Yaratılış 1:1

Tora’da, Bereşit Peraşası 23 paragrafa ayrılmıştır.1 Benzer şekilde biz de bu peraşayı 23 bölüme ayıracağız ve her bölüm bir paragrafı kapsıyor olacak. Bu yöntem bizim standart uygulamamız olacak.

 

YARATILIŞ 1.BÖLÜM

 

YARATILIŞ 1:1

Başlangıçta Tanrı gökleri ve yeryüzünü yarattı.

 

Sırların çok derinliklerine girmememiz önemlidir. Gökler ve yer yaratılmadan önce dünyanın nasıl olduğunu veya bunlar yok olduktan sonra nasıl olacağını çözmeye çalışmamalıyız.2 Ya da göklerin üzerinde, yerin altında veya dört yön, doğu, batı, kuzey ve güneyin ötesinde ne olduğunu çözmeye çalışmamalıyız.3 İnsan aklının bunların binde birini bile anlayamayacağı açıktır, o halde bunları hiç düşünmemek daha iyidir. Bir insan tüm zamanını bunları düşünerek geçirirse, hiç doğmamış olması daha iyidir.

 

Büyük iskender, Yunan imparatorluğu’nu oniki yıl yönetmiş ve tüm dünyayı dolaşmıştır.4 Kutsal Topraklar’ın güney kısmına geldiğinde, Yahudilerin önde gelenlerine birkaç soru yöneltti.5

 

İlk sorusu şuydu, “Hangisi daha fazladır, yer ile gök arası mesafe mi, yoksa doğu ile batı arası mı?” Şöyle cevap verdiler, “Doğu ile batı ile arasındaki mesafe” ve Güneş’ten delil getirdiler. Güneş doğu veya batıya indiğinde, Güneş o kadar uzaktır ki, insanlar ona baktığında gözlerine zarar vermez. Ama, Güneş tam üzerimizdeyken, kimse ona bakamaz. Daha yakın olduğu için öyle parlaktır ki, kimse ona bakamaz.

 

Bilginlerin çoğu ise yer ile gök arası ile doğu ile batı arasındaki mesafenin aynı olduğunu belirttiler. Çünkü, gökyüzünün orta noktasındayken hiçbir şey onun ışığını engellememektedir. Oysa, doğu ve batı yönündeyken, atmosfer Güneş ışıklarının çoğunu engellemektedir, bu nedenle insanlar ona bakabilmektedir.

 

Büyük İskender’in ikinci sorusu şuydu, “Önce gökler mi yoksa yer mi yaratıldı? Yoksa, ikisi aynı anda mı yaratıldı?” Önderler, önce göklerin yaratıldığını Kutsal Metin’deki sıraya dayanarak söylediler, “Başlangıçta Tanrı gökleri ve yeryüzünü yarattı.” Diğer bilginlerin farklı fikirleri vardı. Şamay Evi’ne bağlı olanlar göklerin önce yaratıldığı, Hillel’in Evi’ne bağlı olanlar yerin önce yaratıldığını savundular. Çoğunluğun fikri ise aynı anda yaratıldıklarıydı.6

 

Üçüncü sorusu şuydu, “Önce ışık mı yoksa karanlık mı yaratıldı? Önderler, bu soruya cevap veremeyeceklerini söylediler. Karanlığın ışıktan önce geldiğini bildikleri halde, sorularının bir sonu olmayacağını düşünerek, ona bir cevap vermek istemediler. Dediler ki, “Eğer tüm sorularına cevap verirsek, sonunda göklerin üzerinde ve yerin altında ne olduğunu soracak. Yaratılmadan önce ve varlığı sona erdikten sonra dünyanın neye benzediğini bilmek isteyecek. Bu konular hakkında konuşmak uygun olmadığı için ona bilmediğimizi söylemek en iyisi.”

 

Dördüncü soru, “Kim bilgedir?” idi. “Geleceği görebilendir” diye cevapladılar. Böyle biri, günah olan bir eylemden geçici bir süre zevk alsa da, sonunda bundan dolayı ıstırap çekeceğini bilir.7 Benzer biçimde, iyi eylemleri ve Tora çalışmaları nedeniyle kaybettiği bir şeyler olduğu sanılsa da, Tanrı’nın ödülünün dünyevi tüm kazançların ötesinde olduğunu bilir. Bu nedenle, her gün işe gitmeden önce Tora çalışmaya gayret eder.

 

Beşinci soru şuydu, “Kim güçlüdür?” Şöyle cevapladılar, “Kötü dürtüsünü yenebilendir.” Bir kişi genç ve kuvvetliyken, Kötü Dürtüsü ile güçlü bir şekilde mücadele etmelidir. Eğer onun üstesinden başarıyla gelirse ve tuzağına düşmezse, fiziksel olarak zayıf düştüğünde bile kuvveti ile övünebilir.

 

Altıncı soru şuydu, “Kim serveti ile övünecek kadar zengindir?” Şöyle cevapladılar, “Bu ne kadar paraya sahip olduğuna bağlı değildir. İyi bir kalbi varsa, Tanrı’nın ona verdiği ile mutlu ve daha fazlasını arzulamıyorsa, bu kişi servet sahibidir.” Böyle bir insan her zaman hoşnuttur ve Tanrı’ya layıkıyla hizmet edebilir.

Eğer bir insan, sahip oldukları ile tatmin olmamışsa, kendine eziyet eder ve şikayet ederek, “ Niçin başkaları benden fazlasına sahip?” der. Bu tür bir kıskançlık insanı mahvedebilir. Bu saplantı nedeniyle hakkıyla dua bile edemez.

 

Bir kişinin düşünceleri tamamen servet biriktirmeye yönelmiş ise, tatmin olmanın anlamını asla bilemez. Bilginlerimiz şöyle öğretmiştir, “Kimse, arzuladığının yarısından fazlasını elde ederek ölmez.”8 Birinin yüz doları varsa, ikiyüz dolara sahip olmayı ister. Herkes sahip olduğunun iki katını ister ve elbette buna asla ulaşılamaz. Bu nedenle çok varlıklı bir kişi bile serveti ile övünemez, çünkü; o yaşayan en yoksul kişidir.

 

Yedinci soru şuydu, “Sağlıklı yaşam sürmek için ne yapılmalıdır?” Şöyle cevapladılar, “Onu öldürün.” Bu sözün anlamı, bir kişinin daima kendini fiziksel zevklerden uzak tutması gerektiğidir. Herşey alışkanlığa bağlıdır. Aza alışan kişi güçlü ve sağlıklı olacaktır. Yolculuktaysa, güzel bir yemek hazırlayamazsa, yatakta uyuyamazsa bu onu rahatsız etmeyecektir. Biri kendi manevi esenliğini düşünmez ve sadece fiziksel zevklerin peşinden giderse, yapabildiği kadar yiyip, içerse, zevklerinden fedakarlık edemez. Fiziksel bir şeyi eksik olduğunda, arzularını tatmin etmek için hırsızlık bile yapacak ve yakalanırsa hayatı mahvolacaktır.

 

Bilginlerimiz ayrıca uzun yaşam sürmek isteyen birinin daima alçak gönüllü olması gerektiğini öğretmiştir. Sonuç olarak, diğer insanlar ona karşı iyi niyetli olacak ve uzun yaşayacaktır. Bir insan gururlu ve kibirli olursa, diğer insanlar onu kıskanacak, onun hakkında kötülük temenni edecek ve zamanından önce ölecektir.

 

Sekizinci soru şuydu, “Diğer insanlar tarafından sevilmek için ne yapılmalıdır?” Şöyle cevapladılar, “Güçlü olanlar ile birliktelikten kaçınmalıdır.” Bir kişi elit tabaka ile birlikte görülürse, diğerleri onu kıskanır ve aşağılar. Bilginlerimiz bu nedenle şöyle öğretir, “Kraliyet ailesi ile birliktelik kurmayın.”9

 

Büyük İskender, “Size daha iyi bir öğüt vereceğim. Bir kişi, kraliyet ailesi ile iyi geçinsin, diğer insanlara nazik olsun ve iyilik yapsın. O zaman herkes tarafından sevilir.”

 

Dokuzuncu soru şuydu, “Kara mı yoksa deniz yolculuğu mu daha iyidir?” Şöyle cevapladılar, “Kara yolculuğu daha iyidir. Deniz yolculuğunda insanlar karaya ulaşana kadar içleri rahat değildir.”

 

Sorduğu onuncu soru şuydu, “Aranızda en bilge olan kimdir?” Şöyle cevapladılar, “Hepimiz eşitiz. Gördüğün gibi hepimiz eşit yetki ile sana cevap veriyoruz.”

 

İskender, “Niçin bize karşı koyuyor ve dinimizi takip etmiyorsunuz? Sizden sayı ve güç olarak daha üstünüz fakat bizim sizden aşağı olduğumuzu düşünüyorsunuz” dedi. Şöyle cevapladılar, “Şeytan, fetihler yapmanı ve bizim üzerimizde güç kazanmanı sağladı, böylece bizi senin dininin daha üstün olduğuna inandırarak kandırmaya çalıştı.”

 

Dedi ki, “Hepinizi öldürebilirim. Dünyadaki her kral benim dostumdur ve her Yahudi’yi dünya üzerinden silebilirim.” Şöyle cevapladılar, “Dilediğini yapma gücüne sahipsin, fakat yalan söylemen senin için uygun olmayacaktır. Bizi tartışmaya çağırmadan önce güzel konuştuğumuz takdirde bizi cezalandırmayacağına söz verdin.”

 

Bunun üzerine, İskender her birine güzel cüppeler ve altın gerdanlık hediye etti.

 

Sonra şunu söyledi, “Afrika’nın iç bölgelerini keşfetmek istiyorum.” Şöyle cevapladılar, “Bu mümkün değil, çünkü Karanlık Dağlar’ı aşman gerekiyor.”

 

Dedi ki, “Sizden izin istemiyorum! Gitmek için ne yapmam gerekiyor?” Şöyle cevapladılar, “Yanına karanlıkta seyahat edebilen Mısır eşeklerinden ve çok uzun bir ip al. Karanlık Dağlar’a geldiğinde ipin bir ucunu eşeklere bağla, diğer ucunu eline al. İpi elinden kaçırma, çünkü; döndüğünde dönüş yolunu bulabilmek için onu kullanmak zorundasın.”

 

İskender, tavsiyelerini dinledi ve sonunda Amazonlar’ın topraklarına geldi. Amazonlar’a savaş açacağını ilan edince, şöyle cevapladılar, “Bizimle savaşırsan, kazanamazsın. Bizi öldürürsen, kadınları öldürdüğün için seninle alay ederler. Biz seni öldürürsek, “Büyük İskender, kadınların elinde öldü diyerek ismin ile alay edecekler.”

 

Onlardan ekmek isteyince, ona altın tepsi içinde altından bir somun ekmek getirdiler. “Burada, insanlar bunu mu yer?” diye sordu. Şöyle cevapladılar, “Altından ekmek yemiyoruz. Fakat, bu kadar uzun yoldan geldiğine göre, servet elde etmek istediğini düşündük. Bu nedenle sana altından ekmek sunduk.”

 

Şehri terkettiğinde, şehrin kapısına şunun yazılmasını emretti: “Ben, Makedonyalı İskender, bu şehre girdiğimde bir ahmaktım. Bilgeliği kazandığım yer burasıdır.”

 

Yolculukları sırasında, çok güzel kokan bir ırmağa rastladı. “Bu ırmak, Eden Bahçesi’nden geliyor olmalı.” dedi. Yüzünü o ırmaktan yıkayıp, yoluna devam etti.

 

Bazıları Eden Bahçesi’nin girişine ulaşana dek, ırmağı takip ettiğini söyler. Kapının açılmasını söyleyince, “Kapı, sadece dürüstler için ayrılmıştır” cevabını aldı. “Ben önemli bir Kral’ım. Bu kadar uzak yoldan geldiğim için, en azından bana bir hatıra verin” dedi.

 

Ona yuvarlak bir nesne verildi ve onun ağırlığını tartması söylendi. Eve dönüp onu bir tartıya koydu ve diğer kefeye de sahip olduğu tüm altın ve gümüşü koydu. Ne kadar koyarsa koysun, bir türlü diğer kefedeki nesneden ağır çekmedi. Bilginlere gidip, “Bu nesnenin ne olduğunu söyleyebilir misiniz? Niçin hiçbir şey ondan ağır basamıyor?” Şöyle cevapladılar, “O, insan gözüdür. Hiçbir zaman tatmin olmaz. Ne kadar çok sahip olursa, o kadar çok ister.” İskender, onlardan bunu kanıtlmasını isteyince, “Karşı kefeye çok az toz koy. O zaman, çok hafif bir şeyin bile ondan ağır basacağını göreceksin.” dediler. İskender, deneyi yaptı ve haklı olduklarını gördü. İnsan gözü, o insan ölüp, gözlerinin üzerine toz yerleştirilmedikçe tatmin olmaz.

 

Bu bize insanın çok derinlikleri araştırmaması gerektiğini öğretir. Bunun nedeni, birçok filozofun evrenin bir başlangıcı ve onu Yöneten’in var olmadığını söylemesidir.10 Bunu şöyle kanıtlamaya çalıştılar: Madem evren belirli bir zaman önce yaratıldı, o halde; neden daha önce veya daha sonra yaratılmadı? Fakat bir Yahudi, manevi yönü olan bir bireydir, tüm evrenin Tanrı’nın sözü aracılığıyla yaratıldığına ve Tanrı’nın (bu kitap yazılmadan 5490 yıl önce) dünyayı yaratmaya karar verdiğine inanır. Dünya yaratılmadan önce neyin var olduğunu veya varoluşu sona erdikten sonra ne olacağını kavramaya çalışmamalıyız.

 

Yahudiliğin temellerinden biri, Tanrı’nın dünyayı tam olarak dilediği anda yaratmış olduğudur.

 

Karaitler ile aramızdaki fark, onların Kutsal Metinler’in kelime karşılıklarını takip etmeleri ve hiçbir açıklamayı kabul etmemelidir.11 Biz, öte yandan, bilginlerimizin öğretilerini takip ediyoruz. Onların söylediklerine inanmak ve öğretilerinin hiçbirini reddetmemek zorundayız. Bu Yahudiliğin esasıdır. Nasıl Tora’nın Sinay Dağı’nda verildiğine inanıyorsak, Sözlü Tora’ya da inanmalıyız, çünkü o da Sinay’da Moşe’ye verilmiştir. Kendisine Yahudi diyen her kişi ikisine de inanmalıdır.

 

Bilginlerimiz bize “İnanmayan birine nasıl cevap vereceğinizi bilin”12 diye öğretir. Bu, onu tatmin edecek bir cevabı nasıl vereceğimizi bilmemiz gerektiği anlamına gelir. Akılsızca bir cevap verilirse, o kişi daha çok yanlış yola sapacaktır. Cevap veremiyorsa, dürüst biçimde bilmediğini söylemek en iyisidir. Bunu yapmak her zaman en iyisidir.

 

Tora’yı tam olarak bilmeyen bazı insanlar, inanmayanlar ile tartışmaya girerek, Tora’nın doğru olduğuna ikna etmeye çalışmaktadır. Akılsız oldukları için de, Tora’yı onurlandırmak yerine aksini yapmaktadırlar.

 

Dahası, rabbilerin sayısı açısından kıtlık olmasa da, insanlar onların açıklamaları ile tatmin olmazlarsa, dinimizi küçük göreceklerdir. Eski bilginlerimiz, insanlar onlara bir soru sorduklarında sadece doğru bir cevap vermeye değil, aynı zamanda akla uygunluğu bakımından da tatmin edici bir cevap vermeye çalışırlardı.

 

Tora’yı Tercüme Etmek

 

Diğer ulusların Ptolemi olarak adlandırdığı, Talmi adında büyük bir kral vardı. Tacını daha önce bahsetmiş olduğumuz Büyük İskender’den miras almıştı. 3500 yıllarında (M.Ö. 260) Mısır’ın kralıydı ve dünyanın tüm uluslarının yazınlarını okuyarak dünyadaki her şeyi bilmek istiyordu.

 

Bir gün, kitaplığındaki kitapları saydığı ve 995 tane kitabı olduğu söylenir. Adamlarına “Bana getirmiş olduğunuz bu kitaplardan büyük keyif alıyorum. Ancak tam bin tane olsaydı, sevincim tam olurdu.”13 dedi.

 

Diğerleri de, her türden çok sayıda kitabı olduğunu söyler.14 Adamları ona, “Kitaplarının hiçbiri hakiki bir içeriğe sahip değil. Eğer hakiki bilgeliği tadını almak istiyorsan, Yeruşalayim’den Yunanca bilen Yahudi bilginler getirt ve Kutsal Kitap’ı tercüme etmelerini iste. Büyük zevk alacak ve kayda değer bilgelik kazanacaksın” dedi.

 

Yeruşalayim’deki Koen Gadol’tan böyle bir talepte bulundu. Koen Gadol’da İsrail’in oniki oymağın her birinden altı tane olmak üzere yetmişiki tane bilgini gönderdi.

 

Kral, bu bilginleri büyük onurla karşıladı çünkü onlara büyük saygı duyuyordu. Geldiklerinde soylular ile birlikte mahkemeydi, fakat Yahudiler gelir gelmez, diğerlerinin çıkmasını istedi. Soylular çok şaşırmıştı çünkü, Kral salondayken kimsenin girmesine izin vermezdi. Bu özellikle diğer ülkelerden gelen ziyaretçiler için geçerliydi, çünkü; genellikle dinleyicilerin karşısına çıkmak için en az bir ay beklemeleri gerekirdi. Yahudi bilginler gelince, onları karşılamak üzere her şeyi bir yana bıraktı.

 

Gelir gelmez, onlardan Kutsal Metinler’ini göstermeleri istedi. Ona güzel bir elyazısı ve altın harfler ile yazılmış parşömenleri gösterdiler. Parşömenler öyle güzel biçimde birbirine dikilmişlerdi ki, dikiş yerleri görünmüyor ve tek uzun bir parşömen gibi görülüyordu. Normalde Tora parşömenlerinin siyah mürekkep ile yazılmış olması gerekirken, bu parşömene altın ile yazılmıştı ki hakiki Tora’nın kutsallığına sahip olmasın. Gerçek kutsal bir parşömeni diğer ulusların eline bırakmak istememişlerdi.

 

Kral, kutsal parşömeni gördüğünde, tahtından kalkarak gözyaşları içinde yedi defa yere kapandı. “Bana büyük bir sevinç yaşattınız. Hepinize buraya geldiğiniz için teşekkür etmek ve sizi buraya gönderdiği için Koen Gadol’a özel teşekkürlerimi belirtmek isterim. Fakat hepsinin ötesinde, burada kutsal sözleri yazılmış olan yüce Tanrı’ya teşekkür etmeliyim. Yaşadığım sürece bugün buraya gelerek bana yaşattığınız sevinci asla unutmayacağıma söz veririm. Fakat, önce sizinle bunu kutlamak istiyorum” dedi.

 

Tüm soyluların davet edildiği, yedi gün süren bir ziyafet verdi. Her gün, Yahudi bilginlere zor sorular soruldu fakat her zaman cevapları hazırdı. Tümü, bu yetmiş iki tane bilginin bilgeliğini duymak karşısında hayrete düşmüşlerdi. Yedinci günde, Kral her birine altından hediye ve kişisel bir yardımcı verdi.

 

Sekiz gün sonra, bilginleri başkent İskenderiye’den bir milden daha az uzaktaki bir adaya gönderdi. Odaları ırmak kenarında, güzel takımlarla döşenmiş ve pencereleri denize bakıyordu. Kral, neye ihtiyaçları olursa odalarına getirilmesini emretti. Her gün onlara saraydan hediyeler ve kaplar getirildi. Tüm hazırlıklar tamamlanınca, onlardan Kutsal Kitap’ı tercüme etmelerini istedi.

 

Her bir bilgine ayrı oda verilmişti. Her sabah Kral’ın sarayını ziyaret edecek, öğle sonrasına kadar tercümeye devam edeceklerdi. Tüm Kutsal Kitap’ı çevirmeleri yetmiş iki gün sürdü.

 

Kral sabırsızdı ve çeviriyi tamamlamalarını bekleyemiyordu. Her gün, onlardan bir gün önce ne çevirdiklerini ona getirmelerini istiyordu.

 

Çeviri tamamlanınca, Kral’ın yazmanlarından biri çeviriyi toplanmış olan soylu topluluğun karşısında okudu. Bilginlerden biri sesini yükseltip, Kral’ı soylu topluluğun önünde kutsadı.

 

Bilginler, dikkatlice yapılmış olan çevirilerinin aynen kalmasını ve asla değiştirilmemesini istedi. Kral derhal kabul etti ve mührünü fermanının üzerine basarak, ne kadar küçük olursa olsun, hiçbir şeyin eklenmemesi, çıkartılmaması ve değiştirilmemesini ilan etti.

 

Bunların tümü büyük bir mucizeyi içeriyordu. Kral, her bir bilgini farklı bir odaya yerleştirmişti ki, hiçbiri diğerine çevirii konusunda danışamasın. Her bir bilgin kendi çevirisini yazmıştı. Normalde, her bilginin Kutsal Kitap’ı tamamen aynı olarak çevirmesi mümkün değildi. Fakat Tanrı bir mucize yapmış ve her biri tamamen aynı kelimeleri yazmıştı.15 Tüm yetmişiki çeviri okunduğunda, sanki hepsi tek bir metinden kopya edilmiş gibi birbirleri ile aynıydı.

 

Bazıları, sadece Tora’nın beş kitabının tercüme edildiğini söyler.16

 

Kral, bilginlerin çalışmalarından öyle memnun kaldı ki, esir alınmış veya köle olarak tutulan 103,000 yahudiyi serbest bıraktı. Her birine hediyeler verilerek, Yeruşalayim’e dönmelerine izin verildi.17

 

Ayrıca Kral, bin talant ağırlığında altından bir masa yaptırdı. Üzerine Yeruşalayim ve Mısır’ın haritasını, Nil nehrinin döküldüğü havzayı ve diğer güzel eserleri oydurdu. Böyle bir masa tüm dünyada görülmüş değildi. Masa, Kutsal Tapınak’a hediye olarak gönderildi.

 

Hepsinin ötesinde, Tora’yı okuduğunda şakınlık içinde kaldı.18 “Bugüne kadar hiçbir kralın bu önemli kitabı tercüme ettirmemiş olmasına şaşırıyorum. En azından bazı yazarlar bu kitaptan alıntılar yapmış olmalıydı” dedi. Bilge adamlarından biri şöyle cevapladı, “Bu kitabın kutsal ve İlahi bir kitap olduğunu anlamış olmalısınız. Bu kitabın sözlerini bizim mitlerimiz ile karıştırmak yasaktır. Bu kitaptan bazı alıntılar yapmış ve sonra delirmesini sağlayan ciddi bir hastalığa yakalanan bir yazarı hatırlıyorum. Rüyasında, bunun nedeni olarak bu kitaptan alıntılar yapmış olması kendisine söylenmiş. Bir daha bunu tekrar yapmayacağına yemin edince, sağlığına kavuştu.”

 

Kral, bir kez daha Tora önünde eğildi ve içine konması için bir sandık yapılarak güzel, özel bir odaya  yerleştirilmesini emretti. Daha sonra yetmişiki bilgine yolculukları için gerekli yiyecek ve içecekleri verdi. Koen Gadol’a değerli hediyeler ile birlikte, Yahudi bilgelerinin sarayını ziyaret etmekten çekinmemesi mesajını da gönderdi. Koen Gadol’a yazdığı mektupta, talebine yardımcı olduğu için teşekkür etti ve sohbet edebileceği bir grup bilgini kendisine göndermesini istedi. Şöyle yazdı, “Bunun için çok büyük miktarda para harcadım, ama harcamış olduğumdan da fazla miktarda size teşekkür ediyorum, çünkü bu benim için en büyük zevkti.”

 

Tevet ayının sekinci gününde oruç tutanlar bunun nedeni olarak şöyle demişti, “Tora, Kral Talmi için tercüme edildi ve dünya üç gün karanlıkta kaldı. Bu gün, altın buzağının yapıldığı gün kadar kötü bir gündü.”19

 

Burada sözü edilen Talmi’nin bahsettiğimiz Talmi ile ilgisi yoktur. Bizim bahsetmiş olduğumuz Talmi, Tora’yı yetmiş iki bilgine tercüme ettiren Ptolemi, Mısır’ın Kralı’ydı ve Yunan İmparatorluğu’nun kralları arasında sayılırdı. Diğer Talmi, bir Roma kralıydı. Beş bilgine Tora’yı tercüme etmesini emretmiş ve onlara öyle ıstırap çektirmişti ki, dünya onlar için “karanlık” olmuştu. Roma kralları listesine bakarsanız aralarında Ptolemi adlı birini göremezsiniz. Bu nedenle adı geçen Talmi’nin, bizim daha önce yazmış olduğumuz Ptolemi olmadığı açıktır.

 

Ptolemiiçin Tora’yı tercüme etmiş olan bilginler, bazı maddeleri kelime kelimesi çevirmelerinin zarar getireceğini gördüler.20 Kral ve adamlarının çeşitli açıklamalar ile tatmin olmayacağını bildiklerinden dolayı, yanlış anlamlar yüklenmesi muhtemel biçimde bazı deyimleri değiştirdiler.

 

Değiştirdikleri ayetlerden bir tanesi şuydu, “Başlangıçta Tanrı yarattı.” İbranicede bu cümle “Bereşit Bara Elohim” kelime kelime “Başlangıçta Tanrı yarattı” olarak tercüme edilebilir. Bir kişi mantıksal olarak Tora’nın Tanrı’nın adı ile başlaması gerektiğini düşünebilir ve bu nedenle Tanrı’nın isminin “Başlangıçta” (Bereşit) olduğunu ve O’nun Tanrı’yı yarattığını sanabilir. Bu nedenle ayetteki kelimelerin sırasını değiştirerek, “Tanrı, başlangıçta yarattı (Elohim Bara Bereşit) gökleri ve yeri” şeklinde değiştirdiler.

 

Buradan, insanların inancına zarar verecek hiçbir şey söylenmemesi gerektiğini öğreniyoruz. Bu tür değişikliklerin her biri yeri geldiğinde açıklanacaktır.

 

Tora, Tanrı’nın tevazusunu göstermek amacıyla, “Tanrı başlangıçta yarattı” dememiştir.21 Diğer krallar, kendi isimlerini her şeyin önüne koymak isterler. Fakat Tanrı, Kendi ismini en başa değil, şeylerin ortasına koymak istemiştir.

 

Ayrıca, Tanrı’nın, her şeyden önce “başlangıç” olarak adlandırılan İsrail’i de ima ettiğini görürüz.22

 

Buradan, onur ve ön sırada oturmanın peşinden koşmamamız gerektiğini öğreniyoruz. Onuru alçakgönüllüye vermek doğru bir eylemdir.

 

Buradaki ikinci ima ise dünyanın “başlangıç”23 olarak adlandırılan Tora’nın hatrına yaratılmış olduğudur, çünkü; evrenden ikibin yıl önce yaratılmıştır.24 Bir kişi Tora’yı yerine getirmekle ilgilenmezse, dünyanın bozulmasına katkıda bulunur ve sonunda gereğince yargılanacaktır.

 

Tora Çalışması

 

Bir insan öldükten sonra, göksel mahkemeye getirilir ve “Tora için zaman ayırdın mı?” diye sorulur.25 Evet veya hayır olarak cevap vermelidir.

 

Tanrı, Yahudi halkına şöyle demiştir, “Çocuklarım, içinizde Kötü Dürtü yaratmış olsam da, bunun için iyi bir deva yarattım. Bu deva Tora’dır. Tora çalıştığınız sürece, Kötü Dürtü’nün üzerinizde bir gücü yoktur; ama Tora çalışmazsanız, o zaman sizi günaha sokma ve Gelecek Dünya’yı kaybettirme gücüne sahiptir.”26

 

Bu nedenle bir kişinin gün içerisinde biraz ve geceleyin bir saat kadar Tora çalışma zorunluluğu vardır. Bunu kendi üstüne mutlak bir yükümlülük olarak almalı ve gücü nispetince Mezmurlar, Midraş, Eyn Yaakov,27 Reshith Chakhmah,28 Shevet Mussar’dan29 okumalıdır.

 

“Boş zaman bulunca, Tora çalışacağım”30 dememelidir. Bunu yaparsa, asla böyle boş zaman bulamayacaktır.

 

Ayrıca, Yargı Günü’nde sorulacak soruyu oluşturan kelimelere bakalım, “Tora için zaman ayırdın mı?” Soru basitçe şöyle sorulabilirdi, “Tora çalıştın mı?” Fakat kullanılan kelimelerden, bir kişinin Tora çalışması için belirli zamanlar belirlemesi gerektiğini görüyoruz.31 Bu zaman geldiğinde, yükümlülüğünü yerine getirmek için her şeyi bir kenara koymalı, tüm meseleleri aklından çıkarmalıdır. Acil bir durum nedeniyle gündüz çalışamamışsa, çalışmasını gece yapmalı ve yükümlülüğünü yerine getirmeden uyumamalıdır.32

 

İbranice okuyamayan birçok insan olduğundan dolayı, bu kitabı halk dili ile ve olabildiğince açık biçimde yazmaya karar verdim ki herkes bu kitabı anlasın ve Tora çalışma yükümlülüğünü yerine getirebilsin. Burada yazılan her şey, Talmud, Midraş ve eski bilginlerimiz tarafından yazılmış diğer Tora klasiklerinden alınmış olduğu için, bu kitaptan büyük manevi yarar elde edeceğine emin olabilirler.

 

Tora Berahaları

 

Tora, dünyanın temelidir ve biz sadece Tora’yı yerine getirmek için yaratıldık. Bu nedenle Tora’yı okumadan önce Tanrı’yı kutsamak mantıklıdır. Şimdi, Tora Berahaları ile ilgili tüm yasaları açıklayacağız.

 

Tora çalışmadan önce beraha söylemek zorunludur.33 Bunu yerine getirirken dikkatli olunmalıdır, çünkü bu, kişinin Tora’yı kıymetli gördüğünü ve fiziksel bir zevk kadar bu çalışmadan faydalandığını gösterir.

 

Bir kişi Tora üzerine beraha söylemezse, ne kadar çalışırsa çalışsın, çocukları bilgin olamaz. Kutsal Tapınak zamanında, insanlar Tora’yı çok çalışır, fakat çalışmaya başlamadan önce beraha söylemezdi. Bu Yeruşalayim’in ve Tapınağın yıkılmasına ve de sürgüne yol açmıştır. Bu, onların Tora’nın değerini anlayamadıklarının bir göstergesiydi ve çalışma amaçları, başka herhangi bir konuda olduğu gibi bu konuda sadece bilgilerini artırmaktı.

 

Bir kişi nasıl Kutsal Kitap’tan bir ayet okumadan önce Tora Berahası okumalıysa, Mişna veya Eyn Yaakov okumadan önce de beraha okumalıdır.34

 

Bu nedenle, Elul ayı boyunca, Selihot söylemek için erken kalkıldığında, başlamadan önce Tora Berahası söylenmelidir. Selihot, Mezmurlar’dan ve diğer Kutsal Metinler’den ayetler içerdiği için, beraha söylenmeden okunamazlar.

 

Bir kişi, şafaktan önce kalkar ve bu kitabı okumak isterse, okumadan önce Tora Berahası söylemelidir. Bu şart, bu kitap halk diliyle yazılmış olduğu halde de geçerlidir, çünkü, bu anlamda İbranice ile diğer diller arasında bir fark yoktur.

 

Beraha söylenirken, bu berahanın o gün öğreneceği her şeyi, yerine getirilen diğer buyrukları ve iyi eylemleri, örneğin özel bir berahası olmayan hayır işi yapmayı da kapsadığını aklında tutmalıdır, Çünkü çalışmanın ana amacı buyrukları yerine getirmektir.35 Dolayısıyla, berahanın hem çalışma hem de buyrukları yerine getirme eylemleri ile ilgili olduğunu aklında tutmalıdır. Sabah, ilk olarak bu beraha söylenmelidir ki, tüm gün boyunca dilediğini öğrenmekte serbest olsun.36

 

Eğer biri, sabah duasının sonuna kadar bu berahayı söylemeyi unutırsa, artık gün boyunca bu beraha söylenemez. Şema öncesinde söylenen dua bu berahaya öyle benzer ki, amaç tekrar edilmemelidir. [O durumda Tora Berahası söylemeden çalışmaya izin verilir.]

 

Bir yazıcı, şafaktan önce Tora yazmak için kalkarsa, çalışma yapmayacak bile olsa, bu berahayı söylemelidir.

 

Tora Berahası şudur:

 

Kutsalsın Sen Tanrı’mız, Evrenin Kralı, bizleri enirleriyle kutsayan ve devamlı Tora ile meşgul olmamızı emreden. Tanrı’mız, lütfen Tora’nın sözcükleri her zaman bize ve halkın İsrail’e güzel görünsün.Ve biz ve torunlarımız ve onlardan sonra gelecek kuşaklar İsmi’ni bilelim ve sadece Senin için Tora’nı öğrenelim.Kutsalsın Sen Tanrı’mız, halkı İsrail’e Tora’yı öğreten.

 

Kutsalsın Sen Tanrı’mız, Evrenin Kralı bizi tüm ulusların arasından seçen ve bize Tora’sını veren. Kutsalsın Sen bize Tora’yı veren Tanrı’mız.

 

Bu beraha geceye kadar geçerlidir. Gece uyuyuncaya dek sabahleyin söylediği bu berahaya güvenebilir. Eğer gündüz uyursa, yine geçerlidir.

 

Eğer biri, Şavuot’tan ve Hoşana Rabba’dan önceki günde olduğu gibi tüm gece uyanık kalmışsa, uyumuş olan birini bulmalı ve onun için sesli biçimde beraha söylemesini istemelidir. Zihninden berahaya katılır ve sonunda Amen derse, yükümlülüğünü yerine getirmiş olur. Eğer çevresinde uyumuş bir insan bulamazsa, hiç uyumamış biri berahayı söyleyemeyeceği için, o halde berahayı söylemeden tüm gün çalışabilir.37

 

Eğer birinin Tora öğrenmeye başlayan bir çocuğu varsa ve çocuğun tekrar etmesi için Tora sözcüklerini söylüyorsa, sanki kendisi çalışıyormuş gibi sayılır ve beraha söylemesi gerekir.38

 

Kadınların da beraha söylemesi gereklidir.39 Nida olduğu dönemde de beraha söylenmelidir, çünkü; kutsal Tora hiçbir lekeden etkilenmez.40

 

Tora Okuması

 

Buna ilave olarak, bir kişi Tora okumaya çağrıldığında iki beraha okunur. İlgili yasalar bunlardır.

 

Tora’ya çağrıldığında, Tora’yı açmalı ve okumak üzere olduğu ayete bakmalıdır.41 Sonra yüksek sesle şunu söylemelidir:

 

Kutsal Tanrı’yı kutsayınız.

 

Bu herkesin duyabileceği kadar yüksek sesle söylenmelidir. Cemaat cevap verir:

 

Tanrı kutsaldır, O sonsuza dek kutsaldır.

 

Sonra gözlerini Tora’dan ayırmalı, yüzünü sola çevirerek şunu söylemelidir:

 

Kutsalsın Sen Tanrı’mız, Evrenin Kralı bizi tüm ulusların arasından seçen ve bize Tora’sını veren. Kutsalsın Sen bize Tora’yı veren Tanrı’mız.

 

Eğer biri, bu berahayı sessiz biçimde söylerse, faydasızdır. Hazan’ın duyması yeterli değildir; birçok insanın duyabileceği ve Amen diyerek karşılık vereceği kadar yüksek sesle söylenmelidir.

 

Bu beraha, sabah diğer berahalarla birlikte söylense de, kişi Tora’ya çağrıldığında tekrar söylenmelidir. Bu berahayı söyler söylemez Tora’ya çağrılırsa, yine tekrar söylemelidir.42

 

Eğer, bir kişi sabah Tora berahaları söylemeden Tora’ya çağrılırsa, sonra tekrar söylemek zorunda değildir. Bu yerde söylemesi yeterlidir. Yukarıda bahsedilen iki Tora berahasından birincisi yine söylenmelidir.43

 

 

Kişi berahayı söylediği zamandan Hazan Tora okumasını bitirene dek Tora’yı tutmalıdır. Okunmakta olan Tora’ya dikkat göstermeli, bir yandan sessizce kelime kelime okumalıdır. Kör bir insan da Tora’ya çağrılabilir ve berahayı okuyabilir.44

 

Tora okunması bitince ikinci beraha söylenir:

 

Kutsalsın Sen Tanrı’mız, Evrenin Kralı, bize gerçeğin Tora’sını veren ve içimize ölümsüz hayatı yerleştiren. Kutsalsın Sen bize Tora’yı veren Tanrı’mız.

 

Bir kişi, yanlışlıkla ikinci berahayı en başta söylerse, birinci berahayı sonda söyler.45

 

Bir kişi Tora’ya çağrılır ama bir nedenle orada kalamazsa, onun yerine ikinci bir kişi çağrılmalıdır. İkinci kişi, birinci kişiden duymuş olsa bile, berahayı tekrar etmelidir. Hazan bundan sonra kaldığı yerden devam eder.46

 

Tora’da bir yazım hatası bulunursa, bir başka Tora tomarı alınır ve kalan yerden devam edilerek okunur. İlk Tora tomarı geçersiz bir Tora tomarı olduğu halde, o tomardan okunan kısım geçerli sayılır ve tekrar edilmesine gerek yoktur. Eğer peraşa tamamlanmadan hata bulunmuşsa, kalan peraşa ikinci Tora tomarından tamamlanır. İlk berahanın tekrar edilmesine gerek yoktur ve ikinci beraha her zamanki gibi okunur.47 Bu, Şabat’ta, hafta içinde, Yeni Ay’da (Roş Kodeş) ve bayramlarda geçerlidir.48

 

Hazan, Tora’ya çağrılan kişiye bir ayet gösterirse, çağrılan kişi berahayı söyledikten sonra kendisine yanlış ayetin gösterilmiş olduğu anlaşılırsa, bu konuda bilginler arasında farklı görüşler vardır. Kabul edilen görüş, peraşadan okunmak üzere olan kısım gösterilmiş ise berahayı tekrar etmesine gerek olmadığıdır. Beraha bu peraşa üzerine söylenmiş olduğu için kişinin başlangıç kısmına ya da başka bir kısmına bakmasının bir farkı yoktur.

 

Ancak, Hazan o kişiye önceki ya da sonraki peraşadan bir bölümü göstermişse, bu durumda berahayı tekrar söylemesi gerekir. Bu durum, Tora tomarındaki söz konusu sütun önceki veya sonrayı peraşadan bir bölümü içerdiğinde de geçerlidir. Aklında başka bir peraşa olduğu için, beraha tekrar edilmelidir ve okuma doğru yerden başlamalıdır.49

 

Eğer beraha söylendikten sonra ama Tora okuması başlamadan önce Tora tomarında bir yazım yanlışı bulunursa, başka bir Tora tomarı alınmalı ve beraha tekrar edilmelidir.50

 

Eğer Maftir’de üç ayet okunduktan sonra Tora tomarında bir yazım yanlışı bulunursa, o tomardan söz konusu peraşa tamamlanmalıdır, fakat sonda beraha söylenmemelidir. Daha sonra, Aftara her zamanki berahalar ile okunabilir.51

 

Eğer Tora okunmasının başında bir yazım yanlışı bulunur ve başka Tora tomarı yoksa, tüm yedi kişi çağrılır, Tora okunur fakat beraha söylenmez. Aftara da beraha söylenmeden okunur.

 

Bazı kişiler, okumanın sonunda bile yazım yanlışı bulunursa, başka bir Tora tomarının alınarak okumanın tamamlanması gerektiğini söyler. İstanbul’daki gelenek de budur.52

 

Eğer, okuma tamamlandıktan sonra bir yazım yanlışı bulunursa, beraha tekrar edilmelidir, şöyle söylemelidir:

 

Görkemli krallığının İsmi sonsuza dek kutsal olsun.

 

Bir kişi ilk üç kelimeyi, Baruh Ata Adonay, söylediyse, “bana buyruklarını öğret” anlamındaki Lamdeni Hukeha diyerek tamamlamalıdır. O zaman “Kutsalsın Sen Tanrım, bana buyruklarını öğret” (Mezmurlar 119:12) ayetini söylemiş sayılır. Kutsal Kitap’tan bir ayet söylediği için, bu boşa söylenmiş bir beraha sayılmaz.53

 

Bir kişi boş yere beraha söylerse, tövbe etmeli ve gözyaşları ile Tanrı’dan onun bu günahını affetmesini dilemelidir. Bilerek yapılmamamış olsa da, bağışlanmayı dilemelidir.

 

Tora, “Başlangıçta Tanrı gökleri ve yeryüzünü yarattı” sözleri ile başlar.Bu, yerde ve göklerde olan her şeyin, “başlangıç” olarak adlandırılan Tora’nın uğruna yaratıldığını öğretir.

 

Rabbi Şimon Bar Yohai, Tora’nın Tanrı’nın ismi ile, “Tanrı, başlangıçta yarattı” diyerek başlamamasının nedeninin Tanrı’nın ismini boş yere söylememek olduğunu söyledi.54  Daha sonra, meleklerin üç kelime ve bir Yahudi’nin iki kelime söyledikten sonra Tanrı’nın ismini söyleyebileceğinden bahsedeceğiz. Her koşulda, bir kişi cümlenin başında Tanrı’nın ismini kullanmamalıdır.

 

Bu nedenle, şu şekilde bir selamlama yanlıştır: “Tanrı, sana güzel bir Şabat nasip etsin,” veya “Tanrı sana güzel bir bayram nasip etsin.” Bunun yerine şöyle söylemelidir, “Güzel bir Şabat nasip etsin Tanrı sana” veya “Güzel bir bayram nasip etsin Tanrı sana.”

 

Benzer biçimde bir kimse Tapınak’ta bir korban bağışlamak istediğinde, “Tanrı’ya bir korban” demesi yasaktı. Bunun yerine, “Bir korban, Tanrı’ya” derdi.

 

Bunun nedeni, kimsenin günlerinin sayısını bilmemesidir. Bir kişinin, Tanrı’nın adını söyleyip, sözlerini tamamlayamadan ölmesi mümkündür. Bu durumda, Tanrı’nın ismini boşa söylemiş olacaktır.

 

Hiçbir amaçla Tanrı’nın ismini boş yere söylememeliyiz. En küçük olayda Tanrı’ya yemin eden dedikocu kişiler gibi olmamalıyız. On Emir bahsinde göreceğimiz gibi, doğruyu söylüyor olsalar bile, bu Tanrı’nın ismini boş yere söylemek sayılır. Bu yeminin İbranice veya başka dilde söylenmesi arasında bir fark yoktur.

 

Tora’nın ilk ayeti olan “Başlangıçta Tanrı yarattı,” ayeti ile, boş yere söylenmesi bir yana dursun, Tanrı’nın isminin bir cümlenin başında bile söylenmemesi gerektiği öğretilir.

 

 

 

NOTLAR:

 

  1. Yad, Sefer Tora
  2. Hagiga 2:1, Rambam’a göre.
  3. Tosafot, Hagiga 12a
  4. Sefer Yuchsin
  5. Tamid 32a
  6. Hagiga, Bölüm 2; Bereşit Rabba 8
  7. Bertenoro, Avot üzerine 2:9
  8. Avot
  9. Aynı eserde
  10. [R.Yosef ben Hayim Tzarfati,] YAd Yosef (Venedik,1616), s.7d
  11. Yazar’ın kendi yorumu
  12. Avot
  13. Ben Gurion [Josephus’un Yahudilerin Eski Tarihi (Antiquities) eserinin Ladino çevirisi, R. Avraham ben Yitzhak Asa] 3:17; Tzemah David
  14. Hadrat Zekenim [Meror Eynayim’de, Mantua, 1574]
  15. Megilla, Bölüm 1
  16. Imrey Binah 7
  17. Ben Gurion, adı geçen eserde
  18. Hadrat Zekenim, s.26
  19. Orah Hayim 580; Megillat Taanit, Sofrim 1; Imrey Binah 7.
  20. Megilla, Bölüm 1
  21. Yalkut; Kli Yakar
  22. Raşi, Yeremya 2:3’den.
  23. Bereşit Rabba, Raşi.
  24. Zohar Hadaş, s.8; Bahya
  25. Şabat, Bölüm 2
  26. Yoma, s.22; Yalkut, Bölüm 37
  27. [Giriş Bölümü, 18 numaralı not.]
  28. [“Bilgeliğin Başlangıcı,” Rabbi Eliahu di Vidas (1550-1587), ahlak konulu önde gelen bir klasik.]
  29. [“Ahlakçılık Kadrosu-Sefer Shevet Mussar,” İzmir’li Rabbi Eliyahu ben Avraham Şlomo HaKohen (1650-1729), başka bir ahlak konulu önde gelen klasik.]
  30. Avot
  31. Orah Hayim
  32. Aynı eserde 238.
  33. Aynı eserde 47.
  34. Levuş 581
  35. Abudraham
  36. Aynı eserde; Tur
  37. Magen Avraham 494.
  38. [R. Yaakov ben Şmuel Hagiz,] Halakot Ketanot
  39. Orah Hayim 47; Orah Hayim 88’de Hagah
  40. Orah Hayim 139.
  41. Aynı eserde
  42. [R. Meir Eisenstadt,] Panim Meirot 1:1 (Amsterdam, 1715). Beer Şeva.
  43. Magen Avraham 112
  44. Bu, Orah Hayim 141’deki çoğu yorumun fikridir.
  45. Magen Avraham, Beer Şeva’dan alıntı yapıyor.
  46. Orah Hayim 140
  47. Aynı eserde 143.
  48. [Mısırlı R. Avraham ben Mordekay HaLevi] Ginat Veradim (İstanbul, 1716), 2.Cilt, #11.
  49. [R. Yesakar ben Mordekay ibn Susa,] Tikun Yesakar (İstanbul, 1564) s.46. Bu aynı zamanda Safed’li rabbilerin de uygulamasıydı, Teşuvot Mabit 3:294.
  50. [R. Moşe ben Yaakov Hagiz,] Leket HaKemah.
  51. Şeyarey Keneset HaGedolah 283; Leket HaKemah.
  52. [R. Aaron ben Hayim Avraham Perahiah HaKohen,] Perah Mateh Aaron (amsterdam, 1703) 1:45
  53. Magen Avraham 173; Tur Orah Hayim 206
  54. Bereşit Rabba 1. [Hem Şema hem de Tora’nın başlangıcında Tanrı’nın İsmi’nin iki kelimeden sonra yer aldığına dikkat ediniz.]
  55. Kli Yakar
  56. Yalkut; Bahya
  57. Roş Aşana, Bölüm 1
  58. Targum Yonatan, Yaratılış 7:11
  59. Tosefot, Roş Aşana s.22.
  60. Hagiga 12a
  61. Yeruşalmi, Avoda Zara 3; BaMidbar Rabba 13; Yad, Yesodey HaTora 3.
  62. Hagiga 12a