptir” der.

 

Bir kişi Şabat’ı uygun biçimde tutmazsa, Şabat yemeğinin lezzeti ile hafta içi yemeğin lezzeti arasındaki farkı anlayamaz. Bu nedenle, bir kralın Rabbi Yeoşua ben Levi’ye Şabat yemeğinin neden hafta içi yemekten daha iyi koktuğunu sorduğunu görürüz. Bu koku, bir avludan diğerine dahi duyulabiliyordu.

 

Rabbi şöyle cevapladı, “Bizim bir baharatımız var, adı Şabat. Yemeğe güzel kokusunu veren budur.” Kral, bu baharattan biraz isteyince, Rabbi Yeoşua şöyle dedi, “Bir kişi Şabat’ı tutarsa bu baharat işe yarar, Şabat’ı tutmazsa, bu baharatın faydası olmaz.”

 

Antoninus, Yahudi olmamasına rağmen Şabat’ta Rabbi Yehuda (Prens) tarafından kendisine verilen yediği yemekte bu özel tadı alabilmesi bu durumla çelişkili değildir. O tadı alabilmesinin nedeni yemeğin dindar bir Yahudi tarafından hazırlanmış olmasıdır. Şabat’ı tutmayan biri tarafından hazırlanmış yemekte, özel Şabat lezzeti bulunmaz.35

 

Üçüncü kutsama şudur: 1.Bölüm’de, Tanrı tarafından yaratılan ilk ışığın o kadar yoğundu ki evrenin bir ucundan diğer ucuna parlamış olduğunu, fakat kötüler yüzünden Tanrı’nın bu ışığı Gelecek Dünya’daki doğru kişiler için saklamış olduğunu açıklamıştık.

 

Ancak, ışık hemen saklanmamıştı. Bilginlerimiz bu ışığın otuzaltı saat boyunca, altıncı günde oniki saat, ilk Şabat’ta yirmidört saat olmak üzere işlev yaptığını öğrettiler. Adam, günah işler işlemez Tanrı bu önemli ışığı kaldırmak istemiş, ancak; Şabat’ın fazileti üzerine bu ışığı sonraya saklamıştır.

 

Şabat’ta bu büyük ışıktan küçük bir pay içimizde kalır. Bu, her Yahudi’nin diğer hafta içi günlerden daha kutsal ve ruhsal olan bu kutsal günde sahip olduğu İlave Ruh’tur (Neşama Yetera).

 

Bu ilave ruh nedeniyle, her Şabat sabahı duasında Nişmat duasını söyleriz: “Yaşayan tüm varlıkların canı; ısmi’ni kutsayacak” (נִשְׁמַת כָּל חַי תְּבָרֵךְ אֶת שִׁמְךָ).36

 

Tanrı’nın Şabat’ı kutsaması için başka bir nedeni gösterebiliriz, ama önce çok özel bir berahadan bahsetmemiz gerekiyor.

 

“Şeeheyanu”

 

Bir kişi yeni bir ev veya dükkan yaptığında veya yeni bir giysi satın aldığında Şeeheyanu berahasını söylemelidir:37

 

Kutsalsın Sen Tanrı’mız Evrenin Kralı, bizi yaşatan, ayaktan tutan ve bu zamana ulaştırdığın için.

 

Bir kişi yeni bir talit veya tefilin satın alıp, bunları ilk kez taktığında Şeeheyanu berahasını söylemelidir. Kutsal kitaplar satın alındığında da aynı beraha söylenir.38

 

Bir kişi yeni bir şey satın aldığında bu berahayı söylemelidir. İkinci el pamuk ceket veya kullanılmış bir ev aldığında da bu berahayı söylemelidir, çünkü; onun için yenidir. Ama, bir şeyi satar ve daha sonra yeniden onu satın alırsa, bu berahayı söylemez, çünkü bir zamanlar kendisindir.

 

Şeeheyanu berahası evi veya giysiyi satın aldığı vakitte söylenir. Bu berahanın nedeni, bir kişinin yeni bir şey satın aldığında hissettiği zevktir, bu nedenle satın alma anında söylenmelidir. Eğer beraha o zamanda söylenmemiş ise, ilk kez kullanıldığında söylenmelidir.

 

Eğer satın alınan şey önemsiz ise, bu beraha söylenmez. Bu nedenle, gömlekler,, ayakkabılar, çoraplar, iç çamaşırı, pijama ve benzeri şeyler satın alındığında söylenmez. Bu durum satın alan kişi çok yoksul veya çok mutlu olsa da geçerlidir. Bunun nedeni, bu berahanın yalnızca uzun aralıklarla gerçekleşen şeylerin üzerine söylenmesidir. Ayakkabı, gömlek gibi giysiler ise çabuk eskir ve sürekli değiştirilirler. Bir görüşe göre, yoksul bir kişi yeni gömlek veya ayakkabı satın aldığında da bu berahayı söylemelidir, çünkü; bunları giymekten zevk alır.

 

Bir kişi,yeni bir giysi giydiğinde, Şeeheyanu berahasına ilave olarak Malbiş Arumim berahasını da söylemelidir:

 

Kutsalsın Sen Tanrı’mız Evrenin Kralı, çıplakları giydiren.

 

Bir kişi hem kendisi hem de ailesinin kullanacağı bir şey satın alırsa, yorgan, yastık gibi, iki tane beraha söylemelidir. İlki Şeeheyanu, ikincisi ise ATov VeAMetiv berahasıdır:39

 

Kutsalsın Sen Tanrı’mız Evrenin Kralı, İyi Olan ve iyilik yapan.

 

Giysiler okullara bağışlandığında, görevli olanlar, her çocuğun Şeeheyanu ve Malbiş Arumim berahalarını söylemesi konusunda dikkatli olmalıdır.

 

Bir kişi, otuz yıldır görmediği arkadaşını görürse, Şeeheyanu berahasını söyler. Eğer oniki aydır görmüyorsa, Mehaye Ametim berahasını söylemelidir:40

 

Kutsalsın Sen Tanrı’mız Evrenin Kralı, ölüleri dirilten.

 

Bu durum, sadece gerçekten karşılaşmaktan zevk alınan yakın arkadaşlar için geçerlidir. Yalnızca yazışmalar nedeniyle bildiği bir kişiyi ilk kez gördüğünde bir beraha söylenmez. Bu, olağandışı mutlu bir olay olarak kabul edilmez.

 

Bir kişi yılda bir kez olgunlaşan yeni bir meyve görürse, onu ilk kez yediği zaman Şeeheyanu berahasını söyler. Bazı kişiler yemeden önce Şeeheyanu berahasını söyler, sonra meyveler için uygun olan berahayı söylerken, diğerleri önce meyve ile ilgili berahayı sonra Şeeheyanu berahasını söyler.41 [Yaygın olan gelenek, ilgili berahadan sonra Şeeheyanu berahasını söylemektir.(Çeviren)]

 

Bir kişi yeni meyveyi henüz ağaç üzerinde bile göre Şeeheyanu berahasını söyleyebilir. Bu yalnızca meyvenin tamamen ermiş olması durumunda doğrudur, bu nedenle yaygın gelenek meyveyi gerçekten yediğinde berahayı söylemektir.

 

Şeeheyanu berahası olgunlaşmamış üzümler üzerine söylenmez. Bir kişi yeni üzümleri görüp Şeeheyanu berahasını söylemişse, yeni şarabı içerken bu berahayı tekrarlamasına gerek yoktur. Bazı kişiler, berahanın ikinci kez söylenmesi gerektiğini söyler.

 

Bir görüşe göre, bu beraha oğlak ve kuzu üzerine de söylenir.

 

Her sene yenilenmeyen balık ve kuş gibi şeyler üzerine Şeeheyanu berahası söylenmez. Bu durum, bu yiyeceklerden uzun süre yenmemiş olsa da geçerlidir, çünkü; diğerleri ondan yemiştir.

 

Bir meyve yılda iki kez çıkıyorsa, kişi ondan ilk kez yediği her seferde Şeeheyanu berahasını söyler.

 

Bu beraha yeşillikler, turp, marul gibi sebzeler üzerine söylenmez.

 

Şiva Asar Betamuz (17 Tamuz) ile Tişa BeAv (9 Av) arasındaki üç hafta “Çitler Arası”, genel yas günleri olarak adlandırılır. Bu dönem boyunca, yeni bir giysi giymek veya yeni meyveyi tatmak yasaktır. Bir kişi bunun unutup, Şeeheyanu berahasını söylemeden yeni meyve yerse, yine bu dönem boyunca onu tekrar yemesi yasaktır.42

 

Genel olarak, bir kişi yeni meyve üzerine Şeeheyanu berahasını söylemeyi unutursa, o mevsim henüz yemediği bir meyve bulmaya çalışmalı ve onun üzerine berahayı söylemelidir. Sonra, bu berahanın her iki meyve için de geçerli olduğunu aklında tutmalıdır.

 

Aynı tür meyvelerde farklı tatların bulunması durumu için otoritelerimiz arasında görüş farklılıkları vardır.43 Örneğin, değişik tatlarda elmalar vardır. Bazılarına göre, farklı tada sahip her elmayı yeyince Şeeheyanu berahası söylenmelidir. Diğerlerine göre, tek bir tür meyve söz konusu olduğu için, sadece o mevsim ilk kez elma yendiğinde beraha söylenir. Bu nedenle en iyisi, daha önce bahsedildiği gibi [bunu hariç tutarak, farklı yeni meyveler üzerine beraha söylemektir].

 

Otoriteler arasında görüş farklılıkları olan her konu için bu geçerlidir. Bir kişinin tefilin veya kutsal kitapları satın alması veya yoksul bir kişinin ayakkabılar veya bir gömlek satın alması buna dahildir. Buna, üzümler üzerine Şeeheyanu berahasını söylemiş, sonra yeni şarap içmek isteyen kişinin durumu da dahildir. Aynı durum, yeni kuzu veya oğlak yemek için de geçerlidir. Tüm bu durumlarda, Şeeheyanu berahasının söylenip söylenmemesi gerektiği hususunda görüş ayrılıkları vardır. Boşa beraha söyleme riskini almamak için, daha önce bahsedildiği gibi, [üzerinde kuşku olmayan bir şey üzerine beraha söyler].

 

Bu beraha ile ilgili olarak, bir erkek ile kadın arasında fark yoktur. Her ikisinin de Tanrı’yı kutsamak konusunda eşit yükümlülüğü vardır.44

 

Bu, Tora’nın niçin “Tanrı, yedinci günü mübarek kıldı” dediğini açıklar. Tanrı, evreni mutlak yokluktan yaratmış ve Kendi yeni yaratımını kutsamıştır. Buradan biz de yeni şeyler için Tanrı’yı kutsamamız gerektiğini öğreniriz.45

 

Bu özel berahanın bir başka nedeni, Bölüm 4’te bahsedildiği gibi, Şabat’ı etkileyen gezegenin Satürn olmasıdır. Bu, olumsuz bir etki olduğu için, Tanrı, Şabat’a özel bir kutsama vermiştir. Bir kişi Şabat’ı tutarsa, tüm zarardan korunur.46

 

Üçüncü Şabat Öğünü

 

Bu bölüme dikkatlice bakıldığında, “yedinci gün” ifadesinin üç kez geçtiğini görürüz. Bunlar:

 

  1. “Tanrı yedincü günde tamamladı.”
  2. “Tanrı yedinci günde dinlendi.”
  3. “Tanrı yedinci günü mübarek kıldı.”

 

Açıktır ki, bu tekrarlar sebepsiz değildir. [Zohar’a göre] bu bir kişinin Şabat’ta üç kez yemek yemesi gerektiği kuralına bir imadır. 47 Bu kural, hem erkek hem de kadın için geçerlidir.48

 

Eğer, herhangi bir nedenle Cuma gecesi yemek yenmemiş ise, ertesi gün üç öğün yemek yemesi gerekir.

 

Bunu gözetmekte dikkatli olunmalıdır. Kişi aç olmasa bile, en azından ellerini yıkamalı, iki somun ekmek üzerine HaMotsi söylemeli ve yumurta büyüklüğünde ekmek parçası yemelidir.

 

Gerçek dindar bir kişi, Şabat sabahı yemeğinde, Üçüncü Öğün (Seuda Şlişit) için yer kalması için kendini tıka basa doyurmaz. Bu, özellikle günlerin kısa olduğu kış mevsiminde geçerlidir. Bazı kişiler, sabahları çok fazla yer, üçüncü öğünü erteler, bazen tümüyle ihmal ederler.

 

İnsanlar öğle yemeğinde çok fazla yerlerse, Üçüncü Öğün’ü yememek için hazır bahaneleri olur. Tanrı onlara Üçüncü Öğün’ü neden yemediğini sorduğunda, “Çünkü, çok fazla yemek ile midemizi rahatsız etmek istemedik” diye cevap vereceklerini söylerler. Eğer yeterince zekiyseler, Tanrı’nın mantıklı cevabını anlayacaklardır: “Üçüncü öğünü yeme buyruğunu bildiğiniz halde, niçin öğle yemeğini Üçüncü Öğün için yeterli yer bırakmayacak kadar çok yediniz?” Buna bir cevapları olmayacaktır.

 

Bazı insanlar Şabat sabahı çok miktarda pasta ve kurabiye yer. Normalde, pasta üzerine söylenen beraha Bore Mine Mezonot’tur “Kutsalsın Sen Tanrı’mız Evrenin Kralı, yiyecek çeşitlerini yaratan.” Bir kişi bu yiyeceklerden çok miktarda yerse, her zamanki yemeklerden sonraki teşekkür duasını söylemelidir. Bir kişi bu pişirilmiş yiyeceklerden yemek isterse, ellerini yıkamalı, iki somun ekmek üzerine HaMotsi berahasını söylemelidir ve ne isterse yiyebilir. Sonra normal yemeklerden sonraki teşekkür duasını söylemelidir (Birkat Amazon).

 

Üçüncü Öğün’ün zamanı öğleden sonra duasından (Minha) sonradır. Eğer bu duadan önce Üçüncü Öğün’ü yesre, yükümlülüğünü yerine getirmiş sayılmaz. Bu nedenle, Şabat bayrama denk gelirse, ilk gündüz yemeği Minha zamanına kadar sürer, sonra yemeklerden sonraki teşekkür duasını (Birkat Amazon) söylemeli, biraz dinlenmeli ve sonra Minha duasını söylemelidir. Sonra Üçüncü Öğün yenmelidir.

 

Bu Üçüncü Öğün’de ana yükümlülük ekmek yemektir. Eğer bir kişi bunu unutur, öğle yemeğinde çok yer ve çok tok olursa, bu öğünü kurabiyeler veya meyve ile yapabilir. Ancak, hiçbir koşulda bu öğün tamamen atlanamaz.

 

Bu bölüm çok sıradışı bir ifade ile son ermektedir, “Tanrı, yapmak üzere yaratmış olduğu.” Bu ifade, Tanrı’nın iki ayrı yaratılış düzeni yaptığını göstermektedir. Birincisi doğaldır, bir yaratık diğer yaratığı doğurur, yeryüzü ağaçları çıkarır ve benzeridir. Bunlar, doğanın gerçekleşmesine neden olduğu olaylardır. İkincisi ise doğa yasalarının ihlal edildiği mucizevi düzendir.

 

Tanrı yaratmayı durdurduğunda, bunu sadece doğal düzen ile ilgili olarak yapmıştır, çünkü; altı yaratılış gününden sonra doğal hiçbir şey ilave edilmemiştir. Doğaüstü şeyler ile ilgili olarak, yedinci günde bundan vazgeçmemiştir. Burada, Tanrı’nın eli hala Evreni’nin üzerindedir, çünkü sürekli harikalar ve mucizeler gerçekleştirmektedir.49

 

[Bu nedenle, Kutsal Yazı söyle demektedir, “çünkü Tanrı, yapmak üzere yaratmış olduğu tüm işini, bu günde bırakmıştı.” Tanrı’nın “yapmak üzere yarattığı” iş, doğal biçimde işlevini sürdüren işi belirtir, onun hayatta kalması için gerekli olanı “yapmaktadır.” Tanrı’nın dinlenmiş olduğu iş sade bu iştir.]

 

Burada sorulabilecek başka bir soru, bu bölümün niçin şu ifade ile sona ermediğidir: “Akşam oldu, sabah oldu, yedinci gün.” Niçin yaratılışın diğer günlerinden farklıdır?

 

Bir nedeni şudur, [“akşam” Şabat ile ilgili olamaz]. Şabat, ışıma ve ışık ile dolu olan ve hiç karanlığın olmadığı Gelecek Dünya’nın karşılığıdır.50

 

Diğer nedeni, yaratılış ışığı aralıksız otuzaltı saat işlev yapmıştı [altıncı gün ve ilk Şabat’ta]. Bu günde hiç akşam olmadığı için, “Akşam oldu ve sabah oldu” demek uygun olmazdı.51

 NOTLAR:

  1. Bereşit Rabba.
  2. Şabat 1:1 (2a). Açıklama [Vladavi’li R.Pinhas ben Pilta]da bulunur, Brit Şalom (Frankfort am Mein, 1718).
  3. [Bak: Berahot 47a, Sukka 30a.]
  4. [Şabat 118a.]
  5. Bereşit Rabba.
  6. Yafet Toar.
  7. Levuş 281.
  8. Orah Hayim 223.
  9. Adı geçen eserde
  10. Şeyarey Keneset HaGedolah.
  11. Orah Hayim 225.
  12. Halahot Ketanot.
  13. Şeyarey Keneset HaGedolah.
  14. Yazar’ın kendi görüşü.
  15. Levuş 225.
  16. Tanhuma
  17. [Rabbi David ben Hirtz Posner,] Yalkut David (Diherenfurth, 1691)
  18. Zohar, BeŞalah.
  19. Orah Hayim 291.
  20. Toledot Yitshak.
  21. Abarbanel
  22. Yalkut David.